I. Giriş
Önceki makalemizde (https://www.hukukihaber.net/trabzonspor-fenerbahce-macindaki-olaylarin-hukuki-boyutu-futbol-sahasindan-mahkeme-salonuna) Trabzonspor-Fenerbahçe takımlarımız arasındaki mücadelede yaşanan ve futbolun şanından çok kaosun konuşulmasına neden olan olayların hukuki değerlendirmesini yapmıştık. Bu seferki odak noktamız, aynı karşılaşmada meydana gelen ve gri bir alan olarak kabul edilen, futbolcuların ve teknik heyetin 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun karşısındaki hukuki durumudur. Bu tartışmalı maçın ortaya koyduğu sorunlar, kanunun uygulanabilirliği ve bu bağlamda sporcular ile teknik kadronun sorumluluklarını analiz etmeyi amaçlıyoruz. Özellikle, bu kanun kapsamında futbolcular ve teknik heyet üyelerinin hukuki sorumluluğu nedir? Bu kanun hükümleri onlara uygulanabilir mi? Bu kanun, sporda şiddet ve düzensizliği önleme amacıyla düzenlenmiştir. Sporun dostluk, kardeşlik ve fair play ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmesini amaçlayan bu kanun, müsabakalarda şiddete teşvik eden, şiddeti içeren veya düzensizliğe yol açan her türlü davranışı incelemeye alır. 6222 sayılı Kanun'un temel amacı basittir: Spor müsabakalarını, herkes için güvenli ve zevkli bir hale getirmektir. Bu hedef doğrultusunda kanun, sadece tribünlerdeki taraftarları değil, yeşil sahalarda mücadele eden futbolcuları, takımlarını yönlendiren teknik direktörleri, hakemleri ve diğer spor görevlilerini de kapsamaktadır. Bu geniş kapsayıcılık, sporda şiddetin yalnızca seyircilerle sınırlı olmadığını, sahadaki her bireyin bu konuda bir sorumluluk taşıdığını vurgular. Kanun, şiddet ve düzensizliğin fiziksel zararların ötesinde, sporun ruhuna ve etik değerlerine de zarar verdiğini dikkate alarak hazırlanmıştır. Spor müsabakalarının, toplumları birleştiren, gençlere ilham veren ve kitleleri peşinden sürükleyen bir güç olarak kalabilmesi için, 6222 sayılı Kanun tarafından öngörülen kurallar ve yaptırımlar büyük önem taşır. Kanunun etkin uygulanışı, sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesinde merkezi bir rol oynayarak, sporun gerçek anlamda "fair play" çerçevesinde icra edilmesini sağlar.
II. Hukuki Yaptırımlar
6222 sayılı Kanun kapsamında, şiddet ve düzensizlikte bulunduğu ileri sürülen bireyler hangi yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler? Bu soruya yanıt ararken, ilgili kişiler hakkında başlatılan adli ve idari soruşturmalara dair bir inceleme yapalım. Adli ve idari olmak üzere iki soruşturmadan söz etmek mümkündür. Adli soruşturmalar, devletin yargı organları tarafından yürütülen ve suç teşkil eden davranışlara ilişkin yapılan incelemelerdir. İdari soruşturmalar ise, Türkiye Futbol Federasyonu gibi spor yönetim idari organlarının disiplin talimatlarına dayanarak gerçekleştirilen incelemelerdir. Bu soruşturmalar sonucunda, disiplin ihlalleri teşkil eden eylemlerde bulunan kişilere, durumlarına göre çeşitli cezalar uygulanabilir. TFF'nin Futbol Disiplin Talimatı, şiddetin önlenmesi amacıyla özel yaptırımlar içermektedir. Örneğin, saldırının futbolculara veya diğer kişilere olması halinde 5 ila 10 müsabaka men cezası, kulüp yöneticilerine ise belirli günlerde hak mahrumiyeti ve para cezası gibi yaptırımlar getirilebilir. Eğer saldırılar TFF mensuplarına veya müsabaka görevlilerine karşı gerçekleştirilirse, cezaların daha da ağırlaştığı görülür. Kavgaya karışan futbolculara ve kulüp yöneticilerine ise belirli müsabakalardan men ve hak mahrumiyeti cezaları uygulanabilir.[1] Bu disiplin cezaları, sporda şiddeti ve düzensizliği önleme amacıyla konmuştur ve hem adli hem de idari soruşturma sonuçlarına göre uygulanabilir. Ancak, makalemizdeki kritik nokta, 6222 sayılı Kanun'un futbolcular, teknik heyet ve kulüp yöneticileri gibi bireyler üzerindeki uygulanabilirliğidir. Yargıtay kararları ve mevcut açık kaynaklar incelendiğinde, bu kişilerin kanun kapsamında sorumlu tutulabilecekleri görülmektedir.[2] Yani, sahada veya saha dışında, kanunda tanımlanan suçlara karışan futbolcular ve teknik heyet üyeleri, gerekli koşulların oluşması durumunda yasal yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler. Bu hukuki çerçeve içerisinde, sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye yönelik alınan tedbirler ve verilen cezalar, sadece taraftarları değil, oyunun bir parçası olan herkesi kapsamaktadır. Bu bağlamda, futbolcular, teknik direktörler ve kulüp yöneticileri, bu tür olaylara karışmaları halinde, ilgili mevzuat ve disiplin talimatlarına göre üstlendikleri sorumlulukların bilincinde olmalıdırlar.