Hukuk, tarih boyunca insan muhakemesinin en sofistike biçimlerinden birini temsil etmiştir. Bir davada emsal aramak, benim neslim için kütüphanede yan yana yeşil Yargıtay Kararları dergilerini tek tek elden geçirmekle yapılırdı. Bugünkünden öte bu faaliyette fiziksel bir çaba da vardı. Hızlı tarama sonunda ayrılan dergiler ise daha ayrıntılı okunur, yüzlerce içtihat arasından doğru kararı bulmak, gerekçelerinin ince nüanslarını yakalamak için yoğun çaba sarf edilirdi. Bunlar hala avukatlık mesleğinin özünü oluşturan en temel zihinsel faaliyetlerdir.

Son yirmi yılda avukatlar, ciltler arasında yol alan kütüphane araştırmacılığından, dijital arama motorlarının kullanıcılarına dönüştüler. Lexpera, Kazancı, Sinerji Mevzuat ve İçtihat gibi platformlar, hukuki araştırmayı çoktan dijitalleştirdi; kelime tabanlı arama sistemleri, avukatlara saniyeler içinde binlerce içtihada erişim sağladı. Ancak şimdi, yapay zekâ destekli yeni nesil platformlar, bu yerleşik düzeni de temelden sarsıyor. Peki, mevcut dijital araçların ötesinde, yapay zekanın hukuk araştırmasında sunduğu yenilik nedir ve bu, avukatların başarısını nasıl etkileyecek?

Geleneksel dijital hukuk veri tabanları, aslında gelişmiş birer kelime arama motorundan ibarettir. Avukat, "taşınmaz satışında ayıp" gibi anahtar kelimeleri girer ve sistem, bu kelimelerin en yoğun geçtiği kararları başa aşarak tüm kararları listeler. Bu, kütüphane raflarında gezinmekten kesinlikle daha hızlıdır; ancak esasen aynı mantığın dijitalleştirilmiş halidir. Avukatın hâlâ yüzlerce, bazen binlerce sonucu tek tek okuması, hangilerinin kendi davasının olgularıyla gerçekten ilgili olduğunu ayırt etmesi, zaman içindeki içtihat değişikliklerini dikkatle takip etmesi gerekir. Başarı çoğunlukla kullanılan sistemin veri tabanı zenginliğine değil, avukatın sabır ve tecrübesine bağlıdır.

Aramadan Diyaloğa: Yeni Nesil Hukuk Teknolojileri

Yapay zeka tabanlı platformların getirdiği devrimse tam da bu noktada başlıyor. Bu yeni nesil sistemler, avukatın bir "arama kutusuna" anahtar kelimeler yazmasını değil, bir meslektaşıyla konuşur gibi sorununu anlatmasını istiyor. Doğal dil işleme teknolojileriyle donatılmış bu sistemler, artık sadece kelime eşleştirmesi yapmıyor. Küresel ölçekte Thomson Reuters'ın CoCounsel ve LexisNexis'in Lexis+ AI gibi hizmetleri bu alana öncülük ederken, Türkiye'de ise Dejure.ai'nin içtihat analizi yapan ve HukukChat'in doğal dilde hukuki soruları yanıtlayan sistemleri gibi öncü yerli uygulamalar bu dönüşüme dahil oluyor.

Bu platformlar, avukatın; "Müvekkilimin iş sözleşmesi, işverenin ekonomik zorlukları gerekçe gösterilerek feshedildi. Ancak, aynı dönemde başka bir departmana yeni işe alım yapıldığını biliyoruz. Bu durumun 'feshin son çare olması' ilkesine aykırılığına dair güncel Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararları nelerdir?" gibi karmaşık bir sorusunu anlayabiliyor, sorunun hukuki bağlamını kavrayabiliyor ve en ilgili içtihatları, hatta ilgili kanun maddelerini gerekçeleriyle birlikte önceliklendirerek sunabiliyor.

Daha da önemlisi, bu sistemler avukatın önüne sadece içtihat getirmekle kalmıyor; içtihatlar arasındaki ilişkileri, zaman içindeki değişimleri ve eğilimleri analiz edebiliyor. Örneğin, belirli bir Yargıtay dairesinin son iki yılda aynı konudaki yaklaşımının değişip değişmediğini, hangi argümanların hangi başarı oranlarıyla sonuçlandığını, benzer olguların farklı dairelerce nasıl değerlendirildiğini bir rapor halinde sunabiliyor. Geleneksel sistemlerde avukatın haftalar sürecek analitik çalışmasını, yapay zeka dakikalar içinde tamamlayabiliyor.

Web tabanlı olmaları ise başka bir boyut ekliyor: Anlık güncelleme. Eski yazılımlar aylık, daha gelişmiş versiyonlar ise günlük olarak güncellenen sabit veri tabanlarıyla çalışırken, bulut tabanlı yapay zeka sistemleri, yeni kararları neredeyse gerçek zamanlı olarak entegre edebiliyor. Bir Yargıtay kararının yayımlanmasından saatler sonra, sistem bu kararı öğrenmiş, analiz etmiş ve ilgili içtihat ağına yerleştirmiş olabiliyor. Bu, hukuk araştırmasında "güncel bilgi" kavramını yeniden tanımlıyor.

