İşbu yazımızda; 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12’de düzenlenen Türk vatandaşlığının istisnai olarak yatırım yoluyla ve taşınmaz edinme yoluyla kazanılması, sonradan kazanılan vatandaşlığın yetkili makam kararıyla iptali veya geri alınması işleminin hukukiliği ve vatandaşlığın kaybedilmesinde yetkili makamın takdir yetkisi değerlendirilecektir.

1- Türk Vatandaşlığının İstisnai Yolla Kazanılması

Türk vatandaşlığının kazanılması; Anayasanın “Türk vatandaşlığı” başlıklı 66.[1] ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun “Türk vatandaşlığının kazanılması halleri” başlıklı 5.[2] maddesinde düzenlenmiş olup, Türk vatandaşlığının kazanılması halleri doğum yoluyla kazanılması ve sonradan kazanılması olarak hüküm altına alınmıştır.

Anayasa m.66’ya göre; Türkiye Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu, vatandaşlığın kanunun gösterdiği şartlarla kazanılacağı ve ancak kanunda belirleyici şartlarla kaybedileceği, kimsenin vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamayacağı ve vatandaşlığın kaybına ilişkin karar ve işlemlere karşı yargı yolunun kapatılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Türk Vatandaşlığı Kanunu m.6[3] uyarınca; Türk vatandaşlığının doğum yolu ile kazanılması, soy bağı esası ve doğum yeri esası olmak üzere iki farklı şekilde kabul edilmiştir. Esasında; Türk vatandaşlığının kazanılmasında soy bağı, yani kan esası kabul edilmiş olup, vatansızlığın önlenmesi maksadıyla doğum yeri, yani toprak esası da vatandaşlığın kazanılabilmesinde kişiye imkan olarak tanınmıştır[4].

Bu yazımızda; Türk vatandaşlığının sonradan kazanılmasının bir şekli olan istisnai olarak kazanılması incelenecek olup, Türk vatandaşlığının doğum yoluyla kazanılması ile sonradan kazanılma yollarından olan evlat edinilme ve seçme hakkının kullanılması ile vatandaşlığın sonradan kazanılmasına ilişkin değerlendirmeye yer verilmeyecektir.

Kişinin doğumundan sonra ve doğumdan başka bir sebeple kazandığı vatandaşlık, sonradan kazanılan vatandaşlık (müktesep vatandaşlık) olarak adlandırılmaktadır. Türk vatandaşlığının sonradan kazanılması Türk Vatandaşlığı Kanunu m.9[5]’da düzenlenmiştir. Bu hükme göre; Türk vatandaşlığının sonradan kazanılmasının yetkili makam kararıyla, evlat edinmeyle veya seçme hakkının kullanılması yoluyla kazanılabilir.

Türk vatandaşlığının yetkili makam kararıyla kazanılması ise; genel yolla vatandaşlığa alınma, istisnai yolla vatandaşlığa alınma, ikamet şartına bağlı olarak veya ikamet şartına bağlı olmaksızın yeniden vatandaşlığa alınma, evlenme yolu ile vatandaşlığı kazanma ve göçmen olarak kabul edilen kişilerin Türk vatandaşlığına alınması gibi farklı yolları içermektedir.

Yabancıların Türk vatandaşlığını genel yolla kazanması; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.10’da ve m.11’de düzenlenmiş olup, Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi halinde yabancının başvuru yoluyla vatandaşlığı talep etmesi ve yetkili makam tarafından takdir yetkisinin kullanılarak, bu talebin kabul edilmesi ile vatandaşlığa alınması yoludur.

Bir yabancının Türk vatandaşlığını genel yolla kazanması için; kendi milli kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olması, Türkiye’de başvuru tarihinden geriye dönük olarak kesintisiz beş yıl ikamet etmesi, Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmesi, genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığının bulunmaması, iyi ahlak sahibi olması, yeteri kadar Türkçe konuşabilmesi, Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olması, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmaması gerekmektedir. Bu şartların sağlanması halinde kişi, yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını elde edebilecektir.

Belirtmeliyiz ki; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.10/1’in son cümlesinde, aranan şartların yabancıda bulunmasının kişiye mutlak bir hak sağlamayacağı hüküm altına alınmış olup, bu hususta Devletin bir yabancının Türk vatandaşlığına alınmasında takdir yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır[6].

Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12 ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20’de düzenlenen istisnai yolla vatandaşlığa alınmaya göre; milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmayan ve Kanunda tespit edilen belirli vasıfları haiz kimselerin, Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığına alınabileceklerdir.

