Arabuluculuk, arabuluculuk eğitimi almış tarafız ve bağımsız bir üçüncü kişinin eşliğinde, taraflar arasındaki özel hukuk uyuşmazlığını dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra çözülmesini amaçlayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Nitekim bu husus 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 2. Maddesinin (b) bendinde düzenlenmiştir. İlgili madde şu şekilde düzenlenmiştir: ‘’ Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini,‘’
Arabuluculuk çözüm yöntemi ‘’ ihtiyari ‘’ ve ‘’ zorunlu ‘’ olarak ikiye ayrılmaktadır.
1)İhtiyari arabuluculuk; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, arabuluculuk çözüm yöntemine başvurma zorunluluğun olmadığı ancak tarafların özgür iradeleri ile uyuşmazlığın çözümü için dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurdukları bir çözüm yöntemidir
2)Zorunlu arabuluculuk ise; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için dava açılmadan önce başvurulması gereken zorunlu bir yoldur. Zira bu husus dava şartıdır. Dolayısıyla önce arabuluculuğa başvurulması gereken uyuşmazlıklarda bu yola başvurulmadan dava açılacak olur ise, mahkeme dava şartının eksikliği sebebiyle davayı usulden reddedecektir. Nitekim dava şartı olan arabuluculuk şu kanunlarda düzenlenmiştir:
A)7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. Maddesi’nin (I) fıkrası, ‘’ Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ‘’
B)6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi, ‘’ Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.’’
Taraflar bu şekilde arabulucuya başvurduktan sonra süreç 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun ilgili maddeleri çerçevesinde yürütülecektir.
Yukarıda kısa da olsa izah edilen arabuluculuk çözüm yönteminin amacı hiç kuşkusuz tarafların anlaşmasını sağlamaktır. Zira 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 17. Maddesi’nde arabuluculuğun sona ermesi başlığı altında tarafların anlaşması düzenlenmiştir. Asıl amacın bu olması sebebi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18. Maddesi’nde ‘’Tarafların Anlaşması’’ ayrı bir başlık altında düzenlenmiştir.
Bu yazıya konu olan husus; özellikle konusu para olan uyuşmazlıklarda, tarafların arabulucuda anlaşması ancak bu anlaşma kapsamında borçlunun gereken ödemeleri ifa etmemesi durumunda ne tür bir hukuki yolun izleneceği ve bu ihlal sonucunda bahse konu anlaşma metninin eğer ki mevcut ise daha önceden borçlunun itirazı sonucu durmuş icra takiplerine etkisinin ne olacağıdır.
Uygulamada konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari işlerde alacaklı ilamsız takip yapabilmektedir. Ancak mevcut icra takip dosyası kapsamında borçlu tarafından borca itiraz edildiğinde alacaklı doğrudan Ticaret Mahkemelerinde İtirazın İptali Davası açamayacak yukarıda bahsedildiği üzere arabuluculuğun dava şartı olduğundan bahisle önce arabulucuya başvuracaktır. Taraflar arabulucuda anlaşamaz ise alacaklı ilgili tutanağı da dilekçesinin ekine ekleyerek İtirazın İptali davası açabilecektir. Taraflar anlaşır ise, arabulucu tarafından anlaşma belgesi düzenlenecek ve taraflarca imza altına alınacaktır. Bu husus 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18. Maddesi’nin (1) Fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir:
‘’ Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.’’ Peki bu anlaşma metninin borçlu tarafından ihlal edilmesi, yani ödemeyi ifa etmemesi durumunda itiraz sonucu duran takibe devam mı olunacak yoksa anlaşma metni başlı başına bir ilam sayılıp ayrı bir takip konusu mu yapılacaktır? Bu durumlar ise ilgili maddenin devam eden fıkralarında şu şekilde düzenlenmiştir:
‘’(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır. (2)
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır. (2)
(4) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.
(5) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz. ‘’
Sonuç olarak;
İlgili maddeler uyarınca, borçlunun anlaşma metnindeki edimlerini ifa etmemesi durumunda, alacaklının bu metne dayanarak, borçlunun itirazı sonucu duran icra takibine devam olunabileceği yönünde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak uygulamada alacaklıların anlaşma metnine dayanarak takibe devam etme yönündeki taleplerine karşılık icra müdürlükleri ‘’icra mahkemesi veya hukuk mahkemesinden alınmış bir itirazın iptali kararının olmadığından’’ bahisle ret kararı vermektedir.
Anlaşma metninin başlı başına bir ilam olmadığı ise, (4) fıkrada ki istisnai hal saklı kalmak kaydıyla, açık bir şekilde düzenlenmiştir. İlam niteliğinin kazanılması için ise, tarafların yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi’nden metnin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep etmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde arabuluculuk anlaşma metni ilam sayılacak ve borçlu aleyhinde ilamlı takip yapılabilecektir.