Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun[1] ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “temyiz” başlıklı 286. Maddesi değiştirilmiş ve temyiz yasa yolu bazı kararlar açısından mümkün hale gelmiştir.
Başka bir söylemle, 7188 sayılı Yasa ile söz konusu 286 ncı maddeye yeni bir fıkra eklenmiş ve temyiz edilebilecek kararların kapsamı genişletilmiştir.
Yasal düzenlemede belirtilen suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen kararlar, kesinlik sınırları içinde kalsa bile temyiz edilebilecektir.
Bölge Adliye Mahkemeleri, Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un[2] 25[3] ve geçici 2. maddeleri[4] uyarınca kurulmuştur.
Belirtilen yasal düzenleme 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemeleri, 20.07.2016 tarihinde ülkemizde faaliyete geçmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte “istinaf kanun yolu” ismiyle bilinen hukuk kurumu gündeme gelmiştir.[5]
Bu yasal düzenlemelerle ülkemizde, fiilen üç dereceli yargı sistemi oluşturulmuştur.[6]
Temyiz kavramı, Bölge Adliye Mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerle, bu dairelerin hükme esas teşkil eden ara kararlarına ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca iade taleplerine ilişkin ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı başvurulan bir olağan yasa yolu olarak tanımlanabilir.
Temyiz yasa yoluna gidilmesi halinde, mevcut uyuşmazlığa hüküm mahkemesinden başka bir yargı makamı bakar.
Temyiz yasa yolunda hükümlerle ilgili şu hususlar inceleme konusu yapılabilir:[7]
1) Eylemin suç oluşturup oluşturmadığı,
2) Eylemin hangi suçu oluşturduğu,
3) Dava konusunda nasıl yargılama yapıldığı,
4) Dosyada mevcut olan delillerin nasıl değerlendirildiği,
5) Hükmün gerekçesinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı,
6) Hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı,
7) Hukuka aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı.
Yargıtay, temyiz incelemesine konu hükmü yukarıda belirtilen hususları dikkate alarak hukuki yönden denetlemeye tabi tutar.
Sonuç olarak, temyiz yolu yolu hukuki soruna dair hukuka aykırılıkları çözmek için kabul edilmiş bir hukuk kurumudur. Başka bir söylemle, temyiz yasa yolunun hukuki derece yolu olarak tanımlanması mümkündür.[8]
Temyiz Yolu
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilmesi mümkündür. (CMK m. 286/1)
Temyiz yolu kapalı olan kararlar
Yasal düzenlemeye göre temyiz edilemeyecek kararlar şunlardır.
1) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları, (CMK m. 286/2-a)
2) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları, (CMK m. 286/2-b)
3) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, (CMK m. 286/2-c)[9]
4) İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası[10] kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adlî para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, (CMK m. 286/2-d)[11]
5) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, (CMK m. 286/2-e)
6) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları, (CMK m. 286/2-f)[12]
7) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak (...) istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları, (CMK m. 286/2-g)
8) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, (CMK m. 286/2-h)[13]
9) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları. (CMK m. 286/2-ı)
Yukarıda belirtilen niteliklere sahip olan kararların temyiz edilmesi mümkün değildir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin birinci fıkrasında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan kararlarının temyiz edilebileceği belirtilmekle birlikte ikinci fıkrasında bozma kararlarına ek olarak temyiz edilemeyecek kararları nitelik olarak sıralanmıştır.
