01.09.2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan AYM 29.05.2025 tarihli 2020/29242 Başvuru Numaralı Rabia Naz Vatan kararında etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle ihlal kararı verilmiştir. Bu kararda AYM hükmü“ağırlıklı olarak olayın gerçekleşmesinin hemen sonrasındaki süreçte meydana gelen -mevcut delillerin kaybolmasına ve sonradan yapılacak araştırmaların etkisiz hâle gelmesine neden olabilecek- ihmal, kayıtsızlık ve gecikme hâlinin soruşturmanın bütünü üzerinde etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin ilkelerle bağdaşmayacak mahiyette bir eksiklik/boşluk yarattığı ve soruşturmanın yaşam hakkının gerektirdiği derinlik ve ciddiyette yapıldığı yorumunu getirmeyi mümkün kılmadığı açıktır.” şeklindeki gerekçelere dayandırmıştır. Karar irdelendiğinde yaşam hakkının usuli boyutu olan etkili soruşturmanın nitelikleri açısından önemli bir yol haritası çizmektedir.

1. YAŞAM HAKKI

Anayasa m.17/1, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 2 ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m. 6 ile güvence altına alınan yaşam hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığını güvence altına alan en temel insan hakkıdır. Anayasa 17/1 gereği, “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”. Anayasa’nın 17. maddenin gerekçesi ise şöyledir: “Kişinin sahip bulunduğu hak ve hürriyetler, bu maddeden itibaren önem dereceleri göz önünde tutularak belirlenmiştir. Bu madde ile yaşama maddî ve manevî varlığın bütünlüğü ve bunun geliştirilmesi hakkı korunmaktadır. Bu iki hakkın bir bütün teşkil ettiği, birbirini tamamladığı açıktır. Kanun güvencesi altında olan yaşama hakkını korumak için devlet, gerekli tedbirleri alacaktır.”

Yaşam hakkının sağlanması kapsamında kamu düzenine ilişkin hükümlere Anayasa madde 5 de yer verilerek “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmüne yer verilmiştir.

Yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yüklemektedir. Negatif yükümlülüğü; devletin, organları aracılığıyla, hukuken izin verilen istisnai durumlar dışında, bireyin yaşamını ortadan kaldırmama, pozitif yükümlülüğü ise devletin insan yaşamının etkili olarak korunması için Anayasa’nın etkili bir şekilde uygulanması ve güvence altına aldığı haklara etkin bir işlevsellik kazandırılması hususundaki sorumluluğudur.

2. ETKİLİ SORUŞTURMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Etkili soruşturma yükümlülüğü, yaşam hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin bir yansımasıdır. Anayasa ile güvence altına alınan hakların ihlali durumunda, devletin yetkili makamları tarafından gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması; sorumluların tespit edilerek cezalandırılmalarının sağlanması ve adli merciler önüne çıkarılmaları gerekir.

Etkili soruşturma yükümlülüğü, ihlal edilen hakka ilişkin soruşturmanın nasıl, hangi koşullarda ve kimler tarafından yürütüleceği gibi hususlarda devlete çeşitli sorumluluklar yükler. Bu yükümlülüğün temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukuk kurallarının etkili şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermesini, cezalandırılmasını sağlamaktır.

Soruşturma yükümlülüğü bir sonuç değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Bu nedenle, her soruşturmanın mutlaka mağdur ya da şikâyetçilerin beyanlarıyla tamamıyla örtüşen bir sonuca ulaşması beklenemez. Ancak, yürütülen soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulları ortaya çıkarabilecek nitelikte olmalıdır.

AYM’nin kararından da görüleceği üzere; etkili soruşturma yürütülebilmesi için gecikme olmadan delillerin toplanması, olaya ilişkin veri içerme ihtimali olan yer ve eşyaların muhafaza altına alınması, bulgu ve izlerin kaybolma ihtimali dikkate alınarak incelemenin derhal yapılması gerekmektedir. Çünkü şüpheli ölüm olayının gerçekleştiği yer ve çevresinde olayın hemen akabinde derhâl harekete geçilerek deliller karartılmadan önce inceleme, araştırma yapılması, veri toplanması olayı çevreleyen koşulların aydınlatılması adına kritik önemdedir.

3. ETKİLİ SORUŞTURMA NASIL YAPILMALIDIR?

i. Soruşturma resen ve derhal başlatılmalıdır.

ii. Uygun araçlar kullanılarak yeterli bir soruşturma yürütülmelidir.

iii. Mağdur katılımı gerekli ölçüde sağlanmalıdır.

iv. Soruşturma makamlarının bağımsızlığı gerekmektedir.

v. Soruşturma makul sürede sonuçlandırılmalıdır.

vi. Kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen ölümler için hesap vermelerini sağlamak adına soruşturma izni verilmelidir.

vii. Suçun cezasız bırakılmaması, yaptırımın caydırıcı olması gerekmektedir.

Soruşturma makamı olan savcılık ya da savcılığın kolluk eliyle yürüttüğü soruşturmalarda, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olsa bile, bu kararın etkili bir soruşturma sonucunda alındığı söylenebilmesi için işbu kriterler doğrultusunda kapsamlı bir inceleme yapılmış olması gerekir. Verilen karar denetlendiğinde, eğer soruşturmanın yeterli derinlikte ve ciddiyette yürütülmediği ortaya çıkarsa, artık bu sürecin yaşam hakkının gerektirdiği etkili bir soruşturma niteliğinde olduğu ileri sürülemez. Özellikle şüpheli ölüm olaylarında, yaşam hakkının korunup korunmadığının anlaşılabilmesi için kamu makamlarının etkili bir soruşturma yürütmesi zorunludur. Aksi takdirde, Anayasa’nın 17. maddesiyle güvence altına alınan yaşam hakkının usuli boyutu ihlal edilmiş sayılır.

Şüpheli ölüm vakalarında, soruşturulan kişi kamu görevlisi sıfatını taşıyorsa ya da soruşturma kamu görevleriyle bağlantılı ise, soruşturma makamlarının daha pasif davrandığı ve genellikle etkili bir soruşturma gerçekleştirmediği görülmektedir. Bu durum, delil elde edilemediği gerekçesiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararlarıyla sonuçlanmakta, bu kararlar da bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne taşındığında hak ihlali, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüldüğünde ise Türkiye aleyhine tazminatla sonuçlanmaktadır. Bu nedenle, soruşturma makamlarının önüne gelen her olayda, kişilerin mensubiyeti, sıfatı ya da unvanına bakmaksızın tarafsız ve etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekir. Ne yazık ki, kamuoyunda şüpheli ölümlerle ilgili etkili soruşturma yapılmadığı yönünde bir algı oluşmuştur. Bu noktada, Rabia Naz kararı soruşturma makamları tarafından etkili soruşturmanın nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin olarak AYM’nin vermiş olduğu yol gösterici bir karar niteliğindedir.

Kaynakçalar

- Anayasa Mahkemesinin 29/5/2025 Tarihli ve 2020/29242 Başvuru Numaralı Kararı