Değişen Değerler ve Yeni Riskler

Ancak bu teknolojik sıçramanın avukatlık mesleği üzerindeki etkisi çok yönlü ve dikkatle ele alınmalı. İlk gözlem yapay zekânın avukatlar arasındaki bilgi uçurumunu kapattığı. Eskiden kıdemli bir avukatın yıllar içinde edindiği içtihat bilgisi ve arama becerisi, genç bir meslektaşa karşı belirleyici bir üstünlük sağlıyordu. Şimdi ise yapay zekâ destekli bir sistem kullanan genç bir avukat, deneyimli meslektaşıyla neredeyse aynı içtihat havuzuna ve analitik desteğe anında erişebiliyor. Bu, mesleği bir anlamda demokratikleştirirken, avukatlık tecrübesinin tanımını da değiştiriyor.

Burada kritik soru şu: Eğer içtihat ve mevzuat bilgisine ve analizine erişim artık bir kolay erişilebilir bir meta haline geldiyse, avukatın asıl değeri nerede yatıyor? Cevap, muhakeme derinliğinde, stratejik yaratıcılıkta ve insani faktörlerde. Yapay zekâ, hangi içtihatların ilgili olduğunu söyleyebilir; ama bir içtihadın neden o şekilde oluştuğunu, hangi toplumsal veya ekonomik dinamiklerin karar sürecini etkilediğini, dairenin dünya görüşünün sonuca nasıl yansıdığını tam olarak kavrayamaz. Müvekkilin anlattığı hikayedeki insani dramı hissedemez, bir arabuluculuk müzakeresinde karşı tarafın beden dilini okuyamaz, duruşma salonunda hakimi ikna edecek söylemi belirleyemez.

Dolayısıyla endişeye gerek yok; yapay zekâ, avukatın yerini almıyor; ama avukatlığın tanımını köklü biçimde değiştiriyor. Başarılı avukat, artık en çok içtihat bilen ya da en hızlı arayan değil, teknolojinin sunduğu ham veriyi en etkili şekilde yorumlayabilen, bağlama oturtabilen ve yaratıcı hukuki stratejilere dönüştürebilen kişi olacak. Yapay zekâ, avukata muazzam bir zaman kazandırarak bir haftayı bir güne sıkıştıracak. Ancak bu kazanılan zamanı nasıl kullanacağı, avukatın mesleki kimliğini belirleyecek: Daha derin analiz, müvekkille daha kaliteli iletişim, daha yaratıcı çözümler için mi, yoksa daha fazla niteliksiz iş ve yüzeysel çalışma için mi?

Öte yandan, teknolojik bağımlılığın yarattığı riskler de ciddiye alınmalı.

- "Kara Kutu" ve Mesleki Sorumluluk: Geleneksel sistemlerde arama mantığı şeffaftı. En çok arama kelimesi içeren içtihatlar en baştaydı. Yapay zekâ sistemlerinde ise, algoritmanın bir sonucu neden önceliklendirdiği çoğu zaman anlaşılamaz bir "kara kutu" halinde kalıyor. Eğer sistem hatalı bir analiz sunuyorsa veya önemli bir içtihadı gözden kaçırıyorsa, bunun sorumluluğu doğrudan avukata ait olacaktır.

- Yapay Zekâ Halüsinasyonları: Özellikle üretken yapay zeka modellerinin, ABD'de yaşandığı gibi, gerçekte var olmayan davalar ve içtihatlar uydurabildiği kanıtlanmıştır. Bu durum, sadece bir teknoloji hatası değil, aynı zamanda adaleti yanıltma ve ciddi mesleki yaptırımlarla sonuçlanabilecek bir etik felakettir.

- Önyargıların Güçlendirilmesi: Algoritmalar, eğitildikleri veri setlerindeki (geçmiş mahkeme kararlarındaki) mevcut önyargıları devralabilir. Geçmiş kararlar belirli gruplara karşı sistematik bir eğilim taşıyorsa, yapay zeka bu eğilimleri tespit edemez; aksine, bu yanlı sonuçları "normal" ve "beklenen" olarak sunarak mevcut adaletsiz söylem ve eğilimi pekiştirebilir.

Sonuç: Muhakeme Devredilemez

Sonuç olarak, yapay zekâ tabanlı ve web destekli içtihat arama sistemleri, geleneksel dijital platformların ötesinde niteliksel bir sıçrama sunuyor. Sadece hız ve erişim kolaylığı değil; anlama, önceliklendirme, analiz ve tahmin kapasitesiyle hukuk pratiğini dönüştürüyorlar. Ancak bu araçların avukatlık mesleğine gerçek katkısı, onların nasıl kullanıldığıyla belirlenecek.

Avukat, yapay zekayı bir yardımcı pilot olarak gördüğü, ama uçağın kaptanının kendisi olduğunu unutmadığı ve nihai muhakeme yetkisini devretmediği sürece, bu teknoloji adaleti daha erişilebilir ve etkili kılacaktır. Aksi takdirde, hukuk salt bir veri işleme faaliyetine indirgenebilir ve mesleğin özünü oluşturan insani muhakeme, etik sorumluluk ve zamanın gerekliliklerine uygun yeni ihtiyaçları karşılayan yaratıcı ve itici düşünme tarzı körelebilir. Bu da hukukun yorum ve gelişimini kısıtlayıcı etki gösterir.

Hukuk, hiçbir zaman sadece ne karar verildiğiyle ilgili olmamıştır; neden, nasıl ve hangi değerler adına verildiğiyle de ilgilidir. Yapay zekâ bu soruları cevaplamaya yardımcı olabilir; ama asla onları soran, sorgulayan ve yanıtlayan insan aklının yerini alamaz.