Temyiz Edilebilen kararlar
7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29 maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda, temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile bazı suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarının temyiz edilebilmesi imkânı getirilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenlemeye göre; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin İkinci fıkrasında belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilecektir.[14]
Temyiz edilebilecek kararlar şunlardır:
Türk Ceza Kanununda yer alan ve temyize tabi olması gereken suçlar
1) Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra), (CMK m. 286/3-a1)
2) Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213), (CMK m. 286/3-a2)
3) Suç işlemeye tahrik (madde 214), (CMK m. 286/3-a3)
4) Suçu ve suçluyu övme (madde 215), (CMK m. 286/3-a4)
5) Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216), (CMK m. 286/3-a5)
6) Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217), (CMK m. 286/3-a6)
7) Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299), (CMK m. 286/3-a7)
8) Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300), (CMK m. 286/3-a8)
9) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301), (CMK m. 286/3-a9)
10) Silâhlı örgüt (madde 314), (CMK m. 286/3-a10)
11) Halkı askerlikten soğutma (madde 318), suçları. (CMK m. 286/3-a11)
Özel Ceza Kanunlarında yer alan ve temyize tabi olması gereken suçlar
1) Terörle Mücadele Kanununun[15] 6 ncı maddesinin ikinci[16] ve dördüncü[17] fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci[18] fıkrasında yer alan suçlar. (CMK m. 286/3-b)
2) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun[19] 28 inci maddesinin birinci fıkrası,[20] 31 inci maddesi[21] ve 32 nci maddesinde[22] yer alan suçlar. (CMK m. 286/3-c)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin Üçüncü fıkra hükmü, aynı yasal düzenlemenin ikinci fıkrasında belirtilen ve temyiz edilemeyecek olan, yani kesinlik sınırı içeren kuralın istisnasını oluşturmaktadır.
Yasa koyucu, belirtilen suçlarla ilgili olarak temyiz edilemeyen kararlara karşı temyiz kanun yolu açmak suretiyle, farklı uygulamaların önüne geçmek ve Ülke genelinde yeknesak bir uygulamayı getirmeyi amaçlamıştır.
Yasa koyucu, temyiz kanun yolu açılan suçları tespit ederken, özellikle ifade özgürlüğü ile doğrudan etkili olan suçlar yasal düzenleme kapsamına almıştır.
Sonuç olarak yasa koyucu, bu düzenlemeyle, hak ihlallerinin önüne geçmeyi amaçlamıştır.
7188 Sayılı Kanun’un Yürürlüğe Girmesinden Önceki Kesin Nitelikli Kararlara Etkisi
7188 sayılı Kanun’un 31. Maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na geçici beşinci madde eklenmiştir. Geçici beşinci maddenin birinci fıkrasının f) bendine göre; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemenin, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanacaktır.
Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100 üncü maddesi uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilecektir.
Bu düzenleme ile temyiz yolu açılan dosyalarla ilgili infaz işlemlerinin durdurulması ve ilgili dava dosyalarının yasa yolu ile denetime tabi tutulması imkânı gelmiştir. Nitekim yasanın uygulamaya geçmesiyle çok sayıda dava dosyası için infazın durdurulması ve durumu müsait olanlar için tahliye kararı verildiği görülmüştür.
Mahkûmiyet hükümlerine karşı denetim imkânının bulunmaması halinin Anayasa’ya aykırılığı
Mahkemeler tarafından verilen kararların yasa yolu ile denetime tabi tutulması önemli bir konudur. Bu yüzden, yasa yolu denetiminden geçmemiş kararların, yani kesin nitelikteki kararların sayısının azaltılması, mümkün olduğunca tüm kararlara karşı yasa yolu denetiminin açılması istenen bir durumdur. Yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması noktasında bazı kararlar açısından yasa yolu denetimi kısıtlanabilmektedir.
Davaların makul süre içinde ve daha az masrafla sonuçlanmasının sağlanması amacıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkının sınırlandırılmasının, yani bazı hüküm türlerinin istinaf aşamasında kesinleşmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı söylenebilir.[23]
Anayasa Mahkemesi, mahkûmiyet hükümlerine karşı denetim imkânının bulunmaması hususunu, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması noktasında ele almaktadır.
Bu amaçlarla da olsa hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin denetime tabi tutulmaması halinin sanığa aşırı bir külfet yükleyeceği hususu mahkeme kararlarında ifade edilmektedir.
Anayasa mahkemesi, hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin denetime kapalı tutulmasının sanığa külfet yüklediğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması amaçlarıyla da olsa bu durumun hukuka uygun olmayacağını düşünmektedir.
