1. Arındırma (Lustration) Yasaları

En genel ifadesiyle arındırma yasaları; kamu görevlilerinin komünist rejimle birlikte hareket edip etmedikleri, insan hakları ihlallerine sebep olup olmadıkları, ulusal güvenliğe aykırı davranışta bulunup bulunmadıkları ve Anayasaya sadakat yükümlülüklerine uyup uymadıklarını inceleyen özel nitelikli yasalardır.[1]  Bu yasalar genellikle iki bölümden oluşmakta olup birinci bölümde esasa ilişkin hususlara yer verilirken; ikinci bölümde, arındırma usulüyle ilgili hususlara yer verilmiştir. Yasalarda, arındırmanın kimler hakkında uygulanacağına, kişilerle ilgili hangi hususların inceleneceğine ve arındırmanın nasıl yapılacağına yer verilerek olumlu bir tasfiye yapılması hedeflenmiştir.[2]

2. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Tarafından Hazırlanan Rehber İlkeler

Doğu Avrupa ülkelerinde komünist rejim sonrası kamudan çıkarma (arındırma) işlemlerinin hukuk devleti ilkelerine uygun olarak yapılması amacıyla Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından "Rehber İlkeler" belirlenmiş ve bu ilkeler AİHM ve Venedik Komisyonu tarafından da benimsenmiştir.[3]  “Rehber İlkelere" göre; demokratik bir hukuk devleti, adaletin sağlanması ve suçluların cezalandırılması için yeterli imkânlara sahiptir ve bu imkânlar, adalet yerine intikam duygusuna hizmet etmemelidir. Hukuk sistemi, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı göstermeli ve bu hakları, bu kurallara riayet etmeyenlere bile tanımalıdır (P.4). Bu önlemler ancak belli ölçütlere uydukları takdirde demokratik bir devletle uyumlu olabilir. Birinci olarak, kolektif değil bireysel olan suç her bireysel vakada ayrıca kanıtlanmalıdır. Kamudan çıkarma tedbiri, kamu düzeni ve ulusal güvenliğin bozulmasında sorumlulukları bulunan ya da bu nitelikte fonksiyon icra eden, yani kamu gücü kullanıp suç işleyen ve insan hakları ihlaline sebep olan kişilerle sınırlı olarak uygulanabilir. İkinci olarak, savunma hakkı, masumiyet karinesi ve mahkemeye erişim hakkı garanti altına alınmalıdır. İntikam asla bu tedbirlerin amacı olmamalıdır (P.12).

3. Doğu Avrupa Ülkelerinde Uygulan Arındırma Yasaları ve Bu Yasalarla İlgili AİHM’in Yaklaşımı

a. AİHM’in Polonya/Litvanya/Estonya Kararları

Polonya'da temizleme davaları olarak bilinen ve toplu biçimde kamu görevinden çıkarma şeklinde uygulanan tedbir ile komünist rejim sırasında KGB ajanı olarak çalışan ve geçmişiyle ilgili yalan beyanda bulunduğu iddia edilen kişilere her hangi bir hapis ya da para cezası verilmese de, on yıla kadar kamu hizmetinde ve özel sektörün büyük bir kısmında çalışma ve siyasi faaliyette bulunma yasağı getirilmiştir. Getirilen yasak iç hukukta cezai yaptırım olarak kabul edilmese de, AİHM uygulanan muhakeme usulünün ceza yargılamasına çok benzemesini, işlendiği iddia edilen suçun vasıf ve mahiyeti ile verilen cezanın ağırlığını dikkate almış, başvurucunun kamuoyunda güvenilmez ve yalancı biri olarak gösterilerek birçok mesleği yapabilmek için aranan temiz ve lekesiz bir geçmişe sahip olma özelliğini kaybettiğini ve meslekten çıkarılması yanında on yıl süreyle pek çok görevi yapamayacak olmasının ağır bir cezai yaptırım olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlaline karar vermiştir[4]

