Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Sürücü Koşan'ın kendisine kırmızı ışık yanmasına rağmen durmayarak seyrine devam etmek suretiyle Taşlı'nın ölümüne neden olduğu dile getirilirken, Koşan hakkında, "Bilinçli taksirle ölüme neden olmak" suçundan 2 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Mahkeme, sanığın ışıklar bölgesine yaklaştığında herhangi bir tedbir almadığını, kırmızı ışık yanmasına rağmen hareket ederek frene basmadığını kaydetti. Sanığın duruşma sırasında beyanına göre ölenin yola çıkışını gördüğünü beyan ederek sürüşüne devam etmesi göz önüne alındığında “olası kast”la hareket etme ihtimalinin olduğunu belirten mahkeme sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek dosyada görevsiz olduğunu ifade etti. Dosya Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 21.Maddesinin 2.Fıkrasına göre; Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 22.Maddesinin 3.Fıkrasına göre; Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır.
Görüldüğü üzere, olası kast ve bilinçli taksir birbirine son derece yakın kavramlar gibi gözükse de iki manevi unsur arasında suçun neticesi bakımından 10-15 yıllık bir süre farkı meydana gelmektedir. Bu da verilecek yanlış bir kararın gerek insan haklarına gerekse cezanın özel önleme fonksiyonuna ne denli aykırı olduğu su götürmez bir gerçektir.
Olası kast durumunda fail, olası sonuçların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen bunları önlemek için bir çaba göstermemiş, bunlara önem vermeyerek adeta kayıtsız kalmıştır.
Örnek olarak bazı düğünlerde silahları ile havaya ateş açan, motorlu araçlarla kalabalık bir caddede süratle giden veya yarış yapan kişiler verilebilir. Olası kast bakımından vurgulanması gereken konu “Kayıtsızlık”tır.
Bilinçli taksirde ise, fail sonuçları öngörmekte bunların oluşmasını istemediği gibi, sonuçların meydana gelmemesi için elinden gelen bütün çabayı göstermektedir. Yani olası kasttaki kayıtsızlık, önemsememe durumu bilinçli taksirde yoktur; tam aksine bilinçli taksirde fail sonuçları önlemek için elinden geldiği kadar çabada bulunmaktadır. Zaten taksir, anlam olarak da “bir işi eksik yapma, bir şeyi yapabilirken yapmama” anlamına gelmektedir. Yani “Öngörü” olmasına rağmen neticenin “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık” nedeniyle gerçekleşmesi halidir. Örneğin, kalabalık bir sokakta otomobilini son hızla kullanan şoför; bunun zararlı bir sonuç doğurabileceğini genel olarak öngörürse de, somut durumdaki koşullara, özellikle kendi yeteneklerine güvenerek sonucun gerçekleşmeyeceği kanısında olup, bu konuda tüm beceri ve yeteneğini kullanmaktadır. İşte bu kanı ve çaba, sonucun iradi olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, failin sorumlu tutulabilmesi, somut durumda dahi, sonucun öngörülebilir nitelikte olmasına bağlıdır.
Olası kastta ise, fail asıl istediği sonucun dışındaki yan sonuçları öngörmüş olmakla birlikte, bunların gerçekleşmemesi konusundaki iradesi, kuvvetli bir kanı düzeyine ulaşmamış, bir ümit olarak kalmış, hatta çoğu zaman bir kayıtsızlık, önem vermeme şeklinde belirmiştir. Dolayısıyla, sonucun iradiliği unsuru, bilinçli taksir ile olası kastı birbirinden ayırmak için kullanılmalıdır.
Daha basit bir cümleyle bitirecek olursak;
Olası Kast- Ne olursa olsun!
Bilinçli Taksir-İnşallah Bir Şey Olmaz!
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Oğuzhan GÜZEL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Kaynakça
-Suçun Yapısal Unsurları ve Özel Görünüş Biçimleri (Prof.Dr.Kayıhan İçel-Yrd. Doç.Dr. A.Hakan Çevik)
-AG Hukuk Bürosu İnternet Sitesi (Ceza Hukuku Üzerine Makaleler)
-Webunya