Merhabalar
 
Kıymetli Arkadaşlar...
 
Sıcağı sıcağına geçirdiğimiz seçimlere ilişkin herkesin bir sözü var, benimde tuzum olsun diye bir kaç satır sizlerle paylaşmak istedim
 
İlk başta ;
01 Kasım 2015 seçimi Vatanımıza, Milletimiz, Dinimize, Devletimize, Bölgemize ve tüm Dünya Mazlumlarına Hayırlı Uğurlu olsun...
 
Ülkemiz tarihinde bu kadar kısa sürede yapılan seçim neticesinde yaşanan terör olayları ilk başta ateşin düştüğü yeri sonrasın da ise ülkemizin her
bir ferdinin yüreklerini yakan  elim hadiseler ışığında gerçekleştirilmiş olup Aziz Şehitlerimize ve Vatandaşlarımıza Allahtan bir kez daha rahmet ve Kıymetli Gazilerimize ve yaralılarımıza acil şifa ve sabır dileklerimi iletiyorum.
 
Demokrasi Halkın kendi kendini yönetmesi olarak literatürdeki yerini almışken bugün zuhur eden şeyde sandıkların açılması ile birlikte tam da budur. Halk gönlünden geçeni sandığa yansıtmış, siyasi partilere bir nevi demokrasi dersi vermiştir. Diyeceksiniz siyasi partilere nasıl demokrasi
dersi verilir şöyle ki : Milli menfaatler dengesinde dahi bir araya gelemeyip gelecek seçimlere yatırım yapanlar gelecek nesilleri babasız, abisiz, kardeşsiz bırakmışlardır. Bu durum karşısında çoğulcu demokrasiyi hayata geçiremeyenlere çoğunlukcu demokrasinin anahtarları millet tarafından verilerek iktidara getirilmiştir.
 
Son yıllardaki seçimlerin ayrı bir ehemmiyeti de söylemden çok Milletin bizatihi kendine yönelik projelere yönlenilmesidir. Halk söylemden ziyade eyleme baktığı, kendi sorunlarını bilen çözüm üreten ve bunun için projesi olanlara hak ettiği rey'i hiç çekinmeden takdim ve takdir etmiştir. Ayrıca ekonomik dengeler karşısından erimeye başlayan maddi gücünü de bu seçim aracılığıyla siyasilere bildirmiş, ekonomik vaatlere hassaten dikkat celbederek yapılması için yetkiyi sandık aracılığıyla vermiştir.
 
Ülkemiz, Dünyanın kilit noktasında bulunmakla birlikte bunun avantajlı ve dezavantajlı durumu günden güne daha aşikar hale gelmektedir. Yürütülmekte olan devasa projeler avantajı, çevremizde yaşanan olaylar ise dezavantajın bir nişanesidir. Halk ülkenin bir adım daha ileri gitmesi için elinden geleni yapmaya çalışmış, bunun yanı sıra en doğal ihtiyacı olan sosyal ve ekonomik refahın daha üst seviyelere çıkarılması için çok dikkat çekici bir mesaj vermiştir. Varoluş gayesi İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın olan bir ecdadın torunları aynı amacı baz alarak Milletinin Refahı için vaatlerini hayata geçirmenin gayreti içerisine girmeli, bunu yaparken diğer paydaşlardan da gerekli desteği istemeli ve görmelidir. Böyle bir yaklaşımda her paydaş kazanacağı gibi asıl kazanç sahibi ise Millet olacaktır. Maddi anlamda rahat olmayan bireylere idealizm duygusunu aşılamak zorda olsa biraz zaman alacaktır. Örneğin kirada oturan bir vatandaşımız maaşının yarısından fazlasını kiraya veriyor ise bu kişinin ülkenin gayrisafi milli hasılası ile ilgilenmesi yada ihracattaki çıtasının artması yada ülkeye büyük yatırımların yapılması onun için birşey ifade edemeyecektir. Çünkü ay sonu ödeyeceği kiradan arta kalan ile ev geçindirme düşüncesi, milli idealizmi düşünmeye itmeyecektir. Bunun için ilk başta sosyal, ekonomik ve milli refah dengesi sağlanmalı, an azından ilk çeyrek bunun için zorlanmalıdır.
 