Kanun koyucu; Türk vatandaşlığının istisnai yolla elde edebilecek kişileri dört gruba ayırmış olup, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12/1-a uyarınca; Türkiye’ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12/1-b uyarınca; 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m.31/1-j’de belirtilen ikamet izni alanlar ile Turkuaz Kart sahibi yabancılar ve bu yabancının eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocukları, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12/1-c uyarınca; vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler ve Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12/1-d uyarınca; göçmen olarak kabul edilen kişiler olarak belirtmiştir.

Nitekim, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20/2’de ve Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12/1-b’de; Türkiye’de bulunmayan, ancak Cumhurbaşkanınca belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuklarının istisnai olarak vatandaşlığa alınabilmesi için gereken yatırımlar ile taşınmazın niteliklerine dair düzenlemeye yer verilmiştir.

Bu düzenleme; 28.07.2016 tarih ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu m.27 uyarınca eklenmiş olup, bu madde ile 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m.31/1-j uyarınca ikamet izni alanlar ile Uluslararası İş Gücü Kanunu m.11’de belirtilen turkuaz kart sahibi yabancıların, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen kapsam ve tutarda yatırım yapması halinde, Türk vatandaşlığının kazanabileceği belirtilmiştir.

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20/2’ye göre;

a. En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen yabancılar,

b. En az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla, satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarı peşin olarak yatırılan ve tapu siciline üç yıl süreyle devir ve terkinin yapılmayacağı taahhüdü şerh edilmek şartıyla noterde düzenlenmiş sözleşme ile taşınmazın satışının vaat edildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca tespit edilen yabancılar,

c. En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen yabancılar,

ç. En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve De- netleme Kurumunca tespit edilen yabancılar,

d. En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen yabancılar,

e. En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tu tarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen yabancılar,

f. En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında katkı payını, kapsamı Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenen fonlarda tutma ve üç yıl sistemde kalma şartıyla bireysel emeklilik sistemine yatırdığı Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen yabancılar,

Buna göre; milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmayan ve Kanunda tespit edilen belirli vasıfları haiz kimseler yetkili makamın takdir yetkisine bağlı olarak Türk vatandaşlığını istisnai olarak kazanabileceklerdir.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki; yabancıların Türkiye’de taşınmaz edinmesine dair 2644 sayılı Tapu Kanunu m.35’de yer alan düzenleme, 03.05.2012 tarihli ve 6305 sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun m.1 uyarınca değiştirilmiştir. Yapılan düzenlemede; bir yabancının Türkiye’de taşınmaz edinmesine izin verilmesi için bir Türk vatandaşının da o ülkede taşınmaz edinebilmesi şartı, yani mütekabiliyet ilkesi kaldırılmış, hangi devletlerin vatandaşlarına taşınmaz edinme hakkı tanınacağının belirlenmesinde Cumhurbaşkanı yetkilendirilmiş, daha önceden yürürlükte bulunan 5782 sayılı Kanunda yabancı gerçek kişilerin ülkede edinebilecekleri taşınmazların toplam 2,5 hektar yüzölçümü olabileceğine dair sınırlandırma 30 hektara çıkarılmış ve yine yabancı gerçek kişilerin sadece mesken veya iş yeri edinebilmelerine dair sınırlama da kaldırılmıştır.

Bir Devletin egemenlik alanı ve en temel unsuru olan kara parçası; Devletin bağımsızlığının bir sembolü olarak kabul edilip, egemenlik alanını oluşturmaktadır. Kanunda yapılan değişiklerle; Yabancılar Hukukunun genel bir ilkesi olan mütekabiliyet ilkesinden tek taraflı olarak vazgeçilmesinin, bir yabancının Türkiye’de taşınmaz edinmesinde öngörülen toplam yüzölçümü sınırının büyük oranda artırılmasının ve yabancı gerçek kişilerin sadece mesken veya iş yeri edinebilmelerine dair sınırlamanın kaldırılmasının, ülkenin iktisadi ve sosyal sistemine büyük ölçüde etki edeceğini düşünmekteyiz.

Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının; vatandaş veya yabancı ayrımı gözetmeksizin tüm insanları kapsadığı kabul edilse de, Anayasa m.16’da yabancıların temel hak ve hürriyetlerinin milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği belirtilmiştir. Türk vatandaşlarının kendi ülkesinde taşınmaz edinmesine izin vermeyen bir ülke vatandaşına “eşitlik” ilkesine aykırı olarak mütekabiliyet şartı aranmamasının, 30 hektar gibi fazlaca yüzölçümünü haiz büyüklükte taşınmaz edinilmesine imkan tanınmasının ve mesken ile iş yeri vasfını haiz olmaksızın tüm taşınmazlar üzerinde mülkiyet edinilmesinin, Devletin egemenliği üzerinde olumsuz etki yapacağını ve bir nev’i yabancılara imtiyaz tanıma anlamına geleceğini belirtmek isteriz.

Buna ek olarak; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.12’de düzenleme altına alınan yabancının istisnai yolla vatandaşlığa alınması usulü ile ilgili, birçok devlette düzenlemeler bulunmakta olup, taşınmaz edinimi veya yatırımcı olmanın yanında, yabancının vatandaşlığa alınmasında bir süre ülkede ikamet etmesi, ülke kültürü hakkında bilgi sahibi olması, ülkenin resmi dilini belirli oranda bilmesi gibi şartlara yer verildiği görülmektedir[7]. Türk vatandaşlığının istisnai olarak kazanılması hususunda; Devletin hükümranlık yetkisini kullanması ve buna ilişkin kanuni düzenlemelerle vatandaşlığın kazanılmasının usul ve şartlarını belirleyeceğinde şüphe bulunmamakla birlikte, hükümranlık yetkisinin sınırsız olmadığı, Devletin bu yetkisini kullanırken keyfilikten uzak, vatandaşlığın anlam ve önemine esas alınması, toplum yapısını, kültürel birliğini, Devletin dilinin bilinmesini veya öğrenilmesini ve yabancıların toplumla uyumunun dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz.

2- Türk Vatandaşlığının Yetkili Makam Kararı ile Kaybı

Türk Vatandaşlığı Kanunu m.23 ve devamı hükümlerinde Türk vatandaşlığının kaybı; Türk vatandaşlığının kişinin iradesine dayanan kaybı ve kişinin iradesi dışında, yani yetkili makamın iradesine dayanan kaybı olmak üzere iki şekilde düzenlenmiştir.

Kişinin iradesine bağlı olarak Türk vatandaşlığından ayrılması sonucunu doğuran kayıp halleri; izin almak suretiyle Türk vatandaşlığından çıkma ve seçme hakkının kullanılması ile Türk vatandaşlığından çıkma olarak kabul edilmektedir. Türk vatandaşlığından izin almak suretiyle çıkma hali; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.25[8]’de düzenlenmiş olup, hükümde belirtilen şartları taşıyan ve Türk vatandaşlığından çıkmak isteyen kişi tarafından İçişleri Bakanlığı’na talepte bulunması halinde, kişiye vatandaşlıktan çıkma izni verilebilecektir. Türk vatandaşlığının izin alınmak suretiyle kaybedilmesi halinde; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.27 uyarınca, bu kişilerin nüfus ve aile kütüklerinde bulunan kayıtlar kapatılmakta ve kayıp tarihinden itibaren bu kişiler yabancı muamelesine tabi tutulmaktadır. Nitekim; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.28’e göre, izin almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar olan altsoylarının kanunda sayılı haklar dışında (seçme-seçilme, muafen araç veya eşya ithalatı, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve bir kadroya dayalı ve kamu hukuku rejimine tabi olarak asli ve sürekli kamu hizmeti görevinde bulunma) Türk vatandaşları gibi yararlanmaya devam edecekleri hüküm altına alınmıştır. Bu doğrultuda; Türk vatandaşlığından izin almak suretiyle çıkan kişilerin ülke ile bağlantılarının devamının sağlanması amaçlanmıştır.

Türk vatandaşlığının iradi olarak kaybı hallerinden bir diğeri olan Türk vatandaşlığının seçme hakkı ile kaybedilmesi, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.34’de düzenlenmiştir. Kanun hükmüne göre; seçme hakkı ile vatandaşlıktan ayrılma hakkı tanınan kişilerin, öngörülen sürede (ergin olmadan itibaren 3 yıl içinde) ve vatansız kalmama şartıyla, Türk vatandaşlığından ayrılma yönünde irade beyanları ile yetkili makama (yurt içinde bulundukları valiliklere veya yurt dışında ilgili temsilciliklere) başvuruda bulunmaları gerekmektedir[9]. Yapılan başvuru sonucunda, kişinin seçme hakkı ile vatandaşlığının kaybına dair karar İçişleri Bakanlığı tarafından verilir. Karar, bu hakkın kullanılmasına dair şartların varlığının tespitine ilişkin Bakanlık kararı tarihinden itibaren hüküm ifade edecek olup, bu husus Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.61/4’de düzenlenmiştir.

