Boşanma davaları uzun ve yorucu bir süreç olmakla birlikte birçok sorunu da beraberinde getirmektedir.
Bu sorunlardan biri aile konutunun kime tahsis edileceğidir. Boşanma aşamasının başlamasıyla birlikte eşler ayrı yaşama özgürlüğüne kavuşmaktadır. Hakim bu durumda takdir yetkisini kullanarak aile konutunun kime tahsis edileceğini belirleyebilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nu Madde 169’da ‘’Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.’’ şeklinde açık hüküm bulunmaktadır.
TMK 194 madde şu şekildedir;
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.
Türk Borçlar Kanunu 349. maddesi uyarınca da ‘‘Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması hâlinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.’
Doktirinde birçok görüşte aile konutu olan ev için kiracı eşin verdiği tahliye taahhütnamesine diğer eşin rıza göstermesi gerekmektedir. Aksi görüşlerinde mevcut olduğu uygulamada; tahliye taahhütnamesi ile tahliyesi istenen aile konutunun kiracı eşin tek başına tahliye taahhütnamesi vermiş olması yeterli görülmemektedir. Ancak diğer eşin de verilen taahhütte rızası olduğu anlaşıldığı durumlarda tahliye edilebilecektir.
Bunun dışında kira borcunun ödenmesi hususunda aile konutu olan evin kira borcunu ev kendisine tahsis edilmemiş olsa dahi kiracı eş ödemek zorundadır. Kanun bu noktada evde barınması gereken eşe imkan sağlamış; eşlerden, mağdur olacak tarafın haklarını korumuştur. Özellikle çocuklu ailelerde gerçekleşecek boşanmada hakimin evin geçici olarak kadın eşe ve çocuklarına tahsisine karar vermesi durumunda koca, bu süreç boyunca evin kirasını ödemek zorundadır.
Hakim, ailenin ekonomik ve sosyal durumunu re'sen inceler, bununla birlikte çocukların durumunu da göz önünde bulundurarak evin boşanma süreci boyunca hangi eşe tahsis edileceğine karar verir.
Müşterek konutun sadece kadına tahsis edildiğine dair halk tarafından yaygın bir inanış vardır ancak bu durum doğru değildir. Hakim müşterek konutun tesisinde somut olayın gereklerine göre kadın eşe olduğu gibi erkek eşe de konutu tahsis edebilir. Günümüz şartlarında kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ve boşanma davalarında kadınların daha fazla mağdur olması, bununla birlikte kadınların genelde çocuklarla birlikte kalması sebebiyle sıklıkla müşterek konut kadına tahsis edilmektedir. Bu durum, sürekli olarak kadınlara tahsis ediliyormuş gibi bir yanlış kanı oluşmasına yol açabilmektedir. Ancak somut olayın şartlarına göre müşterek konut erkek eşe de tahsis edilmektedir.
Çok yaygın olarak bilinen bir yanlışı daha düzeltmek gerekirse, müşterek konutun tahsisi için boşanma davası açmak şart değildir. Eşinden boşanmak istememekle birlikte psikolojik şiddet, fiziksel şiddet ve benzeri durumlara maruz kalan ancak eşinden boşanmak istemeyen kişiler de bir süre eşinden ayrı kalmak isterse ayrılık davası açarak veya 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu uyarınca da tedbir talebinde bulunabilir.
Her iki davada taleple birlikte müşterek konutun eşlerden mağdur olana tahsisi hakimce sağlanabilmektedir. Dolayısıyla müşterek konutun eşlerden birine tahsisini sağlamak için tek yol boşanma davası değildir.
Aile konutunun eşlerden birine tahsisinde özellikle bahsettiğimiz 6284 sayılı kanun gereğince şiddete maruz kalan eşe konutun tahsis edilmesi ülkemizde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. En yayın örnekler erkeğin kadına karşı şiddete başvurması yolunda, ilgili kanun gereğince konutun kadına ve ( varsa ) çocuklarına tahsis edilmesiyle birlikte evin kirası, elektrik, su, doğalgaz, telefon faturalarının kiracı erkek tarafından karşılanmasıdır. Tedbir kararı devam ettiği sürece erkek ( veya tam tersi bir somut olayda kiracı kadın ) evin bu ve benzeri giderlerini ödemekle yükümlüdür.
Bazı durumlarda ortak konutun örneğin kadına ve çocuklarına tahsis edilmesinde erkek bu karara uygun davranmayabilir ve evden ayrılmayabilir. Böyle durumlarda yapılması gereken, kadının kararı veren mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesinden tedbir kararının uygulanmasını talep etmesidir. Bu ihtara rağmen de erkek eğer evden çıkmazsa, diğer tarafı mahkeme kararına aykırı davranmak veya karara uymamak dolayısı ile şikayet etmek, tazyik hapsi ile cezalandırılmasını talep etmek mümkündür.
Özellikle şiddet yaşanan boşanma ve ayrılık davalarında bu durum sıklıkla yaşandığından o konuya geri dönmek ve detaylıca açıklamak isteriz. Boşanma veya ayrılık davaları sürecinde eşlerden birisi diğerini zorla ve şiddet kullanarak evden çıkarmaya çalışırsa Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2016/15692 Esas, 2018/10481 Karar, ve 27.06.2018 Tarih numaralı kararında aile konutunun ihtiyati tedbir kararıyla diğer eşe tahsis edilmesine karar verilmiştir. Bu tür kararlar, özellikle şiddet mağduru eşin mağduriyetini gidermek amacıyla verilmektedir.
