“Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma” başlıklı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.128/1’e göre;
“(1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait; a) Taşınmazlara, b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, c) Banka veya diğer mali kurumlardaki her türlü hesaba, d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, e) Kıymetli evraka, f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, g) Kiralık kasa mevcutlarına, h) Diğer malvarlığı değerlerine,
Elkonulabilir. Somut olarak belirlenen Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. Bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir”.
“Elkonulan eşyanın iadesi” başlıklı CMK m.131’e göre; “Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir”.
“128 inci madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir”.
Bu madde; bir soruşturma veya kovuşturma sırasında elkoyulan; ancak daha sonra elkoyulmasına gerek olmadığı anlaşılan eşyanın, şüpheli, sanık, üçüncü kişiye veya mağdura iade edilmesini düzenlemiştir. Elkoyulan eşyanın delil olarak muhafaza edilmesine gerek olmadığı anlaşıldığında, re’sen veya istem üzerine sahibine iadesine karar verilir. Bu karar; soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısına, kovuşturma aşamasında ise mahkemeye aittir.
CMK m.131/1’de “suçtan zarar gören mağdur” ibaresine yer verilmediği, mağdurun ayrıca aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlendiği görülmektedir. Elkoyulan eşyanın suçtan zarar gören mağdura ait olması hali, 131. maddenin 2. fıkrasında düzenlemiştir. Madde bir bütün olarak incelendiğinde, soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının mağdura ait olduğunu tespit ettiği malvarlığını re’sen veya talep üzerine kendisine verebileceği anlaşılmaktadır. Yargılama devam ederken mağdura iadenin yegane istisnası, malvarlığına delil olarak ihtiyaç duyulmasıdır.
Aşağıda, CMK m.128 kapsamında elkoyulan eşyanın mağdura iadesi yönünden açıklamalar yer almaktadır.
Suçtan zarar gören mağdura ait malvarlığının, müsadereye konu edilmesi mümkün olmadığı takdirde Ceza Muhakemesi Kanunu m.131/2 uyarınca kendisine iade edilmelidir[1]. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri, aynı zamanda suçun konusunu oluşturur. Suçun konusunu oluşturan maddi menfaatlerin mağdura veya iyi niyetli üçüncü kişiye ait olması durumunda müsaderesine karar verilemez. Örneğin bir hırsızlık suçundan elde edilen malvarlığı değeri; hem suçun konusu ve hem de suçtan elde edilen kazanç, yani maddi menfaattir. TCK m.55/1’in ikinci cümlesine göre, “bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilmemesi gerekir”.
Müsaderenin; yani elkoymanın malvarlığının Hazineye intikalinin şartı, maddi menfaatin suçun mağduruna veya iyiniyetli üçüncü kişiye ait olmamasıdır. Mağdurun belli veya belirlenebilir olması halinde, suçtan elde edilen maddi menfaat müsadereye konu edilmeyip mağdura iade edilir.
Yargıtay 17. Ceza Dairesi’nin 09.05.2016 tarihli, 2015/14419 E. ve 2016/7021 K. sayılı kararına göre; “Sanık ...'ın, suçtan elde ettiği para ile satın almış olduğu ... plakalı eski kasa ... marka aracın TCK'nın 55/1. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmişse de; TCK'nın 55/1-son cümlesi uyarınca müsadere kararı verilebilmesi için suça konu kazanç veya eşyanın mağdura iade edilememesi gerekir. Dosyadaki mevcut delil durumuna göre, müsadereye konu araç mağdurdan çalınan para ile alındığından suça konu aracın mağdura iadesine karar verilmesi yerine yazılı şekilde müsaderesine karar verilmesi,” bozmayı gerektirmiş, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün olduğundan, “Sanıklardan ...'ın çalıntı para ile satın almış olduğu ... plakalı eski kasa ... marka otonun TCK nun 55/1. maddesi uyarınca müsaderesine” ibaresi Yerel Mahkeme hükmünden çıkarılarak, “Sanık ...'ın çalıntı para ile satın almış olduğu ... plakalı eski kasa ... marka otonun TCK'nın 55/1-son cümlesi uyarınca mağdura iadesine” cümlesinin eklenmesi suretiyle kararın düzelterek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 11.06.2013 tarihli, 2012/3415 E. ve 2013/9099 K. sayılı kararında; TCK m.55/1 uyarınca suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilebilmesi mümkün ise de, anılan madde ve fıkra uyarınca müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekmekte olup, hırsızlık suçunun işlenmesi ile elde edilen parayla satın alınan … plakalı otomobilin hırsızlık suçunun mağduru …’a iade edilmesi gerektiği gözetilmeden müsaderesine karar verilmesi bozma sebebi sayılmış, ancak ve bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün olduğundan, TCK m.55/1’in uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkarılarak, yerine “Trafikte … adına kayıtlı … plaka sayılı aracın, mağdur …’a iadesine” ifadesi eklenerek kararın düzelterek onanmasına karar verilmiştir.
