Hukukla ilgili bir olay nedeniyle yıllar önce; “ şüyuu vukuundan beter” öz deyişini öğrenmiştim. Bu özdeyiş “bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür” anlamına geliyormuş.
Bu günlerde medyada hep adaletin hali ve yargı mensuplarından bazılarının yakınmaları konuşuluyor. İstanbul da bir C. Başsavcısı, C. Başsavcı vekilleri, Adalet Komisyonu Başkanı ve bazı hakimlerin haberlerinin şaşkınlıkla izliyoruz. Sonuçta bu iddialar doğrulansın ya da doğrulanmasın bazı yargı mensupları hakkında “ şüyuu vukuundan beter” öz deyiminin anlamı gerçekleşmiş oluyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanımız, yerel mahkemelerin hatta Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamalarından yakınıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yayınladığı verilere göre 2022 yılında yapılan başvuruların yüzde 26,9'unu Türkiye kaynaklı davalar oluşturuyor.
Türkiye’yi yüzde 22.4 ile Rusya, yüzde 13.9 ile Ukrayna izliyor.
İşte bu nedenlerle Cumhuriyet’in 100. Yılında, dünya hukuk devleti sıralamasında 0.41 puanla 117. sırada bulunmaktayız. Bu araştırmanın başladığı 2015 yılında 106. sıradaydık.
Ancak her şeye karşın Türkiye bir Hukuk Devletidir demek istiyoruz. Bu hukuk Devletini ayakta tutacak pırıl pırıl, onurlu, bilgili, çalışkan hukukçularımız vardır.
İşte yaşamını hukuk mesleğine adamış, geldiği makamın hakkını emeği ile haketmiş onurlu ve saygın hukukçularımızdan biri de Yargıtay 2. Hukuk Dairesi onursal Başkanı Ömer Uğur Gençcan idi.
İnsan hayal ettiği sürede yaşar veya hayallerinin öldüğü gün ölür. Ömer Uğur Başkanımız hep hayal edip durmadı. O güzel hayallerinin gerçekleşmesi için çalıştı , çalıştı ve başardı.
Kendisinin yazdığına göre hayallerini birlikte okuyalım:
“22 yaşımda hakim cübbesini giydiğimde hayalim “Yargıtay’da” çalışmaktı.
29 Yaşında Yargıtay tetkik hakimi olduğumda hayalim “Yargıtay Üyesi” olmaktı.
46 yaşımda Yargıtay Üyesi olduğumda hayalim “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı” olmaktı.
56 yaşımda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı olduğumda hayalim onurumla “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı” olmaktı.
65 yaşına geldiğimde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı olarak 43 yıllık hakimlik hayatımdaki “mesleki hayallerimin” tamamını gerçekleştirmenin mutluluğu ve huzuru içindeyim.
Bugünü de gördüm Elhamdulillah..
Son söz: Her şey önce HAYAL ETMEKLE başlar. Sonrası EMEKLE...”
Şimdi gel de bu hayallere ve bu hayallerin gerçekleşmesine şapka çıkarma? Bu başarıyı alkışlama, övme. Elbette ki marifet iltifata tabidir. Ancak buruda yaşanan bir iltifatta sayılmamalıdır. Ülkeye, hukuka, insana hizmet eden desteklenmeli ve daha iyi işler yapması desteklenmelidir.
Doğum gününde aynı zamanda “hukukçuluğa değil” yaş sınırı sebebiyle hakimliğe VEDA ediyor.
Bu merdivenleri basamak basamak tırmanırken her basamakta bir çiçek bahçesi üretiyor. O’nun çiçek bahçesindeki çiçekler tüm hukukçuların okuduğu çok değerli kitaplar.
Fakat yalnız onlarca sayfalık kitaplar değil yılmadan, yorulmadan Türkiye’nin her yerinde panelden panele koşuyor, bilgilerini genç hukukçularla paylaşıyordu. Onunla birlikte birkaç kez panelist olduğum, aynı kürsüyü paylaştığım için mutluyum.
Ömer Uğur Başkanımız kadın haklarının da en güçlü bir savaşçı ve savunucusuydu. Beni de böyle nitelemesinden ötürü ayrıca teşekkür etmekteyim.
Hukuktan değil hakimlikten ayrılırken bakın nasıl veda ediyor:
“Bugün benim DOĞUM aynı zamanda
Hesap vermek gerek;
Kul hakkı yemedim, utanacağım/yüz karası hiçbir kararın altını imzalamadım, Atatürk ilke ve inkılaplarına gönülden bağlılık dışında hiçbir şeyin ne tarafı ne de taraftarı oldum. Bildiğim her şeyi paylaştım.
Avukatı dost, akademisyeni ışık, hakim arkadaşlarımı peygamber postunda gördüm. Hata yaparım diye Allahtan çok korktum.
Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş. Hukuk dünyasında küçücük bir iz bırakabildiysem ne mutlu bana.
Saygı ile, sevgi ile...”
Sevgili Uğur Başkanımız hukuk dünyasında bir ışık oldu.
Kendisinin dediği gibi hakimlikten emekli oldu fakat hukuk aşkı ile yaşayacak.
Yine hukukla yatıp hukukla kalkacak. Meslekte olduğu gibi hukukçuların yollarını aydınlatmayı sürdürecektir.
Onurlu bir yaşam, o yaşamı kazanmak için verilen emek, güzel bir aile, sonuçta bu kubbede hoş ve unutulmayacak bir seda bırakmak....Ne güzel şey...Özellikle hukuk ocağından karanlık dumanlar ortalığı sarmışken....Ne güzel şey...
Viktor Hugo; “iyi olmak kolay, adil olmak zordur” demişti. Siz hem iyi bir insan, hem de iyi ve adil bir hukukçu idiniz.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın, uğurlar olsun sevgili başkanım.