Türk vatandaşlığının kişinin iradesi dışında, yani idarenin tek taraflı tasarrufu ile kaybı ise Türk Vatandaşlığı Kanunu m.24’de[10] düzenlenmiştir. Bu maddede; yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığının kaybının, kaybettirmesi veya iptaliyle gerçekleşebileceği öngörülmüştür. Buna ek olarak; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.40’da[11] vatandaşlık kararının geri alınması usulü düzenleme altına alınmıştır.

Bu yazımızda; Türk vatandaşlığına sonradan alınmanın iptali ile geri alınması incelenecek olup, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.29’da düzenlenen Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi haline yer verilmeyecektir.

A- Sonradan Kazanılan Türk Vatandaşlığının İptali

Türk vatandaşlığına alınma kararının iptali müessesesi; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.31’de[12] ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.57’de düzenlemiş ve yabancının, yetkili makamın vatandaşlığa alma işlemine temel teşkil eden bazı bilgi veya belgelerde hile yapması halinde gündeme geleceğine yer verilmiştir.

Türk Vatandaşlığı Kanunu m.31 incelendiğinde; Türk vatandaşlığının iptaline neden olarak “yanlış bilgi verilmesi” ve “bir kısım bilgi ve belgelerin gizlenmesi” olarak iki hususun dikkate alındığı görülmektedir. Buna göre; vatandaşlığa alınma kararına etken olan, vatandaşlığa alınması işlemine temel teşkil eden bilgi veya bilgilerde yalan beyanda bulunan veya önemli hususları gizleyen kişinin vatandaşlığı, yetkili makam kararı ile iptal edilebilecektir.

Sonradan Türk vatandaşlığına alınan kişinin; yetkili makam tarafından vatandaşlığa alınma kararının iptal edilmesi halinde, kararın Türk Vatandaşlığı Kanunu m.32 uyarınca, iptal kararının tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği, yani geriye yürümeyeceği ve kişinin ancak iptal kararından sonra yabancı statüsüne gireceği belirtilmiştir. Alınan iptal kararı doğrultusunda; kişi Türkiye’de yabancıların tabi olduğu 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hükümlerine göre ikamet edebilecektir.

Kişi hakkında verilen vatandaşlığın iptali kararı; basit (şartsız) ve kapsamlı (şartlı) olmak üzere iki şekilde verilebilmekte olup, basit iptal kararında sadece kişinin vatandaşlığa alınma kararı iptal edilmektedir. Kapsamlı iptal kararında ise; vatandaşlığı iptal edilen kişinin, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.33/1’de Türkiye’deki mallarını en geç bir yıl içinde tasfiye etmesine yönelik olarak karar verilmektedir. Bu doğrultuda; Kanunda öngörülen süre içerisinde kişinin mallarını tasfiye etmemesi halinde, sürenin sonunda tasfiye işlemleri Hazine tarafından yapılmakta ve tasfiye bakiyesi kişinin nam ve hesabına kamu haznedarlığı tarafından sisteme dahil bir kamu bankasına yatırılmaktadır. Kişi tarafından kapsamlı iptal kararına karşı yargı yoluna başvurulması halinde, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.33/2’ye göre, malların tasfiyesi dava sonuna bırakılmaktadır.

Türk vatandaşlığına alınma kararının iptali müessesesinin sonuçları bakımından eş ve çocuklara etkisi incelendiğinde; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.32’de iptal kararının ilgili kişiye bağlı olarak Türk vatandaşlığını kazanan eş ve çocuklar hakkında uygulanacağı belirtilmiş olup, ilgili kişi ile birlikte eş ve çocukların da iptal kararından etkilenerek yabancı statüsüne geçtiği anlaşılmaktadır.

Buna ek olarak; Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.58/2 uyarınca, kişinin Türk vatandaşlığını kazanması sonrasında, yabancı bir eşle evlenmesi ile eşin Türk Vatandaşlığı Kanunun m.16’da belirtilen şartları sağlayarak Türk vatandaşlığını kazanması halinde veya kişinin Türk vatandaşı olmasından sonra doğan çocuklarının, ilgili hakkında verilen Türk vatandaşlığının iptali kararından etkilenmeyecekleri tartışmasızdır.

