Boşanma davasının açılmasıyla ortak hayat sona erse de eşlerin TMK m. 185/f. son gereğince yardımlaşma borcu ile özellikle onun kaynaklık ettiği somut yükümlerden birini teşkil eden ve TMK m. 186/f. son’da da açıkça düzenlenen evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğü yargılama sürecinde de varlığını sürdürmektedir[1]. Diğer bir ifadeyle, boşanma davasının açılması ile birlikte, eşlerin ayrı yaşama hakkı olsa da evlilik birliği devam etmektedir. Buna bağlı olarak eşlerin birbirlerine karşı bakım yükümlülüğü de devam eder[2].
Hâkimin önüne gelen her davada zorunlu olarak bir eş lehine tedbir nafakasına hükmetmesi gerekmemektedir. Hâkimin görevi, gerekli araştırmayı yapıp eşlerden birinin evlilik birliğinin devamı boyunca sahip olduğu durumunun korunması için diğer eşin maddi katkısına ihtiyacı olup olmadığını belirlemektir. Yani, tedbir nafakasının şartlarının oluşup oluşmadığına bakmalıdır. Kanunda tedbir nafakası ve hükümlerine ilişkin açık bir düzenleme yoktur. Bu kurum genel olarak, mahkeme kararları ışığında, genel hükümler ve diğer nafaka türlerine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanmasıyla şekillenmiştir. Bu doğrultuda tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için gereken şartları genel olarak, açılmış bir boşanma ya da ayrılık davasının olması, eş lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerekli olması ve nafaka yükümlüsü eşin ekonomik gücünün bulunması olarak sayabiliriz[3].
Hâkim, eşlerin bakım ve geçimleri için de gereken önlemleri almakla yükümlüdür. Kanun koyucu tedbir nafakasına erkek lehine hükmedilebileceğini de belirtmiş ise de; ülkemizde kadınların büyük çoğunluğunun ekonomik bağımsızlığının bulunmaması ve iş yaşamında kadınlara yönelik negatif bir ayrımcılık bulunması sebebiyle tedbir nafakası büyük oranda kadın lehine hükmedilmektedir[4].
Hâkim eşlerin geçimi konusunda gerekli geçici önlemleri koşulları oluşmuş ise kendiliğinden almak zorundadır. Buna göre, hâkimin, dava devam ederken hangi eşin diğerine hangi oranda katkı sağlayacağını belirlemesi gerekir. Eşin geçimi için alınacak önlem, onun geçimini (infak ve iaşesini) sağlayacak para ödemesidir. Diğer bir ifadeyle, boşanma davası süresince bir eşin diğer eşin barınması ve geçinmesi için ödeyeceği nafakaya, tedbir nafakası denilmektedir[5]. Hâkimin tedbir nafakası kararı alırken dikkate alacağı ölçüt kadın ya da erkeğin bu yönde bir maddi katkıya ihtiyaç duyup duymamasıdır[6]. Hâkim nafakanın miktarını belirlerken hem eşin ihtiyaçlarını hem de nafaka yükümlüsü eşin mali durumun göz önünde tutmak zorundadır[7].
Tedbir nafakası niteliği itibariyle her zaman talep edilebileceğinden mahkeme tarafından talep halinde şartlarının bulunması halinde eş için tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir. Boşanma davasında geçici tedbir nafakası her zaman istenebilmekte olup geçici tedbir nafakası belirlenirken kural olarak, eşin nafaka yükümlülüğü; eşin tutuklu olması, hükümlü olması, işsiz olması, asker olması, akıl hastası olması gibi durumlarda ortadan kalkmaz[8]. Tedbir nafakası talep eden eşin çalışıyor olması veya bir gelirinin bulunması nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz[9]. Ancak tarafların sosyal ve mali durumları üzerinden yapılacak inceleme sonucu nafaka miktarını etkileyebilmektedir.
Yargılamanın tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere göre yapılması şarttır. Mahkeme tarafından dosya kapsamındaki veriler ışığında uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesinin doğru yapılması ile uyuşmazlığın çözümü için uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olayın özelliklerine göre Yargıtay kararları ışığında belirlenmesi gerekir. Ayrıca dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere ve ispat kurallarına uygun bir yargılama yöntemi benimsenmelidir.
Mahkemenin bir geçici önlem olarak hükmettiği tedbir nafakası eşlerin ihtiyaçları ve ödeme kabiliyetlerine göre belirlenmelidir. Tedbir nafakasının tespitinde hem ayrı yaşama yüzünden ortaya çıkan hem de esasen evlilik birliğinin devamının neden olduğu harcamalar dikkate alınacaktır. Gelir kavramının kapsamına hem kazançlar hem de malvarlığı getirileri olan kira bedelleri veya faiz gibi gelirler girmektedir[10]. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alınmalıdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50. ve 51. maddesi hükümleri dikkate alınarak uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekir[11].
Tedbir nafakası maddi imkânları kısıtlı olan eşin bakım ve geçinmesine diğer eşin katkı sunması amacıyla düzenlenmiştir. Tedbir nafakası, boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup boşanma kararının kesinleştiği güne kadar devam etmektedir[12]. Tedbir nafakasının tespitinde eşlerin ihtiyaçları ve ödeme kabiliyetlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi önem taşımaktadır. Eşlerin eşitliğinin kabul edildiği yürürlükteki hukukumuzda bu değerlendirme yapılırken kural olarak tarafların cinsiyeti dikkate alınmamalıdır[13]. Hâkimin tedbir nafakasına hükmedebilmesi için, maddi imkânları kendi bakım ve ihtiyacına yetmeyen eşin mutlaka kusursuz olması şart değildir[14]. Lehine nafakaya hükmedilecek olan eşin tamamen kusurlu olduğu boşanma nedenleri ortaya çıksa bile, diğer eş boşanma davası süresince nafaka öder[15]. Ancak kadının, bir başka erkekle evliymiş gibi fiilen birlikte yaşadığı, infak ve iaşesinin bu kişi tarafından karşılandığı durumlarda kadın yararına tedbir nafakası tayin edilemez[16].
