A-) GİRİŞ:

Türk Ceza Kanunun 220. Maddesine göre; Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, şeklinde düzenlenmiştir.

Bu çalışmamızda Türk Ceza Kanunun, suç işlemek amacıyla örgüt kurma başlıklı 220. Maddesinde düzenlenen; örgüt, örgüt kurma ve yönetme konuları ele alınacaktır.

1-) ÖRGÜT

TCK da örgüt tanımı yer almamakla beraber, örgüt mensubu suçlu kavramına yer verilmiştir Söz konusu TCK madde 6.’ya göre; Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır, şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi madde 2-a’ya göre de; Örgütlü suç grubu" doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek amacıyla belli bir süreden beri var olan ve bu Sözleşmede belirtilen bir veya daha fazla ağır suç veya yasadışı eylemi gerçekleştirmek amacıyla birlikte hareket eden, üç veya daha fazla kişiden oluşan yapılanmış bir grup anlamına gelir, şeklinde düzenlenmiştir.

Örgüt çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır.

Ortak bir amaç ya da eylemi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların yada kişilerin oluşturduğu birlik, teşkilat, teşekkül, organize anlamlarına gelen örgüt tabiri, teşekkül ve organize ile eş anlamlı olup temelinde organizasyonun olmasını gerektirmektedir.[1]

Örgütlü suç;
kamu düzenini bozduğu varsayılan aynı amaca yönelik suçları işlemek için iştirak kavramını aşan şekilde birden fazla kişi tarafından kurulmuş disiplinli, sürekli ve hiyerarşik düzene sahip örgütlenme olarak tanımlamaktadır.[2]

Yargıtay’ın kalıplaşmış olduğu içtihatlarına göre; 5237 sayılı TCKnin 220. maddesinde düzenlenen suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir.

Ayrıca uygulamada bu suçun sübutu için hem cürüm kastı hem de özel kast aranmaktadır. Yargıtay uygulamalarına göre de cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, niteliği itibariyle mütemadi suçlar kapsamında yer almaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için örgüt üyeleri arasında düzenli ve planlı bir ortaklık, eylem paylaşması ve teşekkülün yönetim ve yönetici, dayanışma ve disiplin bulunması gerekmektedir.

Söz konusu maddenin gerekçesinde de, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur.

Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir. Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.
Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.

2-)ÖRGÜT KURMAK VEYA YÖNETMEK

 Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek bu suçun maddi unsurudur. Bu itibarla suç, seçimlik hareketli bir suçtur.

 
ÖRGÜT KURMAK

Birinci seçimlik hareket suç işlemek amacıyla örgüt kurmaktır. Söz konusu suçun oluşması için oluşturulmuş bir örgütün varlığı gereklidir.[3]

Örgüt kurmaktan maksat, örgütün oluşumuna sevk edici veya belirleyici davranışlara katılarak bir birleşmenin meydana getirilmesidir. Örgüt soyut bir birleşme olmayı bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Suç işlemek için örgüt kurmaktan söz edilebilmesi için sanıkların aralarında önceden anlaşıp iş bölümü ve hiyerarşik bir yapı içersinde süreklilik gösterecek planlı bir ortaklık ve paylaşım anlayışıyla belirlenmemiş sayıdaki suçları işlemek amacı etrafında birleşmeleri gerekir. Örgütün kurulması öncülük edilmesi veya kurulma sürecine etkili bulunan diğer davranışlar örgüt kurma olarak kabul edilir. Suçun oluşumu bakımından, üye sayısının en az üç kişi olması koşuluyla devamlılık gösterecek bir biçimde fiilen birleşmenin gerçekleşmesi yeterli olup hukuki bir bağlantının varlığına gerek yoktur. Önemli olan birleşmenin suç işlemek amacıyla olmasıdır. [4]

Kurulan örgütün gerek üye sayısı ve gerekse malzeme donanımı bakımından, amaç suçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arz edip etmediği, hakim tarafından değerlendirilecektir. Suçu basit birleşmeden ayıran özellik, bu birleşmenin geçici olmayıp devamlılık arz etmesi, birden fazla suç için bir araya gelinmesi, süreklilik, planlı ortaklık ve eylemli paylaşmadır. Henüz bir suç işlenmese dahi hazırlık hareketi niteliğinde olan ‘örgüt kurma’ veya ‘yönetme’ fiilleri cezalandırılmaktadır.

Belirli bir gaye etrafında herkesi birleştirmek ve organize etmektir. Örgütün mahiyeti icabı gerekli olan, hiyerarşiyi üyeler arasındaki yakın bağlantıyı ve disiplini tesis eden kimsedir.[5]

TCK Madde 314/1 de silahlı örgüt kurma başlıklı suçta da örgüt kurma ve yönetmekten bahsedilmiştir.
 
