İşbu makalemizin konusunu “adli kontrol ve yurtdışına çıkış yasağı” oluşturmaktadır.

A-) GENEL OLARAK ADLİ KONTROL

1-) ADLİ KONTROLÜN TANIMI

Adli kontrol tedbiri 5271 sayılı CMK’ nın 109 ve 115. maddeleri arasında düzenlenmiş bir koruma tedbiridir. Bu hükümler arasında bir tanıma yer verilmemiş olsa da bu tedbiri ilgili madde hükümlerine göre şu şekilde tanımlamak mümkündür: 

Adli kontrol, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve şüpheli/sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı halinde veya şüpheli/sanığın davranışları delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme şüphesinin bulunması veya tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması ihtimalinin mevcut olduğu durumlarda yetkili mercilerin alacağı bir kararla, şüpheli/sanığın kanunda öngörülen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içeren tedbirlerdir. (Bu şartlar aynı zamanda CMK’nın 100. maddesine göre tutuklamanın da şartlarıdır.)

CMK’ nın 109. maddesinde de belirtildiği üzere, adli kontrol tedbirleri tutuklamaya alternatif tedbirler olarak düzenlenmiştir.  Zira, kişi hak ve hürriyetini ve güvenlik hakkını kısıtlayan tutuklama en istisnai ve en ağır ceza yargılaması tedbiridir. Aslolan şüpheli ve sanığın mümkün olduğunca tutuksuz yargılanmasıdır.

2-) ADLİ KONTROLÜN AMAÇ VE FAYDALARI

CMK’nın 109. maddesinden anlaşıldığı üzere; adli kontrolün amacı tutuklamanın amacıyla aynı olup, kaçma veya delilleri yok etme gibi sebeplerin varlığının olması halinde yargılamanın sıhhatli bir şekilde yürütülmesi ve sonlandırılması için tutuklama tedbirine alternatif olarak getirilmiş bir koruma tedbiridir.

Tutuklama tedbiri yerine adli kontrol yükümlülüklerinin uygulanması en başta şüpheli/sanık olmak üzere toplum ve hukuk sistemimize birçok fayda sağlamaktadır. Öncelikle hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında geçerli olan ölçülülük ilkesi gereği durum ve şartların elvermesi halinde tutuklama yerine adli kontrol uygulanacak ve bu da ilgili kişinin, hürriyetinden tamamen yoksun bırakılmasını engelleyecektir. Tutukluluk halinde kişinin okul, iş, aile ve sosyal hayatı sekteye uğrayacak ve masum olduğunun anlaşılması halinde ise telafisi güç zararlar doğuracaktır. Uygulamada sıkça görüldüğü üzere, adli kontrol yerine tutuklamaya karar verildiği hallerde, şüphelinin/sanığın işine, okuluna devam edememesi sebebiyle, hayatı geri dönüşü olmayabilecek bir biçimde sekteye uğramaktadır. Adli kontrol uygulamalarına gidilmesi ile tutuklamanın kişiler üzerinde meydana getirebileceği bu neviden ağır sonuçların ortadan kaldırılmasına hizmet edilecektir.

B-) YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI

Yurtdışına çıkış yasağı, kanunda suç işlemesi şüphesi bulunanlara ve suç işleyenlere karşı ceza kanunlarının uygulanmasını sağlamak amacıyla gecikmesinde sakınca bulunan hallerde geçici olarak başvurulan ve ilgili ceza davasının kararı verilmeden önce uygulanan bir adli kontrol tedbiridir. Yani suç işlemesi şüphesi bulunanlar ve suç işleyenler hakkında tutuklama sebepleri olmasına rağmen tutuklama kararı yerine verilen bir kanuni ihtiyati tedbirdir. Yurt dışına çıkma yasağı tutuklama kararı yerine verilen bir uygulama olduğundan bu kararın verilebilmesi için, ilgili olayla ilgili söz konusu kişinin işleyebileceği ile ilgili kuvvetli şüphe, kaçma durumu, delil karartma şüphesi gibi durumların hâsıl olması gerekmektedir. Ancak elbette, kanunlarımızda da verilen yurt dışına çıkış yasağına itiraz belirli şartlar ve süreler dâhilinde mümkün olmaktadır.

