ÖZ
Tereke üzerinde mirasçıların paylaşma tamamlanana kadar elbirliği mülkiyeti mevcuttur. Bunun kanuni dayanağı TMK m. 640/2' dir: “Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.” Bu yazıda mirasçıların tereke üzerindeki yetkisine ilişkin “elbirliği mülkiyeti” doktrinini analiz edeceğim.
ABSTRACT
Until the estate is divided among the heirs, it remains under joint ownership. The legal basis for this is Article 640/2 of the Turkish Civil Code (TCC): “The heirs hold the estate jointly, and unless otherwise provided by a contract or legal authorization for representation or management, they may only dispose of the rights related to the estate collectively.” In this paper, I will analyze the doctrine of “joint ownership” regarding the heirs authority over the estate.
MİRAS ORTAKLIĞI ÜZERİNDEKİ ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ VE BUNA İLİŞKİN DÜŞÜNCELER
Miras ortaklığındaki mal ve haklara elbirliği mülkiyeti hükümleri uygulanır. Bu arada şunu da ifade edelim. Tereke için birden fazla mirasçı varsa elbirliği mülkiyeti söz konusu olur. Çünkü elbirliği mülkiyeti birlikte mülkiyetin bir çeşididir. Tek bir mirasçı varsa zaten terekenin yönetimi ve paylaşımı konusunda bir sorun çıkmaz. Terekenin bütün işlemlerini o mirasçı gerçekleştirir.
Mirasçıların tereke üzerindeki yetkisi konusunda bazı yazarlar[1] “elbirliği mülkiyeti”, bazı yazarlar[2] ise “elbirliği ile hak sahipliği” kavramını kullanmışlardır. Elbirliğiyle hak sahipliğini savunan yazarlar, mallar üzerinde mülkiyet, haklar üzerinde hak sahipliği olduğunu düşünmektedirler. Bir bakıma bu düşünce doğrudur kanımca. Çünkü mülkiyet bir ayni haktır ve ayni haklar da eşyalar üzerinde kurulabilir. Eşyanın da cismani bir varlığı vardır. Hakların ise yoktur. Haklar eşya değildir. O yüzden haklar üzerinde mülkiyet kurulamaz, onlar üzerinde hak sahipliği olabilir. Aslında mülkiyet de bir haktır, malik olma durumu da bir hak sahipliğidir. Sadece mallar varsa yine elbirliğiyle hak sahipliği ifadesi düşünülebilir bence[3].
Kısacası sadece mallar varsa elbirliği mülkiyeti, sadece haklar varsa elbirliğiyle hak sahipliği, hem mal hem de haklar varsa yine elbirliğiyle hak sahipliği vardır denebilir. Ancak elbirliği mülkiyetine ilişkin kanuni düzenlemeler kıyasen elbirliği ile hak sahipliğine de uygulanır.
Başka bazı yazarlar da tereke üzerindeki yetki için “tam hak” ifadesini kullanmışlardır. Bu yazarlara göre tereke, sadece mülkiyet hakkına konu olan mallardan oluşmaz. Sınırlı ayni haklar, fikri haklar, alacak hakları ve zilyetliğe ilişkin durumlar da vardır. Tereke üzerindeki hakkı ayni haklara yaklaşan (sui generis) bir nitelikte gördükleri için “mülkiyet” yerine “tam hak” ifadesini tercih etmişlerdir[4].
SONUÇ
TMK m. 640/2 hasebiyle mirasçıların tereke üzerinde elbirliği mülkiyeti olduğu kabul edilir. Belki şunun için mülkiyet ifadesi kullanılmış olabilir. Mülkiyet hakkı değil, hakkın mülkiyeti kastedilmiştir. Hakları terkin edebilirler, devredebilirler. Kısacası istedikleri tasarrufta bulunabilirler. Yani haklar üzerinde mülkiyet hakkı gibi bir şey olduğu düşünülmüş olabilir. Ama yukarıda da ifade ettiğim gibi haklar üzerinde mülkiyet kurulamaz, hak sahipliği olur. Çünkü hakların cismani varlığı yoktur. Dolayısıyla ben de "elbirliğiyle hak sahipliği" doktrinine katılıyorum. Terekede taşınır ve/veya taşınmaz mallar varsa elbirliği mülkiyeti, haklar varsa elbirliğiyle hak sahipliği, her ikisi de varsa yine elbirliğiyle hak sahipliği vardır.”
Stj. Av. Ahmet Cem KARACAOĞLU
-------------
[1] KILIÇOĞLU, Ahmet M.: Miras Hukuku, 5. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara 2013, s.291-292; ŞENGÜN, Kemal Oğuz: “Miras Ortaklığı ve Mirasçıların Dava Hakları”, Ankara Barosu Dergisi, S.5, 1971, s.646; KARLI, İbrahim: “Paylaşmaya Kadar Miras Ortaklığının Hukuki Durumu”, T.C. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2016, s.37’den naklen.
[2] İMRE, Zahit/ ERMAN, Hasan: Miras Hukuku, 11. Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 2015, s.429,430; SEROZAN, Rona/ ENGİN, Baki İlkay: Miras Hukuku, 4. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Beyazıt, 2014, s.616; AYAN, Mehmet: Miras Hukuku, 6. Baskı, Mimoza Yayınları, Konya 2014, s.301; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip: Miras Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s.691-692; ŞENER, Oruç Hami: “Tereke Temsilcisi Atanmasına İlişkin İlke Ve Esaslar”, Prof. Dr. Aydın Zevkliler'e Armağan, C.III, İzmir 2013 (“Tereke Temsilcisi”), s.18, N.2554; DURAL, Mustafa/ ÖZ, Turgut: Türk Özel Hukuku (Cilt IV) Miras Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2015, s.450-452, N.1864-1873 (dn.1161); KARLI, s. 37’den naklen.
[3] KARLI, s. 39.
[4] Örnek olarak bkz., Escher, Einleitung, N 4; Oğuzman, 69; Ayiter/Kılıçoğlu, 193; Kocayusufpaşaoğlu, § 4, I, 1; İmre/Erman, 606/607; DURAL/ÖZ, s. 14.





