I. Giriş
Bu yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin 01.02.2023 tarihli ve 2020/2395 başvuru numaralı Murat Ergan kararı ışığında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin adil/dürüst yargılanma hakkına kapsamında değerlendirilmesi incelenecektir.
Başvurunun konusu; alkol alarak araç kullandığından bahisle ehliyetine elkoyulan ve hakkında idari para cezası yaptırımı uygulanan başvurucunun iç hukuk yolunda usuli imkanlar konusunda eşitsizliklerin varlığı sebebiyle adil/dürüst yargılanmadığı iddiaları oluşturmaktadır.
Adil/dürüst yargılanma hakkı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde ve Anayasanın 36. maddesinde koruma altına alınmaktadır.
II. Başvuru Süreci
Başvurucu 1 Mayıs 2019 tarihinde aracıyla seyir halinde iken Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği tarafından alkol denetimi için durdurulmuş, alkol test cihazı ile yapılan denetim sonucu başvurucunun 1,09 promil alkollü olduğu tespit edilmiş ve 1.256,00 Türk Lirası idari para cezası verilmiş; ehliyetine 2 yıl süreyle elkoyulmuştur.
Test sonuçlarının gerçeği yansıtmadığını iddia eden başvurucu, Devlet hastanesine giderek alkol ölçümü için kan testi yaptırmak istediğini beyan etmiş, ancak hastane yetkilileri, İzmir Valiliğinin bireysel alkol ölçüm testi taleplerinin kabul edilmemesi yönünde yayımladığı 16 Ekim 2017 tarihli Genelgeyi öne sürerek talebi reddetmiştir.
Başvurucu, verilen idari para cezasının iptali için Bergama Sulh Ceza Hakimliğine başvurmuştur. Başvurusunda; Valilik Genelgesinin sağlık kuruluşuna alkol ölçüm testi yapılmasını sınırlandıran kanun hükmünün bulunmamasına rağmen, Valilik kararı ile getirilen bu sınırlamanın hak arama hürriyetine aykırılık teşkil ettiğine yer vermiştir. Sulh Ceza Hakimliği başvurucunun talebini kabul etmiştir.
Trafik Denetleme İstasyon Amirliği; Bergama Sulh Ceza Hakimliğinin başvurucu lehine verdiği kararın kaldırılması talepli itirazını Akhisar Sulh Ceza Hakimliğine sunmuştur. İtiraz gerekçesinde Amirlik; Karayolları Trafik Yönetmeliği uyarınca başvurucunun yapılan alkol ölçümüne itiraz edebileceği hallerin oluşmadığı, bu sebeple itirazın kabulü kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Yapılan itiraz Akhisar Sulh Ceza Hakimliği tarafından kabul edilerek, 26 Kasım 2019 tarihinde başvurucu lehine verilen kararın kaldırılması kararı kesin olarak verilmiştir.
Başvurucu bu süreç içerisinde alkol ölçüm testi yaptırmasını engelleyen Yönetmelik, Genelge ve Amirliğin işlemleri hakkında Danıştay’a başvurmuş, Danıştay 24 Ekim 2019 tarihinde idari para cezası verilmesi ve başvurucunun ehliyetinin 2 yıl süreyle elinden alınması işlemlerine karşı yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne karar vermiştir.
III. Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi (AYM); adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamındaki kararlarında çoğunlukla davaya ilişkin verilmiş hükmü değil, yargılamada usule ve sürece ilişkin eşitsizlikler yol açılıp açılmadığı hususunu denetlemekte ve ihlal giderimlerini yargılamanın yenilenmesi yönünde karar vererek sağlamaktadır.
Silahların eşitliği ilkesi kısaca; bir davaya taraf olan kimse ile davanın diğer tarafı arasında eşitsizlik olmaksızın iddialarını mahkemeye sunabilme konusunda makul olanaklara sahip olmasıdır[1]. Bu ilke AYM tarafından, “Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin, iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir[2].” şeklinde tanımlanmaktadır. Çelişmeli yargılama ilkesi ise, tarafların dava dosyası hakkında tümüyle bilgi sahibi olması ve tarafların yargılamaya aktif şekilde katılmaları şeklinde tanımlanmaktadır[3].