Yine, eski KGB ajanı oldukları gerekçesiyle mesleklerinden çıkarılan ve on yıl süreyle kamu ve özel sektörün birçok alanında çalışma yasağı getirilen kişilerin bu yaptırım sonucu dış dünya ile ilişki kurup geliştirme imkânlarının ciddi şekilde kısıtlandığını, geçimlerini temin noktasında ağır sonuçların doğduğunu ve bu durumun ilgiler açısından sürekli bir damgalanma niteliği taşıdığını belirterek 8. maddenin (özel yaşama saygı hakkının) ihlaline karar vermiştir.[5] Ayrıca, bu yasağın makul bir nedeninin bulunmaması, çalışma hayatına orantısız müdahale teşkil etmesi ve benzer durumda bulunan kişilere göre başvurucular aleyhine ayrımcılık oluşturması nedeniyle AİHS’in 8. maddesiyle bağlantılı olarak 14. maddesinin de ihlaline karar vermiştir.[6]

Benzer şekilde AİHM, KGB ile hangi düzeyde irtibatlı olduğuna bakılmadan herkesi kapsayan işlemleri AİHS'e aykırı bulduğu gibi, açıkça suç işlememiş ya da insan hakkı ihlaline sebep olmamış kişilerin yalnızca bir derneğe üye olmaları nedeniyle ya da görüş ve fikirleri sebebiyle meslekten çıkarılmalarını da AİHS'e aykırı bulmuş ve AKPM ilke kararlarını hatırlatarak ilgilinin rızasıyla mı, yoksa zorla mı komünist rejimle işbirliği yaptığının araştırılmasını istemiştir.

b. AİHM’in Polyakh ve Diğerleri Ukrayna Kararı

AİHM’in konuyla ilgili yeni tarihli bir başka kararı Ukrayna ile ilgilidir. Karara konu olayda Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukovych’in 2014 yılında görevinden ayrılmasından sonra yeni gelen hükümet değişik kategorilerdeki memurların görevden ihraçları için "Hükümet Temizlik Yasası" (Government Cleansing Act) çıkarmıştır. Bu yasa; Yanukovych’nin başkanlık yaptığı 2010-2014 yılları arasında bazı makamlarda (yargı, emniyet, istihbarat vb.) en az bir yıl görev yapan kariyer meslek memurlarının ve Komünist Parti’de önemli görevlerde bulunan kişilerin ihracının önünü açmıştır. Yasa ile eylemleri veya ihmalleri nedeniyle Yanukovych’in tüm yetkileri gasp etmesini, ulusal güvenliği tehlikeyi düşürmesini ve insan hakları ihlallerinde bulunmasını kolaylaştıran kamu görevlilerinin kamudan ihracı amaçlanmıştır (md.2). Yasaya göre, Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra 10 gün içinde bu birimlerde çalışan tüm memurlar Yasa kapsamında kalıp kalmadıklarına ilişkin amirlerine beyanda bulunacak ve beyanda bulunmayanlar ihraç edilecektir. Yine, Yasa’ya dayanılarak ihraç edilenlerin isimleri Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen, kamunun erişimine açık çevrimiçi bir veri tabanı olan Temizleme Sicili’nde yayınlanacak ve ihraç edilenler 5 veya 10 yıllık sürelerle kamu görevinden yasaklanacaktır.

AİHM ise bu yasanın daha önce Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde çıkarılan “temizlik yasaları” gibi yalnızca totaliter rejimlerdeki güvenlik personelini değil tüm meşru demokratik kurumlardaki kamu görevlilerini hedef aldığını, yasanın herhangi bir kişiselleştirme yapılmadan Yanukovych döneminde yapılan tüm yanlış uygulamalardan başvurucuların da içinde olduğu memurların kolektif olarak sorumlu tutulduğunu tespit edip, "temizlik yasalarının" cezalandırma ve intikam amacı güdemeyeceğine dikkat çekmiş ve aynı amacın, sadece suça karışan kişilerin ihracı veya bu kişilerin daha az önemli bir göreve atanması gibi daha basit tedbirlerle sağlanabileceğini belirterek, uygulanan tedbirin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı sonucuna ulaşmış ve başvurucuların özel hayata saygı haklarının ihlaline karar vermiştir. AİHM, kararında şu hususlara yer vermiştir;

