Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere tenkis talebi, saklı payı zedeleyen ölüme bağlı tasarruflar ile TMK.m.565 hükmünde sayılan sınır hallerde bazı şartlar gerçekleştiğinde sağlararası tasarruflar hakkında ileri sürülebilir. Bu kapsamda ölüme bağlı tasarrufların tenkise tabi tutulabilmesi için tek şart saklı payı zedelemeleri iken saklı payı zedelese dahi her sağlararası tasarruf tenkise tabi tutulamaz. Nitekim sağlararası tasarrufların tenkise tabi tutulabilmeleri için kanunda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerekir (İstanbul BAM 2.Hukuk Dairesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.134 ; Aynı yönde Y.1.HD. 30.04.2014 T. 2013/19828 E. 2014/9074 K.).
Tekraren belirtmek gerekir ki ölüme bağlı tasarruflar saklı payı ihlal ettiği takdirde tenkise tabii olmasına rağmen mirasbırakan tarafından sağlığında gerçekleştirilen sağlararası tasarruflar, saklı payı zedelese ve tasarruf edilebilir sınırı aşsa dahi ancak TMK’nın 565 ve 567.maddelerindeki koşulların gerçekleşmesi halinde tenkise tabii tutulabilirler (İstanbul BAM 2.Hukuk Dairesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.175). Bu çerçevede bir sağlararası tasarruf ile yapılan kazandırmada tasarruf oranı aşılmış ise yapılan işlemde miras bırakanın tasarrufunun niteliğine göre saklı payı zedeleme kastının olup olmadığı incelenir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payı zedeleme kastı vardır denilemez. Bu TMK.m.565/I-bent 4 hükmünün bir sonucudur. Eğer toplanan delillerle mirasbırakanın saklı payı zedeleme kastının olmadığı anlaşılıyorsa tenkis davasının reddi gerekir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku Ankara 2016, s.589). Eş söylemle sağlararası kazandırmalarda tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre saklı payı zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ve subjektif unsurlar dikkate alınarak belirlenmeli, mirasbırakanın saklı payı zedeleme kastının varlığı anlaşılamıyorsa tenkis davası reddedilmelidir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku Ankara 2016, s.590 ; Prof.Dr. Mustafa DURAL - Prof.Dr.Turgut ÖZ, Türk Özel Hukuku Cilt IV - Miras Hukuku, İstanbul 2019, s.269). Burada bahsi geçen “Saklı Payı Zedeleme Kastı” diğer adıyla “Saklı Pay Kurallarını Etkisiz Kılma Amacı” ise kazandırmanın yapıldığı anda mevcut olmalıdır. Bu kast unsuru, daha sonra ortaya çıkmışsa, TMK.m.565/I-bent 4 uygulanamaz. Zira böyle bir halde mirasbırakan, kazandırmanın saklı pay kurallarını etkisiz kılacağını henüz bilmemektedir. Keza, mirasbırakan kazandırmayı yaptığı anda etkisiz kılma kastını taşımakla birlikte, sonradan malvarlığında meydana gelen değer eksilmesi dolayısıyla söz konusu kazandırma saklı payın ihlali sonucunu doğuruyorsa, bu takdirde de TMK.m.565/I-bent 4’ün uygulanması mümkün değildir. Zira kazandırmanın yapıldığı anda mirasbırakan, tasarruf edilebilir kısım içinde kalmış bulunmaktadır (Prof.Dr.Fikret EREN - Doç.Dr.İpek YÜCER AKTÜRK, Türk Miras Hukuku, 4.Baskı, Ankara-2021, s.326).