Mahkeme başvuruya konu olaya ilişkin olarak alkol ölçüm testi yapan cihazın hatalı ölçümde bulunduğunu gerekçe göstererek hastanede alkol testi yaptırmak isteyen başvurucuya, Genelgenin gerekçe gösterilerek talebinin reddedilmesini uygun bulmamış, başvurucunun olaya ilişkin elde edilmesini talep ettiği delillerin yalnız Devlet eliyle elde edilebileceğini ve bu imkanın Valilik Genelgesi ile önüne geçildiğini, bu sebeple başvurucunun aleyhine delillerin aksini ortaya koyacak durumda olmadığını ve bu hususta başvurucuya uygun şartların sağlanmadığını belirterek adil/dürüst yargılanma hakkının ihlaline oybirliğiyle karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi başvuruya konu olayda yaptığı değerlendirmede; başvurucunun usule ilişkin dezavantajlı konuma düşürüldüğünü belirterek, adil/dürüst yargılanma hakkının unsurları olarak kabul edilen çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
IV. Değerlendirme
Adil/dürüst yargılanma hakkı, bir temel hak ve özgürlük olmakla birlikte aslında Anayasada tanımlanan diğer hak ve özgürlüklerden faydalanılması ve bu özgürlüklerin korunmasının teminatıdır[4]. Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan bu hak uyarınca, herkes savunma ve adil/dürüst yargılanma hakkına sahiptir.
Nitekim İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde herkesin adil/dürüst yargılanma hakkı olduğu belirtilmektedir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (“İHAM”), hakkaniyete uygun yargılamanın temel unsurunun, yargılamanın çelişmeli olması ve taraflar arasında silahların eşitliğinin sağlanması olduğunu belirtmektedir[5].
Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden olup, demokratik toplumun temel ilkelerindendir[6]. AYM’ye göre, iddiaya karşı savunma hakkı tanınmadığı sürece silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri çerçevesinde uygun muhakeme yapılamayacak ve maddi gerçeğe ulaşılması da mümkün olmayacaktır[7]. Bu ilkelerin yargılamanın tüm aşamalarında gözetilmesi sonucunda taraflar arasında adil bir dengenin kurulduğundan bahsedilebilecek ve hukuk devleti olmanın gerekliliği yerine getirilecektir[8].
Çelişmeli yargılama ilkesi; adil/dürüst yargılanma hakkına uygun olarak ceza davasında ulaşılması amaçlanan maddi gerçeğin çıkartılmasında büyük önem arz etmektedir. Bu ilke ile sanıklar; delilin dava ile ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek, güvenilirliği hususunda iddia ve itirazlarını dile getirebilecek ve adil/dürüst yargılanmadan bahsedilebilecektir[9].
AYM’nin idari para cezası tutanağına karşı açılan davada usule ilişkin imkanlar bakımından zayıf duruma düşürülme iddiasını incelediği 2016/11861 başvuru numaralı Çetin Emre Haytoğlu ve Okan Özcan[10] kararında verdiği tespitlere yer verilmesinde fayda vardır. Kararda; “teknik rapor olmadan başvurucuların bu iddiasını ispatlanmasının mümkün olmayacağı dikkate alındığında mahkemece bu iddiaya ilişkin bir irdeleme ve araştırma yapılmadan uyuşmazlıkların sonuçlandırılması başvurucuların davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürülmesi sonucunu doğurmuştur.” tespitlerine yer verilerek, bu durumun silahların eşitliği ilkesi ile çeliştiği sonucuna ulaşılmıştır.
AYM; Mustafa Kupal[11] kararında da; “hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkanların tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dahil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil/dürüst yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir” tespitlerine yer vermektedir.
