Aşağıda sıralayıp kısaca tanımladığımız hukukun evrensel ilke ve esasları, demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez ve devredilemez değerleridir. Bu ilke ve esaslar, insanlık tarihinin yüzyıllara yayılan çekişmeleri, kavgaları ve savaşları neticesinde 20. yüzyılın sonlarına doğru netleşmiş ve birçok uluslararası sözleşme ile anayasada yerini bulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk kurallarını bu ilke ve esaslar ışığında düzenleyip uygulamak zorundadır. Aşağıda, dilimizden düşürmediğimiz, ancak soyut olması itibariyle anlaşılamayan hukukun evrensel ilke ve esaslarının neler olduğuna ve kısa tanımlarına yer vereceğiz.
 
1- Hukuk Devleti: Hukuk kurallarına önce kendisi uyan, keyfi yetki kullanımına izin vermeyen, işlem ve eylemlerini hukukilik denetimine tabi tutulmasını engellemeyen devlettir.
 
2- Kuvvetler Ayrılığı: Yasama, yürütme ve idare ile yargı yetkileri olarak adlandırılan ve millete ait olan kamu kudretinin tek elde toplanmayıp, “demokratik hukuk devleti” ilkesine uygun bir şekilde kamu kudreti kullanıcıları arasında paylaştırılmasıdır.
 
3- Yargı Birliği: İnsanlar arasında senin mahkemen-benim mahkemem, senin hakimin-benim hakimim, senin savcın-benim savcım anlayışına hizmet etmeyecek şekilde, herkes için aynı usul ve esaslarla yargılama yapan mahkemelerin aynı çatı altında toplanmasıdır. “Yargı birliği” ilkesi, “eşitlik” ilkesinin bir sonucudur.
 
4- Tabii Mahkeme ve Hakim Güvencesi: Herkesin işlem veya eylem tarihinde tabi olduğu mahkeme ve hakim huzurunda yargılanması hakkıdır. Bu ilkenin bir alt derecesi kanuni mahkeme/hakim güvencesidir ki, bugün Anayasa m.37’de öngörülen bu ilke ile maalesef kanunla sonradan mahkeme ve hakimlerin değiştirilebilmesi mümkündür. İdeal olan ise, tabii mahkeme/hakim güvencesidir.
 
5- Eşitlik: Tüm insanlar her bakımından eşittir. Hukuki statüden kaynaklanan farklı uygulamalar, ancak zorunlu hallerde ve somut durumda duyulan ihtiyaçla sınırlı olarak mümkündür.
 
6- Laiklik: Devletin, toplumun ve bireylerin bağlı olacağı hukuk kuralları, bir veya birkaç dinin kural ve esaslarına bağlı kalınmak suretiyle düzenlenemez. Sosyal düzen kurallarından olan hukuk kuralları, din veya ahlak kurallarından etkilense de, her bir insanın hangi din veya ahlak anlayışına bağlı olduğu gözetilmeksizin ve tüm insanları kapsayacak şekilde düzenlenir.
 
7- Sözleşme Özgürlüğü ve Güvenliği: Herkes, özgür iradesi ile dilediği sözleşmeyi imzalayıp, bu sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesini bekleme hakkına sahiptir.
 
8- Hak Arama Hürriyeti: Herkes, meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle bağımsız ve tarafsız yargı önünde iddia ve savunma ile dürüst yargılanma hakkına sahiptir. Hak arama hürriyeti kısıtlanamaz.
 
9- Dürüst Davranma ve İyiniyet İlkeleri: Hak sahibinin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi gerekir. Bir hakkın kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez. Hakların kazanılmasında ve hukuki bir sonucun gerçekleşmesinde iyiniyet esastır. Kişi, kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösterdiği halde, hakkın kazanılmasını veya hukuki sonucun gerçekleşmesini engelleyen durumu bilmemeli ve bilmesi de gerekmemelidir.
 
10- Müktesep (Kazanılmış) Hak: Bireyin hukuka uygun şekilde kazandığı hakkı elinden alınamaz. Bir hakkın kullanılması için gerekli olan şartlar kaybedilmedikçe, hak sahibinin bu hakkı kullanımı engellenemez.
 