Anayasa mahkemesi, kararlarında hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin mahkûmiyet hükmünün denetlettirilmesi yoluyla temin edilecek bireysel faydanın, makul sürede yargılanma hakkı ve usul ekonomisi ilkesine feda edilemeyeceğine işaret etmektedir.
Anayasa mahkemesi, yukarıda belirtilen düşünceler ışığında bölge adliye mahkemesince ilk defa verilen ve hürriyeti bağlayıcı ceza içeren mahkûmiyet hükümlerine karşı denetim imkânının bulunmamasının hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantısız bir sınırlama getirdiğini bazı kararlarında vurgulamaktadır.
Anayasa Mahkemesi, Bölge Adliye Mahkemesinin sadece hükmün denetlenmesini talep etme hakkını sınırlamayan ilk derece mahkemesinin beraat kararının onanmasına ilişkin kararlarına değil ilk derece mahkemesinin beraat kararının bozularak ilk defa verilen mahkûmiyete ilişkin kararlarına karşı da temyiz yolunun kapatıldığını, bu durumda ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin kararlar ile beraat kararının bozulması üzerine ilk defa verilen mahkûmiyete ilişkin kararlar arasında ayrım yapılmaksızın Bölge Adliye Mahkemesinin, Kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü kararına karşı temyiz yolunun kapalı olmasını öngören kuralın bütünüyle iptali gerektiğini hüküm altına almıştır.[24]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------------
[1] Kanun No7188, Kabul Tarihi: 17.10.2019, RG: s. 30928, T. 24.10.2019.
[2] Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun, Kanun Numarası: 5235, Kabul Tarihi: 26.9.2004, Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih: 7.10.2004, Sayı: 25606, Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 43.
[3] “Kuruluş” başlıklı 25. Madde şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 25- Bölge adliye mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur. Bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine, değiştirilmesine veya bu mahkemelerin kaldırılmasına Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Birinci ve ikinci fıkra gereğince alınacak kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır.”
[4] “ Yasal düzenleme şu şekilde kaleme alınmıştır: “Geçici Madde 2- Adalet Bakanlığı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde 25 inci maddede öngörülen bölge adliye mahkemelerini kurar. Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir. Bölge adliye mahkemeleri göreve başlamadan önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu mahkemelerin başkanları, daire başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcısı ve savcılarının atamaları yapılır. Bölge adliye mahkemelerinde görev yapacak diğer personelin atamaları da aynı süre içinde yapılır.”
[5] İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yoludur. Kararların yasa yolu denetiminde ikinci derecede yer almaktadır. Zaten 5235 sayılı Kanun'un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu belirtilmektedir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenmektedir. Emsal karar ve açıklamalar için bkz.; YCGK, E: 2018/545, K: 2019/504, T: 27.06.2019.
[6] YCGK, E: 2018/545, K: 2019/504, T: 27.06.2019.
[7] YCGK, E: 2018/545, K: 2019/504, T: 27.06.2019.
[8] YCGK, E: 2018/545, K: 2019/504, T: 27.06.2019.
