Ticaret Bakanlığı distribütörler dışındaki ithalatçılar tarafından ithal edilen araçların kıymetinin Türkiye’de düşük beyan edilmesinin hazinenin gelir kaybına uğramasına neden olduğu gerekçesiyle 2022/12 sayılı Genelge ile bazı yükümlülükler belirlemiştir.

Bu yükümlülükler arasından en önemlileri;

- Distribütör haricindeki ithalatçılar tarafından yapılacak araç ithalatlarında ithale konu aracın çıkış/ihraç ülkesi ile ticaret yapılan ülkenin aynı olması gerektiği,

- Distribütör haricindeki ithalatçılar tarafından yapılacak araç ithalatlarında ithal edilecek aracın satışında üretici firma tarafından yetki belgesi almış yurt dışı bayii tarafından düzenlenen satış faturasının onaylı örneğinin beyannameye eklenmesi gerektiğidir.

Distribütör olmayan araç ithalatçıları ise; bu Genelge hükümlerinin kendileri bakımından ithalat engeli oluşturduğu ve distribütörler lehine haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle, Genelgenin tümünün iptali talebiyle Danıştay’da dava açmışlardır.

I. Danıştay Kararı

Danıştay 7. Dairesi 2022/3977 E., 2024/2805 K. sayılı ve 30.05.2024 tarihli kararı ile Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 22.08.2022 tarih ve 2022/12 sayılı “Distribütörler Haricindeki İthalatçılar Tarafından Gerçekleştirilen Araç İthalatında Gümrük Kıymetinin Tespiti İşlemleri” konulu Genelgenin (“Genelge”) iptali talebi hakkında karar vermiştir.

Karara konu Genelgede yer alan düzenlemeye göre, distribütörler haricindeki ithalat yapan şirketlerden, aracın gümrük kıymetinin tespitinde kullanmak üzere ihraç ülkesi gümrük idaresi tarafından düzenlenen ihracat beyannamesinin ve aracın satışında üretici firma tarafından yetki belgesi almış yurt dışı bayii tarafından düzenlenen satış faturasının onaylı örneğinin beyannameye eklenmesi gerekmektedir. Davacı, faturanın onaylı örneğinin ithalat beyannamesine eklenmesinin ticari sır kapsamında üçüncü kişilere verilmesinin mümkün olmaması gerekçesiyle imkansız olduğunu ve bu durumun ithalat engeli oluşturup distribütörlerin tekeline yol açacağı gerekçelerine dayanmıştır.

İdare düzenlemenin arka planına ilişkin şu bilgileri vermiştir: Distribütörler dışındaki ithalatçıların[1] (Distribütör dışındaki ithalatçılar için “diğer ithalatçılar” kavramı kullanılacaktır.) tamamına yakını kurumsal olmayan, çok düşük sermayeye sahip şirketlerden oluşmaktadır. Türklere ait olan gönderici firmaların ithalatçı şirketler ile irtibatlı oldukları gözlenmekte ve ithale konu araç özelliklerinin distribütörlerce ithal edilenlerden farklı olması durumu kıymet konusunda karşılaştırma yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bakanlık tarafından yapılan incelemelerde, diğer ithalatçılar tarafından ithal edilen araçların yurt dışında kayıtlı kıymetlerinin ülkemizde beyan edilen kıymetin çok üzerinde olduğu, yani kıymetin düşük beyan edildiği, eksik kıymet beyanına ilişkin tutarın paravan şirketler üzerinden transfer edildiği tespit edilmiştir.

Bu arka plan gerekçesiyle davalı idarece, diğer ithalatçılar tarafından ithal edilen araçların kıymetinin Türkiye’de düşük beyan edilmesi sebebiyle Hazinenin gelir kaybına uğradığı gerekçesiyle Genelgenin hukuka uygun olduğunu savunmuştur.

Danıştay, Genelgenin hukuka uygunluğunu; 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 11., 65. ve 74. maddesi, Gümrük Yönetmeliği’nin “Beyannameye eklenecek belgeler” başlıklı 114. maddesi kapsamında değerlendirmiştir.