Yeri gelmişken; 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda, vatandaşlığa alınma kararından itibaren “vatandaşlığın devamlılığı” ilkesine uygun olarak beş yıl içerisinde iptal kararının verilebileceği benimsenmiş olup, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda bu hususa ve ayrıca kişinin vatansız kalıp kalmayacağına dair hususa da yer verilmemiştir. Buna rağmen; Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 31. maddesinin gerekçesinde, “Madde ile; Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin kararların iptal nedenleri ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Vatandaşlığın kazanılmasına ilişkin karar, başvuru sahibinin gerçek dışı beyan ya da önemli hususları gizlemesi sonucu verilmiş ise kararın iptal edilmesi öngörülmüştür. Ancak karar üzerinden on yıl geçmiş ise bu hüküm uygulanmayacaktır.” ifadesine yer verilmiş ve Türk vatandaşlığının kazanılmasından itibaren on yıl geçmesi halinde, Türk vatandaşlığının iptal edilemeyeceği belirtilmiştir.

Nitekim Avrupa Vatandaşlık Sözleşme m.7’de; “kanuna karşı hile” iradesiyle, vatandaşlığa alınma kararına etki edecek hususlarda yalan beyan vermek veya önemli hususları gizlemek suretiyle vatandaşlığa alınan kişinin, vatansız kalmasına bakılmaksızın, yetkili makam kararı ile vatandaşlığın kaybına karar verilebileceği belirtilmiştir. Buna göre; vatandaşlığın kazanılmasında, kişinin yalan beyanı veya vatandaşlığı kazanmaya esas teşkil eden unsurları gizlemesi sonucunda alındığının tespit edilmesi halinde, on yıllık süre şartı bulunmakta olup, kişinin vatansız kalacak olsa dahi, yetkili makamın tek taraflı iradesi ile sonradan kazanılan Türk vatandaşlığı iptal edilebilecektir.

B- Vatandaşlık Kararının Geri Alınması

Sonradan kazanılan vatandaşlığın yetkili makam kararı ile kaybı yollarından biri olan vatandaşlık kararlarının geri alınması; Türk Vatandaşlığı Kanunu m.40 ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.66’da[13] düzenlenmiş olup, 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı Kanunu hükümlerinde bu düzenlemeye yer verilmemiştir.

Geri alma işlemi; idari işlemlerin idare tarafından sona erdirilmesi yöntemlerinden birisidir ve bir idari işlemi meydana getiren idari makamın iradesiyle işlemin yapıldığı tarihten itibaren ortadan kaldırılması olarak tanımlanabilecektir[14]. Diğer bir ifadeyle; geri alma, hukuka aykırı bir idari işlemin, yine idarenin alacağı bir karar ile hukuken geçmişe yönelik olarak silinmesi, çıkarılması ve bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.

Türk Vatandaşlığı Kanunu m.40’a göre; sonradan kazanılan Türk vatandaşlığına ilişkin kararın, hukuki şartlar oluşmadan veya mükerrer olarak verildiğinin sonradan anlaşılması halinde geri alınacağı düzenlenmiş olup, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.66’da ise, madde metninden farklı olarak, vatandaşlık kararının sehven verildiğinin sonradan anlaşılması haline yer verilmiştir. Yine Yönetmeliğin ilgili maddesinin son cümlesinde; geri alma kararının, ilk karar tarihinden itibaren hükümsüz hale geleceği belirtilmiştir.

Belirtmeliyiz ki; vatandaşlık kararının geri alınmasına dair işlemin şartlarından birisi olan hukuki şartların oluşmadan verilmesi hali incelendiğinde, vatandaşlığın kazanılması işleminin “sebep” unsurunu oluşturan şartın veya şartların gerçekleşmeksizin Türk vatandaşlığının verilmiş olmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Örneğin, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.11’de belirtilen koşullardan birisine sahip olmayan yabancının, Türk vatandaşlığına alınmak için başvuruda bulunması ve bunun sonucunda yabancıda koşullar oluşmadığı halde Türk vatandaşlığını kazanması durumunda, kararı veren yetkili makam tarafından karar geri alınabilecektir.

Bu doğrultuda; yabancının Türk vatandaşı olmak üzere yaptığı başvuruda, herhangi bir hilesinin veya önemli konuları gizlemesinin bulunmaması, başvuruyu inceleyen idarenin kendi yanılgısı sonucu eksik incelemede bulunması ve vatandaşlığa alınma koşullarından birisinin veya birkaçının yabancı bakımından oluşmadığının idarece anlaşılması halinde, vatandaşlığı kazanma kararının geri alınması mümkün kabul edilmektedir.