Yanukovych yönetiminin demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları bakımından kötü bir karnesinin olduğu ve bu yönetimin çok geniş çapta antidemokratik uygulamaları ve yolsuzluklarının bulunduğu birçok uluslararası rapor ile sabittir (P. 284-286). Dolayısıyla yeni gelen hükümetin, böyle bir yönetimde görev alan memurlar ile ilgili tasarrufta bulunmak istemesinin meşru bir amacı bulunduğu iddia edilebilir. Ancak, bu amaç yeni hükümet tarafından aşılmıştır ve bu nedenle, Yasa’nın güdülen amaçla uyumlu olduğu söylenemez (P.287).

Ayrıca, imzasıyla Yasa’nın yürürlüğe girmesini sağlayan Cumhurbaşkanının da 9 ay önceki hükümet döneminde görev aldığı düşünüldüğünde, daha alt düzeydeki kamu görevlilerini temizleyerek arındırma ile beklenen amacın nasıl gerçekleşeceğini anlamak mümkün değildir (P.302).

Yine, Yasa’nın temel kriteri olan 2010-2014 yılları arasında en az 1 yıl süreyle görev yapmış olma şartının da nasıl belirlendiği ve neden 1991-2010 yılları arasının kapsam dışı bırakıldığı anlaşılamamıştır (P.301). Başvurucular kişisel bir gerekçelendirme olmadan sadece 2010-2014 döneminde görece yüksek kamu görevi pozisyonlarında bulunmuş olmaları nedeniyle ihraç edilmişlerdir. İhraçtan sonra başvuruculardan biri hakkında görevi kötüye kullanma suçlamasında bulunulsa da, bu durum, bu kişinin gerekçesiz şekilde ihraç edildiği sonucunu değiştirmez (P.294). Zira o kişinin ihracı sırasında böyle bir soruşturma yoktur ve bu soruşturma ihraca gerekçe yapılmamıştır (P.305).

Benzer şekilde, Ukrayna Hükümeti’nin OHAL koşulları ve Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgali var iken kişiselleştirmenin mümkün olmadığına ilişkin savunmasının da gerekçelendirilmesi gerekir (P.306). Zira OHAL ilan edilmiş ve bu gerekçe öne sürülmüş olsa da, ihraç işlemi OHAL süresince değil, 10 yıl süreyle geçerlidir ve 10 yıl süreyle bu ihtiyacın devam edeceğine dair bir belirti yoktur (P.307).

Aynı şekilde, Yasa’nın sonuçları çok ağır olduğundan; başvurucuların devletin demokratik ilkelerine aykırı hareket ettiklerine veya yolsuzluğa karıştıklarına ilişkin ikna edici somut deliller sunulması gerekirken (P.296), başvurucuların devletin güvenliğine, demokratik yönetime, hukuk devletine veya insan haklarına aykırı bir eylemleri tespit edilemediği gibi hiçbirinin Yanukovych’in yaptığı iddia edilen yanlışlara bizzat katıldıkları da tespit edilememiştir (P.304). Yine, başvurucular daha bu kararlara karşı yasal haklarını kullanamadan isimleri kamuoyuna açıklanmış ve karara karşı yaptıkları başvurular da çok uzun sürmüştür (P.308).

4. Arındırma Yasaları ve OHAL KHK’lerinin Karşılaştırılması

1. Arındırma Yasaları yargı, emniyet ve istihbarat birimlerinde görev yapmış az sayıda kamu görevlisi ve Komünist Parti’de önemli görevlerde bulunan kişiler hakkında uygulanmışken, OHAL KHK’lerinde meslek ayrımı yapılmaksızın yaklaşık 125 bin kamu görevlisi ihraç edilmiş, binlerce kurum ve kuruluş da kapatılmıştır.