Her iki Yargıtay kararında da; hırsızlık suçuna konu parayla satın alınan araçların, duraksamaksızın/doğrudan mağdura iadesine karar verilmiştir. Bu hususta Yargıtay; bozma kararı yerine, “trafik sicilinde sanık adına kayıtlı araçların mağdura iadesine” ibaresi eklenmek suretiyle, Yerel Mahkeme hükümlerinin düzelterek onanmasına karar vermiştir. Görüleceği üzere; tapuya, trafik tescile ve sair ayni veya kuvvetlendirilmiş nisbi hak tesis edilen veya kooperatif üyeliği veya bir müteahhitle yapılan sözleşmeyle elde edilen, fakat faillerin suç işleyerek elde ettiği parayı kullanarak aldıkları malvarlığının, bu kayıt ve tescile rağmen iptali suretiyle mağdura verilmesi gerekir. Bu işlemin bir ceza soruşturması veya kovuşturmasıyla yapılması mümkün olup, ayrıca Özel Hukukta tasarrufun iptali ve tescili davasının açılmasına gerek olmayıp, yalnızca iade alınmayan parayla ilgili mağdurun ilgili kişilere tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Ancak belirtmeliyiz ki, suçtan elde edilen para ve bu parayla satın alınan malvarlığı mağdura iade edilmelidir.
Elkoyulan maddi menfaatlerin suçun mağduruna iade edilebildiği veya edilebilme olanağının bulunduğu ya da suçun mağdurunun belli olduğu durumlarda, kazanç müsaderesine hükmedilemez ve suçun konusunu oluşturan malvarlığı değeri mağdura iade edilir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 01.04.2010 tarihli, 2009/5489 E. ve 2010/3584 K. sayılı kararında; “2-) 5237 sayılı TCY'nin 55. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde; ‘...Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir’ hükmüne yer verildiği, bu nedenle, el konulmuş olan maddi menfaatlerin suçun mağduruna iade edilebildiği veya iade edilebilme olanağının bulunduğu ya da suçun mağdurunun belli olduğu durumlarda kazanç müsaderesine hükmetme olanağının bulunmadığı, bu durumda suçun mağdurunun, ‘kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan değeri’, sanıktan talep etme hak ve olanağına sahip olduğu, yakınanı belli olan ve yağma suçunun konusunu oluşturan ziynet eşyalarının toplam tutarının özel hukuk davası yoluyla talep edilebileceği, sanık ve annesinden elde edilen cep telefonlarının yağma suçunun konusunu oluşturan ziynet eşyalarının bozdurulmasından elde edilen para ile alındığı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK'nın 55. maddesine yanlış anlam verilerek, telefonların yakınana iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi” bozma sebebi sayılmıştır.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 06.04.2010 tarihli, 2006/17507 E. ve 2010/3770 K. sayılı kararında; “5237 sayılı TCY'nin 55. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde; ‘... Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir’ hükmüne yer verildiği, bu nedenle, el konulmuş olan maddi menfaatlerin suçun mağduruna iade edilebildiği veya iade edilebilme olanağının bulunduğu ya da suçun mağdurunun belli olduğu durumlarda kazanç müsaderesine hükmetme olanağının bulunmadığı, bu durumda suçun mağdurunun, ‘kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan değeri’, sanıktan talep etme hak ve olanağına sahip olduğu, özel hukuk davası yoluyla talep edebileceği, sanıktan elde edilen elbise ve cep telefonlarının hırsızlığa konu para ile alındığı gözetilmeden, elbise ve telefonların yakınana iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi” bozma nedeni olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2017 tarihli, 2014/11-312 E. ve 2017/11 K. sayılı kararına göre;
“Bu hükümler uyarınca iade kararı verilebilmesi için, eşya ya da malvarlığı değerlerinin müsadereye tabi tutulamayacak olması ve aidiyetleri hususunda da herhangi bir kuşku bulunmaması gerekir. Aidiyetin ihtilaflı olduğu durumlarda ise hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, aidiyete dair uyuşmazlığın çözümü için hukuk mahkemelerine başvurmalıdır. Çünkü, ceza mahkemelerinin, elkonulan ancak müsaderesine tabi tutulmayacağı anlaşılan ve üzerinde hak iddia edilen eşya ya da malvarlığı değerlerinin aidiyeti hususundaki ihtilafları çözecek şekilde karar verme görevleri bulunmamaktadır. (…)
Suçun mağdurunun belli olması sebebiyle müsadereye tabi tutulamayacağı, suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatin dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazanç olduğunun sabit olmaması sebebiyle katılana iade edilemeyeceği, katılan ve vekilince, dolandırıcılık suretiyle katılandan elde edilen para ile alındığının iddia edilmesi sebebiyle 53.700 Avro ile ev eşyasının sanık ...'e, araçların ise kayıt malikleri olan üçüncü kişilere iade edilemeyeceği cihetle, davanın geldiği aşama itibarıyla elkonulan bu malvarlığı değerlerinin suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatin dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazanç niteliğinde olup olmadığına dair araştırma yargılamayı uzatacağından, yerel mahkemece, katılanın suçtan doğan zararının giderilmesi için hukuk mahkemelerinde tazminat davası açarak ihtiyati tedbir koydurma talebinde bulunabileceği 53.700 Avro, ev eşyası ve araçlarla ilgili tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde dava açmakta muhtariyetlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, CMK'nun 256. maddesinin ikinci fıkrasının, iade koşulları bulunan eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemesi halinde uygulanabileceği, somut olayda ise yerel mahkemece esasla birlikte tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde dava açmakta muhtariyetlerine karar verildiği anlaşıldığından, bu maddenin uygulanma koşulları da bulunmamaktadır”.