Bunun dışında; Türk vatandaşlığını sonradan kazanmak üzere başvuruda bulunan bir yabancının, Türk Vatandaşlığı Kanunu ve Yönetmelik hükümlerinde yer alan tüm şartları başvuru sırasında sağladığı durumda ve yetkili makamın da vatandaşlığın mükerrer veya sehven verilme durumu olmaksızın, takdir yetkisine bağlı olarak Türk vatandaşlığının yabancıya verilmesi sonrasında, artık geri alma işlemenin uygulanamayacağını belirtmek isteriz. Anayasa m.66 uyarınca; vatandaşlığın ancak kanunda belirtilen hallerde kaydedileceğinin hüküm altına alınması karşısında, yetkili makam tarafından Türk Vatandaşlığı Kanunu m.40’da belirtilen şartlar oluşmadan, Türk vatandaşlığına alınan bir yabancının, sadece takdir yetkisine bağlı olarak vatandaşlığının geri alınmasının hukuka uygun olmayacağı tartışmasızdır.

Esasen; bir idari işlem olan geri alma işleminin herhangi bir süreye tabi olup olmadığı, yani geri almanın ne zaman mümkün olabileceği hususunda Türk Vatandaşlığı Kanunu ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’te herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Geri almanın geçmişe yönelik sonuçları gözönünde bulundurulduğunda; Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.12.1973 tarihli, 1968/8 E. ve 1973/14 K. sayılı kararı ile dava açma süresinde, yani makul süre içerisinde hukuka aykırı olan idari işlemin geri alınabileceğine dair kararı önem kazanmaktadır.

Nitekim bu kararda; “yokluk, açık hata, memurun hilesi gibi haller dışında yapılan yanlış terfi ve intibak işlemleri nedeniyle ödenen meblağların geri alınabileceği ve geri almanın da dava açma süresi içinde gerçekleşeceği” belirtilmiş olup, idarenin kendi yanılgısı sonucu eksik incelemede bulunarak tesis ettiği bir idari işlemin geri alınabilmesi için dava açma süresi olan 60 günlük sürenin esas alınması gerektiğini ve “vatandaşlığın devamlılığı” ile “hukuki güvenilirlik” ilkelerine uygun olacağını belirtmek isteriz.

Buna ek olarak; vatandaşlık kararının geri alınması işleminin, hangi makam tarafından yerine getirileceğine dair Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda bir düzenleme olmamasına rağmen, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.66’da, Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin kararı veren makamın bu kararı geri alacağı ifade edilmiş olup, bu düzenlemeye göre verilmemiş olsa dahi, “yetkide paralellik” prensibi uyarınca, vatandaşlığa alınma kararını veren makam geri almaya yetkili olacaktır.

Kanaatimizce; yabancının Türk vatandaşı olmak üzere yaptığı başvuruda hilenin veya önemli konuları gizlemesi gibi bir hususun bulunmaması halinde, idarenin eksik incelemede bulunarak vatandaşlığa alınma koşullarından birisinin veya birkaçının yabancı bakımından oluşmadığının kararı veren yetkili makam tarafından anlaşılması veya vatandaşlığın mükerrer ya da sehven verilme durumu halinde, 60 günlük dava açma süresinde vatandaşlık kararının geri alınabilecektir.

3- Vatandaşlığın Sonradan Kazanılması ve Kaybı İşlemlerinde “Takdir Yetkisi”

Türk vatandaşlığının; doğumdan başka bir sebeple, yani sonradan kazanılmasında, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.10 uyarınca yetkili makama takdir yetkisi verilmiştir. Bu hükümde; Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancının, Kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makamın kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabileceği, başvurucu şartları taşısa dahi, başvurucuya Türk vatandaşlığını kazanma hususunda mutlak bir hak sağlamayacağı düzenlenmiş olup, yetkili idari makamın başvurucuyu vatandaşlığa alıp alamama konusunda takdir yetkisi olduğu ortaya koyulmuştur.

Türkiye’nin de taraf olduğu 06.11.1997 tarihli Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi m.1; “Her devlet, kimlerin kendi vatandaşı olduğunu, kendi hukuku uyarınca kendisi belirler.” denilerek her taraf devletin, doğum hali dışında vatandaşlığa alınmasına dair şartlarını kendi iç hukukunda düzenleneceğini belirtmiştir.