11- Bir Suçtan İki Yargılama Yapılmaz/Ceza Verilemez: Herkes, bir suçtan, ancak bir defa yargılanabilir ve bir defa cezalandırılabilir. Bir insan, yargılandığı suçtan keyfi olarak tekrar yargılanıp cezalandırılamaz.
 
12- Suçta ve Cezada Kanunilik: Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Suç ve ceza ancak kanunla koyulur. Kanunlar, prensip olarak ileri doğru uygulanır. Ceza kanunları, ancak lehe olduğunda geçmişe etkili uygulanır.
 
13- Sorumluluğun Şahsiliği İlkesi: Herkes kendi işlem ve eyleminden sorumludur. Başkalarının işlem ve eyleminden sorumluluğu mümkün kılacak kolektif ceza sorumluluğu kabul edilemez.
 
14- Cezanın Bireyselleştirilmesi: Kanunla belirlenen bir cezanın somut olaya ve kişiye uygulanabilmesi için dayanak ve sınırları kanunlarda yer alan cezanın bireyselleştirilmesi yetkisi hakime verilir.
 
15- Kusur Sorumluluğu: Kusursuz suç ve ceza olmaz. Fiilde kusurun yokluğu, suç ve cezayı kaldırır.
 
16- Dürüst Yargılanma ve Savunma Hakkı: Herkes, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde öngörülen hakları çerçevesinde yargılanma hakkına sahiptir. Kişi, iddiaları bilip anladığı dilde öğrenme, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına sahip olduğu mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapıp, makul sürede yargılanma hakkına sahiptir.
 
17- Masumiyet (Suçsuzluk) Karinesi: Hiç kimse, suçluluğu mahkemenin kesinleşmiş hükmü ile sabit oluncaya kadar suçlu ilan edilemez ve mahkum edilemez.
 
18- Yargı Bağımsızlığı: Hiçbir organ, makam, mercii veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında hakimlere veya mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz, bu tür bir yetkinin kullanılmasına izin veren yasal düzenleme de yürürlüğe koyulamaz.
 
19- Hukuk Güvenliği Hakkı: Herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı vardır. Hiç kimse, demokratik hukuk devletinde, korku ve endişe ile yaşamaya mahkum edilip, yargı makamlarına başvurmanın sonuçsuz kalacağı algısına maruz bırakılamayacağı gibi, keyfi şekilde yakalanamaz, gözaltına alınamaz, tutulamaz, tutuklanamaz, hürriyetinden mahrum bırakılamaz ve cezalandırılamaz. Anayasa m.13’e göre; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”.
 
20- Hakim Tarafsızlığı: Bağımsız hakim, dışa karşı etkiden uzak ve kendisi bakımından da objektif hareket etmelidir. Hakimin tarafsızlığı, bir iddia ve savunmaya önyargısız bakabilmesini, baskı altında bırakılmamasını, dışarıdan etkilenmemesini ve kendi iç dünyasında da yansız hareket edebilmesini gerektirir.
 
21- İddia Edenin İspat Külfeti: Herkes, iddiasını hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen deliller ile kanıtlamak zorundadır. İddia peşinen doğru kabul edilip, aksinin ispatının aleyhinde iddia olunan tarafa yüklenemez.
 
22- Yargı Kararlarının Gerekçeli Olması: Tüm yargı kararları somut gerekçelere dayalı olarak yazılmalıdır. Somut olayın özelliklerinden uzak, kanun hükmünün soyut tekrarı ile basmakalıp sözlerden oluşan kararların gerekçeli olduğu söylenemez.
 
23- Borçların Nisbiliği: Prensip olarak her borç sahibini bağlar. Bir borcun yerine getirilmemesinden dolayı borç sahibinin herhangi bir yakını sorumlu tutulamaz. Hiç kimse, sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle özgürlüğünden alıkoyulamaz.
 
24- Ceza Kanununu Bilmemek Mazeret Sayılmaz: Herkesin, usule uygulan olarak yürürlüğe giren ceza kanunlarını bildiği kabul edilir. Hiç kimse, cumhurbaşkanı tarafından imzalanıp, Resmi Gazete’de yayınlanmak suretiyle yürürlüğe giren ceza kanununu bilmediğini iddia edemez.
 

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)