2. Arındırma Yasaları ile eylemleri veya ihmalleri nedeniyle ulusal güvenliği tehlikeye düşüren ve insan hakları ihlallerinde bulunan kişilerin ihracı amaçlanmışken, OHAL KHK’lerinde böyle bir kriter gözetilmeksizin, nasıl ve kimler tarafından oluşturulduğu belli olmayan listelerde yer alan kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır. AİHM, arındırma yasası benzeri düzenlemelerle; cezalandırma ve intikam amacı güdülemeyeceğini, bu düzenlemelerle amaçlanan hususun sadece suça karışan kişilerin ihracı ya da daha az önemli bir göreve atanması olabileceğini belirtmesine ve sadece kişinin görev yaptığı dönem dikkate alınarak ve kişisel kusur araştırılmadan, yani kişiselleştirme yapılmadan yapılan tüm yanlış uygulamaların kolektif olarak belli kişilere yüklenmesinin kabul edilemeyeceğini söylemesine rağmen, OHAL KHK’leriyle meslekten çıkarma ve diğer tedbirler yalnızca darbe teşebbüsüne katılan kişilerle sınırlı uygulanmamış, böyle bir eylemi olup olmadığına bakılmadan, kişiselleştirme yapılmadan ve hatta savunma hakkı dahi verilmeden yüz binden fazla kişi ihraç edilmiştir. Ayrıca uygulanan tedbir açığa alma şeklinde değil doğrudan kamu görevinden çıkarma şeklinde gerçekleşmiştir.

3. Arındırma Yasaları ile ihraç edilenler 5 veya 10 yıl sürelerle kamu görevinden yasaklanırken, OHAL KHK’leriyle ihraç edilenler bir daha kamu görevine alınmamak üzere meslekten çıkarıldıkları gibi özel sektörün birçok alanında çalışmaları da yasaklanmıştır. Örneğin avukatlık, uzlaştırmacılık, bilirkişilik ve arabuluculuk yapmaları engellendiği gibi birçok meslek grubunun izin, lisans ve sertifikası iptal edildiğinden bu kişilerin özel sektörde de çalışmaları sınırlanmıştır.

4. Arındırma Yasası ile (Ukrayna) ihraç edilenlerin isimleri Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen, kamunun erişimine açık çevrimiçi bir veri tabanı olan Temizleme Sicilinde yayınlandığı gibi OHAL KHK’leriyle ihraç edilenlerin isimleri de masumiyet karineleri ihlal edilerek, Resmi Gazete’de, hem de görev yerlerine, sicil numaralarına, doğum tarihlerine, kimlik numaralarına ve hatta baba adlarına kadar yer verilerek yayınlanmıştır.

5. AİHM, Arındırma Yasasının (Ukrayna) imzasıyla yürürlüğe girmesini sağlayan Cumhurbaşkanının da belli bir süre önceki hükümet döneminde görev yaptığını belirterek, daha alt düzeydeki kamu görevlilerini temizleyerek arındırmadan beklenen amacın nasıl gerçekleşeceğini anlayamadığını belirtmiştir. 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL'in amacı, 667 sayılı OHAL KHK'sinin 1. maddesinde belirtildiği üzere; "darbe teşebbüsü ve terörle mücadele kapsamında alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemek", sebebi de; "darbe girişimi ile tehdit edilen demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesidir."

Ancak, OHAL KHK'leriyle düzenlenen pek çok hususun OHAL'in amacı, konusu ve sebebiyle ilgisi yoktur. Örneğin, evlilik programlarının kaldırılmasının, rektör seçim usulünün değiştirilmesinin, Yargıtay ve Danıştay'a üye seçiminin, Türkiye Varlık Fonu kurulmasının, kış lastiği uygulamasının, darbe teşebbüsüyle ilgisi bulunmayan binlerce şirket, dernek, vakıf, sendika, televizyon ve radyo kanalının kapatılıp, malvarlıklarına el konulmasının OHAL'in gerekli kıldığı konularla ilgisi yoktur. Aynı şekilde, darbe teşebbüsüne iştirak edenler dışındaki yüz binden fazla kişinin kamu görevinden çıkarılmasının da OHAL'in amacıyla bir ilgisi yoktur. Zira darbe teşebbüsüne kadar görev yapan bu kişiler, haklarında her hangi bir disiplin süreci işletilmeden, somut ve inandırıcı deliller ortaya konulmadan ve kişiselleştirme yapılmadan mesleklerinden çıkarılmışlardır. Ancak, bu kişiler hakkında darbe teşebbüsüne kadar neden adli ya da idari bir işlem yapılmadığı, darbe teşebbüsüyle neyin değiştiği ve hangi deliller elde edilmek suretiyle bu kadar kapsamlı işlemler yapıldığı OHAL KHK'lerinde cevabı olmayan sorulardır. Ayrıca, Anayasa'nın 15. maddesi gereğince OHAL döneminde alınacak tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekirken, OHAL KHK'leriyle yapılan düzenlemelerin birçoğunun ölçülü olduğunu söylemek mümkün değildir.

