1. Giriş: Sosyal Devletin Rolü ve Asgari Ücretin Önemi
Sosyal devlet anlayışı, bireylerin ekonomik ve sosyal refahını artırmayı, toplumsal eşitlik, adalet ve dayanışma ilkelerini hayata geçirmeyi hedefleyen bir devlet modelidir. Bu anlayış, bireylerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasından öte, ekonomik ve sosyal adaletin sürdürülebilirliğini sağlamayı gerektirir. Anayasamızın 2. maddesi, ülkemizi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlayarak bu anlayışın temelini oluşturmaktadır(Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1982).
Asgari ücret, sosyal devlet anlayışının en somut araçlarından biri olarak öne çıkar. Bir işçinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve insanca bir yaşam sürdürebilmesi için gereken en düşük ücret seviyesi olan asgari ücret, hem işçilerin yaşam standartlarını korumayı hem de işverenlerin ekonomik sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefler. Bu nedenle, asgari ücretin belirlenmesi ve uygulanması yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir denge unsurudur (ILO, 2024).
Türkiye’de 2025 yılı itibarıyla işçinin eline geçecek net asgari ücret tutarı 22.104,67 TL olarak belirlenmiştir. Ancak bu tutar, işverene 30.621,48 TL olarak yansıyacaktır. Aradaki fark, sosyal sigorta primleri, işsizlik sigortası katkıları ve vergilerden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, devletin asgari ücrete sağladığı katkı tutarı ise yalnızca 1.000 TL gibi düşük bir seviyede kalmıştır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025). Bu durum, işverenlerin üzerinde büyük bir mali yüke neden olurken, işçilerin hak ettiği yaşam standardının sağlanmasından ise uzak kalmaktadır.
Devletin sosyal devlet ilkesi gereği bu süreçteki en önemli rolü, işçi ve işveren arasındaki uzlaşıyı sağlamaktır. İşverenler, artan maliyet baskıları nedeniyle ücret artışlarına direnç gösterebilirken; işçiler, enflasyon karşısında gelirlerinin korunmasını talep eder. Bu noktada, devletin hem düzenleyici hem de ekonomik yükü paylaşan destekleyici bir aktör olarak sürece dahil olması hayati önem taşır. Aksi halde, hem işveren hem de işçi üzerinde artan yükler toplumsal huzursuzluklara ve ekonomik dengesizliklere yol açabilir (Stiglitz, 2012).
Bu makale, devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde asgari ücretin belirlenmesi ve uygulanması noktasında nasıl daha etkin bir rol oynayabileceğini, taraflar üzerindeki yükü nasıl hafifletebileceğini ve bu sürecin adil ve sürdürülebilir bir şekilde nasıl yönetilebileceğini ortaya koymaya yönelik bir bakış açıcı geliştirmeyi amaçlamaktadır. Devletin sosyal devlet niteliği gereği yük paylaşımındaki yetersizliklerinin neden olduğu olumsuzluklar ve çözüm önerileri, makalemizin temel odak noktalarını oluşturmaktadır.
2. Sosyal Devlet Nedir ve Temel Sorumlulukları Nelerdir?
Sosyal devlet, bireylerin ekonomik ve sosyal haklarını güvence altına alarak, toplumsal refahı artırmayı ve gelir eşitsizliklerini gidermeyi hedefleyen bir devlet modelidir. Bu anlayış, bireylerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının ötesine geçerek, toplumsal dayanışmayı teşvik etmeyi ve sosyal adaleti sağlamayı amaçlar (Marshall, 1950). Anayasamızda yer alan sosyal devlet ilkesi, devlete bireylerin refahını artırma, eşitliği sağlama ve ekonomik kaynakları adil bir şekilde dağıtma yükümlülüğü getirmektedir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1982).