Ceza Genel Kurulu bu kararında; kural olarak, suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatin dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan iktisadi kazancın varlığı belirlendiğinde, bu malvarlığının katılana iade edileceğini, tersi durumda, yani elde edilen maddi menfaatin dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan iktisadi kazanç olduğunun tespit edilmediği durumda katılana iade edilemeyeceği, ayrıca somut olayda davanın geldiği aşamayı dikkate alarak, elkoyulan malvarlığı değerlerinin suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaati dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan iktisadi kazanç niteliğinde olup olmadığına dair araştırmanın yargılamayı uzatacağı, bu nedenle Yerel Mahkeme tarafından katılanın suçtan kaynaklanan zararının giderilmesi için hukuk mahkemesinde tazminat davası açmak suretiyle ihtiyadi tedbir talebinde bulunabileceği, elkoyulan eşya ile ilgili tarafların mülkiyet hakkı hususunda hukuk mahkemelerinde dava açmakta muhtariyetlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, malın mülkiyeti hakkında hukuk mahkemelerinde dava açılabileceği yönünde karar verilmesi sebebiyle CMK m.256/2’nin tatbikinin mümkün olmadığı sonucuna vardığı anlaşılmakla, ceza mahkemesinin elkoyulan malın mülkiyetini araştırabileceği, katılana verilebileceği, fakat malın aidiyeti konusunda bir netliğe ulaşılamaması halinde ihtilafın çözümünün hukuk mahkemesine bırakılması gerektiğini belirtmiştir.
Mağdura veya iyiniyetli üçüncü kişiye iadenin ne zaman yapılacağı ise tartışmalıdır.
Mağdura veya iyiniyetli üçüncü kişiye iade için özel hukuk ihtilafının çözülmesi şartı aranmamalıdır. Bir başka ifadeyle; aşağıda kısaca yer vereceğimiz Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2017 tarihli kararının kapsamına girmeyen, yani mülkiyet tartışmasının yapılmadığı durumda, malvarlığının mağdura veya iyiniyetli üçüncü kişiye mahkemece iadesi yapılmalı, bu konuda hukuk mahkemesinden karar beklenmemelidir.
CMK m.131/2’ye göre; m.128’e göre elkoyulan eşya ve diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir. Geri vermeye/iadeye, kovuşturma aşamasında mahkeme, soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısı yetkilidir. Mülkiyet konusunda çekişme veya itiraz varsa, mahkemenin kime ait olduğunu araştırması ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekir. Ceza mahkemesinin eşyayı geri verme kararı, mülkiyeti kesin olarak çözümleyen bir karar niteliğinde değildir. Şüpheli, sanık, mağdur ve üçüncü kişilerin, hukuk mahkemesinde dava açıp haklarını ispatlayarak, ceza mahkemesinin eşyayı teslim ettiği kişiden geri almaları olanaklıdır[2].
Peki, savcılık bu iadeyi yapabilir mi? Kanaatimizce savcılık, soruşturma aşamasında veya soruşturmanın sonunda CMK m.131’e göre malvarlığı değerini mağdura veya iyiniyetli üçüncü kişiye verebilir. Bunun dışında savcılık; CMK m.131’e göre iadenin şartlarının oluşmadığını tespit ettiği durumda, CMK m.132/5’e göre “yediemin” sıfatıyla malın mülkiyetini değil, zilyetlik, yani kullanma hakkını şüpheliye, suçun mağduru olduğunu iddia edene veya iyiniyetli üçüncü kişiye verebilir. Elbette savcılığın malın zilyetliğini mağdura veya iyiniyetli üçüncü kişiye bırakabilmesi için, malvarlığı ile mağdur veya iyiniyetli üçüncü kişi arasında illiyet bağı kurması gerekir. Bu geçici bırakma, teminat gösterilmesi şartına da bağlanabilir. CMK m.131 ve m.132’den kaynaklanan yetkiler, kovuşturma aşamasında mahkemeye aittir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
------------------------------
[1] CMK m.131/2’ye göre; “128 inci madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir”.
[2] Doğan Gedik, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na Göre Müsadere, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2007, s.43-44.