Genel olarak Tasarrufun İptali davası, borçludan alacağını tahsil edemeyen alacaklının başvurduğu bir dava türü olarak bilinmektedir. Tasarrufun iptali davasının amacı borçlunun, haciz veya iflastan önce yapmış olduğu ve aslında geçerli olan tasarruf işlemleri ile malvarlığından uzaklaştırdığı mallardan, bunlar sanki borçluya aitmiş gibi, alacaklıların tatmin edilmesini sağlamaktır.[1] Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 114. maddesinde düzenlenen ve bütün hukuk davaları için geçerlilik taşıyan genel dava şartları yanında birtakım özel dava şartlarının varlığı da aranmaktadır.
Tasarrufun iptali davasında özel dava şartları;
a)Takip konusu alacağın, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması
b)Takip konusu alacağın gerçek bir alacak olması
c)Borçlu hakkında yapılmış olan icra takibinin ve alacağın kesinleşmiş olması
ç)Borçlu hakkında kesin aciz belgesi (İİK m.143) ya da geçici aciz belgesi (İİK m.105) düzenlenmiş olmalıdır.
Bu özel dava şartlarından kesin aciz belgesi ya da geçici aciz belgesinin düzenlenmiş olması şartı, İİK’nın 277. maddesinin 1/1. bendinde yer almaktayken, diğer özel dava şartları Yargıtay ve Doktrin tarafından benimsenen özel dava şartlarıdır. [2]Bu ön koşulların sağlanması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır.
İptal davası açılabilmesi için alacaklının alacağını kısmen veya tamamen alamamış olması gerekir. Borçlunun haczedilebilecek veya haczedilmiş malları var ve bunların bedeli alacaklının alacağını ödemeye yetmekte ise, alacaklının, borçlunun üçüncü kişilerle yapmış olduğu tasarrufların iptalini dava etmekte hiçbir hukuki yararı yoktur. Alacaklı bunu ancak aciz belgesi ile ispat edebilir.[3]
Alacaklı kesin aciz belgesi ya da geçici aciz belgesi ile iptal davası açabilmektedir. Kesin aciz belgesi ya da geçici aciz belgesinin varlığı Tasarrufun İptali davasında davanın görülebilme özel koşulu olmakla birlikte aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır. Önemli olan husus bu belgenin davanın açılmasından önceki bir takibe dayalı olmasıdır. Karar kesinleşinceye kadar alınıp ibraz edilmesi mümkündür. Mahkemece dava açıldığı sırada aciz belgesinin yokluğundan dolayı davanın reddi mümkün değildir. Dava sürerken ikmali olanaklı dava şartlarındandır. [4] HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen Usul Ekonomisi İlkesi bu düşüncenin altında yatan en önemli nedendir. Yargıtay’ın sapma göstermeyen, yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
Aciz belgesi borçlunun mal varlığının alacaklının alacağını karşılamaya yetmediğini gösteren tek ispat aracı olduğundan; Tasarrufun İptali davasında kullanılacak aciz belgelerinin niteliği önem arzetmektedir. Alacaklı dava dosyasına borçlu hakkında kesin aciz belgesi (İİK.m.143) ya da geçici aciz belgesi (İİK.m.105) sunarak özel dava şartını sağlayabilmektedir.
Kesin Aciz Belgesi (İİK m. 143) ; icra takibi sonucunda paraların paylaştırılmasından sonra alacaklıya verilen belgeye kesin aciz belgesi denir. Bu belge İİK’nın 143. maddesinde açıklanmıştır. Bu belge İİK’nın 68 maddesi anlamında borç ikrarını havi bir senet mahiyetinde olup alacaklıya iptal davası açma hakkını verir.
Ayrıca haciz sırasında borçlunun haczedilebilir hiçbir malı bulunmazsa bunu belgeleyen haciz tutanağı da 143. madde anlamında kesin aciz belgesi niteliğindedir. Bu tutanak doğrudan doğruya kesin aciz belgesi yerine geçtiğinden alacaklıya ayrıca bir aciz belgesi verilmez. İcra memurunun borçlunun haczi kabil malının bulunup bulunmadığını araştırması ve haciz tutanağında açıkça göstermesi gerekir. Şayet borçlunun haczedilebilir malının bulunduğu anlaşılmışsa kesin aciz belgesi verilemez.[5]
Geçici Aciz Belgesi (İİK m. 105) ; İcraca takdir edilen kıymete göre haczedilen malların alacağı karşılamadığı anlaşılırsa buna ilişkin haciz tutanağı da geçici aciz belgesi sayılır. (İİK. m. 105/2). Eş söyleyişle, haciz sırasında borçlunun bir kısım malları bulunmasına karşın, bunların takdir edilen kıymetine göre takibe konu alacağı karşılamaya yetmediği anlaşılırsa, buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi sayılır. (İİK.m. 105/2). Borçlunun haczi kabil malı bulunmadığının haciz tutanağında açıkça yazılı olması gerekir. Aksi halde tutanak aciz belgesi niteliği taşımaz. [6]
Kesin aciz belgesinde de olduğu gibi borçluya ayrıca belgesi verilmez. Buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi hükmündedir. Alacaklıya İİK'nın 277. maddede yazılı hakları verir. Yani iptal davası açma hakkı verir. Geçici aciz belgesi kesin aciz belgesinden farklı olarak İİK’nın 68. maddesi anlamında borç ikrarını havi bir senet niteliğinde değildir.[7]
17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.03.2005 gün, 2005/15-100-119 sayılı kararına göre, borçlunun hacze kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptı, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilmektedir. [8]Uygulamada da çoğunlukla alacaklı icra dosyası üzerinden borçlunun bilinen son adresine/ mernis adresine taşınır haczi talep etmekte, taşınır haczi neticesinde düzenlenen haciz tutanağı ile borçlunun hacze kabil mal varlığı tespit edilemediği takdirde (tutanakta açıkça borçlunun hacze kabil mal varlığı bulunmadığı belirtilmelidir) söz konusu tutanak; geçici aciz belgesi niteliğinde sayılarak Tasarrufun iptali davalarında dava şartını karşılamaktadır.
