I-GİRİŞ

Adli tatilin bitiminden itibaren süreler 7 gün uzar. Mevzuatımızda adli tatilin süresi konusunda yargı mercileri arasında birliktelik bulunmamaktadır.[1]

6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre kendisine ödeme emri tebliğ edilen mükellefler bu ödeme emrine karşı dava açabilirler. 6183 sayılı AATUHKnın 58. maddesi hükmüne göre tebliğ edilen ödeme emirleri için 15 gün içerisinde genel olarak dava açılması mümkündür. Dava açmada ileri sürülebilecek sebepler arasında böyle bir borcun olmadığı veya borcun kısmen ödendiği ya da ödeme emrinin muhatap olarak yanlış tebliğ edildiği iddiaları ileri sürülebilir.

6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre ödeme emrine karşı 15 gün içinde dava açılmaması halinde ödeme emri kesinleşir. Ancak, 2577 sayılı İYUKun 8. maddesine göre, kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişiler çalışmaya ara verme dönemlerinde dava açma süreleri 15 günden daha farklı bir sürede dava açabilirler. Örneğin, kendisine 2 ağustosta ödeme emri tebliğ edilen bir amme borçlusu bu ödeme emri için çalışmaya ara verme dolayısıyla 17 Eylüle kadar dava açabilecektir.[2] Bu nedenle, çalışmaya ara verme veya adli tatil ödeme emrine karşı dava açma açısından süre uzatıcı bir etkiye sahiptir. [3]

II- ÖDEME EMRİNE KARŞI VERGİ MAHKEMESİNDE İPTAL DAVASI AÇILMASI

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişiler açtıkları davaları kaybettikleri takdirde ödeme emri kapsamındaki borçtan ayrıca bir de %10 haksız çıkma zammı ödemek durumundadırlar.[4] Böylece, ödeme emrine karşı lüzumsuz dava açma eğilimlerinin önüne geçilmek istenilmektedir. Kendisine ödeme emri tebliğ edilen vergi borçluları 15 gün içerisinde işbu ödeme emrine karşı işbu davayı açmak istemedikleri takdirde yine 15 gün içerisinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar. Mal beyanı şekli ise, maktu formlarla yapılarak ilgili vergi dairesine 15 gün içerisinde verilmesi zorunludur. Mal beyanı konusunda ise, 6183 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan menkul ve gayrimenkul mallar, hak veya alacaklar mal beyanı olarak beyan edilebilir.[5]

2577 sayılı Kanunun 8/3 maddesine göre, bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır. Bu hüküm, 2577 sayılı İYUKta yazılı bütün süreleri, dava açma sürelerini, idarenin veya davacıların cevap sürelerini, dilekçe ret nedeniyle davanın açılmamış sayıldığı durumlarda dilekçelerin yenilenme süresini, itiraz veya temyiz sürelerini, karar düzeltme sürelerini de içerir. Örneğin, 15 Temmuz günü tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamesine karşı 30 günlük dava açma süresinin son günü olan 14 Ağustos adli tatile rastladığından, süre 11 Eylül mesai saati bitimine kadar uzayacaktır. Buna karşılık, 7 Ağustos günü tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamesine karşı dava açma süresinin son günü 6 Eylül olduğundan ve bu tarih adli tatile denk gelmediğinden bu durumda dava açma süresi uzamaz ve 6 Eylül günü dava açma süresi biter.[6]

III- ADLİ TATİLDE İPTAL DAVASI AÇILMASI İLE İLGİLİ BİR KAÇ ÖRNEK

Danıştay, dava açma süresinin son gününün adli tatilin bitmesiyle 7 günlük uzama süresi arasına tekabul etmesi durumunda sürenin uzamayacağına karar vermiştir:

Vergi mahkemesinde dava açma süresinin son gününün çalışmaya ara verme zamanının bitim tarihi ile 5-12 Eylül tarihi arasına (07.09.1989) rastlaması halinde süre 12 Eylül mesai saatine kadar uzamaz. Sürenin bittiği tarihten (07.09.1989) sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekir.[7]