Tüm bu hususlarla birlikte TMK’nın 565.maddesinin ilk üç bendinde ve TMK’nın 567.maddesinde belirtilen durumlar, özel haller olmasına rağmen TMK’nın 565/b.4 hali daha genel niteliktedir. Bu kapsamda tenkise tabi olarak kanunda düzenlenen bu tasarruflar dışında başka bir sağlararası tasarrufun tenkisi mümkün değildir. Dolayısıyla tenkise tabi oldukları kanunda düzenlenen bu tasarrufların dışındaki sağlararası kazandırmalar bedelsiz olsalar bile tenkise tabi tutulamazlar. Sonuç olarak kanunda sınırlı olarak sayılan tenkise tabi tasarruflara mirasbırakanın iradesi ile başka tip tasarrufların eklenmesi veya azaltılması mümkün değildir (İstanbul BAM 2.Hukuk Dairesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, Ankara 2018, s.175). Bu çerçevede mirasbırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutmaksızın, ölümünden bir yıldan daha önce yapmış olduğu sağlararası bağışlamalar da tenkise tabi tutulamaz. Aynı şekilde, TBK m.285/3’e göre, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen para ve diğer malvarlığı değerleri de bağışlama sayılmadığından, bunların da bağışlama olarak tenkisi mümkün değildir. Zira burada mirasbırakan, ahlaki de olsa kendisini borçlu hissetmekte ve bu sebeple bir edimde bulunmaktadır (Prof.Dr.Fikret EREN-Doç.Dr.İpek YÜCER AKTÜRK, Türk Miras Hukuku, 4.Baskı, Ankara-2021,s.348).
Konuya Yargıtay uygulaması çerçevesinde bakıldığında Yargıtay tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemeyeceğini, kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini (Y.1.HD. 31.5.2021 T. 2020/3146 E. 2021/2915 K. ; Y.1.HD. 08.04.2010 T. 2010/899 E. 2010/4031 K.), ölüme bağlı tasarrufların tenkise tabi tutulabilmesi için tek şartın saklı payı zedelemesi olduğunu, buna karşılık saklı payı zedelese dahi her sağlararası tasarrufun tenkise tabi tutulamayacağını, zira sağlararası tasarrufların tenkise tabi tutulabilmeleri için kanunda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiğini (Y.1.HD. 30.04.2014 T. 2013/19828 E. 2014/9074 K.), benzer şekilde ölüme bağlı kazandırmaların aksine, miras bırakanın yaptığı sağlar arası kazandırıcı hukuki işlemlerinin kayıtsız, koşulsuz, tenkise tabi tutulmadığını, burada işlemin tenkise tabi tutulabilmesi için ön koşulun; saklı paya el atma, tasarruf edilebilirlik sınırının aşılma olduğunu ancak bunun da yeterli olmadığını, nitekim sağlar arası kazandırmaların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 565 ve 567’nci maddelerinde açıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerektiğini (YHGK. 07.07.2010 T. 2010/1-360 E. 2010/372 K.), temliklerin mahfuz hisse kurallarını bertaraf etmek kastıyla yapıldığını gösteren bir delil bulunamadığı takdirde tenkis davasının reddi gerektiğini (Y.2.HD. 22.1.2009 T. 2008/19924 E. 2009/561 K. ; Y.2.HD. 08.02.1990 T. 1990/46 E. 1990/1689 K. ; Y.2.HD. 12.3.2002 T. 2001/13156 E. 2002/3383 K. ; Y.16.HD. 8.6.2010 T. 2010/4302 E. 2010/4128 K. ; Y.3.HD. 11.11.2015 T. 2014/19542 E. 2015/17711 K. ; Y.1.HD. 4.4.2017 T. 2017/1267 E. 2017/1685 K. ; YHGK. 11.3.1992 T. 1992/2-49 E. 1992/171 K. ; Y.2.HD. 22.1.2009 T. 2008/19924 E. 2009/561 K.; Y.2.HD. 6.12.2005 T. 2005/19483 E. 2005/17034 K.), mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması halinde mal kaçırmak kastından söz edilemeyeceğini, bu nedenle 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının tenkis davasında uygulanamayacağını vurgulamaktadır (Y.1.HD. 15.7.2010 T. 2010/7195 E. 2010/8319 K.).