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 02.06.2015 tarih ve 2015/1217 E., 2015/18626 K. numaralı kararı, bir futbol müsabakası sırasında saha içerisinde yaşanan şiddet olayına karışan bir oyuncunun, 6222 sayılı kanun kapsamında yargılanıp cezalandırılmasının mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Bu karar, futbolcuların sadece teknik ve fiziksel becerileriyle değil, aynı zamanda saha içindeki davranışlarıyla da sorumlu olduğunu vurgulamaktadır. Şiddete başvuran futbolculara uygulanan cezalar, kanunun sadece tribünlerdeki taraftarları değil, yeşil sahaların içindeki aktörleri de düzenleyici bir kapsama aldığını gösterir. Bir başka dikkate değer karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 08.04.2019 tarih ve 2019/698 E., 2019/7391 K. numaralı kararında belirttiği, yöneticilerin de sporda şiddet eylemlerine bulaşması durumunda karşılaşacakları sonuçları ele aldığı karardır. Yöneticilere uygulanan disiplin cezaları, yöneticilik rollerinin, idari görevlerin ötesinde, kanun karşısında da belirli bir sorumluluk taşıdığını göstermektedir. Bu, şiddetin yalnızca fiziksel eylemlerle sınırlı olmadığını, sözlü agresyon veya diğer yollarla da gerçekleşebileceğini ve bunun hukuki sonuçlarının olduğunu vurgulamaktadır.
III. Meşru Savunma ve Sınırın Aşılması
Şiddet eylemlerine karıştığı tespit edilen kişiler hakkında, ilgili bireylerin ya da kurumların şikayeti üzerine hem adli hem de idari soruşturmalar derhal başlatılmaktadır. İdari soruşturmalar, Türkiye Futbol Federasyonu'nun yetkili organları tarafından, Futbol Disiplin Talimatları'na uygun şekilde yürütülür ve son karar mercii TFF Tahkim Kurulu'dur. Adli soruşturma süreci ise eylemin gerçekleştiği yerin cumhuriyet başsavcılığı tarafından yönetilir. Bu iki soruşturmanın genellikle birbirinden bağımsız ilerlemesi bu da konunun hukuki derinliğini ve çok katmanlı yapısını gözler önüne sermektedir. Hal böyleyken, bazen özellikle de adli soruşturma ve kovuşturmalarda, eylemin maddi boyutuna ilişkin yapılan nitelendirme ve tespitler, disiplin ya da tazminat boyutu çerçevesinde ilgililer tarafından dikkate alınabilir.
Cumhuriyet savcısı tarafından 6222 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca kasten yaralama suçundan geçilen soruşturma dosyasında, futbolcu veya diğer görevlilerin eylemlerinin 17. maddesi ile birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86. ve devamı maddelerine ilişkin değerlendirilmesi yapılırken, eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde tanımlanan meşru savunma kapsamında olduğunun tespiti halinde, bu hukuki nitelendirme disiplin soruşturması çerçevesinde de dikkate alınmalıdır. . Örneğin, bir futbolcunun veya teknik heyet üyesinin eylemleri, meşru savunma kapsamında değerlendirilirse, mevzu bahis durum disiplin soruşturmasında da değerlendirilmelidir.
TCK'nın 25. maddesinde, saldırının haksız olması, müdafaa eyleminin saldırıya orantılı olması ve müdafaa amacıyla hareket edilmesi gerektiğini belirtilmektedir. Bu kriterler ışığında, sahaya inen taraftarların futbolculara yönelik saldırıları açıkça haksız bir saldırı olarak değerlendirilebilir. Ancak futbolcuların ve teknik heyetin verdiği karşılık, orantılılık ilkesi çerçevesinde incelenmelidir. Saldırıya uğrayan bir futbolcunun, sadece kendisini korumak için gerekli olan güçle müdahale etmesi, genellikle meşru müdafaa olarak kabul edilir. Ancak müdahalenin saldırıyı aşacak şekilde aşırı güç kullanımını içermesi, bu müdahalenin meşru müdafaa kapsamından çıkmasına neden olabilir. Örneğin, bir taraftarın hafif bir itme eylemine karşılık, futbolcunun aşırı güç kullanarak karşılık vermesi, orantısız kabul edilebilir. Bununla birlikte, sahaya inen taraftarların sayısının çok olması ve bu taraftarların birden fazla futbolcuya saldırması durumunda, futbolcuların ve teknik heyetin kendilerini koruma çabaları, meşru müdafaa hakkının daha geniş bir yorumunu gerektirebilir. Burada, müdahalenin zorunluluğu ve orantılılığı, somut olayın şartlarına göre değerlendirilmelidir.