Mükellefe tebliğ olunan ihbarnameye karşı 07.09.1994 gününde açılan davada 2577 sayılı İYUKun 8/3 maddesi ve aynı Kanunun 61/1 maddesine göre süre aşımı vardır.[8]

2577 sayılı İYUKun 8/3 maddesinin adli tatil nedeniyle uzayacağını belirttiği süreler, aynı kanunda yazılı sürelerdir. Bu durum 2577 sayılı İYUK kapsamında olmayan dava açma süreleriyle ilgili düzenlemelerin adli tatilden yararlanıp yararlanamayacağı konusunda tartışmalara neden olmuştur. Başka bir anlatımla, diğer kanunlardaki dava açma sürelerinde adli tatil nedeniyle sürenin uzayıp uzamayacağı konusunda tereddütler vardır. Örneğin, ödeme emrine karşı dava açma süresi 2577 sayılı İYUKda değil, 6183 sayılı kanunda yer almaktadır. Bu sürenin sonunun adli tatile rastlaması durumunda sürenin uzayıp uzayamayacağı tartışmalıdır.[9]

Danıştay, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davaların, idari davalarda olduğu gibi, özel kanunlarda öngörülen özel sürelerin son günün çalışmaya ara verme zamanına (adli tatile) rastlaması durumunda da sürenin uzayacağını kabul etmektedir.

Kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı 15 gün içinde dava açılacağı 6183 sayılı kanunun 58. maddesi gereğidir. 2577 sayılı İYUKun 7/1 maddesinde yer alan, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde dava açma süresinin vergi mahkemelerinde 30 gün olduğuna ilişkin kural ile özel kanunlarda öngörülen süreler saklı tutulmuş, 8/3 maddesinde de bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa, bu sürelerin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılacağı kurala bağlanmıştır. Çalışmaya ara verme süresinde biten sürelerin uzayacağına ilişkin bu düzenleme, özel bir düzenlemedir. Bu nedenle, bitimi çalışmaya ara verme zamanına rastlayan sürenin, özel kanunlarda öngörülen dava açma süresi olması halinde de uzayacağı açıktır.

Çalışmaya ara verme zamanına rastlayan 11.08.1997 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine karşı 7 gün içinde olmamakla birlikte uzamış süre içinde dava açıldığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı noktasından reddine ilişkin ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.[10]

İdarece, ödeme emrine karşı dava açma süresi geçirildikten sonra davanın açıldığı ileri sürülmekte ise de, 2577 sayılı İYUKun 8/3 maddesinde bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu sürelerin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılacağının hükme bağlandığı, çalışmaya ara verme süresi içinde tebliğ edilen ödeme emrine karşı yine ara verme süresi içinde davanın açıldığı görüldüğünden davanın süresinde açılmadığı yolundaki iddiada isabet bulunmamaktadır.[11]

IV- SONUÇ VE BİR KAÇ SÖZ

Sonuç olarak, kendilerine ödeme emirleri tebliğ edilen asli amme borçluları veya potansiyel kamu borçluları (ikincil amme borçluları) ödeme emri tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mutlak surette dava açmak zorundadırlar. [12] Dava açma süresi adli tatile tekabül eden durumlarda 5 Eylüle kadar dava açılması gerekmektedir. Ancak, 5 Eylülden sonra dava açma süresi 7 gün daha uzayabilmektedir. Öte yandan kendisine 2 Ağustos günü tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamesi dolayısıyla mükellef tarafından dava açma süresinin son günü 1 Eylül Perşembe günü olacağından dolayı burada davanın adli tatil ile ilişkilendirilmesi gerekmez. Dolayısıyla bu örnekte adli tatil süre uzatıcı bir etkisel sonuç doğurmamaktadır. (14)

