Bilindiği üzere TMK’nın “Dava Hakkının Düşmesi” başlıklı 984.maddesinde; el atmanın önlenmesi davalarının açılış süresine dair “Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak iki ay ve her halde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Düzenleme kapsamında gerek zilyetliğin gasbı gerekse zilyetliğe saldırı halinde açılacak davalar için kısa hak düşürücü süreler öngörülmüştür. Şöyle ki zilyet, gasp ve saldırı fiillerini ve faili öğrenmesinden başlayarak iki ay içinde, gasp ve saldırıdan dolayı dava açmazsa, dava hakkından mahrum olur. Yani zilyet, gasp veya tecavüz fiiline ve failine vakıf olur olmaz iki aylık süre içerisinde davasını açmak zorunda olup öğrenme sonrası bir yıllık süreyi beklememelidir. Öğrenmesine rağmen, iki aylık bu süre içerisinde davasını açmamış ise zilyet dava hakkından mahrum olur (Yargıtay Onursal Başkanı Eraslan ÖZKAYA, Elatmanın Önlenmesi Davaları-3, 3.Baskı, Ankara 2019, s.135). Yine zilyet, gasp veya saldırı fiilini yahut faili daha geç öğrenmiş olsa bile, gasp veya saldırının olduğu günden itibaren bir yıl geçmişse, dava hakkı düşer (MK.m.984) (Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN, Türk Medeni Kanunu Yorumu, III.Cilt, Ankara 2015, s.3227). İki aylık ve bir yıllık bu süre, zamanaşımı değil hak düşürücü süredir. Dava hususunda süre koyan TMK.m.984 hükmü, gasp ve saldırıdan dolayı açılacak davalar arasında süre açısından fark gözetmemiş, bütün davaları aynı hak düşürücü sürelere tabi tutmuştur (Prof.Dr.Kemal OĞUZMAN-Prof.Dr.Özer SELİÇİ-Prof.Dr.Saibe OKTAY-ÖZDEMİR, Eşya Hukuku, 19.Baskı, İstanbul 2016, s.89-90). Yargıtay, Maliye Hazinesi adına kayıtlı taşınmazlara ilişkin açılan el atmanın önlenmesi davalarında da bu yasal sürelerin uygulanması gerektiğini vurgulamıştır (Y.8.HD. 18.1.2010 T. 2009/5118 E. 2010/80 K. ; Y.8.HD. 19.1.2012 T. 2011/1968 E. 2012/165 K. ; Y.8.HD. 19.1.2012 T. 2011/1968 E. 2012/165 K. ; Y.8.HD. 7.2.2011 T. 2010/3637 E. 2011/491 K.). Bu husustaki emsal yargı karar özetleri aşağıdaki şekildedir;
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 18.1.2010 Tarihli 2009/5118 Esas 2010/80 Karar Sayılı kararında; “…Dava zilyetliğin korunması niteliğindedir. Davacı, HAZİNE ADINA TAPUDA kayıtlı 2329 ada 4 parsel üzerindeki gecekondunun kendisine ait olduğunu, davalının kira akdine istinaden bu yerde oturduğunu ileri sürmektedir. …Davalı taşınmazda 15 yılı bulan bir süre ikamet etmektedir. Bu oturma herhangi bir akdi ilişkiye dayanmamaktadır. TMK'nun 984.maddesine göre, Hazine'ye ait taşınmaz üzerinde davacının zilyetlikten kaynaklanan bir hakkı varsa, zilyetliğine vaki gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı fiili ve faili öğrenmesinden başlayarak İKİ AY ve herhalde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer. Davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.’’