6. AİHM Ukrayna örneğinde, hükümetin kişiselleştirme yapmadan bu kararları almasıyla ilgili ileri sürdüğü OHAL koşullarının varlığı ve Rusya’nın topraklarını işgali gibi hususları, ihraç işlemlerinin OHAL süresince değil, 10 yıl süreyle devam edecek olması ve bu ihtiyacın 10 yıl süreyle neden devam edeceğinin gerekçelendirilmemesi sebebiyle kabul etmemiştir.

OHAL KHK'leri ancak OHAL süresince geçerlidir ve bu KHK'lerle yapılan düzenlemeler OHAL bittiğinde kendiliğinden yürürlükten kalkar. Zira OHAL sona erdiği için OHAL KHK'lerinin çıkarılmasını gerektiren sebepler de sona ermiştir. Yani, OHAL KHK'leriyle OHAL sonrasında devam edecek kalıcı düzenlemeler yapılamaz. Ancak, 15 Temmuz sonrası çıkarılan KHK'lerle yapılan düzenlemelerin büyük çoğunluğu kalıcı olarak yapılmıştır. Örneğin, kapatılan kurum ve kuruluşlar temelli kapatılmış, kamu görevinden ihraç edilen kişiler de 10 yıl değil, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilememek ve özel sektörün birçok kolunda da çalışamamak üzere mesleklerinden çıkarılmışlardır ve bu yönüyle OHAL KHK’lerinde durum daha vahim ve ağırdır. Ayrıca, darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlike çok kısa bir sürede bertaraf edilmesine rağmen neden KHK’lerle hayatın her alanına ilişkin düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu belirtilmemiştir.

7. AİHM, ihraçtan sonra başvurucular hakkında soruşturma yapılıp suçlamalarda bulunulmasını, bu kişilerin gerekçesiz şekilde ihraç edildikleri sonucunu değiştirmeyeceğini, zira ihraç sırasında böyle bir soruşturma bulunmayıp, bu soruşturmanın ihraca gerekçe yapılmadığını belirtmiştir. Aynı durum OHAL KHK’leriyle ihraç edilenler için de geçerlidir. Çünkü bu kişiler hakkında ihraç edildikleri tarihe kadar her hangi bir soruşturma olmadığı gibi daha sonra ihraca gerekçe yapıldığı belirtilen hususlar, kişilerin geçmişteki yasal ve rutin faaliyetleridir ve gerçekleştirildiği dönem itibariyle suç kabul edilmeyen davranışlar, suç ve cezalar geriye yürütülerek yapılan işlem ve alınan kararlara gerekçe yapılmıştır. Yani OHAL KHK’leriyle alınan karar ve yapılan işlemler gerekçesiz yapılmıştır.

8. AİHM, Hükümet Temizlik Yasasının sonuçlarının çok ağır olduğunu ve bu nedenle ilgililerin devletin demokratik ilkelerine, yönetimine, güvenliğine, hukuk devleti ve insan haklarına aykırı hareket ettiklerinin somut delillerle ortaya konulması gerekirken bu hususların gerçekleştiğine dair bir delil ortaya konulamadığını belirtmiştir. Ülkemiz açısından da durum farksızdır. Zira hakkında karar alınan ya da işlem yapılan hiçbir gerçek ve tüzel kişinin bu tür eylemde bulunduğuna ilişkin somut delil ortaya koymak yerine, kişiler hakkında daha önce başkaca bir örneği olmayan, disiplin ve ceza hukukunda da bir karşılığı bulunmayan “irtibat” ve “iltisak” gibi kavramlarla işlemler yapılıp kararlar alınmıştır.