Son olarak, 1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında düzenlenen mali tatil uygulamasında da süreler 20 temmuzdan itibaren 7 gün uzayarak 27 Temmuz günü mali tatil nedeniyle uzayan süreler bitmiş sayılacaktır. Mali tatilde açılması gereken vergi davaları için süreler uzamaz. Mali tatilde açılması zorunlu vergi davalarının mutlaka açılması gereklidir. Mali tatilk içerisinde kendisine herhangi bir ödeme emri tebliğ edilen mükellef veya ikincil vergi sorumlusu mükellefler mutlaka bu ödeme emrine karşı dava açmalıdırlar. [13]

----------------

[1] Danıştay Kanununun 86, HUMKun 175, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 331, Sayıştay Kanununun 101, Askeri Yargıtay Kanununun 25, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 85, Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 5. maddeleri.

[2] Mustafa ALPASLAN - Mustafa SAKAL, Vergi Yükümlüsünün Hakları ve Vergi Dairesi Tarafından Mükelleflere Yollanan Belgeler Üzerinde Açıklama Gereği, Maliye Postası Dergisi, 15 Şubat 2009, s. 167-168

[3] Ayrıntılı açıklamalar için Bkz. Mustafa ALPASLAN Mustafa SAKAL, Vergi Hukuku Uygulaması (I), Makale, İnceleme ve Yorumlar, Ocak 2008, s. 328-329

[4] A. Gencer ŞENTÜRK, Vergi Davası Açmanın Cezası Olur mu?, Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları, Etki Yayınları, İzmir 2009, s.108-121

[5] Bkz. F. Eda BAYSAL, Vergi Hukuku Yönünden Amme Alacağının Korunmasına Dair Güvence Önlemlerinden Olan Teminat İsteme Uygulamasında Yetki ve Neden Unsurlarının Tahlili Legal Mali Hukuk Dergisi, Haziran 2009, Yıl:5, Sayı:54, s. 1165-1175.

[6] A. Bumin DOĞRUSÖZ, Vergi Yargısında Adli Tatil ve Dava Açma Süresine Etkisi, Yaklaşım, S.165, Eylül 2006, s.227

[7] Dn. 3. D.nin, 11.03.1991 tarih ve ve E.1990/2977, K.1991/1003 sayılı Kararı. Turgut CANDAN, Açıklamalı İdari Yargılama Usul Kanunu, Ankara, Ekim 2005, s.394

[8] Dn. 11. D.nin, 13.11.1995 tarih ve 1995/2766-3082 sayılı Kararları.

[9] Serkan AĞAR, Vergi Tahsilatından Kaynaklanan Uyuşmazlıklar ve Çözüm Yolları, Yaklaşım Yayıncılık, Şubat 2009, Ankara, s.99

[10] DVDDK.nın, 21.04.2000 tarih ve E.1999/447, K.2000/159 sayılı Kararları.

[11] Dn. 3. D.nin, 21.05.1987 tarih ve E.1987/773, K.1316 sayılı Kararı.

[12] Bu kavram kimi yerde ikincil amme borçluları, kimi kaynaklarda ise potansiyel amme borçluları ve bazı yazarlara göre ise gizil amme borçluları olarak ifade olunmaktadır. Ayrıntılı açıklamalar için Bkz. A. Gencer ŞENTÜRK, Amme Alacaklarının Korunması Yöntemlerinde Teminat İsteme Uygulamasının, İhtiyati Tahakkuk- İhtiyati Haciz Müesseseleri İle Bağlantısının Ortaya Konulması ve Bir İdari İşlem Olarak Vergi Hukuku Yönünden İrdelenmesi, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Temmuz 2009, Sayı:67,

[13] Dn. 3. D.nin, 3.12.1998 tarih ve E. 1997/ 4686, K. 1998/4397 sayılı Kararı.

(14) Bkz: Doğrusöz Bumin, “Adli Tatil ve Çözülemeyen Süre Karmaşası”, Dünya Gazetesi, 14.07.2022