Bu Seçimler şunu da gösterdi ki zafere dair Mütevazi olmayanlar (zafer sarhoşluğuna kapılanlar) er yada geç karşılığını bulacaktır. Bu millet alicenap bir millettir. Tevâzûnun, Millete karşı alçak gönüllü olmanın, kibirlenip böbürlenmekten sakınmanın hatırlatıldığı ve bu hususta gerekli dersin alındığının umulduğu gibi bunun da yerine getirileceği sözünün verildiği bir seçim olmuştur. Şunu unutmayalım ki Türkiye Cumhuriyeti, 550 Vekilden büyüktür. 550 Vekilin 78 milyona değil, 78 milyon'un 550 vekile tehakküm ettiği bir seçim olmuştur.
 
Siyasi ahlakın önemi her geçen gün artmakta, bu hususta üzerine görev düşenler bu hususu ivedilikle gündeme almalıdır. 
 
Meclis dışında kalan siyasi ve partilerde bu milletin bağrından çıkmış ancak Siyasi partiler Kanununa göre belirlenen sınırı geçemediğinden meclise girememiştir. Bu demek değildir ki onların hakları göz ardı edilecek, aksine millet olarak herkesi kapsayıcı politikalar ile o vatandaşlarımızın da hakları korunmalı, talepleri değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki 783,562 Km2 vatan toprağında yaşayan her ferdimizin bu vatanın ortak evladı, ortak paydaşıdır. Hz Ömer efendimiz Fırat kenarında kurt kuzuyu boğazlasa bundan sorumlu olunacağı bildirilirken, tüm vatandaşlarımıza hizmet, hak ve adalet noktasında adil bir şekilde davranılması gerekmektedir. 
 
İktidar gücünün tek olması nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesi hak ve özgürlüklerin koruyucu sisteminin esas belirleyicisi Yargı Bağımsızlığıdır. Yargı Bağımsızlığının sağlanması ve korunması güçlü demokrasilerin en temel görevidir. Bunun için Yargıya dair gerekli düzenleme ve iyileştirmelerin ivedilikle gerçekleştirilmesi, Devlet Memurları Kanununda Yargı ve Çalışanlarına  dair Yargı Hizmetleri Sınıfının en kısa zamanda ihdası da ayrıca önem arzetmektedir. 
 
 
Dış mihraklarda bu seçim neticesinde hisselerine düşeni aldıklarını umuyor, uydu bir ülke olmadığımız Milletimiz tarafından ilgili ilgisiz herkese bu seçim vasıtası ile bildirilmiştir.
 
Şunu da unutmayalım ki herşeye kadir olan Cenabı Allah bu Aziz Milletin hiç bir tekerleğini bugün olduğu gibi yarında tümsekte bırakmaz. Yeter ki biz ona hakkı ile inanıp hakkı ile iltica ve niyaz edelim.
 
Bir kez daha seçimlerin Vatanımıza, Milletimiz, Dinimize, Devletimize Hayırlı olmasını Cenabı Allahtan niyaz eder, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil yetkisi bulunan tüm Siyasi ve Partilere yeni görevlerinden Başarılar dilerim. Milletimiz ağır bir görev yükledi. Allah yar ve yardımcınız olsun...
 
Herkesin bir fikri bir sözü olduğu gibi söylenecek ve tetkik edilecek bir çok husus olmasına rağmen fazla uzatmadan şimdilik nacizane düşüncelerimi paylaşmak istedim...
 
 
Vatan şairimizin "Allah bu millete bir kez daha İstiklal Marşı Yazdırmasın" dediği gibi bende "Allah bu Millete bir daha Zillet yaşatmasın" diyorum...
 
Son olarak şunu söyleyebilirim ki Aziz Milletimiz, Zilleti Zail eyledi...
 
Saygılarımla...
 
Beykoz / İstanbul 
İbrahim BAŞYURT