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 19.1.2012 Tarihli 2011/1968 Esas 2012/165 Karar Sayılı kararında; “…Dava, zilyetliğin korunması amacıyla açıldığına ve esasen davada HAZİNE taraf bulunmadığına göre uyuşmazlığın zilyetlik hükümleri çerçevesinde çözümlenip sonuçlandırılması gerekir. …TMK.nın 984. maddesi hükmüne göre, gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayıp iki ay ve herhalde bir yıl geçmekle düşer. Temyiz incelemesine konu davada dinlenen taraf tanıkları davalıların zilyetliğinin 10-15 yılı aştığını açıkladıkları gibi, dava dilekçesinde dahi davalıların 7-8 yıldır nizalı yerden gelip geçtikleri belirtilmiştir. Bu durumda davacının davalı tarafın zilyetlik olgusunu çok daha önce öğrendiğinin kabulü gerekir. O halde zilyetliğin korunması davası süresinde de açılmamıştır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 7.2.2011 Tarihli 2010/3637 Esas 2011/491 Karar Sayılı kararında; “…davacı dava konusu HAZİNE'YE AİT TAŞINMAZ üzerinde davalıların kira bedelini 2005 yılından beri ödemediklerini, ayrıca 10.9.2007 tarihli senet bedeli 5439.-TL'yi de ödemediklerini açıklayarak zilyetliğin korunmasını istediğine göre, davalı zilyetlerin fiilini öğrenmiş olmaktadır. TMK'nun 984.maddesine göre, gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayıp iki ay ve herhalde bir yıl geçmekle düşer. Davacı bu durumda zilyetliğin korunması davasını süresinde açmamıştır. Davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken değişik gerekçeyle reddi doğru değil ise de, hüküm sonucu itibariyle doğrudur.” (Benzer yönde YHGK. 19.12.1951 T. E.5/100-K.101 ; Y.8.HD. 09.01.2012 T. E.1968 – K.165 ; Y.8.HD. 26.12.1988 T. E.17719-K.17404 ; Y.8.HD. 10.05.1988 T. E.3484 – K.6672) ; Y.8.HD. 26.12.2005 T. 2005/8813 E. 2005/8992 K. ; Y.8.HD. 31.3.2009 T. 2008/6322 E. 2009/1466 K. ; Y.8.HD. 8.12.2005 T. 2005/7530 E. 2005/8306 K. ; Y.8.HD. 13.7.2005 T. 2005/4690 E. 2005/5380 K. ; Y.8.HD. 03.11.2011 T. 2011/1374 E. 2011/5692 K.).
Tüm bu hususlarla birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.4/f.1-b.c ile, zilyetliğin korunması ile ilgili davalarda sulh hukuk mahkemeleri görevli kılınmıştır (Yargıtay Onursal Başkanı Eraslan ÖZKAYA, Elatmanın Önlenmesi Davaları-3, Ankara 2019, s.133). Yargıtay da hazine adına kayıtlı taşınmazlara ilişkin açılan zilyetliğin korunması davalarına bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu vurgulamaktadır (Adana BAM 6.HD. 2018/7 E. 2018/8 K. ; Y.1.HD. 2013/2257 E. 2013/3680 K.). Yargıtay, sadece Maliye Hazinesi adına kayıtlı olan değil mülkiyeti devlete ait tüm taşınmazlara ilişkin açılan el atmanın önlenmesi davalarında da görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu görüşündedir (Y.8.HD. 13.05.1991 T. E.16437-K.6746 ; Y.8.HD. 19.06.1990 T. E.4881-K.10867 ; Y.8.HD. 12.11.1990 T. E.6967-K.15325 ; Y.8.HD. 10.04.1990 T. E.202-K.6178 ; YHGK. 11.06.1997 T. E.14/331 – K.536 ; Y.8.HD. 5.5.2002 T. 2002/8013 E. 2002/8192 K.). Bu kapsamda hazine adına kayıtlı taşınmazlarda TMK.m.981 vd hükümleri kapsamında zilyetlik iddiasına dayalı açılacak el atmanın önlenmesi davalarında görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemeleridir. Aşağıda bu hususta emsal mahiyetindeki yargı kararları mevcuttur;
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 08.01.2018 Tarihli 2018/7 Esas 2018/8 Karar Sayılı Kararı; “…Davaya konu taşınmazlar hazine adına kayıtlıdır. Taşınmazların üzerinde tarafların murisi lehine herhangi bir ayni hak veya kişisel hak şerhi bulunmamaktadır. Dosya içerisinde davaya konu taşınmazlar üzerine tarafların murisi tarafından yapılan "sabit ve hafif nitelikte olmayan yapı" olduğuna ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacıların ne ayni, ne de kişisel hakları söz konusu değildir. Uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK.981 ve devamı maddeleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda görev, 6100 sayılı HMK.nun 4/1-c maddesi gereğince SULH HUKUK MAHKEMESİNE AİTTİR.”.
Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 18.3.2013 Tarihli 2013/2257 Esas 2013/3680 Karar Sayılı ilamında; “…taşınmazların HAZİNE ADINA KAYITLI OLDUĞU, tarafların kayıttan kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, TMK'nın 981. ve devamı maddelerinde düzenlenen ''zilyetliğin korunması davası'' niteliğinde olduğu, HMK'nın 4/c ( HUMK'nın 8/3. ) maddeleri uyarınca DAVAYA BAKMA GÖREVİNİN SULH HUKUK MAHKEMESİNE AİT OLUP, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu anlaşılmakla dosyanın tefrik edilip Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsiz mahkemede karar verilmesi de doğru değildir.”
Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 18.3.2013 Tarih 2013/2257 Esas 2013/3680 Karar Sayılı ilamında; “…Dava konusu …TAŞINMAZLARIN HAZİNE ADINA KAYITLI OLDUĞU, tarafların kayıttan kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, TMK'nın 981. ve devamı maddelerinde düzenlenen ''zilyetliğin korunması davası'' niteliğinde olduğu, HMK'nın 4/c (HUMK'nın 8/3.) maddeleri uyarınca DAVAYA BAKMA GÖREVİNİN SULH HUKUK MAHKEMESİNE AİT OLUP, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu anlaşılmakla dosyanın tefrik edilip Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsiz mahkemede karar verilmesi de doğru değildir.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 23.12.1986 Tarihli 11389 Esas 12644 Karar Sayılı ilamında; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık mülkiyeti hazineye ait taşınmazın zilyetliği ile ilgili bulunmaktadır. Taraflar zilyetliklerinin korunmasını istemektedirler. Bu durumda, uyuşmazlığı, MK’nın 894-897. maddeleri hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Hal böyle olunca, görev yönünün nazara alınması gerekir. Gerçekten de HUMK’un 8/II, 3.maddesine göre YALNIZ ZİLYETLİĞİN KORUNMASINA İLİŞKİN DAVALARA SULH MAHKEMESİNDE bakılır. O itibarla, mahkemece uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyasının sulh mahkemesine gönderilmesi icap eder. Temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA karar verildi.’’
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 28.06.1998 Tarihli 6443 Esas 9004 Karar Sayılı kararı; “…Olayımıza gelince: Az önce de açıklandığı gibi, nizalı yerin mülkiyeti davada taraf durumunu almadan Hazineye ait bulunduğuna göre, uyuşmazlık zilyetlik hususunda toplanmaktadır. Davacılar gerçekte Hazineye ait taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin korunmasını istemektedir. Bu tür davalar HUMK’un 8/III., 3. maddesi hükmüne göre sulh mahkemelerinde görülür. Göreve ilişkin bu hüküm buyurucu nitelik taşımakta olduğundan, sulh mahkemesine göre asliye mahkemesinin üst mahkeme olması sonucu değiştirmez.’’
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 23.11.1981 Tarihli 11271 Esas 11406 Karar Sayılı kararı; ‘’Davacı mülkiyeti Hazineye ait taşınmazdaki zilyetliğin korunmasını ve davalının el atmasının önlenmesini istemiştir. 1171 sayılı Kanunla değişik HUMK’un 8/II-3. maddesi hükmüne göre, taşınır ve taşınmaz mallarda, yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davalar (dava konusu malın değerine bakılmaksızın) sulh mahkemesinde görülür. …Davacının maddi olayı dava dilekçesinde başka surette nitelendirmesi mahkemeyi bağlamaz. Olayın hukuki niteliğini tayin işi mahkemeye ait bir görevdir…’’
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 7.11.2022 Tarihli, 2021/6220 Esas 2022/6643 Karar Sayılı İlamında; “…Eldeki dava zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Davacının ne ayni ne de kişisel ... söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nin 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev sulh hukuk mahkemesine aittir. (HMK. m. 4./1-c).” (Aynı yönde Y.8.HD. 28.06.1988 T. 1988/7432 E. 1988/9000 K. ; Y.8.HD. 18.10.2002 T. 2002/7499 E. 2002/7491 K. ; Y.8.HD. 18.10.2002 T. 2002/7499 E. 2002/7491 K. ; Y.8.HD. 22.1.2001 T. 2001/196 E. 2001/316 K. ; Y.8.HD. 18.1.2001 T. 2000/9589 E. 2001/224 K. ; Y.8.HD. 13.5.1991 T. 1990/16437 E. 1991/6746 K.).