5. Almanya Örneği

Çalışmanın bu kısmında, Almanya’da da beş yüz bin kişinin kamudan çıkarıldığı, bu uygulamanın sadece Türkiye’ye özgü olmadığı ve OHAL KHK’leri ile kamudan çıkarılan sayının abartılmaması gerektiği yönünde beyanlarda bulunulması nedeniyle,[11] Almanya’da geçekleştirilen meslekten çıkarmalara da değinilmesinde fayda olduğu düşünülmektedir.

Öncelikle Almanya’da beş yüz bin kişinin kamu görevinden çıkarıldığı iddiası nesnel verilerle desteklenen bir bilgi olmasa da, birleşme sonrasında kamuda çalışanların sayısındaki fazlalık nedeniyle iki taraflı olarak belli oranda memurun emekliye sevk edildiği somut bir gerçekliktir. Bu kapsamda işten çıkarılma en fazla orduda gerçekleşmiş olup bunun nedeni, şüphe üzerine insanların kamudan çıkarılmasından ziyade, iki Almanya’nın birleşmesinden sonra ordudaki asker sayısının 600 bini geçmesi ve ordunun küçültülmesiyle ilgili çalışmadır. Zira birleşme, Almanya’yı işgal eden 4 ülkenin garantörlüğünde gerçekleşmiş, bu garantörlerle yapılan anlaşma gereğince de 31 Aralık 1994 tarihine kadar ordunun mevcudunun 370 bine indirilmesi kararlaştırılmış ve küçülme de her iki taraftan belli sayıdaki askerin emekli edilmesiyle sağlanmıştır. Aynı şekilde, birleşme sonrası kamuda çalışanların sayısındaki fazlalılığın da eritilmesi amacıyla iki taraflı olarak belli oranda memur emekliye sevk edilmiştir.[12]

Doğu ve Batı Almanya’nın, yani iki devletin birleşmesi sırasında yapılan bu çalışmalar imzalanan “Birleşme Anlaşmasına” uygun şekilde gerçekleştirilmiştir. Emekliye sevk ve meslekten çıkarmalar da dahil yapılacak işlem ve alınacak kararlar bu Anlaşmaya yazılmıştır. Kamudan çıkarmaların nedeni, Doğu Almanya’da komünist rejim döneminde memur olanların aynı zamanda istihbarat elemanı olması ve iki ülkenin birleşip demokrasiye geçmesinden sonra bu memurların Doğu Almanya’daki gizli servisle (STASI) bağlantılarını devam ettirmeleridir. Birleşme Anlaşmasında kamudan ihraç nedeni sayılan bu bağlantı altı ay boyunca izlenmiş ve bu izleme neticesinde gizli servisle irtibatını devam ettirenler kamudan çıkarılmıştır.[13] Başka bir ifadeyle, ülkemizde olduğu gibi kişiler geçmişteki yasal ve rutin faaliyetleri nedeniyle değil, altı aylık izleme sonucu suç kabul edilen eylemleri (gizli servisle irtibat) nedeniyle memuriyetten çıkarılmışlardır. Yani yasalar geçmişe değil, çıkarıldığı dönemden sonrasına etkili olacak şekilde uygulanmıştır. Birleşmeden sonra, geçmişe dönük bir suçlama ve yargılama sürecinden öte rehabilitasyon süreci işletilmiş ve geçmişteki eylemleri nedeniyle sadece 46 Doğu Alman vatandaşı cezalandırılmıştır.

Yine, kişiler sorgusuz sualsiz kamudan çıkarılmayıp altı ay görevden uzaklaştırılmış ve bu süre boyunca da maaşlarının % 70’ ini almışlardır. Bu süre zarfında Komisyonlar ve daireler kurularak araştırmalar yapılmış, somut delillerle gizli bağlantıları tespit edilenler görevden çıkarılmış, işten çıkarılan herkese tazminat ödenmiş ve emekliye sevk edilenlerin sosyal haklarında da bir kesinti yapılmamıştır.

