İnsan yaşamını kolaylaştıran ve sağlık sorunları ile ilgilenen sağlık çalışanları, ne yazık ki ülkemizde bazen hak etmedikleri muamelelerle karşı karşıya kalabilmektedirler. İnsanlar, doğaları gereği kriz anlarında saldırganlaşan suç işleme oranları artan varlıklardır. Özellikle bu kriz anları, kendilerinin ya da bir yakınlarının acı çektiği yahut ölüm tehlikesinin mevcut olduğu anlardan oluşuyorsa maalesef ki istenmeyen sonuçlar doğabilmektedir.
Bu dönemde Covid-19 salgını ile mücadelede büyük rol oynayan sağlık çalışanları, iş yüklerinin ve yaşadıkları sıkıntıların artmasıyla medyada daha fazla yer almaya başlamıştır. Bu nedenle sağlık personellerine karşı işlenen suçlarla ilgili düzenlemeler daha fazla araştırma konusu edilmiş ve bu düzenlemeler yetersiz geldiğinden sağlık personellerine yönelik şiddetin önlenmesi adına yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır.
Sağlık personellerinin, hastanelerde uğradıkları fiziksel ve sözlü saldırıları önlemek amacıyla 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek 12. Maddesi düzenlenmiştir. Bu düzenleme, sağlık kuruluşlarında çalışan personellerin; vücut bütünlüğünün, kişilik haklarının korunması ve mesleklerini gereği gibi yapabilmeleri için getirilmiştir. Bu kanuna göre mağdur; sadece sağlık personelleri değil, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan güvenlik görevlileri ve diğer hizmet mensupları da olabilmektedir. Bu madde içerisinde, sağlık personellerine karşı mesleklerinden ötürü en sık işlenen suçlardan kasten yaralama, hakaret, tehdit ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu bağlamda sağlık personellerine uygulanan şiddet denildiğinde, sadece kesten yaralama suçu değil; aynı zamanda Ek. 12. maddedeki düzenlemelerin konusu diğer suçlar hakaret, tehdit ve görevi yaptırmamak için direnme de akla gelmelidir.
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek 12.maddesine 15.4.2020 tarihinde eklenen ikinci fıkrasında; ‘’Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır’’ ibaresine yer verilerek özel ya da kamu ayrımı yapılmadan tüm sağlık çalışanlarının koruma altına alınması sağlanmıştır.
TUTUKLAMA SEBEPLERİ
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Kanununun sağlık personellerine karşı görevleri sırasında ya da görevlerinden ötürü işlenen suçlara ilişkin düzenlemeleri içeren Ek 12. Maddesinin 2014 yılında yasalaşan ilk fıkrası şu şekildedir; (Ek: 2/1/2014-6514/47 md.) ‘’Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.’’
Yukarıda yer alan fıkra uyarınca sağlık personellerine karşı görevleri sırasında ya da görevlerinden ötürü işlenen TCK madde 86-87’de düzenlenmiş kasten yaralama suçu; tutuklama nedenlerinin düzenlendiği CMK’ nın 100. Maddesinin üçüncü fıkrasında sınırlı sayıda sayılan tutuklama nedeninin karine sayıldığı katalog suçlardan kabul edilmiştir. Yani sağlık personellerine karşı işlenen kasten yaralama suçu söz konusu olduğunda; şüpheli veya sanık hakkında iddiaya konu suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin olduğu, adaletten kaçma veya delil karartma şüphesi olduğu varsayılacak olup hâkim ve mahkeme tutuklama kararı verebilecektir. Katalog suçların yer aldığı CMK’nin 100 maddesinin 3. fıkrasında, kasten yaralama suçunun, silahla işlenen ya da neticesi sebebiyle ağırlaşan halleri sayılmıştır. Ancak 3359 Sayılı Kanunun Ek 12/1 fıkrasındaki özgü düzenleme uyarınca sağlık çalışanlarının mağdur olmaları halinde, işlenen kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede olması bile tutuklama için yeterli sayılacaktır.
Sağlık çalışanlarına karşı işlenen suçlarda tutuklamaya ilişkin düzenleme, sadece kasten yaralama suçunu kapsamakta olup sağlık çalışanlarının çokça mağduru olduğu hakaret ve tehdit suçları katalog suçlar içerisine alınmamış CMK 100/4’de yer alan tutuklama yasağı bu suçlar bakımından varlığını korumuştur.
TBMM’de 12.05.2022 Tarihinde Kabul Edilen Henüz Resmi Gazetede Yayınlanmayan 7406 Sayılı Türk Ceza Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9. Maddesi Şu Şekildedir:
MADDE 9: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan “Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e)” ibaresi “Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f)” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.
“i) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
j) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.”
7406 sayılı kanunun 9. maddesinin (j) bendi, daha öncesinde özel bir kanun olan Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda düzenlenmişti. Son olarak Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin; 12.05.2022 tarihinde, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesi ile sağlık çalışanlarına karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, CMK kapsamında tutuklamaya imkân sağlayan katalog suçlar arasına alındı. Tutuklamaya ilişkin bu düzenlemenin esas yasa olan CMK içerisinde alınması, kanun sistematiği açısından yerinde bir düzenleme olmuştur. Kabul edilen bu kanun teklifi resmi gazetede yayınlanmadığından henüz Ceza Muhakemesi Kanununda görülmemektedir.