Dolayısıyla; Türk vatandaşlığının sonradan kazanılmasına ilişkin olarak yetkili makam, yabancıyı, Devletin iç ve dış politikası, genel güvenliği ve siyasi yararları bakımından sakıncalı görmesi halinde, başvuruyu takdir yetkisi çerçevesinde, yabancının Kanunda aranan şartları yerine getirmiş olsa dahi, yabancıyı vatandaşlığa almamaya dair karar verebilecektir.

Nitekim; yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığını kazanma konusunda idareye takdir yetkisi verilmesi, Devletin hükümranlık/egemenlik hakkına/yetkisine sahip olmasından kaynaklanmakta olup, bu husus Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun genel gerekçesinde, “Vatandaşlıkla ilgili düzenlemelerin devletin egemenlik hakkının bir sonucu olduğu ve vatandaşlığın belirlenmesinde devletin mutlak bir yetkisinin bulunduğu genel bir ilkedir.” ifadesine yer verilmek suretiyle ortaya koyulmuştur. Gerekçede; vatandaşlıkla ilgili düzenlemeler konusunda herhangi bir ayırıma gidilmemesi, vatandaşlığın kazanılması ile kaybedilmesine dair bir farklılığın belirtilmemesi kanaatimizce doğru değildir.

Kişinin iradesi dışında, yani Devletin tek taraflı tasarrufu doğrultusunda, yetkili makam kararına bağlı vatandaşlığın kaybı halinde ise; Uluslararası Hukukta, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m.15/2[15] ve Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi m.7[16] uyarınca, kişinin keyfiliğe bağlı olarak vatandaşlıkların kaybedilemeyeceği belirtilmiş ve bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlanan kişinin “kanunilik” ilkesine uygun olarak vatandaşlığına son verilebileceği ortaya koyulmuştur.

Anayasanın “Türk vatandaşlığı” başlıklı 66. maddesine göre; vatandaşlığın, kanunda gösterilen şartlarla kazanılacağı ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedileceği, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça hiçbir Türk’ün vatandaşlıktan çıkarılmayacağı, vatandaşlıktan çıkarmaya ilişkin karar ve işlemlere karşı da yargı yolunun kapatılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Buna göre; kişinin iradesi dışında Türk vatandaşlığının kaybına ilişkin kararlarda, vatandaşlığın kazanılması halinden farklı olarak, Devletin hükümranlık yetkisine dayanan mutlak bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Hukuk devletinde; bilhassa bir hak kazanıldıktan sonra, kazanma şartları ve bunu gösteren dayanaklarda açık hata, hile veya mutlak aykırılık yoksa, hükümranlık, yani egemenlik yetkisinden hareketle, hiçbir haklı somut hukuki ve fiili gerekçe göstermeksizin yapılan geri alma işlemlerinin hukuka aykırılığı izahtan varestedir. Yetkili makam; kimseye, Türk Vatandaşlığı Kanunu ve Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine aykırı şekilde vatandaşlık veremeyeceği gibi, vatandaşlık verdiği birisinin vatandaşlığını, sadece mutlak takdir yetkisini gerekçe göstererek kaybettiremez.

Hukuk devletinde hukuka güven, yani hukuki güvenlik hakkı esastır, kamu otoritesi iş ve işlemlerini icra ederken keyfi davranamaz. İdarenin işlem tesis ederken takdir yetkisi bulunmaktadır, ancak yerindelik ve hukukilik ayrı değerlendirilmelidir. Hakkın doğumu sırasında keyfi olmamak kaydıyla; idarenin takdir yetkisinin olduğu, fakat hak doğduktan sonra hükümranlık yetkisinin gerekçe gösterilmesi suretiyle, keyfiliğe dayanarak kişinin vatandaşlığına son verilmemesi gerekmektedir.

Bu doğrultuda; hukuk kurallarında belirtildiği üzere, sonradan vatandaşlığa alınma kararlarından bağımsız olarak, yetkili makamın takdir yetkisini gerekçe göstererek, keyfilik içeren tek taraflı tasarrufu doğrultusunda, vatandaşlığa alınma kararının iptaline veya geri alınmasına ilişkin karar vermesi halinde bu kararın hukuka aykırı olacağı sonucuna varılmalıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Buğra Şahin

Av. Muhammed Enes Efe

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------

[1] Anayasa Madde 66 - Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.

Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür.

Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.

Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

[2] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 5 - Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır.

[3] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 6 - Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır. Doğumla kazanılan vatandaşlık doğum anından itibaren hüküm ifade eder.

[4] Vahit Doğan, Türk Vatandaşlık Hukuku, 16. Baskı, 2020, Savaş Yayınevi, Ankara, s.57.

