Ceza davasının konusu, iddianamede anlatılan eylemdir. Hüküm, ancak iddianamede anlatılan eyleme ilişkin olarak verilebilir. Davasız yargılama olmaz.
Fakat eylemin hukuksal nitelendirmesi, mahkeme tarafından serbestçe yapılır. Mahkeme, iddianamede anlatılan eylemin dışına çıkamasa da bu eylemi kendisi nitelendirir.
Yeri gelmişken belirtelim ki, hangi eylemin dava konusu edildiği, iddianamenin anlatımından belirlenir ve dava konusu eylem anlatılırken başka eylemlerden de bahsedilmesi, o eylemlerden dava açıldığı anlamına gelmez.
Buna göre savunma, hem iddianamede anlatılan eyleme hem de eylemin hukuksal nitelendirmesine ilişkindir. Dava konusu eylem, yargılama boyunca sabit kalmak zorunda ise de mahkemenin hukuksal nitelendirmeyi değiştirme yetkisi, savunma hakkını zedeleyebilir.
Savunma, doğal olarak iddia edilen hukuksal nitelendirmeye karşı yapılacaktır. Fakat mahkeme, iddia edilen nitelendirme dışında bir hukuksal niteleme yaparsa, bu nitelemeye karşı savunma yapılmadan karar verilmiş olacaktır.
Bu nedenlerle, yargılama yasamızın 226. maddesine göre, suçun hukuksal niteliği değişmeden önce sanığa, değişen bu yeni nitelemeye karşı savunma yapması için haber verilmesi gerekir.
Bu doğrultuda, ek savunma hakkı tanınması için hukuksal nitelemenin değişmesi yeterlidir. Cezanın miktarı önemli değildir. Örneğin, irtikap suçundan açılan bir davada savunma da irtikap suçuna ilişkin yapılacaktır. Eğer eylemin görevi kötüye kullanma olabileceği değerlendiriliyorsa savunmaya, bu suça karşı da savunma yapma imkânı tanınmalıdır.
İlgili maddenin ikinci fıkrasına göre, cezanın artırılmasını gereken bir durum ilk defa duruşmada ortaya çıkarsa, yine sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Örneğin, olası kasıttan dava açılmış ve fakat doğrudan kasıt hükmü uygulanacaksa, ceza daha ağır olacağından, suçun hukuksal nitelemesi değişmese dahi sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.
Bu düzenlemeler, savunma hakkı lehine olması nedeniyle özgürlük lehinedir. Dolayısıyla geniş yoruma tabi tutulur. Bunun bir sonucu olarak, sanığa ek savunma hakkı verilip verilmemesi konusunda kuşku yaşanırsa, ek savunma hakkının verilmesi gerektiğine ulaşılır.
Bu doğrultuda, kanımızca iddianamede yer alan sevk maddelerinin dışında herhangi bir madde uygulanacaksa, bu maddeden ek savunma verilmelidir. Zira savunma, iddiaya karşı olur. İddiada yer almayan en ufak bir değişiklikte, sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.
***
Uygulama; görevsizlik kararının veya bozma ilamının okunması ya da savcının esas hakkındaki mütalaasında, iddianameye aykırı olarak yeni hukuksal taleplerde bulunması halinde, sanığın savunma yapma imkânı olacağından ek savunma hakkı tanınmasına gerek olmadığı yönündedir[1].
Amaçsal yorumla böyle bir yorum yapılabilir. Zira; görevsizlik, bozma veya mütalaanın açıklanması halinde, sanığın bu yeni durumlar hakkında bilgisi olduğu kabul edilmektedir. Fakat bu yorum, daraltıcı bir yorumdur.
Maddede, sanığa haber verilmesinden bahsetmektedir. Bu haberi, mahkeme verecektir. Yorum yaparak haber verilmemesi, hükmün uygulanmasını daraltır. Halbuki yukarıda söylediği gibi bu hüküm, dar değil geniş yorumlanmalıdır. Özgürlük aleyhine böyle daraltıcı yorum yapılamaz.
Özellikle uygulamada “görevsizlik kararı/bozma ilamı okundu” ibareleri zabıtta yazılsa dahi bunların anlatılmaması, savcının esas hakkındaki mütalaasını sözlü olarak açıklamaktan dahi imtina etmesi, gerçekte sanığın bunlardan haberdar olmamasını sonuçlamaktadır.
Sonuç olarak, ceza yargılamasında her zaman savunmanın iddia hakkında açık seçik olarak bilgilendirme hakkı vardır. Kanımızca, iddianame dışında herhangi bir değişiklikte sanığa ek savunma hakkı hatırlatılmalıdır.
----------
[1] Artuç, Pratik Ceza Muhakemesi Kanunu, s. 1098.