İzmir BAM 1.Hukuk Dairesi’nin 27.10.2017 Tarihli 2017/1431 Esas, 2017/1488 Karar Sayılı ilamında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…buna göre dava konusu edilen taşınmazın davalılara satışına ilişkin 14/03/1974 tarihli ivazlı devir işleminin murisin 2014 yılında ölümünden 41 yıl önce gerçekleştiği gözetildiğinde saklı payları zedelemek amacıyla bedelsiz ve muvazaalı olarak yapıldığı kanıtlanamamıştır. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 29/12/2010 tarih 2010/9332 Esas 2010/7878 Karar sayılı ilamında belirlendiği üzere tenkise konu taşınmaz miras bırakanın ölümünden önceki 1 yıldan daha önce temlik edildiğinden söz konusu kazandırmanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığının İSPATLANMASININ GEREKTİĞİNDEN, yukarıda açıklanan nedenlerle tenkis talep koşulları oluşmadığından DAVANIN REDDİNE karar vermek gerekmiştir…”
Tüm bu hususlarla birlikte doktrinde ifade edildiği üzere TMK.m.565/4 kapsamında tenkisin uygulanabilmesi için, objektif ve sübjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Burada bahsi geçen objektif koşul, mirasbırakanca yapılan kazandırmanın saklı payı ihlal etmesi olup, bu koşul ilk koşuldur. Diğer koşul olan sübjektif koşul ise mirasbırakanın bu kazandırmayı saklı paya dokunmak, saklı payı zedelemek amacıyla yapmış olması yani saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapılmış olmasıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.192). Dolayısıyla tenkis davası açılabilmesi için en birinci ve mutlak kural, saklı payın ihlal edilmesidir. Saklı payı ihlal edilmeyen mirasçının dava açma hakkı yoktur (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.589 ; Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.91). Burada mirasbırakanın saklı payı ihlal kastının, kazandırmanın yapıldığı anda bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Nitekim kazandırma anında murisin saklı payı ihlal kastı yoksa davacının tenkis talebi haklı görülemez (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194-195). Bu çerçevede muris tarafından minnet duyguları ile hareket edilmesi, ölünceye kadar bakma akdi yapılması, davalının emek ve para harcaması, temlikin uzun yıllar önce yapılması, denkleştirme amacının bulunması gibi hallerde kural olarak saklı payı zedeleme kastının bulunmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku Ankara 2016, s.590).
Yine Türk miras hukuku doktrininde, sağlararası tasarrufları konu alan miras uyuşmazlıklarında, murisin henüz sağ ve kendi malvarlığı üzerinde sınırsız hak ve tasarruf ehliyetine sahip olduğu (ölümünden 1 yılı aşkın süre önce) döneme ait şahsi iradesinin korunması gerektiğini önemle vurgulanmaktadır (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukukunda Tenkis, İstanbul 2016, s.4-5). Nitekim ölüme bağlı bir tasarrufla yasal mirasçısını miras hakkından tamamen yoksun bırakan kişi aslında kendi malı üzerinde tasarrufta bulunmamaktadır. Zira murisin ölüme bağlı tasarrufla yaptığı işlemin sonuçları ancak o ölünce doğacaktır. Öldüğünde ise artık hukuken kişi olmaktan çıktığı için muris hiçbir şeye sahip olamayacağından, esasen kendisine ait olmayacak bir malvarlığı üzerinde tasarruf etmiş sayılacaktır (Prof.Dr. Mustafa DURAL - Prof.Dr.Turgut ÖZ, Türk Özel Hukuku Cilt-IV Miras Hukuku, İstanbul 2019, s.236). Ancak muris, sağ olduğu dönemde kendi iradesiyle kişisel malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunduğundan mülkiyet hakkı çerçevesinde tasarruf iradesine saygı gösterilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen bu hususlarda Yargıtay da benzer şekilde miras bırakanın TMK.m.564 kapsamında tasarruf oranını aşan kazandırmasında saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemeyeceğini (Y.1.HD. 31.5.2021 T. 2020/3146 E. 2021/2915 K.), davacının mahfuz hissesine tecavüz söz konusu değilse davanın reddedilmesi gerektiğini (Y.2.HD. 07.07.2005 T. 2005/8269 E. 2005/10759 K.), temliki tasarruflarda tenkis davalarına ilişkin 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığını, nitekim karşılıklı kazandırmaları içeren işlemlerin saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemeyeceğini, bu nedenle de tenkis koşullarının oluşmayacağını (Y.1.HD. 15.2.2012 T. 2011/12996 E. 2012/1505 K.), miras bırakanın ölümünden bir yıldan daha önceki zamanda gerçekleştirdiği bağışlamaların, ancak saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığının açıkça belli olması halinde tenkise tabi tutulabileceğini, bunun ispat edilememesi halinde tenkis davasının reddi gerektiğini vurgulamaktadır (Y.1.HD. 13.01.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Benzer yönde İstanbul BAM 2.HD. 06.06.2017 T. 2017/634 E. 2017/670 K.).