Gelir Dağılımında Adaletin Sağlanması
Gelir adaletinin sağlanması, sosyal devletin en temel sorumluluklarından biridir. Ekonomik olarak dezavantajlı grupların yaşam standartlarını yükseltmek için devlet, sosyal yardımlar ve destek programları oluşturur. Özellikle düşük gelirli bireylerin yaşam kalitesini artırmak, sosyal barışı korumanın ön koşullarından biridir (Piketty, 2014).
Toplumsal Dayanışmanın Güçlendirilmesi
Sosyal devlet, toplumsal dayanışmayı teşvik ederek bireyler ve gruplar arasındaki sosyal bağları güçlendirmeyi hedefler. Devletin bu bağlamda sunduğu eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri, toplumsal bütünleşmeye katkıda bulunur (Esping-Andersen, 1990).
Ekonomik ve Sosyal Hakların Korunması
Sosyal devlet, bireylerin ekonomik ve sosyal haklarını güvence altına alarak insanca yaşam koşullarını oluşturmayı amaçlar. Asgari ücret, bu hakların korunmasında önemli bir araçtır. Devletin bu sürece aktif katılımı, işçilerin ekonomik güvencesini artırmanın yanı sıra, işverenlerin mali yüklerini dengelemede de kritik rol oynar (ILO, 2024).
Sosyal Devletin Ekonomik Sorumlulukları
Sosyal devlet olmak, ekonomik açıdan ciddi sorumluluklar gerektirir. Bu sorumluluklar arasında kamu kaynaklarının adil bir şekilde dağıtılması, gelir eşitsizliklerinin giderilmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması yer alır (Stiglitz, 2012). Türkiye’de bu sorumlulukların ne ölçüde yerine getirildiği tartışmalı bir konudur. Örneğin, asgari ücret uygulamalarında devlet desteğinin yetersizliği, işverenler üzerindeki yükün artmasına ve işçilerin yaşam standartlarının düşmesine yol açmaktadır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025).
Devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde üzerine düşen yükümlülükleri tam anlamıyla yerine getirmesi, yalnızca bireylerin refahını artırmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal huzur ve ekonomik sürdürülebilirliği de güçlendirir.
3. Asgari Ücret: Tanım, Tarihçe ve Önemi
Asgari Ücretin Tanımı
Asgari ücret, bir çalışanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve insanca bir yaşam sürdürebilmesi için gerekli olan en düşük ücret seviyesi olarak tanımlanır. Bu kavram, iş gücü piyasasında çalışanların ekonomik sömürüye karşı korunmasını sağlamayı ve aynı zamanda işverenlerin ekonomik sürdürülebilirliğini desteklemeyi amaçlar (ILO, 2024). Türkiye’de asgari ücret, 4857 sayılı İş Kanunu ile düzenlenmiş olup, çalışanların temel haklarını güvence altına almayı hedefleyen önemli bir mekanizma olarak işlev görmektedir (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025).
Asgari Ücretin Tarihçesi
Asgari ücret kavramı, sanayi devrimi sonrası işçi sınıfının zor çalışma koşulları ve düşük gelir düzeylerine çözüm bulma amacıyla ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1894 yılında Yeni Zelanda’da uygulamaya başlanmış, ardından birçok ülkede bu sistem benimsenmiştir (Neumark & Wascher, 2008). Türkiye’de ise asgari ücret uygulaması, 1960’lı yıllardan itibaren İş Kanunu kapsamında resmi bir nitelik kazanmıştır. Bu süreçte asgari ücretin belirlenmesi ve uygulanması, işçi, işveren ve devlet arasındaki diyalog mekanizmalarıyla gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de 2025 Yılı İçin Belirlenen Asgari Ücret ve Önemi
2025 yılı itibarıyla ülkemizde net asgari ücret 22.104,67 TL olarak belirlenmiştir. Ancak bu tutar, işverene 30.621,48 TL maliyet yaratmaktadır. Aradaki fark, sosyal güvenlik primleri, işsizlik sigortası ve vergilerden kaynaklanmaktadır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025). Devletin işverenlere sağladığı 1.000 TL’lik destek ise, bu maliyetin hafifletilmesinde oldukça yetersiz kalmaktadır.