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 28.06.1988 Tarihli 1988/7432 Esas 1988/9000 Karar Sayılı kararında; “…MK’nın 618. ve 933. maddelerinde mülkiyete dayanan müdahale ve istihkak davalarından bahsedilmiştir. Men’i müdahele ve istihkak davası açılabilmesi için davacı tarafından mülkiyet iddiasına dayanmak gerekir. … Başka deyimle gayrimenkule ilişkin böyle bir dava mülkiyet hakkına dayanmıyorsa bu dava zilyetliğin korunmasına ilişkindir. …Hal böyle olunca görev yönünden uyuşmazlığın ele alınması ve incelenmesi gerekir. HUMK’un 8/II, 3. maddesi hükmüne göre zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara Sulh Mahkemesinde bakılır.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 18.1.2001 Tarihli 2000/9589 Esas 2001/224 Karar Sayılı kararında; “…Mahkemece taşınmazın getirebileceği gelir durumu ve değeri gözönünde tutularak uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyasının görevli … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalar ve hukuki nitelendirmeye göre istek MK.nun 894-897. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. HUMK.nun 8/11-3. maddesinde dava konusu taşınmazın değerine bakılmaksızın zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara Sulh Hukuk Mahkemesince bakılacağı belirtilmiştir. Anılan hüküm karşısında davaya bakmak Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. Mahkemece taşınmazın getireceği gelir ve değeri gözönünde tutularak uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmiş olması doğru değildir. Dava dilekçesinde değer ve getireceği gelir bakımından herhangi bir miktar da belirtilmemiştir. Davaya bakılıp işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve Yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 22.1.2001 Tarihli 2001/196 Esas 2001/316 Karar Sayılı kararında; “…Dava dilekçesindeki açıklamalar ve nitelendirmeye göre istek MK.nun 894-897. maddelerinde belirtilen zilyetliğin korunması isteğine ilişkin bulunmaktadır. HUMK.nun 8/II-3. maddesi hükmüne göre değerine bakılmaksızın zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir. Mahkemece isteğin mülkiyet hakkına dayalı olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş olması dava dilekçesindeki açıklamalara ve nitelendirmeye ters düşmektedir.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 18.10.2002 Tarihli 2002/7499 Esas 2002/7491 Karar Sayılı kararında; “…Davacı, taşınmazın kayıt malikleri veya halefleri arasında yer almadığına göre, bu yer üzerinde mülkiyet hakkının varlığından bahsedilemez. Bu durumda uyuşmazlığın zilyetliğin korunması kurallarına göre çözümlenmesi gerekir. HUMK.nun 8/II-3.fıkrası hükmüne göre, sadece zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara bakmak Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. Bu açıklamalar karşısında mahkemenin görevsizliğe ilişkin gerekçesi yerinde bulunmamaktadır. Kabul şekline göre de, görevli mahkemenin de gösterilmemiş olması kanuna aykırıdır.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 13.5.1991 Tarihli 1990/16437 Esas 1991/6746 Karar Sayılı kararında; “…Bunlar kamu malı olduğundan idaresi, işletilmesi ve yararlandırılması kamu kanunları çerçevesinde idarenin izin ve tasarrufuna bağlıdır. Şu hale göre tarafların yarattığı uyuşmazlık mülkiyetle ilgili olmayıp doğrudan doğruya kullanma ile ilgilidir. Başka deyimle fiili durumun korunması istenmektedir. MK.nun 894-897. maddeleri hükümlerine göre bu dava ancak zilyetliğin korunması kuralları çerçevesinde çözümlenebilir. MK.nun anılan bu hükümleri fiili durumu muhafaza etmek, asayiş ve düzeni korumak amacına yöneliktir. Mal sahibi bulunan Hazine davada taraf durumunu almadığına göre uyuşmazlığın anılan bu hükümler çerçevesinde çözümü yönüne gidilmelidir. Öncelikle hangi tarafın zilyetliğinin korunması gerektiğinin belirlenmesi icabeder. Bundan amaç fiili durumun korunmasıdır. Hak durumu söz konusu olmadığından hangi tarafın zilyetliği üstün ise ona göre hüküm kurulması gerekir. Ne var ki, HUMK.nun 8/II-3. maddesi hükmüne göre zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara münhasıran sulh mahkemelerinde bakılır. Mahkemece bu yön kendiliğinden nazara alınmak suretiyle uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmeli ve dava dosyası o yerdeki sulh mahkemesine gönderilmelidir.”
SONUÇ OLARAK; TMK.m.984 kapsamında zilyet, gasp veya tecavüz fiiline ve failine vakıf olur olmaz iki aylık süre içerisinde davasını açmak zorunda olup öğrenme sonrası bir yıllık süreyi beklememelidir. Öğrenmesine rağmen, iki aylık bu süre içerisinde davasını açmamış ise zilyet dava hakkından mahrum olur. Yine zilyet, gasp veya saldırı fiilini yahut faili daha geç öğrenmiş olsa bile, gasp veya saldırının olduğu günden itibaren bir yıl geçmişse, dava hakkı düşer. Tüm bu hususlarla birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.4/f.1-b.c ile, zilyetliğin korunması ile ilgili davalarda sulh hukuk mahkemeleri görevli kılınmıştır. Yargıtay da hazine adına kayıtlı taşınmazlara ilişkin açılan zilyetliğin korunması davalarına bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu vurgulamaktadır. Yargıtay, sadece Maliye Hazinesi adına kayıtlı olan değil mülkiyeti devlete ait tüm taşınmazlara ilişkin açılan el atmanın önlenmesi davalarında da görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu görüşündedir.