Bu açıklamalar ışığında murisin saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesinde ispat yükü, TMK.m.6 gereği davacıya aittir. Buna göre tenkis davalarında davacı, saklı paylı mirasçı olduğunu, saklı payının ihlal edildiğini ve saklı payına el atıldığını ispatlamak zorundadır. Sağlararası kazandırmalarda da aynı şekilde davacının, saklı payının hangi hukuki işlemle ihlal edildiğini ve yapılan işlemin varlığı yanında tenkise tabi olduğunu ispat etmesi zorunludur (Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, İstanbul 2018, s.848). Bu kapsamda yapılan araştırmada mirasbırakanın kastının mirasçılardan mal kaçırmak, tenkis davası yönünden ise saklı payına el atmak olmadığı, aksine tamamen bir ivaz karşılığı veya mirasçıları arasında bu yolla adil bir paylaşım yapmak olduğu tespit edilirse davanın esastan reddi gerekir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.426). Eş söylemle mirasbırakanın kazandırmayı yaparken saklı payları etkisiz kılma amacıyla hareket ettiği ispat edilemez ise, kazandırmanın TMK.m.565/b.4 gereği tenkise tabi tutulması mümkün değildir (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.191 ; Benzer yönde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Miras Hukuku Cilt-I, 4.Baskı, Ankara 2016, s.468 ; Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, Cilt-I, s.926). Yani TMK.m.565/4 kapsamında tenkise tabi sağlararası kazandırmalardan sonuncusu olan bu hüküm, yalnızca mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalardan ibarettir. Bu hükmün kapsamına giren kazandırmalarda yapılan işleme değil, mirasbırakanın amacına bakılır. Dolayısıyla TMK.m.565’in ilk üç bendine giren kazandırmalarda kazandırmanın objektif olarak saklı payı ihlal etmesi yeterli olduğu halde, dördüncü bentte subjektif bir olgu olarak kazandırmanın saklı payı ihlal etme amacıyla yapılması aranır. Buna göre mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabi olacak, mirasbırakanın böyle bir kastı yoksa kazandırma tenkise tabi olmayacaktır (Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, Cilt-I, s.920). Sonuç olarak mirasbırakanın ölümünden önceki bir yıldan eski yapmış olduğu kazandırmalarda saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı kanıtlanamadığı takdirde davanın reddi gerekecektir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.551). Bu noktada ispat yükü bakımından TMK m.6’da öngörülen genel ilke kuralları uygulanacaktır. Bu ilke uyarınca mirasçılar, ileri sürdükleri tenkis taleplerini dayandırdıkları olgu olan ‘‘kazandırmanın saklı payları etkisiz kılma amacıyla yapıldığını’’ ispatla yükümlüdürler (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.192 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.193). Bu kapsamda murisin tasarruflarının saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı hususunun ispatında objektif ve sübjektif deliller dikkate alınmalıdır (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.590 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.430).