Asgari ücretin önemi, yalnızca çalışanların yaşam standartlarını korumakla sınırlı değildir. Bu uygulama, toplumsal huzurun sağlanmasında ve gelir adaletinin tesis edilmesinde de kritik bir rol oynamaktadır (Piketty, 2014). Ancak, mevcut ekonomik koşullarda belirlenen asgari ücret seviyesinin, işçilerin yaşam maliyetlerini karşılamada yetersiz olduğu gibi diğer yandan işverenler üzerindeki mali yükü ciddi boyutlara taşıdığı görülmektedir.
Asgari Ücretin Sosyal ve Ekonomik Önemi
Asgari ücret, bireylerin ekonomik güvenliğini sağlamanın yanı sıra, toplumsal refahı artırma ve gelir eşitsizliğini azaltma açısından önemli bir araçtır. Bu bağlamda, devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde daha etkin bir rol üstlenmesi gerekmektedir. İşverenlerin maliyetlerini dengelemek adına vergi teşvikleri ve sigorta prim desteklerinin artırılması, işçilerin ise alım gücünü koruyacak düzenlemelerin devreye alınması gerekmektedir (Stiglitz, 2012).
4. Asgari Ücretin Tarafları ve Belirlenme Süreci
Asgari Ücretin Tarafları: İşçi, İşveren ve Devlet
Asgari ücretin belirlenmesi ve uygulanması sürecinde üç temel taraf bulunmaktadır: işçi, işveren ve devlet. Bu tarafların her biri, sürece farklı çıkarlar ve beklentiler doğrultusunda yaklaşır:
- İşçiler: Asgari ücret, işçilerin ekonomik güvenliğini sağlamada kritik bir rol oynar. İşçiler, enflasyon karşısında alım güçlerini koruyacak, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve insanca bir yaşam sürdürecek bir ücret seviyesi talep eder (ILO, 2024). Yetersiz bir asgari ücret seviyesi, işçilerin yaşam standartlarının düşmesine ve toplumsal huzurun bozulmasına neden olur.
- İşverenler: İşverenler açısından asgari ücret artışları, maliyetlerin artması ve rekabet gücünün azalması riskini beraberinde getirebilir. Bu nedenle, işverenler genellikle maliyetlerin dengelenmesi ve devletin daha fazla destek sağlaması beklentisi içindedir (Neumark & Wascher, 2008).
- Devlet: Devlet, taraflar arasındaki dengeyi sağlamak ve toplumsal barışı korumakla yükümlüdür. Sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, devletin hem düzenleyici hem de destekleyici bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Asgari ücret politikalarının etkin bir şekilde uygulanması, devletin taraflar arasındaki sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkündür (Stiglitz, 2012).
Asgari Ücretin Belirlenmesinde Kullanılan Yöntemler
Asgari ücret, genellikle ekonomik göstergeler, sosyal standartlar ve tarafların taleplerini dikkate alan yöntemlerle belirlenir. Türkiye’de bu süreç, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından yürütülmektedir. Bu komisyon, işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşur ve kararlar aşağıdaki unsurlar temel alınarak alınır:
- Ekonomik Veriler ve Enflasyon Oranları: Enflasyon oranları, yaşam maliyetleri, büyüme rakamları ve işsizlik oranları gibi ekonomik göstergeler dikkate alınır. Bu veriler, asgari ücretin işçi ve işveren üzerindeki etkilerini değerlendirmenin temelini oluşturur (Kara & Demir, 2022).
- Sosyal Standartlar ve Temel İhtiyaçlar: İşçilerin yaşam standartlarını sürdürebilmesi için gerekli olan temel ihtiyaçlar göz önünde bulundurulur. Gıda, barınma, eğitim ve sağlık gibi harcamalar bu kapsamda değerlendirilir.