Ayrıca yine yerleşmiş Yargıtay içtihatlarından olan Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017/4326 Esas, 2018/12345 Karar ve 10.10.2018 Tarih numaralı kararına göre aile konutunun tahsisi talep edilirken çocukların velayeti kime verilmişse, konutun da genellikle o eşe tahsis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Daha önce de bahsettiğimiz üzere çocukların düzenli bir yaşam sürdürmesi için konutta kalmaları önemli görülmüştür.
Aile konutunun tahsisi konusunda yine daha önce de belirttiğimiz üzere aile konutunun kendisine tahsisini talep eden eşin tapu maliki olmasına gerek yoktur. Diğer eş tapu maliki olabilir veya ev kira olabilir, bunlara rağmen konut aile konutu sayılır ve eşlerden birine tahsis edilebilir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2019/3853 Esas, 2020/6214 Karar ve 01.07.2020 Tarih numaralı kararında da bu durumdan bahsedilmiş ve tapu maliki olmayan eşin de aile konutunun tahsisini talep edebileceğine karar verilmiştir.
Yargıtay'ın vermiş olduğu bu gibi kararlar, tamamen eşler arasında mağdur olanın ve varsa çocukların da mağduriyetini önlemek adına önemlidir. Kanunların bu gibi durumda aile kurumunda mağdur olana sahip çıkması, özellikle şiddete dayalı başvurularda tedbir olarak da hızlıca aile konutunun eşlerden mağdur olana tahsis edilmesi hem eş hem de çocuklar için oldukça önem arz etmektedir.
Aile konutunun eşlerden birine tahsisinde uygulamada karşılaşılan çok fazla problem olmaktadır. Özellikle evden çıkarılan eşin evde kalan eşine karşı psikolojik ve fiziksel şiddetleri, evden ısrarla çıkmayışı, yine özellikle uygulamada karşılaştığımız kapı kilidinin değiştirilmesi, evde kalacak eşin eşyalarının evden dışarı atılması gibi birçok problem ortaya çıkmaktadır. Bu gibi sorunlarla karşı karşıya kalındığında hukuki olarak ne yapabileceğini ve nasıl hareket edeceğini bilmek büyük önem taşımaktadır.
Yargıtay, bu tür mağduriyetleri engellemek için genellikle çocukların üstün yararını ve mağdur olan eşin korunmasını esas almaktadır. Ancak hâlâ birçok kadın, hukuki süreci bilmediği veya ekonomik zorluklar nedeniyle hakkını arayamamaktadır.
6284 sayılı kanun uyarınca şiddet mağduru olan eş aile mahkemesine başvurarak şiddet uygulayan eş hakkında uzaklaştırma kararı talep etmelidir. Uzaklaştırma kararı verildiğinde şiddet uygulayan eşin evden ve şiddet mağduru eşten belirli mesafede uzak durması ve yanına yaklaşmaması gerekmektedir. Şiddet faili eşin buna da uymaması durumunda kolluk güçlerine haber vererek zorla ev ve çevresinden uzaklaştırılması sağlanmalıdır.
Ayrıca ,şiddet mağduru eşin, şiddet faili eş hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmasıdır. Şiddete maruz kalındığında suç duyurusunda bulunarak savcılık seviyesinde koruma tedbirleri alınabilir ve şiddet, hakaret, tehdit gibi konularda şiddet faili eşin cezalandırılması sağlanabilmektedir.
Sonuç olarak, aile konutunun tahsisi konusunda toplumsal bilincin son derece yetersiz seviyede olması nedeniyle ülkemizde halen bu konuda birçok problem yaşanmaktadır. Ülkemiz şartları gereğince özellikle kadınlar açısından aile konutunun tahsisi çok büyük önem arz etmektedir.
Boşanma veya ayrılık sürecinde aile konutunun tahsisi, sadece hukuki bir mesele değildir. Aynı zamanda kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan onuru açısından büyük bir öneme sahiptir. Kadınların ve çocukların barınma hakkı, ekonomik bağımsızlıklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Ancak toplumsal farkındalık eksikliği ve hukuki süreçlere dair bilinçsizlik nedeniyle mağduriyetler devam etmektedir.
Tüm bu nedenlerden ötürü bu konuda toplumsal bilincin arttırılması çok önemlidir. Toplumsal bilincin artmasıyla birlikte devletin de özellikle bu gibi sorunlarla karşılaşan kadın ve çocukların yaşadığı barınma sorununa dair daha çarpıcı ve kesin çözümler üretmesi, aynı zamanda maddi destek vermesi gerekmektedir.
Devletin şuan da üzerinde durduğu etkili çözümlerden birisi kadın sığınma evleridir. Ancak devletin önceliği kadın ve çocukların kendi evlerinde barınmasını sağlamak, erkeğin (veya tam tersi durumda kadının) zorbalıkla eşini evden çıkarmasına engel olmak olmalıdır. Kadın sığınma evleri son çare ve çözüm olarak kullanılmalıdır. Ayrıca kadın sığınma evleri de bu konuda kesin çözüm sunmaktan çok uzak, fiili ve maddi imkanları oldukça yetersiz olduğundan geçici bir çözüm olmaktan öteye gidemeyen kurumlardır. Bu durumun da iyileştirilmesi ve kadın sığınma evlerinin daha etkin bir çözüm olması için devletin imkanları arttırması gerekmektedir.
Av. ÇİĞDEM ÇETİN & Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. YUSUF MERCAN