Sonuç

Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, OHAL KHK’leri ile arındırma yasalarının çıkartılmasını gerektiren şartlar çok farklıdır. Zira arındırma yasaları totaliter rejimlerden sonra toplumsal yaşamda şartların normalleşmesi ve demokrasi ve hukukun üstünlüğünün yeniden sağlanması adına yapılan düzenlemeler iken, Türkiye’de OHAL’in ilanında bu şartlar söz konusu değildir. Ancak OHAL KHK’leriyle yapılan işlem ve alınan kararlar çok daha ağır sonuçlar doğurmuştur ve yapılacak başvurularda AİHM’in daha önce doğu Avrupa ülkeleri ve şimdi de Ukrayna ile ilgili verdiği kararlardan hareketle, başta KHK’lerle mesleklerinden çıkarılan kişiler olmak üzere, adil yargılanma, suç ve cezaların geçmişe yürümezliği, özel yaşama saygı vb. haklarla ilgili yüz binden fazla ihlal kararı vereceği ve Türkiye’nin insan hakları karnesinin daha da zayıflayacağı ortadadır.

 

---------------------------------------------

[1] HORNE M. Cynthia, International Legal Rulings on Lustration Polices in Central and Eastern Europe: Rule of Law in Historical Context, Hukuk ve Sosyoloji Dergisi, C. 34, S. 3, Yaz 2009, s. 714.

[2] DAVID Roman, Lustration Law in Action: The Movies and Evaluation of Lustration Policy in the Czech Author(s), Law and Social Inquiry, Cilt 28, Sayı 2, Blackwell Yayınları, 2003, s.388.

[3] Parliamentary Assembly of the Council of Europe Resolution 1096 (1996) on measures to dismantle the heritage of former communist totalitarian systems and the respective Guidelines to ensure that lustration laws and similar administrative measures comply with the requirements of a State based on the rule of law (doc. 7568), 3 June 1996. http://privacy.cyber-rights.org.tr/wp-content/uploads/2017/06/K%C4%B1sa_Aciklama.docx.

[4] AİHM'in Matyjek/Polonya Kararı, B.No: 38184/03, 30/5/2006, P.49-58; Bobek/Polonya Kararı, B.No: 68761/01, 24/10/2006; Luboch/Polonya Kararı, B.No: 37469/05, 15/01/2008; ALTIPARMAK Kerem, "OHAL KHK'leri Sivil Ölüm mü Demek", https://m.bianet.org/bianet/siyaset/178496-hal-khk-leri-sivil-olum-mu-demek, s.5.

[5] Sidabras ve Dziautas/Litvanya Kararı, B. No: 59330/00, 27/10/2004, P.47-50.

[6] AİHM'in Rainys ve Gasoaravicius/Litvanya, B.No: 70665/01 ve 74345/01, 07/7/2005 ve Sidabras ve Dziautas/Litvanya ve Sidabras ve Diğerleri/Litvanya Kararları, B.No: 50421/08 ve 56213/08, 13/6/2015

[7] AİHM'in Soro/ Estona Kararı, B.No: 22588/08, 03/9/2015; Zickus/Litvanya Kararı, B.No: 22652/02, 07/4/2009, P.33; ALTIPARMAK, s.6.

[8] AİHM'in Ivanovski/Makedonya Kararı,  P.117; ALTIPARMAK, s.6.

[9] AİHM’in Polyakh ve diğerleri/ Ukrayna Kararı, B.No: 58812/15, 19/10/2019.

[10] AİHM'in Adamsons/Letonya Kararı, B.No: 3669/03, 24/6/2008, P.125; ALTIPARMAK, s.6.

[11] http://www.star.com.tr/video/turkes-almanya-500-bin-kisiyi-atmis-biz-de-100-bin-kisiyi-atariz-video-721868/?type=video&hid=1146193

[12] https://www.haksozhaber.net/almanya-1990da-500-bin-kamu-calisanini-isten-cikarmis-miydi-99722h.htm

[13] https://www.haberler.com/almanya-da-birlesme-anlasmasiyla-kamu-8673387-haberi/