- Uzlaşı ve Müzakere: İşçi ve işveren temsilcileri, tarafların çıkarlarını koruyacak bir uzlaşı sağlamak için müzakere eder. Devlet, bu sürece arabulucu ve dengeleyici bir rol üstlenerek katılır (ILO, 2024).
Devletin Düzenleyici ve Destekleyici Rolü
Devlet, asgari ücretin belirlenmesinde sadece düzenleyici bir otorite değil, aynı zamanda ekonomik destek sağlayıcı bir aktör olarak da hareket etmelidir. Türkiye’de devletin bu süreçteki rolü genellikle şu şekilde ifade edilir:
- Düzenleyici Rol: Devlet, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde ekonomik verileri analiz ederek adil bir ücret seviyesinin oluşturulmasını sağlar. Ayrıca, işverenlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmesini denetler (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025).
- Destekleyici Rol: Devlet, asgari ücretin uygulanmasında işverenlere yönelik teşvikler ve mali destekler sunar. Ancak, 2025 yılı itibarıyla devletin işverene sağladığı katkı yalnızca 1.000 TL ile sınırlıdır. Bu destek, işverenler üzerindeki mali baskıyı hafifletmek için oldukça yetersizdir ve artırılması gerekmektedir.
Devletin bu süreçte daha etkin bir rol üstlenerek ekonomik olarak daha fazla sorumluluk alması, toplumsal barışı ve ekonomik istikrarı sağlamada önemli bir adım olacaktır.
5. Ülkemizde Asgari Ücretin Belirlenmesi ve Uygulanması
Türkiye’deki Mevcut Uygulamalar ve Eksiklikler
Türkiye’de asgari ücret, İş Kanunu çerçevesinde düzenlenen bir süreçle belirlenir. Bu süreç, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından yürütülmekte ve işçi, işveren ve devlet temsilcilerinin katılımıyla şekillenmektedir. Ancak, mevcut uygulamalar bazı eksiklikler içermektedir:
- Şeffaflık Eksikliği: Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde kullanılan kriterlerin kamuoyuyla yeterince paylaşılmaması, sürecin şeffaflığına gölge düşürmektedir. Karar alma mekanizmalarının açık bir şekilde ifade edilmemesi, tarafların ve kamuoyunun sürece olan güvenini zedelemektedir(ILO, 2024).
- Yetersiz Ücret Seviyesi: Türkiye’de belirlenen asgari ücret, temel yaşam maliyetlerini karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu durum, işçilerin yaşam standartlarının düşmesine ve gelir adaletsizliğinin artmasına yol açmaktadır.
- Devlet Katkısının Düşüklüğü: 2025 yılı itibarıyla devlet, işverene yalnızca 1.000 TL katkı sağlamaktadır. Bu destek, işveren üzerindeki mali yükleri hafifletmek için yeterli değildir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, bu durumdan olumsuz etkilenmektedir (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025).
2025 Yılı İçin Belirlenen Asgari Ücret ve İşveren Maliyeti
2025 yılı itibarıyla Türkiye’de net asgari ücret 22.104,67 TL olarak belirlenmiştir. Ancak bu tutar, işverene 30.621,48 TL maliyet yaratmaktadır. Aradaki fark, sosyal güvenlik primleri, işsizlik sigortası ve vergilerden kaynaklanmaktadır. Bu durum, işverenlerin üzerindeki mali yükün ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. Ayrıca, devletin işverene sağladığı 1.000 TL katkının yetersizliği, bu mali baskıyı daha da artırmaktadır.
Bu tablo, işverenlerin rekabet gücünü olumsuz etkilerken, işçilerin yaşam standartlarını da tehdit etmektedir. İşverenlerin artan maliyetler nedeniyle kayıt dışı istihdama yönelme riskini artırdığı ve işçilerin sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakıldığı bir gerçeklik ortaya çıkmaktadır (Piketty, 2014).