1-) AMACI 

Bu tedbir ile ulaşılmak istenen amaç, şüpheli veya sanığın yurtdışına kaçmasının engellenmesidir. Bir suçun şüpheli veya sanığının, ülke içinde olması halinde yakalanabilmesi olasıdır. Ancak şahsın yurtdışında olması halinde kamu otoritelerinin, egemenlik haklarını kullanamayacağından dolayı kaçan kişiyi yakalaması veya tutuklaması mümkün olmayacaktır.

2-) ŞARTLARI

Yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirlerinden biri olduğu için adli kontrol tedbirlerinin uygulanabilmesi için aranan ve yukarıda anlatılan şartların hepsi yurtdışına çıkış yasağı tedbiri için de aranmaktadır. Vatandaşların yurtdışına çıkma hürriyetlerinin kısıtlanabilmesi ancak ve ancak suç soruşturması veya suç kovuşturması nedeniyle mümkündür. Bunların dışında göz önüne alınan herhangi bir sebep hukuka aykırılık durumunu ortaya çıkaracaktır.

3-) YASAĞI KİMLER KOYABİLİR?

CMK m.110’a göre; yurtdışına çıkış yasağı, isnad edilen suçla ilgili dava açılmadan önce soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkiminin verdiği kararla veya dava açıldıktan sonra kovuşturma aşamasında ilgili mahkemenin hakimi tarafından verilen kararla koyulabilir.

4-) YASAĞA İTİRAZ VE SONUÇ

CMK’nın 111. maddesine göre soruşturma veya kovuşturma evresinde verilecek olan adli kontrol kararlarına, bu kararlarda yapılan değişikliklere ve bu tedbirin kaldırılmasına itiraz etmek mümkündür. Adli kontrol kararına ilişkin olarak sulh ceza hâkimliklerinin veya mahkemelerin vermiş oldukları karara, Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, şüpheli/sanığın yasal temsilcisi, eş ve katılan itiraz edebilmektedir. Aynı zamanda Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde sanık lehine olarak itiraz edebilmektedir. Sulh ceza hâkimliği veya mahkeme tarafından adli kontrole ilişkin olarak verilmiş kararlara, kararın öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçeyle veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse düzeltir, yerinde görmezse en geç 3 gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

Yurtdışına çıkma yasağına itiraz ile ilgili başvuru, Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra ilgili hâkim ya da mahkeme tarafından beş gün içerisinde sonuçlandırılmaktadır.

5-) YURTDIŞI YASAĞININ SONA ERMESİ

Yurtdışı çıkış yasağı, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi halinde kendiliğinden hükümsüz olur ve ortadan kalkar. Yine soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısı tarafından bu tür kontrol tedbirlerinin uygulanmasının gereksiz olduğunun anlaşılması üzerine, savcının kararı ile yasak kaldırılır.  Kovuşturma evresinde ise, sanığın talebi üzerine Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından, 5 gün içinde karar verilecek şekilde, bu tedbirler kaldırılabilir. Aynı şekilde yukarıda da bahsedildiği gibi yasağa uymama halinde, şüpheli/sanık hakkında tutuklama kararı verilerek bu tedbirler sona erecektir.

C-) SONUÇ

Yurtdışına çıkış yasağı ve diğer adli kontrol tedbirleri konulurken karar vermeye yetkili merciler tarafından CMK’nın yukarıda belirtilen maddelerdeki ilgili şartların tam olarak sağlandığının teyit edilmesi gerekmektedir. Aksi halde telafisi olmayacak şekilde hukuka ayrılık durumları söz konusu olacaktır. Her ne kadar sık görmesek de on iki yaşını doldurmamış ve cezai sorumluluğu olmayan çocuklara adli kontrol tedbirleri için aranan şartların oluşmamasına rağmen bu tedbirlerin konulduğunu görmekteyiz. Ayrıca ölçülülük ilkesine aykırılık oluşabilecek bir şekilde verilen adli kontrol tedbir kararları da hak ihlallerini ortaya çıkarmaktadır.

Bu hak ihlallerinin ortaya çıkmasını engelleyebilmek için yapılması gereken insan hakları kuramını iyi kavramak, bu kurama uygun olacak şekilde kanunlar çıkarmak ve bu kanunları uygulayacak bireyleri iyi yetiştirmektir.

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

(Stj. Av. Abdülkadir ÖZPAY)

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)