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA ŞİKÂYETTEN VAZGEÇME
Şikâyet hakkı, zarar gören veya mağdura tanınan bir suçun savcılık tarafından soruşturulması ya da mahkeme tarafından kovuşturulması için verilmiş kişiye sıkı suretle bağlı bir haktır. Takibi şikâyete tabi olan suçlarda istisnai haller dışında mağdur, şikâyetçi olmadan soruşturma başlatılamaz. Hatta TCK 73/4 uyarınca, şikâyetten vazgeçme halinde başlatılan soruşturma sona erecek olup ceza yargılamasında kovuşturulma aşamasına geçilmiş ise de dava düşecektir. Şikâyet şartı olmayan suçlarda ise resen soruşturma ya da kovuşturma işlemi başlatıldığı için şikâyetten vazgeçmenin yargılamaya bir etkisi yoktur.
Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama suçunun soruşturulması ya da kovuşturulması şikâyete tabi iken kasten yaralama suçunun ağırlaştırılmış nitelikli hallerinin düzenlendiği 5287 Sayılı TCK’nin 86.maddesinin 3. Fıkrası uyarınca; kasten yaralama suçunun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi halinde şikâyet aranmaksızın verilecek ceza yarı oranında artırılır. Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun Ek 12. Maddesi gereğince, özel sağlık kuruluşlarında çalışanların da görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılacağından; özel ya da kamu sağlık hizmetlerinde çalışan sağlık personellerine karşı işlenen kasten yaralama suçunun soruşturulması ya da kovuşturulması şikâyete bağlı değildir. Dolayısıyla sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunda şikâyetten vazgeçmenin, suçun soruşturulmasına ya da kovuşturulmasına bir etkisi bulunmamaktadır. Bu düzenleme Yargıtay uygulamalarında da aşağıdaki gibi vücut bulmuştur.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/4017 E. 2015/2275K. 27.01.2015 T.) : ‘’Alkollü olan sanığın, hastane acil servisinde görevli doktordan istediği uzun süreli rapor talebinin kabul edilmemesi üzerine, mağdur doktora karşı gerçekleştirdiği hakaret ve yaralama eylemlerinin, 5237 Sayılı T.C.K.nın 125/3-a, 86/3-c maddelerine uyduğu ve aynı Kanunun 86/3. maddesinin son cümlesi ile 131/1. maddesine göre de bu suçların kovuşturulmasının şikâyete bağlı olmadığı gözetilmeden, şikâyetten vazgeçme sebebiyle düşme kararları verilmesi hukuka aykırıdır.’’
Hakaret suçunun kovuşturulması ve soruşturulması şikâyete bağlı iken bu suçun kamu görevlilerine, görevlerinden ötürü işlenmesi hali TCK m.125’ de tıpkı kasten yaralama suçu gibi ağırlaştırıcı nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personellerine, görevleri sırasında ya da görevlerinden ötürü işlenen hakaret suçunun soruşturulması ya da kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Hakaret suçunun sağlık çalışanlarına işlenmesi halinde yargılama resen yapılacağından müştekinin şikâyetçi olmaması ya da şikâyetten vazgeçmesinin soruşturmaya ya da soruşturmaya bir etkisi bulunmamaktadır.
Tehdit suçunu düzenleyen TCK madde 106 uyarınca malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle işlenen tehdit suçunda mağdurun şikâyeti soruşturma ya da kovuşturma şartı iken tehdit suçunun diğer işleniş hallerinin yargılaması için şikâyet şartı aranmamaktadır. Tehdit suçunun da tıpkı kasten yaralama ya da hakaret suçları gibi kamu görevlilerine karşı görevlerinden ötürü çokça işlenmesine rağmen kanunda tehdit suçunun kamu görevlilerine karşı işlenmesinin şikâyet hususu ağırlaştırıcı nitelikli hal olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle sağlık personellerine karşı, ‘’malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle’’ işlenen tehdit suçunda müştekinin şikâyetten vazgeçmesi halinde; soruşturma sona erip kovuşturma aşamasına geçilmiş ise dava düşecektir.
Görevi yaptırmama suçu, Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca “Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’’. Bu suç, şikâyete bağlı suçlar arasında yer almadığından zaten sağlık çalışanlarına karşı işlenen görevi yaptırmamak suçu resen cezalandırılacaktır. Bu nedenle müştekinin şikâyetçi olmamasının ya da şikâyetten vazgeçmesinin, görevi yaptırmamak için direnme suçunun soruşturmasına ya da kovuşturmasına bir etkisi olmayacaktır.
Sağlık çalışanlarının, görevleri sırasında ya da görevlerinden ötürü çokça mağduru oldukları suçların cezasız kalmaması adına; yukarıda açıklamaya çalışılan kanuni düzenlemeler son derece yerinde ve önemlidir. Ancak bu düzenlemeler sağlık personellerine karşı şiddetin önlenmesi için tek başına yeterli olmayacaktır. Bu şiddetin tamamen önlenmesi için bu konuya ilişkin kolektif bilincin geliştirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması şarttır.
KAYNAKÇA:
1: https://www.mevzuat.gov.tr/
2: https://www.tbmm.gov.tr/Yasama/Kanunlar
3: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/