Devletin Sosyal Devlet İlkesi Çerçevesinde Yaptıkları/Yapmadıkları
Devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde hem işçilerin yaşam standartlarını koruma hem de işverenlerin sürdürülebilirliğini destekleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak, bu süreçte devletin yeterince etkin bir rol oynamadığı görülmektedir:
- Yapılanlar: Devlet, işverenlere yönelik sigorta prim teşvikleri ve vergi indirimleri sunmaktadır. Ayrıca, asgari ücretin belirlenmesinde tarafların çıkarlarını gözetmeye çalışmaktadır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2025).
- Yapılmayanlar: Devletin işverene sunduğu mali desteğin yetersizliği, özellikle küçük işletmelerin kapanma riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, enflasyon karşısında işçilerin alım gücünü koruyacak mekanizmaların eksikliği, bu sürecin etkinliğini sınırlamaktadır (ILO, 2024).
Bu Sürecin İşçi ve İşveren Üzerindeki Etkileri
Asgari ücretin belirlenmesi ve uygulanmasındaki eksiklikler, hem işçi hem de işveren açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır:
- İşçiler Üzerindeki Etkiler: Yetersiz ücret seviyesi, işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmalarına neden olmaktadır. Enflasyonun yükseldiği dönemlerde, alım gücünün daha da azalması, işçilerin yaşam standartlarını ciddi şekilde düşürmektedir (Stiglitz, 2012).
- İşverenler Üzerindeki Etkiler: Artan maliyetler, işverenlerin rekabet gücünü zayıflatmakta ve işletmelerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Bu durum, istihdam kayıplarına ve kayıt dışı istihdamın artmasına neden olmaktadır (Neumark & Wascher, 2008).
Devletin, taraflar arasındaki yükü adil bir şekilde paylaşması ve asgari ücretin ekonomik gerçeklere uygun olarak belirlenmesi, bu olumsuzlukların önlenmesinde önemli bir adım olacaktır.
6. Sosyal Devlet İlkesinin Hayata Geçirilmesinin Olumlu Etkileri
Sosyal devlet ilkesi, bireylerin ekonomik refahını artırmak, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri azaltmak ve toplumsal barışı sağlamak için kritik bir yapı taşıdır. Devletin bu ilkeyi asgari ücret politikalarında etkin bir şekilde hayata geçirmesi, yalnızca ekonomik dengenin sağlanmasını değil, aynı zamanda toplumsal huzurun korunmasını da mümkün kılar.
Uzlaşı ve Güven Ortamının Sağlanması
Devletin, işçi ve işveren arasındaki diyalog ortamını güçlendiren bir arabulucu rolü üstlenmesi, taraflar arasındaki güven ortamını pekiştirir. Ekonomik yükün adil bir şekilde paylaşılması, işçi ve işverenin ortak hedefler doğrultusunda hareket etmesine olanak tanır. Bu yaklaşım, hem çalışma barışını korur hem de ekonomik süreçlerin daha sağlıklı işlemesini sağlar (Stiglitz, 2012).
Ekonomik Yükün Paylaşılması ve Tarafların Rahatlaması
Devletin işverene sağladığı mali desteklerin artırılması, işveren üzerindeki mali baskıyı hafifletirken işçilerin yaşam standartlarını korumasını sağlar. Örneğin, mevcut 1.000 TL’lik devlet katkısının artırılması, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin sürdürülebilirliğine büyük katkı sağlayabilir. Ayrıca, işçilere yönelik vergi istisnaları ve sosyal yardım paketleri, bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir destek sağlayacaktır (Neumark & Wascher, 2008).
Sosyal Barışın Güçlendirilmesi
Adil bir asgari ücret politikası, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltarak toplumsal huzurun korunmasına yardımcı olur. Devletin, taraflar arasındaki ekonomik gerilimleri azaltacak düzenlemeler yapması, sosyal barışın sürdürülebilirliğini destekler. Bu durum, yalnızca bireyler arasındaki sosyal uyumu değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı da teşvik eder (ILO, 2024).
