Sn. Av. Metin FEYZİOĞLU;
Bendeniz İstanbul Barosu mensubu bir avukatım. Hem de bildiğiniz şekliyle “düz”, SGK’lı bir avukatım. Kimi zaman hakimlerin, avukatı “ikinci sınıf görmesine” mazhar olan, maruz kalan, herkes gibi memur bir ailenin çocuğu, düz avukat... Adliyeler arası koşturanlardan...
Gelgelelim hayata idelist başlasak da zaman içinde hayatın gerçekleri ile karşılaşınca “Acaba daha iyisini nasıl mümkün olur?” diye kafa yormaya başlıyor insan. Malum; en iyi, iyinin düşmanıdır. Gerek kendi gerek mesleği gerekse ülkesi için en iyisini sorguluyor. Gün geliyor kızıyor, üzülüyor “bir şeyler yapmak” istiyor insan. Gücü yettiğince çabalıyor.
Son on yılı göz önüne aldığımızda ülkemizin içine düştüğü sarmal malumunuz. Hukukun ve usulün bir silah gibi kullanıldığı; bunların, egemen olanın karşıtlarına yönelmiş demir bir sopa gibi kullandığı zaten sizin de bilginiz dahilindedir.
Mesela 02.09.2013 tarihli “2013 Adli Yılı Açılış Konuşmanızda” vurguladığınız kısımlar bugün dahi güncelliğini koruyor: "...hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları korumak üzere adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini zorunlu sayan ve faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlettir. bu tanımlamanın içinde özgür insan, hak ve yükümlülüklerle donatılmış yurttaş yer alır. demokratik hukuk devletinde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemendir."
Son günlerde şahsınızın siyasi söyleme kaçabilecek şekilde nitelendirilen, kimi meslektaşınızı “ötekileştirdiğiniz” düşünülen açıklamaları meslektaşlarınız tarafından tepkiyle karşılandı. Bunun sonucunda da başta Ankara ve İzmir Baroları Delegeleri olmak üzere istifa etmeniz yönünde öneri getirildi. Açıklamalarınızın milli birlik ve beraberliği, birlikte yaşama kültürünü vurgulayan yönlerine kimsenin bir itirazı olamaz elbette. Siz temsil ettiğiniz kurum itibari ile belki de benim gibi “düz” bir avukattan daha mutedil ve yapıcı konuşmak zorundasınız. Zira yönetim pozisyonunda olanların sözleri daha özenle seçilir ve bu sözlerin yapıcı olması önemlidir.
Ancak onlarca meslektaşınızın tutuklu yargılandığı, gizli tanık silahının yine kullanıldığı, ne ile suçlandığı dahi belli olmayan yüzlerce insanın hala tutuklu beklediği, ortada olmayan iddianamelerin savunmalarının yazılamadığı, yüzlerce insanın “hukuka uygun yargılanma, eşit yargılanma” taleplerinin her gün ses olarak daha da yükseldiği bu günlerde, Barolar Birliği Başkanı olarak ne söyleyip neyi söylemediğiniz biz meslektaşlarınız tarafından dikkatle takip edilmektedir. Dahası bizlerin gücü sizin durduğunuz yerden gelmektedir. Bir haksızlığa karşı, en başta mesleğimize karşı bir hukuksuzluk noktasında gözlerimizin çevrileceği ilk kişi sizsiniz.
Bu yönüyle sizin açıklamalarınız çerçevesinde ben de şahsım olarak istifa etmenizin en doğru yol olduğunu, başta Ankara, İzmir, Adana, Antalya gibi baroların sizi istifaya davet eden bildirilerini heyecanla okuduğumu ve bu bildirilere iştirak ettiğimi belirtmek isterim. Ancak...
SİZDEN ÖZÜR DİLERİM
Mensubu olduğum İstanbul Barosunun böyle bir talebi olmadığını artık anlamış bulunmaktayım. 2018 İstanbul Barosu Seçimlerinde oy veren 15 bine yakın meslektaşımızın, sizin istifanız yönünde bir talebi ve isteği yoktur. Zira başta İstanbul Barosu delegeleri sonrasında da en azından 2018 seçimlerinde en çok oyu almış en büyük iki grup asla böyle bir talebi dillendirmemiştir. Dahası bu grupların temsil ettiği oy düşünüldüğünde, şahsımın ya da benim gibi düşünenlerin “fikirlerinin” ne kadar da ehemmiyetsiz olduğu bir kez daha görülmektedir. Sonuçta bahsettiğimiz bir demokratik seçim ve demokrasinin işlediği bir kurumdur.
2020 sonunda 18 senedir İstanbul Barosunu yönetmiş olacak fikri iradenin, tüm birleşenleri ile sizi “istifaya” davet etmemesinden dolayı ben de bu meslektaşlarıma iştirak etmek zorundayım. Zira belki de bulunduğum yerden doğru bir değerlendirme yapamamış olmam, bazı konulara duygusal yaklaşmış olmam olasıdır.
Zira her Baro seçimi döneminde eşitlik, hukukun üstünlüğü, savunmanın dokunulmazlığı, avukatların meslek sorunları vurgusunu kürsülerden gür sesleri ile anlatan meslektaşlarımızdan bugünlerde o sesleri duyamamamız benim de kendi düşüncelerimi sorgulamama sebep oldu. Demek yanılmışım, kendi kendimi aldatmışım.
Sn. Başkanım;
İstifa etmeyiniz, hiç gerek yok. Belki kimi meslektaşlarınızın hoşuna gitmeyen bir takım açıklamalarınız olsa bile demek ki en azından İstanbul Barosuna mensup binlerce avukat açısından bu açıklamalar bir sorun teşkil etmemektedir.
15.000 avukat sizin yanınızdadır. Beni de artı bir olarak yazabilirsiniz.
Bugüne kadar size karşı kırıcı olduysam da özür dilerim.
Görevinizde başarılar ve esenlikler diler, saygılarımı sunarım.
Düz Av. Yankı BÜYÜKSEZER