Her ne kadar borçlunun adresine çıkılan menkul haciz neticesinde tutulan haciz tutanağı geçici aciz belgesi niteliği taşıyabilmekte ise de bazen borçlunun hacze çıkılan adreste ikamet etmediği/ taşındığı/ başkaca adresinin bilinmediği/ tanınmadığı gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Bu durumda Tasarrufun iptali davasında davacı/ alacaklı borçlunun aciz halini nasıl ispat edeceği sorusu gündeme gelecektir. Yargıtay bu durumda ‘’borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor, tebligatlar da ilanen yapılıp, hakkında birçok takip bulunuyorsa bu takdirde aciz hâli gerçekleşmiş sayılır. ‘’ görüş birliği içerisindedir.
HGK. 14.01.2020 T. E: 2019/17-16, K: 7 Sayılı İlamı :
‘’Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor, tebligatlar da ilanen yapılıp, hakkında birçok takip bulunuyorsa bu takdirde aciz hâli gerçekleşmiş sayılır… Somut olayda, borçlu hakkında yapılmış birden fazla takip bulunduğu, davaya konu her iki takip dosyasından da borçlunun kayıp ve adresinin saptanamadığının anlaşıldığı, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca haczi kabil malının bulunmadığının tespit edildiği, yine davalı borçlu adına tapu sicil müdürlüğü, bankalara ve üçüncü kişilere yazılan haciz yazılarından borçlunun malı olmadığının belirtildiği anlaşılmıştır. Bu durumda borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Eş söyleyişle, yerel mahkemece dava ön şartının bulunmadığına yönelik olarak sunulan gerekçelerden ilki olan aciz belgesinin yokluğu durumunun somut olayda gerçekleşmediği açıktır.’’
HGK. 30.04.2019 T.. E: 2017/17-1791, K: 498 Sayılı İlamı :
‘’Davalı borçlu adına tapu sicil müdürlüğü, bankalara ve üçüncü kişilere yazılan haciz yazılarından borçlunun malı olmadığı, adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan araç üzerinde de davacı haczinden önce banka rehni ve başka hacizlerin de bulunduğu, borçlunun ticaret sicil adresinde yapılan haciz tutanağından da borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının belirlendiği anlaşıldığından, bu haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, ve tasarrufun iptali dava şartı gerçekleşmiş olduğu,’’
Borçlu adına kayıtlı menkul ya da gayrimenkulün olması, aktif sigorta kaydının olması, banka hesaplarında para bulunması vb. durumunda dahi borçlunun aciz halinde olduğunun kabulü söz konusu olabilecektir. Zira, borçlu adına menkul ya da gayrimenkulün, maaşının, banka hesaplarının vb. üzerinde çok fazla haciz veya ipotek kaydı olduğu tespit edildiğinde; söz konusu haciz ve ipoteklerde yer alan bedellerin, malın satılması veya paranın talep edilmesi halinde dahi haciz veya ipotek bedellerini karşılamayacak durumda olması ilk bakışta anlaşılabilecek durumda ise Yargıtay borçluyu aciz halinde kabul edebilmektedir. Ancak bu durumun tespiti zorsa hakim, davalı/ borçlunun tespit edilen mal varlığının üzerindeki haciz veya ipoteklerin borçluyu aciz halinde gösterip göstermediği hususunda bilirkişi raporu alınmasını da isteyebilir.