İstihdam Artışı ve Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması
Devletin, asgari ücret uygulamalarını denetim mekanizmalarıyla desteklemesi, kayıt dışı istihdamı azaltarak işçilerin sosyal güvenlik haklarından tam anlamıyla yararlanmasını sağlar. İşverenlere sunulan teşvikler ve vergi avantajları, istihdamın artırılmasını destekler. Kayıt dışı ekonominin azalması, hem devletin vergi gelirlerini artırır hem de iş gücü piyasasında adaletin sağlanmasına katkıda bulunur (Piketty, 2014).
Devlete Güvenin Artması
Devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde etkili politikalar geliştirmesi, vatandaşların devlete olan güvenini artırır. Bireylerin devleti, ekonomik ve sosyal güvencelerini sağlayan bir aktör olarak görmesi, toplumsal huzurun temel taşlarından biridir. Bu güven, yalnızca ekonomik süreçlerin değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin de daha sağlam temellere oturmasını sağlar (Stiglitz, 2012).
7. Sonuç ve Çözüm Önerileri
Asgari ücret politikaları, yalnızca bir ekonomik düzenleme değil, aynı zamanda toplumsal adalet ve sosyal barışın sağlanmasında kritik bir araçtır. Türkiye’nin mevcut asgari ücret sistemi, hem işçi hem de işveren açısından ciddi yükler ve sınırlamalar barındırmaktadır. Devletin sosyal devlet ilkesini tam anlamıyla hayata geçirmesi, bu sorunların çözümünde kilit bir rol oynamaktadır.
Sonuç: Devletin Yük Paylaşımı ve Uzlaşı Sağlama Sorumluluğu
Devlet, asgari ücret politikalarında işçi ve işveren arasındaki dengeyi sağlamada aktif bir rol üstlenmelidir. Ancak, 2025 yılı itibarıyla belirlenen 22.104,67 TL’lik net asgari ücret, işverene toplam 30.621,48 TL maliyet yaratmakta, devletin sağladığı 1.000 TL’lik destek ise yetersiz kalmaktadır. Bu durum, işverenler üzerinde ağır mali baskılar yaratırken, işçilerin yaşam standartlarını koruma mücadelesini de zorlaştırmaktadır.
Mevcut sistemde hem işçilerin alım gücünü koruyacak hem de işverenlerin mali sürdürülebilirliğini destekleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Devletin bu süreçte daha etkin bir rol üstlenmesi, toplumsal huzurun korunması ve ekonomik istikrarın sağlanması açısından bir zorunluluktur.
Çözüm Önerileri
1. Devlet Katkısının Artırılması
Devletin asgari ücret artışlarına sağladığı katkının, işveren üzerindeki mali yükü hafifletecek şekilde artırılması gereklidir. Örneğin, 1.000 TL’lik mevcut desteğin, işveren maliyetlerinin en az %10’u kadar bir orana yükseltilmesi, hem işletmelerin sürdürülebilirliğini destekleyecek hem de istihdamı koruyacaktır.
2. Vergi İndirimleri ve Teşvikler
İşverenlere yönelik sigorta prim teşvikleri ve vergi indirimlerinin artırılması, maliyetleri dengelemek için etkili bir yol olabilir. Bu teşvikler, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için daha geniş bir uygulama alanı bulmalıdır.
3. Enflasyona Endeksli Asgari Ücret Uygulaması
Asgari ücretin, enflasyon oranlarına endekslenerek düzenli aralıklarla güncellenmesi, işçilerin alım gücünün korunmasını sağlayacaktır. Bu uygulama, yaşam standartlarını artırırken ekonomik adaleti de destekleyecektir.
4. Kayıt Dışı Ekonomiyi Önleyici Önlemler
Kayıt dışı istihdamın önlenmesi için daha sıkı denetim mekanizmaları devreye sokulmalı ve işverenlere yönelik kayıtlı istihdam teşvikleri artırılmalıdır. Bu önlemler, işçilerin sosyal güvenlik haklarından tam anlamıyla yararlanmasına ve devletin vergi gelirlerinin artmasına olanak tanıyacaktır.
