Hukuki dinlenilme hakkı, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını ve mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Tüm mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli şekilde yazılacağı Anayasa’nın 141. maddesi ile de düzenlenmiştir. AİHS’nin 6. maddesinde mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği somut bir biçimde düzenlenmemiştir. Ancak demokratik toplumlarda bireylerin meşru vasıta ve yollarla haklarını aramaları belli bir düzen ve alt yapı ile mümkündür. Yargılama bu anlamda bir bütün olarak düşünülmeli ve AİHS’nin 6. maddesi geniş yorumlanmalıdır. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “Hadjianastassiou v. Yunanistan”[1] kararında 6. maddenin geniş olarak yorumlanması gerektiğini ve ulusal mahkemelerin kararlarına temel teşkil edecek olan gerekçelerini yeterli derecede açık olarak nihai kararlarında belirtmeleri gerektiğine hükmetmiştir. Söz konusu kararda yerel/yüksek mahkeme ayrımı yapılmamış tüm ulusal mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu ifade edilmiştir. AİHM kararından da anlaşıldığı şekilde mahkemenin gerekçesini açık bir şekilde taraflara bildirmesi ile yargılamanın saydamlığı sağlanmış olacak, hukuk düzenine güven artacak ve hak arama özgürlüğü her yönü ile hakkaniyete uygun olarak düzenlenmiş olacaktır.
Uygulamada temyiz ya da karar düzeltmeye konu olan bazı kararların Yargıtay tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeden onandığı görülmektedir. Adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı kapsamında Yargıtay’ın tüm kararlarının gerekçeli olması gerekmektedir.
Kişilerin kanun yoluna başvurması ülkemizde HMK ile düzenlenmiş olan bir haktır. Kanun yoluna başvurulmasının hukuk düzenine getirilmesinin bazı etkileri bulunmaktadır. Doktrinde erteleyici etki ve aktarıcı etki olarak ifade edilen söz konusu durumlardan erteleyici etki davanın kesinleşmesini ertelemekte, aktarıcı etki de davanın başka bir mahkeme tarafından incelenmesi anlamına gelmektedir. Kanun yoluna başvurma özellikle aktarıcı etkisi nedeniyle mahkemelerce verilmiş kararların kontrolünü sağlamakta ve adil yargılanma ilkesi kapsamında kişilere önemli bir güvence teşkil etmektedir.
Davacı ya da davalı tarafından kanun yolu kapsamında bir üst mahkemeye sunulan dilekçelerde Yerel Mahkeme veya Yargıtay kararının hangi nedenle hukuka aykırı olduğu açıklanmakta ve itirazlar bu doğrultuda mahkemelerin gerekçeli kararlarına göre gerekçelendirilmektedir. Bu kapsamda Yargıtay tarafından yapılan inceleme neticesinde verilecek kararlarda, kanun yoluna başvuran tarafın itirazlarının adil yargılanma hakkı kapsamında bulunan hukuki dinlenme hakkı uyarınca hangi nedenlerle kabul edilmediğinin, sunulmuş olan iddiaların veya savunmaların değerlendirilmeleri ve kabul edilmeme sebeplerinin somut ve açık bir şekilde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Salt “kararın hukuka uygun olduğu” gerekçesiyle onanması halinde adil yargılanma ve özellikle hukuki dinlenilme hakkı kapsamında gerekçeli bir kararın mevcudiyetinden bahsedilemez. Nitekim Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarında Yerel Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği açıklanmakta ve aksi durumun bir bozma nedeni olduğu kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay’ın pek çok onama kararında herhangi bir gerekçeye yer verilmemekte sadece kararın onandığı taraflara iletilmektedir.
Yargıtay’ın somut ve açık bir gerekçe içermeyen her türlü kararı, kişilerin AY. ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkını ihlal etmektedir. Bu doğrultuda Yargıtay’ın gerekçe içermeyen kararlarına karşı şartların oluşması halinde iç hukukta ve uluslararası hukuk kapsamında bireysel başvuru yoluna gidilerek adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği ileri sürülebilecektir.
-----------
[1] Hadjianastassiou v. Yunanistan kararı, Başvuru No: 69/1991/321/393, 16.12.1992