İHAM Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. Ve Tic. Ltd. Şti./Türkiye[12] kararında; idare tarafından hazırlanan raporun dosyadaki temel delil olduğunu vurgulamış, başvurucunun bu rapora yönelik itirazlarının karşılanmadığını, maddi olayın koşullarının belirlenmesinde idarenin düzenlediği belgelere itibar edilmesiyle yetinildiğini belirterek adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanaklarının Düzenlenmesinde, Tahsilinde ve Takibinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik m.16 uyarınca; trafik idari para cezası karar tutanağına karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz için başvurulabilecektir. Bu başvuru üzerine itiraz makamı bahse konu itirazı incelerken, yukarıda detaylı şekilde izah edildiği şekilde silahların eşitliği ve çelişmeli yargı ilkelerini gözeterek yargılama yapmalıdır. Başka bir ifadeyle, itiraz yoluna başvuran kişinin trafik idari para cezalarına karşı davalı taraf olan idareye karşı dezavantajlı duruma düşürülmemesi gerekmektedir.
Nitekim; idari para cezası tutanaklarının resmi evrak niteliğinde bulunduğu ve aksi ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, ispat kuvveti bakımından başkaca bir delille desteklenmesinin gerekmediği gözönünde bulundurulduğunda[13], bu tutanağa karşı itiraz yoluna başvuran kişinin iddiasını ispatlayabileceği delilleri sunabilme imkanı önem arz etmektedir. Bu bakımdan; itiraz yoluna başvuran kişinin, aksi ispat edilinceye kadar doğru olduğu kabul edilen belgeye karşı delillere ulaşma imkanının sulh ceza hakimlikleri tarafından gözardı edilmemesi, hakkaniyetli ve adil/dürüst bir yargılama koşullarını sağlaması gerekmektedir. Kişinin bu hakkının engellenmesi, idare tarafından tutanakların her koşulda doğru olduğunun kabul edilmesi sonucunu doğuracak ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacaktır[14].
Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi’nin tespitlerine katıldığımızı belirtmekle birlikte, sulh ceza hakimlikleri tarafından değerlendirilen incelemelerin hakkaniyete uygun ve tarafların eşitliği gözetilerek yapılması ve kişinin usule ilişkin imkanlar bakımından idareye karşı zayıf duruma düşürülmemesi gerekmektedir. Bu hususların gözetilmesinin yargılamanın hakkaniyetli şekilde yapılması için zorunlu olduğu izahtan varestedir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Berra Berçik
Stj. Av. Ateş Eskitaşcıoğlu
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-------------
[1] https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/10122019113922adil_yargilanma.pdf Erişim Tarihi:24.03.2023
[2] Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16.05.2013, p.32
[3] Devran Duran (GK), B. No: 2014/10405, 25.5.2017, p. 87
[4] https://www.anayasa.gov.tr/media/3503/adil_yargilanma.pdf Erişim Tarihi: 23.03.2023
[5] Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000
[6] Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 07.03.2014
[7] Ali Kemal Tekin, B. No: 2014/875, 14.01.2014
[8] Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, § 52
[9] Cezair Akgül, B. No: 2014/10634, 26.10.2016
[10] Çetin Emre Haytoğlu ve Okan Özcan, B. No: 2016/11861, 13/6/2019
[11] B. No: 2013/7727, 4/2/2016, p.50, 51, 52
[12] B. No: 48657/06, 28/11/2017
[13] “Sulh Ceza Hakimliği’nin 08/02/2021 tarihli kararı ile "idari para cezası tutanaklarının resmi evrak niteliğinde bulunduğu ve aksi ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, ispat kuvveti bakımından başkaca bir delille desteklenmesinin gerekmediği, bu yönde mevzuatımızda bir hüküm bulunmadığı” (7CD., 15.12.2021, 29334/17355)
[14] Arslaner, Trafik İdari Para Cezalarının Yargısal Denetimi Üzerine Bir Değerlendirme, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi s.166