5. Uzlaşı Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
İşçi, işveren ve devlet temsilcilerinin eşit katılımıyla oluşturulacak sosyal diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesi, asgari ücretin daha adil ve şeffaf bir şekilde belirlenmesini sağlayabilir. Bu süreçte tarafların talepleri dikkate alınarak uzun vadeli çözümler üretilebilir.
6. Uluslararası İyi Uygulamaların Türkiye’ye Uyarlanması
Almanya, Fransa ve İsveç gibi ülkelerde uygulanan başarılı asgari ücret politikalarının incelenerek, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yapısına uygun modeller geliştirilmesi, sistemin etkinliğini artırabilir.
Genel Değerlendirme
Sosyal devlet ilkesi, bireylerin refahını artırmanın ötesinde, toplumsal huzur ve ekonomik dengelerin korunması açısından hayati bir öneme sahiptir. Devletin asgari ücret politikalarında yük paylaşımı sorumluluğunu artırması, hem işçi hem de işveren açısından daha adil bir yapının oluşmasını sağlayacaktır.
Bu bağlamda, devletin mali destek mekanizmalarını güçlendirmesi, işverenlere yönelik teşvikleri artırması ve işçilerin alım gücünü koruyacak düzenlemeleri devreye sokması, asgari ücret sisteminin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Adil ve sürdürülebilir bir asgari ücret politikası, yalnızca ekonomik refahı değil, aynı zamanda toplumsal barışı ve güveni de artıracaktır.
Özetle asgari ücrete yapılan zam oranı veya tutarından ziyade önemli olan husus, devletin bu tutarların tespiti ve uygulanması noktasında işçinin ücretinin enflasyon karşısında korunacağı, işverenin ise bu tutarları ödemekte zorlanmayacağı -makalemize konu olan- ekonomik tedbirleri alarak hayata geçirmesi gerekmektedir. Kanaatimizce ekonomik barış ve huzurun tesisi ancak bu yolla mümkündür.
Faydalı olması dileğiyle…
Kaynakça
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis). (2025). Germany's Minimum Wage Policies and Economic Impact. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.destatis.de
Esping-Andersen, G. (1990). The Three Worlds of Welfare Capitalism. Princeton University Press.
Fransa Çalışma Bakanlığı. (2024). French Minimum Wage Adjustments and Social Welfare. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.travail.gouv.fr
ILO (International Labour Organization). (2024). Global Wage Report: Minimum Wages and Inequality. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.ilo.org
Kara, S., & Demir, E. (2022). "Enflasyon Karşısında Asgari Ücret: Türkiye Örneği." İktisat ve Kalkınma Dergisi, 15(2), 121-135.
Marshall, T. H. (1950). Citizenship and Social Class. Cambridge University Press.
Neumark, D., & Wascher, W. (2008). Minimum Wages. The MIT Press.
OECD. (2023). Wage Policies in OECD Countries. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.oecd.org
OECD iLibrary. (2025). Economic Policy Reforms: Going for Growth. Paris: OECD Yayınları.
Piketty, T. (2014). Capital in the Twenty-First Century. Belknap Press.
Stiglitz, J. E. (2012). The Price of Inequality: How Today's Divided Society Endangers Our Future. W.W. Norton & Company.
İsveç Çalışma Federasyonu. (2023). Collective Bargaining Agreements in Sweden. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.unionen.se
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu). (2025). Enflasyon Raporu ve Gelir Dağılımı. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.tuik.gov.tr
Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. (2025). 2025 Yılı Asgari Ücret Raporu. Erişim tarihi: 2 Ocak 2025, https://www.csgb.gov.tr
Yılmaz, M. (2023). Türkiye’de Sosyal Devlet ve Asgari Ücret Politikaları. Ankara: Siyasal Kitabevi.