Tedbir nafakasının gerekliliğinin belirlenmesinin ardından, nafaka miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu ise, nafaka yükümlüsü eşin ekonomik durumuyla doğrudan ilintilidir. TMK md.186/III‟e göre eşlerden birliğin giderlerine güçleri oranında katkı yapılması beklendiğine göre tedbir nafakasının belirlenmesinde de nafaka yükümlüsü eşin gücü oranında bir miktar belirlenir[17]. Eşlerin geçim miktarı hesabında esasen hem ayrı yaşama yüzünden ortaya çıkan hem de evlilik birliğinin devamının neden olduğu harcamalar dikkate alınacaktır. Somut olayın özelliklerine göre, ayrı bir konutun kullanılmasından kaynaklanan masraflar, aile konutunun kira bedeli, beslenme, giyim, elektrik, su, doğalgaz, internet ve telefon masrafları geçim miktarının tespitinde esas alınacaktır[18].
Geçici tedbir nafakası eşlerden birinin ölmesi, ölüm ve gaiplik karinesi, evliliğin iptal kararının kesinleşmesi, sınırlı sürenin tamamlanması, başkasıyla düzenli yaşanmaya başlanması, boşanma davasından feragat edilmesi, nafakanın kaldırılması, tedbir nafakasından feragat edilmesi hâllerinde ve davanın açılmamış sayılma kararı ile de sona ermesi mümkündür[19].
Boşanma davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin geçimine ilişkin önlemleri kendiliğinden alır. Bununla birlikte, boşanma davasında hâkim, davadan önce alınan önlemleri değiştirebilir veya kaldırabilir. Bu nedenle, hâkim, boşanma davası açılınca ilgilinin bağımsız tedbir nafakası (TMK m. 197) aldığını belirler ve bu miktarı yeterli görürse boşanma davasında ayrıca geçici tedbir nafakası vermeyebilir. Ancak hâkim bağımsız tedbir nafakasını (TMK m. 197) yeterli görmez ise, ayrıca geçici tedbir nafakası verebilir[20].
Tedbir nafakası, boşanma davası sürecine ilişkin geçici bir önlem olup yoksulluk nafakasından farklılık arz etmektedir. Yoksulluk nafakası boşanma davası sonucunda evliliğin sona ermesi yüzünden yoksulluğa düşecek eşe ödenen bir bakım nafakasıdır[21]. Tedbir nafakası, yoksulluk nafakasından farklı olarak koşulları oluşmuşsa boşanma sebebinin ortaya çıkmasında tek başına veya diğer eşe nazaran daha kusurlu olan eş lehine de TMK m. 169 uyarınca tedbir nafakasına hükmedilebilecektir. Aksi yönde bir kabul kusura ilişkin herhangi atıf da içermeyen TMK m. 169 uyarınca tedbir nafakasının geçici hukuki koruma niteliği ile bağdaşmayacaktır[22]. Tedbir nafakasının, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak revize edilmesi gerekir. Kadın veya erkek yararına tedbir veya yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş deliller ışığında boşanmaya yol açan olaylardaki, tarafların kusur dereceleri, paranın alım gücü ve ihlâl edilen yararlar dikkate alınarak kadın veya erkek yararına lehine tedbir nafakasına hükmedilmelidir. Boşanma davası kesinleştikten sonra açılan tedbir nafakanın kaldırılmasına yönelik dava mahkemece dava şartı yokluğundan usulden reddedilmelidir.
----------------
[1] Bkz: Yıldırır, s. 825-826.
[2] Mustafa Dural/Tufan Öğüz/ Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku (Aile Hukuku), C:3, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2014, s. 131.
[3] Aziz Erman Bayram, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Tedbir Nafakasına Dair 25.10.2018 Tarihli ve 2017/2-1891 Esas 2018/1577 Karar Sayılı Kararının Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y:2019, S. 144, ss. 213-247, s. 217 vd.
[4] Akıntürk/Ateş, s. 284.
[5] Dural/Öğüz/Gümüş, s. 131.
[6] Gelgeç, s. 781.
[7] Akıntürk/Ateş, s. 284-285.
[8] Gençcan, s. 852.
[9] Selahattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, 7. Baskı, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1990, s. 345.
[10] Yıldırır, s. 856-857.
[11] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2. 12. 2024 tarihli, 2024/7633 esas ve 2024/9345 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[12] Akıntürk/Ateş, s. 284-285.
[13] Yıldırır, s. 829.
[14] Akıntürk/Ateş, s. 285.
[15] Oğuzman/Dural, s. 136.
[16] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin., 13.01.2015 tarihli, 2014/27865 esas ve 2015/250 sayılı kararı (akt- Orhan Şafak, Boşanma Davasında Geçici Hukuki Koruma Tedbirleri, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, (Danışman Prof. Dr. Murat Atalı), Ankara, 2016, s. 115.
[17] Mehmet Erdem, Aile Hukuku, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 184.
[18] Bkz: Yıldırır, s. 830-831.
[19] Gençcan, s. 873.
[20] Gençcan, s. 868.
[21] Mesut Öcal, Yoksulluk Nafakasının Süresi, On İki Levha Yayınevi, İstanbul, 2019, s. 20.
[22] Bkz: Yıldırır, s. 838.