[9] (Ek bend: 20.07.2017 - 7035 S.K/Madde 20); (c) bendi, 20.07.2017 kabul tarihli, 05.08.2017 tarih ve 30145 (Mük.) Sayılı R.G.de yayımlanan 7035 sayılı Kanunun 20. maddesiyle eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
[10] [3] Ancak; a) (6217 sk. değ.)Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
[11] (İptal bend: Anayasa Mahkemesi 27.12.2018 tarih ve E. 2018/71, K. 2018/118), (Yeniden düzenlenen bend: 20.02.2019 - 7165 S.K/Madde 7) 27.12.2018 Karar Günlü, 2018/71 Esas, 2018/118 Karar sayılı, 15.02.2019 tarih ve 30687 sayılı R.G.de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararıyla iptal edilen (d) bendi: d) (Değişik bend: 18.06.2014 - 6545 S.K/Madde 78): Yasa metni şu şekilde idi: “İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,”
[12] (Değişik bend: 18.06.2014 - 6545 S.K/Madde 78) TARİHÇE18.06.2014 kabul tarihli, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı R.G.de yayımlanan 6545 sayılı Kanunun 78. maddesiyle değiştirilen 2. fıkranın (e) bendi: e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
[13] (Değişik bend: 18.06.2014 - 6545 S.K/Madde 78); 18.06.2014 kabul tarihli, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı R.G.de yayımlanan 6545 sayılı Kanunun 78. maddesiyle değiştirilen 2. fıkranın (g) bendi: “g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,”
[14] (Ek fıkra: 17.10.2019 - 7188 S.K/Madde 29)
[15] Terörle Mücadele Kanunu, Kanun Numarası : 3713, Kabul Tarihi : 12/4/1991, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 12/4/1991 Sayı : 20843 Mükerrer, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 30 Sayfa : 125
[16] Yasal düzenleme şu şekildedir: “(Değişik ikinci fıkra: 11/4/2013-6459/7 md.) Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayınlayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
[17] Yasal düzenleme şu şekildedir: (Değişik dördüncü fıkra: 29/6/2006-5532/5 md.) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen fiillerin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, basın ve yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan (…) yayın sorumluları hakkında da bin günden beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Mülga son cümle: 11/4/2013-6459/7 md.) (…) (3) ) 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “onbin” ibaresi “beş bin” olarak değiştirilmiştir.
[18] Yasal düzenleme şu şekildedir: (Değişik ikinci fıkra: 11/4/2013-6459/8 md.) Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. (Ek cümle:17/10/2019-7188/13 md.) Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır: a) (Mülga: 27/3/2015-6638/10 md.) b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde; 1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması, 2. Slogan atılması, 3. Ses cihazları ile yayın yapılması, 4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.
[19] Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Kanun Numarası : 2911, Kabul Tarihi : 6/10/1983, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 8/10/1983 Sayı : 18185, Yayımlandığı Düstur : Tertip: 5 Cilt : 22 Sayfa : 662
[20] “Yasaklara aykırı hareket” başlıklı 28. Maddenin birinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 28 – (Değişik: 23/1/2008-5728/422 md.) Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine katılanlar, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
[21] “Kanuna aykırı propaganda vasıtaları ve suç işlemeye teşvik” başlıklı 31. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 31 – Düzenleme kurulu başkanı ve en az altı üyesinin ad ve soyadları ile imzalarını taşımayan 26 ncı maddede yazılı propaganda vasıtalarını hazırlayanlar, yazdıranlar, bastıranlar, propaganda maksadıyla kullananlar veya sair surette 26 ncı maddedeki yasak ve şartlara uymayanlar altı aydan bir yıla kadar hapis (...) cezası ile cezalandırılır. Bu propaganda vasıtalarında halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik eder mahiyette yazı veya resim veya işaret bulunursa veya bu maksatla başka araçlar kullanılmış olursa, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde failleri bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis (...)cezası ile cezalandırılır. Teşvik ve tahrik neticesi olarak suç işlenir veya suçun icrasına teşebbüs edilirse, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde teşvik veya tahrikte bulunanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis (...) cezası ile cezalandırılır.”
[22] “Direnme” başlıklı 32. Madde şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 32 – (Değişik: 22/7/2010 - 6008/1 md.) Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçu, toplantı ve gösteri yürüyüşünü tertip edenlerin işlemesi halinde, bu fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur. İhtara ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi halinde, ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesinde tanımlanan suçtan dolayı da cezaya hükmolunur. 23 üncü maddede yazılı hallerden biri gerçekleşmeden veya 24 üncü madde hükmü yerine getirilmeden yetki sınırı aşılarak toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin dağıtılması halinde, yukarıdaki fıkralarda yazılı fiilleri işleyenlere verilecek cezalar, dörttebire kadar indirilerek uygulanabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.”
[23] Anayasa Mahkemesi, E: 2018/71, K: 2018/118, T: 27.12.2018, RG: S. 30687, T. 15.02.2019.
[24] Anayasa Mahkemesi, E: 2018/71, K: 2018/118, T: 27.12.2018, RG: S. 30687, T. 15.02.2019.