Yargıtay uygulamasında da doktrinle aynı şekilde bir akdin saklı pay kurallarını ihlal kastı ile yapıldığı ispat edilmedikçe, tenkisi yoluna gidilemeyeceği vurgulanmaktadır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.197). Bu kapsamda Yargıtay dava konusu temliki tasarrufların mirasbırakanın ölüm tarihinden evvelki bir yıldan daha önce gerçekleştirildiği hallerde anılan tasarruflar bakımından saklı payı zedeleme kastının varlığının davacı tarafça ispatlanmasının zorunlu olduğunu, davacı tarafından saklı payı zedeleme kastı kanıtlanamadığı takdirde davanın reddi gerektiğini (Y.1.HD. 22.03.2023 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; Y.1.HD. 22.03.2016 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; YHGK. 07.07.2010 T. 2010/360 E. 2010/372 K.), tapuda gösterilen bedel ile rayiç bedel arasındaki farkın açık olmasının muris muvazaasının başlıca kanıtı sayılamayacağını, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının ispatı gerektiğini (YHGK. 02.11.1983 T. 1980/1-3353 E. 1983/1057 K. Y.1.HD. 06.07.1992 T. 1992/5278 E. 9098 K.), murisin vefatından 1 yıl önce yapılan devirlerde saklı payı ihlal kastının araştırılmasının TMK.m.565 kapsamında zorunlu olduğunu, dava konusu temliki tasarrufların mirasbırakanın ölüm tarihinden evvelki bir yıldan daha önce gerçekleştirilmesi halinde saklı payı zedeleme kastının varlığının davacı tarafça ispatlanması gerektiğini vurgulamaktadır (Y.1.HD. 22.03.2016 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; Y. 1.HD. 11.02.2016 T. 2015/17910 E. 2016/1527 K. ; Y.2.HD. 15.04.2009 T. 2009/969 E. 2009/7221 K. ; Y.2.HD. 14.05.2002 T. 2002/3532 E. 2002/6527 K. ; Y.2.HD. 02.03.2004 T. 2004/1613 E. 2004/2569 K. ; Y.2.HD. 14.06.2004 T. 2004/6829 E. 2004/7743 K. ; Y.2.HD. 02.10.2006 T. 2006/5621 E. 2006/12876 K. ; Y.2.HD. 04.10.2006 T. 2006/5371 E. 2006/13133 K. ; Y.2.HD. 06.12.2005 T. 2005/19483 E. 2005/17034 K. ; YHGK. 15.06.2008 T. 2008/2-442 E. 2008/458 K. ; Y.2.HD. 18.03.2008 T. 10808-3610).
Son olarak doktrinde ifade edildiği üzere mirasbırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutmaksızın, ölümünden bir yıldan daha önce yapmış olduğu sağlararası bağışlamalar tenkise tabi tutulamaz. Aynı şekilde, TBK.m.285/3’e göre, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen para ve diğer malvarlığı değerleri de bağışlama sayılmadığından, bunların da bağışlama olarak tenkisi mümkün değildir. Zira burada mirasbırakan, ahlaki de olsa kendisini borçlu hissetmekte ve bu sebeple bir edimde bulunmaktadır (Prof.Dr.Fikret EREN - Doç.Dr.İpek YÜCER AKTÜRK, Türk Miras Hukuku, 4.Baskı, Ankara 2021, s.348 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, 1.Baskı, s.187). Bu çerçevede mirasbırakanın minnet duyguları ile hareket ettiğinin anlaşılması, saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacının olmadığının en önemli göstergesidir. Yine mirasbırakana kişisel bakım yapılmış olması, onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli bir göstergesidir. Mirasbırakana hastalıkta bakım yapılmış olması hali de onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli göstergelerinden biridir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, 3.Baskı, s.590-591).