‘Silahlı örgüt kurmak’, 314/1. Fıkrada belirtilen amaç suçları  işlemek için, üç veya daha fazla kişiyi birleştirmek ve organize etmek örgütsel disiplini ve hiyerarşi sağlamak suretiyle bizzat örgütün oluşturulması anlamına gelmektedir. Oluşturanların cezalandırılacağı öngörülmüştür. Örgüt kurmak suçu, şekli bir suç olduğundan, amaca ilişkin bir takım hareketlerde bulunulmasa bile silahlı örgütün oluşturulması bu suçun oluşması için yeterlidir.[6]

ÖRGÜTÜ YÖNETMEK

Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgütü yönetenler ise bu suçun ikinci seçimlik hareketidir. Örgütü yönetmek, örgüt faaliyet planlarının, iş bölümünü yapmak ve koordinasyonunu sağlamak gibi örgütü yönlendirici davranışlardır.[7]

Bir örgütün kurulmuş olması veya bir örgütü yönetmek, amaca yönelik eylem yapılmasını gerektirmemektedir. Örgütün kurulması veya yönetilmesi, bu örgütün herhangi bir eylemi gerçekleştirmiş olmasından ayrı ve bağımsız olarak yapabilecek hareketlerdir.[8]

Örgütü yönetmek'
'ten maksat, örgüt faaliyet planlarının, iş bölümünü yapmak ve koordinasyonunu sağlamak gibi örgütü yönlendirici davranışlarda bulunmaktır. Örgütü kurma veya yönetme fiilinin gerçekleşmesi ile bu suçlar oluştuğundan, ‘neticesi harekete bitişik’ suçlardandır. Suç örgütü herhangi bir eylem gerçekleştirmiş olmasa bile, yalnız başına bu fiillerden biri suçun oluşması için yeterli sayılmaktadır. Örgütün varlığı faaliyetinin devamlılığını gerektirdiğinden bu nedenle de bu suç ‘mütemadi suç’ niteliğini taşımaktadır. Böyle bir suç örgütünün kurulması yada yönetilmesi iradesi, suçun manevi unsurunu göstermektedir.[9]

Örgütün  işleyiş mekanizmasını elinde bulunduran, örgütün yapısı içinde suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişinin bu görevi yerine getirmemesi durumunda, hemen yerine bir diğerini ikame edebilen ve suçun icrai hareketlerini gerçekleştiren kişiler üzerinde ve dolayısıyla, işledikleri fiiller üzerinde bir hakimiyet kuran yöneticileri ‘dolaylı fiil’ olarak sorumlu tutmuştur.  [10]  

Çetin Özek’e göre; çete de amirlikten maksat çeteyi idare, sevk etmek, başkanlığını yapmaktır. Üyeleri bir gaye etrafında idare eden ve disiplini kuran kimsedir. Kurulmuş olan örgütü  ‘ yönetmek’ fiili ayrı bir suç olarak değil, suç işlemek amacıyla örgüt kurma fiiliyle birlikte aynı suçun (314/1. Md) seçimlik hareketi olarak tanımlanmıştır.

Örgütü yönetmek, örgüt faaliyet planlarını, iş bölümünü yapmak ve koordinasyonunu sağlamak gibi örgütü yönlendirici davranışlardır. Silahlı örgütün hiyerarşik yapısı içinde görevlendirilen, başkanlık eden, amirlik ve kumanda eden konumunda bulunan kimseler ‘yöneten’ sıfatıyla cezalandırılır. Yönetenin ayrıca örgütün kurucusu olmasına gerek yoktur.                 

Uygulamada sanığın, yaşı, örgüt içindeki konumu,  örgütsel faaliyetleri ve bu faaliyetler içindeki etkinliği de gözetilerek silahlı örgüte yönetici sıfatını taşıyıp taşımadığı kanıt durumuna göre değerlendirilmektedir. Yasa dışı faaliyet gösteren ve gizlilik içinde hareket eden örgütlerin yönetici sıfatını haiz mensuplarının belgelerle belirlenmesi oldukça güç olup, tamamen insanın iç alemini ilgilendiren bu hususu, ancak iradenin bir dışa yansıması olan dış alemdeki hareketlerinden çıkarmak mümkün olacaktır. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararlarına bakıldığında konuya ilişkin bazı kıstaslar uyguladığı, örgütün siyasi veya askeri kanat sorumluları ile bölgeye veya il sorumlularını yöneten konumda değerlendirdiği, buna karşılık örgütün ilçe, belde ve mahalle sorumluları ile kırsalda tim, manga, bölük, tabur vs. sorumlularını örgütün üyesi konumunda kabul ettiği görülmektedir. [11]

YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ, E. 2004/2015, K. 2004/464, T. 23.2.2004 tarihli bir kararında ; …………Haklarındaki dava tefrik edilen diğer sanıklar Serdar, Mehmet ve Mehmet Ali'nin maddi yan delillerle doğrulanan kolluktaki açık, aşamalardaki te'villi anlatımları ve tüm dosya kapsamı ile; sanığın kurucusu ve yöneticisi olduğu ""16 Haziran Hareketi"" adlı silahlı örgütün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'nı zorla değiştirip yerine Marksist-Leninist ilkeye dayalı bir sistem getirmek şeklindeki amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanığın yurt dışından verdiği talimatlarla örgütü sevk ve idare ettiği ve eylemlerin gerçekleştirilmesini sağladığı anlaşılmış olup bu şekilde oluşan eylemlerin niteliği, vahameti ve yoğunluğu nazara alındığında TCK'nın 146/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi………

YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E.1995/8, K.1995/14, T. 27.12.1995 tarihli kararda da; THKP/C Dev-Yol adlı yasadışı örgütte emir ve kumanda etme konumunda bulunan sanık ( C.A )'ın, kendisine bağlı örgüt mensuplarına, merkez komitesinden aldığı emirler doğrultusunda verdiği talimat uyarınca amaç suça yönelik olarak gerçekleştirilen ve mahkemece sabit görülen ve dosyada mevcut delillere göre sübutu kabul edilmesi gereken eylemlerinin, her somut olayda amaç suçun işlenmesine uygun icra hareketine bilerek ve isteyerek katıldığını gösteren "iştirak iradesi"nin bulunduğu ve olayların asli maddi faillerinde suç işleme kararını yaratması itibariyle nedensel değer taşıdığı anlaşıldığından bir bütün halinde TCK.nun 64. maddesi delaleti ile TCK.nun 146/3. maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı……………..

YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ E. 2003/2015, K. 2004/464, T. 23.2.2004 kararında;
………., sanığın yurt dışından verdiği talimatlarla örgütüü sevk ve idare ettiği ve eylemlerin gerçekleştirilmesini sağladığı anlaşılmış olup bu şekilde oluşan eylemlerin niteliği, vahameti ve yoğunluğu nazara alındığında TCK'nın 146/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi….

YARGITAY CEZA GENEL KURULU, E. 2002/9-101, K. 2002/246, T. 14.5.2002
Bu bakımdan silahlı çeteye "komuta etmek" ve "özel görevli olmak" kavramlarının anlam ve içerikleri üzerinde kısaca durmak gerekir.

Öğretide ( Çetin Özek, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonu Alayhine Cürümler, İstanbul 1967 baskısı, s. 368 ), "çete amirliği ve çeteye komuta etmek" kavramları üzerinde durulmuş, özetle:  Örgütün tümü üzerinde karar alma yetkisini kullanabilen kişi çete amiri, amire bağlı olarak örgütün içinde karar alma, iç disiplini sağlamadaki etkin konumu bulunan kişiler komuta yetkisini taşıdıkları" belirtilmiştir. Öte yandan Askeri Yargıtay 3. Dairesinin 17.7.1984 gün ve 836/312 sayılı kararında ileri sürülen görüşler doğrultusunda denilebilir ki, yönetim yetkisi bulunmamakla birlikte çete hiyerarşisi içinde, örgütsel amacın gerçekleşmesi için önemli ve gerekli hareketlerden birisiyle süreklilik gösterecek biçimde yükümlü bulunan kişi özel görevli sayılmalıdır.

Yargılama konusu olayda yer alan, laik anayasal düzeni silah zoruyla yıkarak yerine teokratik bir devlet kurmayı amaçlayan, "İslami Hareket" adlı çetenin bilinen teme örgütlenme yapısı şöyledir. "Genel Emir’ örgütün lideri konumundadır. Bunun yanında "Şura= Yürütme Kurulu" bu çetenin en üst karar alma organlarıdır. Bu organlara bağlı olarak çalışan "Tebliğ ve Askeri Kanat=Ameliyat grubu" alınan kararları uygulayıcı en önemli birimleridir.


Bu makale, sayın Av. Salih GÜLGELDİ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.


[1] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, 5237 Sayılı TCK’ da Özel ve Genel Hükümler Açısından Asliye Ceza Davaları, Ankara-2008, s.788.

[2] Köroğlu, Hasan, Örgütlü Suçluluk, Ankara, 2001, s.19.

[3] Canak, Erkan, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma ve Çıkar Amaçlı Örgütlenme Suçları, İstanbul, 2005, s.91.

[4] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, a.g.e, s. 792.

[5] Özek, Çetin, Devletin Şahsına Karşı İşlenen Cürümlerde Cezalandırılan Hazırlık Hareketleri, s, 458.

[6] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, a.g.e, s. 886.

[7] Canak, Erkan, a.g.e, s, 128.

[8] Canak, Erkan, a.g.e, s, 141.

[9] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, a.g.e, s. 793.

[10] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, a.g.e, s. 793.

[11] Hatipoğlu, Muzaffer/ Parlar, Ali, a.g.e, s. 887..