Danıştay Genelgenin 3. maddesi yönünden yaptığı incelemede, ilgili maddenin distribütör harici ithalatçılar için araç ithalatında aracın çıkış/ihraç ülkesi ile ticaret yapılan ülkenin aynı olmasını zorunlu kıldığını, ancak, bu düzenlemenin yasal bir dayanağı olmadığı ve ithalatın gerçekleştirilmemesine yol açabileceği, bu nedenle distribütörlerle distribütör harici ithalatçılar arasında haksız rekabet ve eşitsizlik oluşturduğu sonucuna varmış ve Genelgenin 3. maddesini iptal etmiştir.

Danıştay Genelgenin 4. maddesi yönünden yaptığı incelemede; ilgili maddenin distribütör haricindeki ithalatçılar tarafından yapılacak araç ithalatında ithal edilecek aracın satışında üretici firma tarafından yetki belgesi almış yurt dışı bayii tarafından düzenlenen satış faturasının onaylı örneğinin beyannameye eklenmesinin öngörüldüğü düzenlemenin şu gerekçelerle hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir:

Yurt dışında yerleşik firmalar, aracı doğrudan üreticisinden veya yurt dışı yetkili bayii yerine sonraki aşamalarda da satın almaları mümkün olduğu ve bu durumda yurt dışı yetkili bayi satışında kurulan ticari ilişkide taraf olmadıkları için üretici firma tarafından yetki belgesi almış yurt dışı bayii tarafından düzenlenen satış faturasının onaylı örneğinin ithal edilmek istenen her bir araç için istenilmesi ve ithalatçıların kendisine aracın tesliminden önceki safhalarının tespit edilerek bayi faturasının temin edilmeye çalışılması ithalat sürecini ve maliyetlerini artıracaktır.

Önceki safhaların tespit edilemediği ve faturanın onaylı örneklerinin temin edilemediği durumlarda ithalatçıların yurt içindeki müşterilerine karşı edimin ifasını olanaksız hale getirecektir. Bu durum ise, distribütörler lehine sonuçlar doğuracak ve rekabet eşitsizliğine yol açacaktır.

Danıştay Genelgenin diğer maddelerini ise ilgili mevzuat kapsamında sayılan üst hukuk normlarına aykırılık taşımaması sebebiyle hukuka uygun bulmuş, Genelgenin 3. maddesi ile 4. maddesinin “ve aracın satışında üretici firma tarafından yetki belgesi almış yurt dışı bayii tarafından düzenlenen satış faturasının” ibaresini iptal edilmiştir.

II. Değerlendirme

Türkiye’de “kanunilik” ilkesi pandemi dönemi başta olmak üzere son yıllarda oldukça yıpranmıştır. Bu yıpranma birçok alanda gözlenmektedir.

Ticaret Bakanlığı, yaptığı tespitlere dayanarak gelir kaybını önlemek gibi meşru bir amaçla bu Genelgeyi düzenlemiştir. Ancak idarenin işlemlerini hukuka uygun kılan tek faktör meşru bir gerekçesinin olması değildir. İdare ancak “kanunilik” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun hareket ettiğinde bu meşru amaç hukuka uygun bir dış görünüşe kavuşacaktır.

İdari yargı yerleri tarafından yapılan inceleme, maslahat/iyilik/yerindelik denetimi değil, hukuka uygunluk denetimidir. Bu nedenle; Danıştayın kanuni dayanak araması ve düzenlemenin yol açtığı sonuçların etkisini ve ölçülülüğünü incelemesi doğru bir yöntemdir.

İdarenin tespit ettiği sorunlara hızlı çözüm bulmak amacıyla kanun altı düzenlemelere tevessül etmesi anlaşılır kendileri bakımından bir durum iken, bu yöntemin süreklilik kazanmasının “kanunilik” ilkesine vereceği zarar ve keyfiliğe sebep olma olasılığı akılda tutulmalıdır. Normlar hiyerarşisinden ve Anayasanın 2, 11 ve 13. maddelerinden sapılmamalıdır.

Bu nedenle, Danıştayın iptal kararlarının yerinde olduğu kanaatindeyiz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Kasım Ocak

Stj. Av. Beyzanur Kaya

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------

[1] Bakanlık, distribütörler dışındaki ithalatçılar için “paralel ithalatçı” kavramını kullanmaktadır.