6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesi hükmü gereğince, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, bulundurmak suçundan başlatılan soruşturmada, Cumhuriyet Savcısı tarafından beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilecektir.
Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarmalıdır.
Kişi, erteleme süresi zarfında, kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde hakkında kamu davası açılacaktır.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonucunda, "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçu nedeniyle yürütülen soruşturmalarda iki husus öne çıkmaktadır:
Birincisi; 5237 sayılı TCK’nin 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine (KDAE) karar verilmesi zorunluluğudur. Bu karar ile sistemin birinci aşaması başlamaktadır. Bu karardan sonra işlenen ve 5237 sayılı TCK’nin 191/1 maddesi kapsamında kalan eylemler ilk kez verilen ve sistemin başlamasını sağlayan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kapsamında değerlendirilmelidir.
5237 sayılı TCK’nin 191. maddesinin 3. fıkrası gereğince, sistemin başlamasını sağlayan KDAE kararından sonra, erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmalıdır. Bu sistemin ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Bu aşamada, ayrıca gerek duyulması hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde şüpheli tedaviye tabi tutulabilecektir.
Burada şu soru akıllara gelmektedir: 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, yani 28.06.2014 tarihinde önce işlenen ve 5237 sayılı TCK’nin 191/1 maddesi kapsamında kalan eylemler nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır?
Bu sorunun cevabı için 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddesinde[1] yer alan hükümlere bakmak gerekecektir.
Hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde bu tedbirlerin uygulanmasına devam edilmesi gerekmektedir. (5320 sk. geçici 7. Md.1.f.)
Denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak HAGB kararı verilmesi
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir. (5320 sk. geçici 7. Md.2.f.)
Yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunması hali
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur. (5320 sk. geçici 7. Md.3.f.)
Görüldüğü üzere, 6545 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihinden öncesine ilişkin olarak izlenecek yolu göstermek üzere 5320 sayılı Kanun'a[2] eklenen geçici 7. Madde hüküm altına alınmıştır.
Kovuşturma aşaması
Bu yasal düzenlemenin 2. fıkrasında yer alan "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir." şeklindeki düzenleme uyarınca, 28.06.2014 itibarıyla "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçu nedeniyle hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında 6545 sayılı Kanun'la değişik TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilen denetimli serbestlik ve gerekli görülmesi halinde tedavi kararlarının, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından verilmesi zorunlu bir işlemdir.
6545 sayılı Kanun’un madde ile kanun koyucu, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının, kovuşturma aşamasında suçun niteliğinin değişmesi durumunda mahkeme tarafından verilmesini sağlanmak istemiştir. Kanun değişikliğinin amacının bu yönde olduğu kanun gerekçesinde de yer almaktadır.
Bu şekilde, 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde soruşturma ve kovuşturma aşamasında hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan kişilere bu hak tanınmış olacaktır.
Kovuşturmayı yapan mahkeme; kişilerin uyuşturucu madde kullanmaktan uzak tutulmaları ve gerekli görülmesi halinde tedavilerinin yapılarak topluma kazandırılmalarına imkân sağlamak amacıyla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin denetim süresi içinde yasada belirlenen süreler dâhilinde denetimli serbestlik tedbiri ve denetimli serbestlik süresi içerisinde tedavi gibi yükümlülüklere hükmetmesi gerekmektedir.
Mahkemece, 6545 sayılı Kanun ile "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçuna ilişkin yapılan değişiklikler uyarınca hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, aynı maddenin 3. fıkrasında düzenlenen denetimli serbestlik tedbirinin de uygulanmasına karar verilmesi yasaya uygun olacaktır.[3]
Soruşturma aşaması
6545 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve 5320 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. Maddesinin yürürlük tarihinden önce işlenmiş ve henüz kamu davası açılmamış olan hallerde, bugün itibariyle yürürlükte olan hükümler gözetilerek, değişiklik sonrası sistem KDAE kararı ile başlatılmak zorundadır.
YARGITAY UYGULAMASI
Uyarlama yargılaması
Yargıtay, daha önce 5237 sayılı TCK’nin 191/1 maddesi kapsamında kalan suç bakımından tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, mahkumiyet hükmünden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve 5320 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. maddenin 2. fıkrası kapsamında uyarlama yapılması gerektiğini çeşitli kararlarında ifade etmektedir.[4]
Yargıtay, hükümlünün 5237 sayılı TCK’nin 191/1 maddesi kapsamında kalan suçu, aynı nitelikte başka bir suç nedeniyle daha önce verilmiş bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği hususunun belirlenmesinden sonra hükümlü hakkında hukuki bir değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmektedir.[5]
Suç kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise (Düşme kararı)
Hükümlü bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesi gerekmektedir.[6]
Hükümlü bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse (HAGB kararı)
Hükümlü bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle daha önce tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan hükümlü hakkında, karardan önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verilmelidir.[7]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
--------------------
[1] Geçici Madde 7- (Ek: 18/6/2014-6545/85 md.)
[2] Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, Kanun Numarası: 5320,Kabul, Tarihi: 23/3/2005, Yayımlandığı R.Gazete: Tarih: 31/3/2005 Sayı : 25772 (Mükerrer) Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt : 44.
[3] Y.10. CD, E: 2016/2912, K: 2017/2517, KT: 08.06.2017.
[4] Örnek olayda; 26.12.2012 tarihinde sanık sanık hakkında verilen hükmün 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/6. maddesi uyarınca sanık hakkında cezaya hükmedildikten sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması mahiyetinde olduğu, sanığın tedbire aykırı davranması üzerine verilen 11.10.2013 tarihli ek kararın da “6.000 Türk lirası adlî para cezasının aynen infazı” niteliğinde olduğu gözetilmelidir. Y.10.CD, E: 2018/5047, K: 2018 /7732, KT: 05.11.2018.
[5] Y.10. CD, E:2014/5288, K: 2017/6606, KT: 12.12.2017; Y.10.CD, E: 2018/5047, K: 2018 /7732, KT: 05.11.2018; Y.10.CD, E: 2017/7372, K: 2018/7369, KT: 24.10.2018.
[6] Y.10.CD, E: 2018/5047, K: 2018 /7732, KT: 05.11.2018; Y.10.CD, E: 2017/7372, K: 2018/7369, KT: 24.10.2018.
[7] Y.10.CD, E: 2018/5047, K: 2018 /7732, KT: 05.11.2018; Y.10.CD, E: 2017/7372, K: 2018/7369, KT: 24.10.2018.