Yargıtay 17. HD. 16.09.2019 T. E: 2016/13305, K: 8042 Sayılı İlamı :
‘’Borçlunun 5 adet taşınmazına haciz konulmuşsa da, bu taşınmazlar üzerinde fazla miktarda farklı icra takiplerinden haciz bulunduğu ve kendilerinden önce tesis edilmiş ipoteklerin bulunduğu, haciz tutanağında da, borçlunun işyerinde 2.000,00 TL'lik taşınır haczi yapıldığı ve aynı gün borçlu şirketin yetkililerinin evinde yapılan hacizde de; kapının kapalı olduğu apartman görevlisinin borçlu ve eşinin bir kaç ay önce taşındığını beyan ettiği görülmekle, her ne kadar İİK. mad. 105/2 uyarınca, haczi kabil mal bulunmaz ise haciz tutanağı aciz belgesi hükmündeyse de, icra dosyası kapsamında borçlunun alacak veya başka taşınır malı olmadığı, dava konusu taşınmaz dışındaki haciz konulan diğer taşınmazlar üzerinde başkaca haciz ve ipoteklerin olduğu bu hali ile davacının alacağını karşılama imkanı bulunmadığı ve bu durumda borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiği,’’
İstanbul BAM. 8. HD. 17.01.2019 T. E: 2017/1404, K: 93 Sayılı İlamı :
‘’…borçlunun mal varlığının tespit edilmesi, icra dosyası kapsamında haciz konulan menkul veya gayrimenkul mal var ise bunların değerinin belirlenmesi, icra dosyası borcu da belirlenerek borçlunun mal varlığının alacağı karşılamaya yetecek olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi, gerekli ise bu hususta konusunda uzman bilirkişilerden rapor temin edilmesi, sonucuna göre borçlunun aciz halinde bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yukarıda kısaca Tasarrufun iptali davasında özel dava şartı olan aciz vesikasının;
-Dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağının olduğu,
- Kesin aciz belgesi (İİK.m.143) ya da geçici aciz belgesi (İİK.m.105) olarak ikiye ayrıldığı,
-Uygulamada sıklıkla geçici aciz belgesi niteliğinde olan taşınır haczi neticesinde düzenlenen haciz tutanağının dava dosyasında kullanıldığı,
-Borçluya ulaşılamaması halinde dahi şartları varsa borçlunun aciz halinde olduğunun kabulü mümkün olduğu,
-Borçlunun mal varlığı bulunması halinde de mal varlığının üzerinde birçok haciz veya ipotek kaydının bulunması durumunda borçlunun aciz halinde olduğunun kabulünün mümkün olabileceği izah edilmeye çalışılmıştır.
Av. Ceylan DEMİRDAŞ
Bursa Barosu
----------------
[1] Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, s. 1397
[2] Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2013 T. 2013/17-224 E., 2013/1478 K.sayılı ilamı ile 30.03.2016 T. 2014/17-843 E., 2016/433 K. sayılı ilamı
[3] İzmir BAM. 5. HD. 18.01.2018 T. E: 2017/1301, K: 70 sayılı ilamı
[4] YHGK'nun 2012/17-49 Esas, 2012/114 Kararı, YHGK'nun 2017/17-1791 Esas, 2019/498 Kararı ; ayrıca aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/5240 Esas, 2018/8614 Karar; 2017/1555 Esas, 2018/6942 Karar; 2016/2600 Esas, 2018/6944 Karar; 2017/1228 Esas, 2018/6695 Karar; 2017/624 Esas, 2018/5618 Karar; 2012/15561 Esas, 2014/3450 Karar
[5] HGK. 30.04.2019 T.. E: 2017/17-1791, K: 498 sayılı ilamı
[6] ‘’Davacı tarafça aciz vesikası olarak İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasından haciz talimat yazısı üzerine Sakarya 1. İcra Müdürlüğünün 2016/194 Talimat sayılı dosyası ile yapılan haciz tutanağı dosyaya sunulmuştur. Davalı borçlu K1'nun adresinde düzenlenen haciz tutanağı incelendiğinde, borçlunun taşındığı ifadesinin yazılı olduğu görülmüştür. İİK'nın 143 ve 105. maddelerinde hangi nitelikteki haciz tutanaklarının aciz vesikası hükmünde olacakları belirtilmiştir. Buna göre haciz tutanağında borçluya ait haczi kabil hiç bir malın bulunmadığının açıkça yazılı olması gerekmekte olup, aksi halde haciz tutanağı aciz belgesi niteliğinde sayılmayacaktır.’’ İstanbul BAM. 9. HD. 12.06.2020 T. E: 2018/1838 , K:719 sayılı ilamı, aynı yönde HGK. 30.04.2019 T. E: 2017/17-1791, K: 498 sayılı ilamı
[7] HGK. 14.01.2020 T. E: 2019/17-16, K: 7 sayılı ilamı
[8] ‘’Borçlunun ödeme emri tebliğ edilen adresinde haciz işlemi için gidildiğinde borçlunun bu adresinden ayrılmış olduğu, belirlenen yeni adresine yeniden haciz işlemi için gidildiğinde borçlunun bu adresinden de ayrıldığı ve borçluya ait haczi kabil mal bulunmadığı haciz tutanağı ile belirlenmiş olup, bu durumu belirleyen haciz tutanakları geçici aciz vesikası niteliğinde olduğu, Borçlu adına kayıtlı alacağı karşılamaya yeterli taşınır ve taşınmaz malının olmadığı da anlaşıldığından, aciz halinin varlığının kabulü gerektiği,’’ 17. HD. 13.10.2020 T. E: 2018/4344, K: 5506 sayılı ilamı