Hukuka, etik kurallara bağlılık hissetmeyen; kendini, varolan tüm sosyal sorumluluk bilincinden yukarıda hisseden, enerjisini başkalarını inciterek yükselten bir grup insanla karşı karşıya bulunmaktayız internet çağı adı verilen bu yüzyılda.

Bu gruba dahil kişilere ise, ‘trol’ isminin verilmesi uygun görülmektedir. Bu çerçevede internet ortamında trollük; kötü, çirkin veya hoşa gitmeyen söz ve içeriklerle diğer kişi ve kullanıcılara “zarf” veya “yem atmak” yoluyla var olan bir tartışmayı alevlendirmek veya bireyler ya da toplumu huzursuz eden tartışmaları ateşlemek şeklinde ifade edilmektedir. 

Troller, genel olarak sahte profillerin ardına gizlenmekte; bilerek ve isteyerek başkaları arasına nefret, fanatiklik, ırkçılık, kadın düşmanlığı gibi hususlarda tohum ekmekte ya da sadece başkalarının arasında basit tartışmaların oluşmasına önayak olmaktadırlar.

Bu çerçevede troller, bulundukları ortamda genellikle tepki toplayacak, can sıkacak, kızdıracak, güzel ortamı bozacak ya da grubun tamamını hedef alan ve küçük düşürücü mesaj yazmakta, içerik paylaşmakta ya da cevap vermektedirler. İnternetin çeşitli ortamlarında kasıtlı olarak ilgi çekecek, kaos yaratacak şeyler hakkında yorum yaparak, örneğin twitterda ‘hashtag’ oluşturarak insanların algısıyla oynamak; yani onları bir anlamda işletmek ve bu suretle haz almak amacı taşımaktadılar.

Trollerden bazıları; kışkırtıcı sözlerle tepki çekmeye yönelik içerik paylaşmakta, bu yolla belki aslında hiç de onaylamadığı bir inancı, görüşü savunur gibi yaparak insanların tepkisini çekmeye çalışmaktadır.

Bazıları; örf ve adetlere, toplumun gelenek göreneklerine ya da ahlak kurallarına aykırı olarak görülen fotoğraf ve/veya görüntü kayıtlarını yine yem olarak kullanarak insanların bu içerik hakkında yorum ve paylaşımda bulunmasını amaçlamaktadırlar.

Yine troller; kişilerin sahip oldukları konumu, sahip olduğu ilkeleri, projelerini, ailelerini, makam mevkilerini, sözlerini, davranışlarını soyut olarak ve gereksiz bir şekilde eleştiri yağmuruna tutarak ve bunun yolunu açarak, bu kişinin canının sıkılmasını ve toplum nezdinde itibarsızlaşmasını sağlamayı da amaçlamaktadırlar.

Bazı troller tarafından da yine; oluşturulan ve genellikle yalan içerikli paylaşımlarla, daha önceden tespit edilen kişilerin toplum nezdindeki algısını tersyüz ederek, onların en azından bazı grupların hedef tahtasına oturmasını sağlamak amaçlanmaktadır.

Trolleri çoğunlukla twitterda, blog sayfalarında, haber sitelerinde, tartışma forumlarında ve oyun sitelerinde görmekteyiz. Fakat böyle bir sınırlama yapmak internetin sürekli değişen yüzü nedeniyle pek de uygun bulunmamaktadır.

Peki, trollerle nasıl mücadele etmeliyiz sorusu akla geliyor öncelikle… Bundan birkaç gün önce, twitter yönetim kurulu başkanı Dick Costolo`nun, şirketin trol olarak tanımlanan ve başka kişilerin canını sıkmak için tweet atan kişilerle ve oluşturdukları mağduriyetle başa çıkma konusunda başarısız olduğunu kabul ettiğine dair haberler yayınlandı gazetelerde. Evet, gerçekten de trol faaliyetleri gittikçe yaygınlaşıyor ve ne yazık ki, yukarıda da belirtildiği üzere twitter yönetimi dahi bu sorunla başa çıkma konusunda yetersiz olduklarını itiraf ediyordu. Ben, bu sorunun çözümü bakımından ilk olarak; uluslararası ve ulusal kurumsal bir siyasete gerek olduğunu düşünmekteyim. 


