I. Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru İmkanı Tanıyan Haklar

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, Anayasa’nın 148. maddesinde 2010 yılında yapılan değişiklikle 23.09.2012 tarihinde yürürlüğe girerek pozitif hukuktaki yerini almıştır. Bu düzenleme ile beraber bireyler, anayasal haklarının daha etkili biçimde korunması imkanına kavuşmuştur.

Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alan hak ve hürriyetlerden birinin bir kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden kişi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkına sahiptir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmek için ihlal edildiği iddia edilen hakkın hem Anayasa hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokoller ile koruma altına alınmış olması gerekir. Örneğin adil yargılanma hakkı hem Anayasa’nın 36. maddesinde hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde koruma altına alınmış olup, bu hakkın ihlali halinde bireysel başvuru yolu kullanılabilir.

Bireysel başvuru; medeni hukuk, ceza hukuku veya idare hukuku gibi çeşitli hukuk alanlarında koruma altına alınmış bir hakkın ihlal edilmesi halinde başvurulabilecek bir yargı yoludur. Uygulamaya bakıldığında tutuklama, bireysel başvuruya en çok konu olan tedbir olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim tutuklama halinde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali söz konusu olmaktadır.

II. Bireysel Başvuruda Uyulması Gereken Usuller

Bireysel başvuru, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nde öngörülen şartlara uygun şekilde ve bireysel başvuru formu kullanılarak resmî dilde yapılır.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. Maddesine göre:

(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

(2) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.

(3) Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz.

III. Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuruda Bulunabilecek Kişiler

Bireysel başvuru yolu; hukuk, ceza ya da idari yargılama usullerindekine benzer bir dava yolu olmadığı için bireysel başvuruda bulunacak kişilerin başvuru ehliyetleri de farklılık göstermektedir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilecek kişiler, Anayasa m.148/3’te “temel hak ve özgürlüğü ihlal edilenler” biçiminde, 6216 sayılı Kanun m.46/1’de ise “güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler” şeklinde belirtilmiştir. Nitekim 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin lafzı şu şekildedir:

(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

(2) Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.

(3) Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.

Bu düzenleme göz önüne alındığında doğrudan mağdurun, yani bir hakkın ihlali niteliği taşıyan işlem veya eylem dolayısıyla güncel ve kişisel hakkı bizzat etkilenen bir kişinin bireysel başvuru yapma imkanına sahip olduğuna bir şüphe yoktur. Örnek vermek gerekirse, işkence veya kötü muameleye maruz kalan veya davası makul bir süre içerisinde sonuçlandırılmayan kişiler söz konusu ihlalin doğrudan mağduru olup bireysel başvuruda bulunma hakkına sahiptirler.

Bu bağlamda üzerinde durulması gereken husus, “dolaylı mağdurlar”dır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sadece doğrudan mağdurlara bireysel başvuru hakkı tanındığı takdirde bazı temel hak ve özgürlük ihlallerinin mahkeme önüne getirilerek çözümlenmesi bakımından birtakım sorunlar yaşanabileceğini öngörmüştür. Bunun önüne geçmek isteyen Mahkeme, olayın doğrudan mağduru ile başvuruda bulunan arasında özel bir bağ bulunması hâlinde dolaylı mağdur olarak adlandırılan kişilerin de bireysel başvuru yapabilmelerini kabul etmiştir. Nitekim bu kişiler dolaylı bir şekilde de olsa doğrudan mağdur ile beraber haksızlık olgusunu hisseden kişilerdir.

Buna ek olarak bireysel başvuruda bulunabilmek için mağduriyet statüsünün varlığı ve başvuru hakkında karar verilinceye kadar bu statünün devam etmesi şartı aranmaktadır. AİHM, Lopez Ostra/İspanya davasında arıtma tesisleri civarında oturan bir kişinin Mahkeme’ye başvurduktan sonra başka bir yere taşınmasının, bizzat kendisinin ve aile üyelerinin uzun yıllarca katlanmak zorunda kaldığı duman, gürültü ve kirliliğin sebebiyet verdiği mağduriyetin etkilerini ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini ve dolayısıyla mağdur sıfatının devam ettiğine hükmetmiştir.  

Yine 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesi uyarınca dava açmak isteyen gerçek kişinin kural olarak Türk vatandaşı olması gerekmemektedir. Dolayısıyla kamu gücünü kullanan organların eylem ve işlemleri dolayısıyla temel hak ve hürriyetleri ihlal edilen yabancı ülke vatandaşları, mülteciler ve hatta vatansızlar bile Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Buna ek olarak, dava veya taraf ehliyeti bulunmasa bile velayet veya vesayet altında olanlar, kısıtlılar ve akıl hastaları da Mahkeme’ye başvurabilir. Kamu tüzel kişileri ise kamu gücünü bizzat kullandıkları ve kamu gücü ayrıcalık ve yetkilerine sahip oldukları için, tüzel kişiliğe ait bir hakkın ihlal edildiği gerekçesi ile başka bir kamu tüzel kişisine karşı bireysel başvuruda bulunma imkanına sahip değildir.

III. ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURUDA OLAĞAN KANUN YOLLARININ TÜKETİLMESİ ŞARTI

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının amaçlarından biri, devletin temel hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini denetlemektir. Dolayısıyla temel hak ve özgürlüklerin öncelikle AYM dışındaki idari ve yargı organları ile korunması ve bir ihlal olması halinde ihlalin yine bu organlar tarafından düzeltilmesi gerekir. Bu husus ise AYM’nin ikincil nitelikte bir yargı yolu olmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

AYM de temel hak ve özgürlüklerin korunmasında ikincil nitelikte olduğunu  “Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.” demek suretiyle ifade etmiştir.

Özetle, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için kanunda öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süresi, son olağan kanun yolunun tüketilmesinden itibaren 30 gündür.

Bireyin maruz kaldığı hak ihlali ve uğradığı zarar AYM dışındaki yetkili idari ve yargı organları tarafından giderilmiş ise, artık söz konusu kişinin mağdur sıfatından söz edilemeyecektir. Bunun sonucu olarak da Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulmasında bir hukuki yarar kalmayacaktır. Ancak hukuka aykırılık ortadan kaldırılmamış ya da zarar giderilmemiş ise, kanun yolunu tüketen kişinin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulanabilmesi mümkündür.

Av. Begüm Gürel & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Ceren Keleş

KAYNAKÇA

TURAN Hüseyin, KAPLAN Recep, “Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Usulü ve Kabul Edilebilirlik Kriterleri”, Anayasa Mahkemesi Yay., Ankara, 2015