[5] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 9 - Sonradan kazanılan Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir.

[6] Uygar Günerbüyük, Yabancıların Taşınmaz Alımı ile Vatandaşlık Kazanmaları, II. Baskı, 2023, Seçkin Yayınevi, Ankara, s.25.

[7] Necla Öztürk, Yatırım Yoluyla İkamet Etme ve Vatandaşlık Kazanma, I. Baskı, 2022, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, s.180.

[8] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 25 - (1) Türk vatandaşlığından çıkmak için izin isteyen kişilere aşağıdaki şartları taşımaları halinde Bakanlıkça çıkma izni veya çıkma belgesi verilebilir.

a) Ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak.

b) Yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmış olmak veya kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtiler bulunmak.

c) Herhangi bir suç veya askerlik hizmeti nedeniyle aranan kişilerden olmamak.

ç) Hakkında herhangi bir mali ve cezai tahdit bulunmamak.

[9] Vahit Doğan, Türk Vatandaşlık Hukuku, 16. Baskı, 2020, Savaş Yayınevi, Ankara, s.175.

[10] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 24 - Yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığının kaybı, çıkma veya kaybettirme ya da vatandaşlığa alınmanın iptali ile gerçekleşir.

[11] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 40 - Türk vatandaşlığının kazanılması veya kaybına ilişkin kararlar, hukuki şartlar oluşmadan veya mükerrer olarak verildiği sonradan anlaşıldığı takdirde geri alınır.

[12] Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 31 - Türk vatandaşlığını kazanma kararı; ilgilinin yalan beyanı veya vatandaşlığı kazanmaya esas teşkil eden önemli hususları gizlemesi sonucunda vuku bulmuş ise kararı veren makam tarafından iptal edilir.

[13] Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik Madde 66 - Türk vatandaşlığının kazanılması veya kaybına ilişkin kararların, hukuki şartlar oluşmadan veya mükerrer ya da sehven verildiği sonradan anlaşıldığı takdirde kararı veren makam tarafından geri alınır. Geri alınan karar, ilk karar tarihinden itibaren hükümsüz hale gelir

[14] Aslı Bayata Canyaş, Hukuki Şartlar Oluşmadan Verilmiş Olan Türk Vatandaşlığını Kazanma Kararının Geri Alınmasında Süre Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S:114, 2014, s.381

[15] İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 15/2 - Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan ve uyrukluğunu değiştirmek hakkından mahrum edilemez.

[16] Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi Madde 7 - 1. Taraf Devlet kendi iç hukukunda aşağıdaki istisnai haller dışında kanunen ya da Taraf Devletin kararıyla vatandaşlığın kaybı hakkında hükümler koyamaz:

a. Başka bir vatandaşlığın gönüllü olarak kazanılması;

b. başvurana yüklenebilecek herhangi bir ilgili olgu hakkında bilgi gizleme, yanlış bilgi verme veya hileli davranış yoluyla Taraf Devletin vatandaşlığını kazanmak;

c. yabancı bir silahlı kuvvetlerinde gönüllü hizmette bulunmak;

d. Taraf Devletin önemli menfaatlerine ciddi surette zarar veren fiillerde bulunmak;

e. Taraf Devlet ile yurtdışında hukuken ikamet etmekte olan vatandaş arasındaki gerçek bağ eksikliği;

f. çocuğun küçüklüğü sırasında kabul edilen, Taraf Devletin vatandaşlığının kanunen (ex lege) kazanımına yol açan iç hukuk tarafından düzenlenen önkoşulların tamamlanamayacak olması;

g. çocuğun, kendisini evlat edinen ebeveynlerin birinin veya ikisinin de yabancı vatandaşlığını kazanması veya buna sahip olması durumunda, çocuğun evlat edinmesi.

2. 1. paragrafın c ve d bentlerince kapsanan olaylar dışında, Taraf Devlet, vatandaşlığı kaybeden ebeveynlere sahip çocuğun vatandaşlığının kaybını düzenleyebilir. Ancak ebeveynlerinden birisi bu vatandaşlığa sahipse çocuk bu vatandaşlığı kaybetmez.

3. Eğer ilgili kişi bu maddenin 1. ve 2. paragraf hükümleri nedeniyle vatansız kalacaksa Taraf Devlet bu hükümler altındaki vatandaşlığın kaybını sağlayamaz; bu maddenin 1. paragrafının b. bendinde anılan olaylar istisnadır.