Yani öncelikle; hukuka aykırı içeriklerle ilgili bildirileri, bu içerikleri kaydeden, içerik sağlayıcılara ileten ve geçerli sorumluluk kurallarına göre ceza uyarısı yaparak bu verilerin silinmesini sağlayan uluslararası boyutta bir ağ dahilinde oluşturulan bildirim istasyonları tesis edilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Ulusal boyutta ise, 5397 sayılı Kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan Yönetmelik kapsamında ‘Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ tarafından koordine edilecek çalışmalarla; izleme, filtreleme ve engelleme yapılacak içeriği haiz yayınların tespiti ve benzeri konularda yapılacak öneriler ile ilgili gerekli her türlü tedbir veya kararları almak gerektiğini ifade etmek istiyorum. 

Bireysel olarak ise, web sitesi yönetimine başvuru marifetiyle içerik kaldırma imkanımızı kullanmamız gerektiğini, bunun sonuçsuz kalması halinde 5651 sayılı Kanun ve diğer kanunlara göre erişimin engellenmesini talep edebileceğimizi, 5237 sayılı Kanun kapsamında suç teşkil eden içerikler nedeniyle cezai işlem başlatabileceğimizi ve hak kayıplarımızı telafi etmek adına hukuk mahkemelerine başvurabileceğimizi hatırlatmak istiyorum.

Tüm bunların ardından; trollük faaliyetini her somut olay bakımından ayrıca değerlendirerek ifade özgürlüğü kapsamında düşünülüp düşünülemeyeceğini de tartışmamız gerekmektedir diye düşünüyorum. Bu çerçevede, suç niteliği taşıyabilecek en sık rastlanan trollük faaliyetinden biri olan hakaret suçu bakımından şu hususları belirtmekte fayda olduğunu görüyorum.

Anlaşılmaktadır ki, Insan Hakları Mahkemesi içtihatlarında, eleştirinin eğer kişilerin amacı gerçekten buysa hukuka uygun kabul edilmesi gerektiği kabul edilmektedir (bakınız. Skałka / Polonya, no. 43425/98, § 34, 27 Mayıs 2003). Yine AİHM, insanların saygınlıklarına ağır bir şekilde hakaret ve küfür içeren ifadeler yoluyla yapılan saldırıların, huzur bozucu etkileri nedeniyle, cezalandırılmayı hakettiklerini belirtmektedir (Palomo Sánchez ve diğerleri/İspanya – 28955/06).

Insan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, eleştiri, haksız ve dayanaksız bir bir şekilde yerden yere vurmaya, hakaret etmeye ve alçaltılmış bir dil kullanımına dönüştüğün zaman, eleştirinin nesnel sınırları aşılmakta ve hak ihlali gerçekleşmektedir. Mahkeme ayrıca, kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılmasının kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aştığını kabul etmektedir (bakınız. örnek olarak, Vides Aizsardzības Klubs v. Letonya, No. 57829/00, par. 45, 27 Mayıs 2004).

Kısaca örnek olarak verdiğim bu kararlarda bazı trollük faaliyetlerinin hiç de özgürlük kapsamında değerlendirilmediğini görmekteyiz. Buna göre sonuç olarak, sahte hesaplar yoluyla kişilerin ve toplumun huzurunu bozan ve adına trol denilen sosyal medya kullanıcılarının hukuksal sınırlar içinde kalınarak denetlenebilmesinin; ‘internet okuryazarlığı’ bilincini geliştirerek bu faaliyetlerin değersizleştirilmesinin çok önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyor, ülkemize değer katmaya devam etmek için DURMAK YOK YOLA DEVAM diyorum...