Bu çerçevede bakıldığında Yargıtay, davalının murise sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağını (YHGK. 16.06.2010 T. 2010/1-295 E. 2010/333 K. ; YHGK. 29.04.2009 T. 2009/1-130 E. 2009/1-150 K.), murisin, davalının bakım ve ilgisinin yarattığı minnet duygusuyla taşınmazını davalıya temlik etmesi halinde tenkis talebinin ileri sürülemeyeceğini (Y.1.HD. 2020/2460 E. 2021/1444 K.), davalının annesi olan murise ölünceye kadar bakması, tedavi ettirip bütün giderlerini karşılaması halinde davalı çocuğa ve toruna yapılan bağışlamanın saklı paya tecavüz kastı güdemeyeceğini (Y.16.HD. 08.06.2010 T. 2010/4302 E. 2010/4128 K.), bir kimsenin, kendisine otuz yıl bakan kişiye minnet duygusuyla ve karşı tarafın geçmiş emeğini gözeterek taşınmazını değerinden çok az bedelle vermiş olmasının tenkise imkan vermeyeceğini, çünkü bu davranışla mirasçıların saklı payını gidermek amacı ile hareket edilmediğini, aksine sağlığında minnet borcunu yerine getirme gayesi güdüldüğünü, onun için gerçek değerle satış bedeli arasındaki farkın, saklı payı ihlal kastı açısından objektif delil sayılmayacağını (Y.2.HD. 07.02.1977 T. 1977/579 E. 1977/942 K.), yapılan bağışın saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığının ispat edilememesi halinde tenkis davasının reddi gerektiğini (Y.2.HD. 22.1.2009 T. 2007/15457 E. 2009/331 K. ; Y.2.HD. 13.01.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Y.2.HD. 12.03.2002 T. 2001/13156 E. 2002/3383 K. ; Y.2.HD. 13.1.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Y.2.HD. 11.8.2008 T. 18078-14933), bağışın minnet duygusuyla yapıldığının tanık deliliyle ispatlanabileceğini vurgulamaktadır (Y.2.HD. 22.5.2006 T. 1152-7985 ; Y.2.HD. 14.6.2000 T. 6043-7990 ; Y.2.HD. 16.2.2004 T. 839-1717 ; Y.1.HD. 29.01.2018 T. 2015/7330 E. 2018/520 K.).
Bu yönleriyle bakıldığında murisin kazandırmayı yaptığı andaki iradesinin tespiti önem arz etmektedir. Bu çerçevede Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere tenkis davalarında tenkis talebinin dinlenebilmesi için mirasbırakanın tasarruf anında saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla hareket etmesi şarttır. Bu nedenle, uyuşmazlığın sağlıklı ve adil bir çözüme kavuşturulması, davalılara yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir anlatımla mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gerekir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, 1.Baskı, s.193-194). Bu husus mirasbırakanın iç dünyası ile ilgili olduğundan, tespiti oldukça zordur. Ancak, bu konuda mirasbırakanın arzularının açığa vuruluş biçimi, yaşam tarzı, kendi mirasçıları ve yararlandırmayı amaçladığı kişi veya kişilerle olan özel ilişkileri ile objektif ve sübjektif olguların sağlıklı bir biçimde yorumlanması sonucu mirasbırakanın gerçek amacı tespit edilebilir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194). Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre mirasbırakanın asıl irade ve amacının tespiti için ise; mirasbırakanca yapılan ve saklı payları ihlal eden işleme ilişkin resmi sözleşme (akit tablosu) merciinden getirtilmeli, işlemin hangi tarihte ve nasıl gerçekleştirildiği açıkça saptanmalı, mirasbırakanın tüm mirasçıları kapsar biçimde ve hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapmış olup olmadığının tespiti yapılmalıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194). Bu kapsamda Yargıtay, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması için bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, inceleme neticesinde miras bırakanın sağlığında malvarlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görüyle karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı olmadığını sıklıkla vurgulamaktadır (Y.1.HD. 17.10.2011 T. 2011/7019 E. 2011/10389 K.).