Cumhuriyet savcısı, yaptığı inceleme sonucunda, eylemin meşru savunma kapsamında olduğuna kanaat getirmesi halinde, işin mahiyeti kapsamında kanımızca "Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar" verebilir. Bununla birlikte, alternatif olarak, olayın ayrıntılarıyla birlikte fiil ve fail belirtilerek ve hukuki nitelendirme yapılmak suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/3-c-d maddesi uyarınca, meşru savunma sınırının heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşıldığı, kusurluluğu ortadan kaldıran hata durumu bulunduğunda ve dolayısıyla kusurun bulunmadığı durumlarda ceza verilmesine yer olmadığı kararının iddianameye dahil edilmesi, bu doğrultuda talep ve mütalaa edilmesi de mümkündür.
Soruşturma sonucunda, Cumhuriyet Savcısı tarafından adı geçen sıfata sahip kişilerin eylemlerinin 6222 sayılı Kanun'un 17. maddesi delaletiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğu hakkında yapılabilecek bir nitelendirmede ise eylemin maddi boyutuna dair bu husus, disiplin kararı sürecine yetişirse bu sefer de ilgili kulüp-kulüplerin aleyhine değerlendirmek mümkün olabilecektir. Bu yasal işlemler, tarafların ileride telafisi mümkün olmayacak derecede mağdur olmamaları veya leh veya aleyhlerine bir sonuca neden olmaması adına hızlı ve etkin bir şekilde sonuçlandırılmalıdır. Dolayısıyla, söz konusu adli işlemler, yapılan disiplin soruşturmasının en geç tahkim nezdindeki itirazına kadar sonuçlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu süreçlerin hızlı ve etkin bir şekilde tamamlanması, tarafların haklarının korunması ve adil bir sonuca ulaşılması açısından önemlidir. Aksi halde, disiplin soruşturması neticelendikten sonra farklı bir nitelendirmeye gidilmesi durumunda, adli soruşturma ve kovuşturma sürecinde eylemin maddi gerçeğinin farklı olduğunun ortaya çıkması mümkündür. Ancak, bu durumda, disiplin soruşturmasının sonuçlarının geçen zaman zarfında yarattığı olası mağduriyetin telafi edilmesi zorlaşabilir. Geçen zaman içinde meydana gelen olayların etkileri geri alınamaz nitelikte olabilir ve bu durum tarafların haklarının tam olarak korunmasını engelleyebilir. Dolayısıyla, adli ve disiplin süreçlerinin dikkatle yürütülmesi, adil bir sonuca ulaşılması ve tarafların haklarının tam olarak korunması son derece önemlidir.
IV. Sonuç
Çalışmamızda, Trabzonspor-Fenerbahçe takımlarımız müsabakasında vuku bulan hadiselerin ardından, 6222 sayılı Kanun’un uygulanabilirliğini ve sporda şiddetin hukuki boyutları incelemiştir. Bu çerçevede, kanunun, sahada ve saha dışında fair play ilkesini güçlendirmek, aynı zamanda sporcular, teknik ekip ve yöneticilere yönelik sorumlulukları belirlemek adına kritik bir işlev gördüğü açıkça ortaya çıkmaktadır.
Netice itibariyle, incelenen olaylar ışığında, sporun dostane ve etik değerlere bağlı kalmasını sağlamak amacıyla 6222 sayılı Kanun’un önemi vurgulanmıştır. Şiddet ve düzensizliğin, fiziksel zararların ötesinde, sportif değerlere ve ahlaka verdiği zararlar göz önünde bulundurulduğunda, kanunun etkin uygulanması ve ilgili tüm tarafların bu yükümlülüklere riayet etmesi elzemdir.[3] Bu, sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesinde sadece disipliner bir çerçeve sunmakla kalmayıp, aynı zamanda sporun birleştirici ve ilham verici gücünü korumayı amaçlamaktadır.
Makalenin yürütülen analizi, dosyaya yansıyan delillerden bağımsız, genel hukuki değerlendirmeler içermektedir. Açık kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında yapılan bu değerlendirme, sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine yönelik genel bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Sonuç olarak, burada yapılan değerlendirmeler, somut dosyaya yansıyan delillerden müstakil olup genel hukuki bir analiz çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
-------------
[1]Spor Suçları, Seyirden Yasaklanma, Asım EKREN, Filiz Kitabevi, İstanbul, 4.Baskı
[2]https://www.hukukihaber.net/futbolcu-hakem-gozlemci-temsilci-teknik-heyet-spor-kulubu-ve-federasyon-yoneticilerine-6222-sayili-kanun-uygulanir-mi-uygulanamaz-mi
[3] Futbol Taraftarına Cevaplar, Asım EKREN, Özer Alişan EKREN, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1.Baskı