İstanbul BAM 2.Hukuk Dairesinin 06.06.2017 Tarihli 2027/634 Esas 2017/670 Karar Sayılı ilamında da murisin mirasçılar arasında adil bir paylaşım yapma niyetinde olması halinde bağışlama işleminin tenkisi şartlarının oluşmayacağını vurgulamaktadır; “...davaya konu muris tarafından sağlığında gerçekleştirilen bağışlama işleminin dönme koşulu içeren şartlı bir bağış olmadığı, ölümünden itibaren son bir yıl içinde yapılmadığı sabit olup, bu durumda TMK'nın 565/b.4 maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak tenkise tabi olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda dosya kapsamına göre, özellikle mirasbırakanın noter aracılığı ile alınan beyanı, tanık anlatımları, muris ile davacıların murisi arasındaki ilişkileri, muris tarafından davacıların murisi hakkında açılan dava ve muris ile davacı mirasçılar ile annelerinin aralarında düzenlenen mirasçıların borçlarını ödenmesi ve bu nedenle miras hakkı talebinin bulunulmayacağına ilişkin belge dikkate alındığında mirasbırakanın bağışlama işlemi sırasında saklı payı ihlal etmek kastıyla hareket ettiği, mirasbırakanın kazandırmayla saklı payı ihlal ettiğini bildiği, DAVACI TARAFÇA İSPATLANAMAMIŞTIR. Aksine sunulan delillerden MURİSİN MİRASÇILAR ARASINDA ADİL BİR PAYLAŞTIRMA YAPMAK NİYETİNDE OLDUĞUNU göstermektedir. Dolayısıyla TMK 565/b.4 uyarınca sağlararası bu dava konusu bağışlama işleminin tenkisi şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekir'' şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
SONUÇ OLARAK; saklı payı zedelese dahi her sağlararası tasarruf tenkise tabi tutulamaz. Nitekim sağlararası tasarrufların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı payı zedeleme kastıyla yapılmış olması gerekir. Ancak tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payı zedeleme kastı vardır denilemez. Bu TMK.m.565/b.4 hükmünün bir sonucudur. Eğer toplanan delillerle mirasbırakanın saklı payı zedeleme kastının olmadığı anlaşılıyorsa tenkis davasının reddi gerekir. Somut olayımızda da muris Ayşe Savaşçı’nın davacıların saklı payı zedeleme kastı bulunmadığından işbu tenkis davasının reddi gerekir. Yine murisin mirasçılarına devrettiği taşınmazların bir kısmının minnet duygusu ile yapılmış bağışlar olduğunun anlaşılması halinde bu kazandırmaların tenkise tabi tutulması mümkün değildir. Nitekim mirasbırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutmaksızın, ölümünden bir yıldan daha önce yapmış olduğu sağlararası bağışlamalar tenkise tabi tutulamaz. Bu çerçevede mirasbırakanın minnet duyguları ile hareket ettiğinin anlaşılması, saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacının olmadığının en önemli göstergesidir. Yine mirasbırakana kişisel bakım yapılmış olması, onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli bir göstergesidir. Mirasbırakana hastalıkta bakım yapılmış olması hali de onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli göstergelerinden biridir. Son olarak TMK.m.565/4 kapsamında tenkisin uygulanabilmesi için, objektif ve sübjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Burada bahsi geçen objektif koşul, mirasbırakanca yapılan kazandırmanın saklı payı ihlal etmesi olup, bu koşul ilk koşuldur. Diğer koşul olan sübjektif koşul ise mirasbırakanın bu kazandırmayı saklı paya dokunmak, saklı payı zedelemek amacıyla yapmış olması yani saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapılmış olmasıdır. Murisin saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesinde ispat yükü ise TMK.m.6 gereği davacıya aittir. Buna göre tenkis davalarında davacı, saklı paylı mirasçı olduğunu, saklı payının ihlal edildiğini ve saklı payına el atıldığını ispatlamak zorundadır. Sağlararası kazandırmalarda da aynı şekilde davacının, saklı payının hangi hukuki işlemle ihlal edildiğini ve yapılan işlemin varlığı yanında tenkise tabi olduğunu ispat etmesi zorunludur.