Kıymet takdiri: Madde 87 – (Değişik:24/11/2021-7343/6 md.)

Haczi yapan memur, sicile kayıtlı mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında bilirkişiye müracaat edebilir.

Sicile kayıtlı malın kıymet takdirinin bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunludur.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

I.GENEL OLARAK

İcra ve İflas Kanununda 24/11/2021 Tarih ve 7343 Sayılı yasa ile yapılan önemli değişikliklerden biri de kıymet takdiri müessesesidir. Bu kapsamda önceki kanun düzenlemesinde haczi yapan memurun malın kıymetini belirleyeceği ve gerekmesi halinde bilirkişiye müracaat edilebileceği düzenlenmişken yeni düzenleme ile söz konusu yasa maddesi ayrıntılı olarak yeniden ele alınmış ve sicile kayıtlı bulunan mallar yönünden (araç sicili, tapu sicili, gemi sicili vs.) kıymet takdirinin bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere kıymet takdirinin yaptırılması zorunlu hale getirilmiştir.

Taşınır bir malı haciz için mahallinde bir tutanak tutulur. Tutanakta alacaklı ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi icra eden memur tarafından imza edilir.

Tutanağın mahallinde tanzim edilmesiyle birlikte icra memuru haciz yapılan yerdeki taşınırları görüp inceler, kıymetinin belirlenmesi için uzmanlık gerektirmeyen bir menkulün haczedilmesi halinde icra memuru haczettiği malın kıymetini belirler ve bunu tutanağa yazar. Bu şekilde haczedilen menkul malın değeri tespit edilmiş olmakla herhangi bir sicile kaydı bulunmayan ancak değer tespitinin bir bilirkişi yardımı ile tespit edilebileceği menkul hacizleri de kıymeti daha sonra tamamlattırılmak üzere haciz ve muhafaza işlemine devam olunabilir.

Şöyle ki mahallinde gerçekleştirilen haciz kapsamında üzerine haciz konulan masa, sandalye, televizyon gibi değer tespitinin yapılmasının bir uzmanlık alanı gerektirmeyen menkul mallar yönünden kıymet takdiri yapılabileceği gibi daha spesifik kullanım alanına sahip bir üretim bandı, plastik enjeksiyon makinası, dokuma tezgâhları gibi piyasa değeri bilinmesi mümkün olmayan taşınırlar yönünden kıymet takdirinin bilirkişi ile yapılması gerekmektedir.  

Haczi talep edilen mal taşınmaz ise icra dairesi 91 inci madde (İ.İ.K 91/1 Md. Taşınmazın haczi ile tasarruf hakkı Medeni Kanunun 920 nci maddesi anlamında tahdide uğrar. Sicile kaydedilmek üzere haciz keyfiyeti, ne miktar meblağ için yapıldığı ve alacaklının adı ile tebliğe yarar adresi icra dairesi tarafından tapu siciline bildirilir. Adresi değişen alacaklı masrafını vermek sureti ile yeni adresinin tapuya bildirilmesini icra dairesinden istemeye mecburdur.) mucibince haczi ait olduğu daireye tebliğ eder ve mahallinde tutulacak tutanakta taşınmazın nevi ve mahiyeti ve hududu ve lüzumlu vasıfları dercolunur.

Taşınmazlar yönünden uygulanan haciz sonrasında satışa esas olmak üzere yaptırılacak kıymet takdiri önceki kanun hükmü ve pratik uygulama kapsamında bilirkişi tarafından yapılmaktaydı. Ancak 7343 Sayılı İcra ve İflas Kanununda yapılan değişiklik ile bu durum genişletilerek fiili uygulamadaki karmaşıklığı gidermiş ve herhangi bir takdir hakkı olmaksızın sicile kayıtlı bulunan bir mal; ister taşınır ister taşınmaz olsun kıymetinin belirleyebilme yetkisi bilirkişilere bırakılmıştır.

Bir malın haczedilmesi veya muhafaza altına alındığı sırada kıymetinin belirlenememiş olmasının, o mal üzerine konulan haczin sıhhatine herhangi bir tesiri yoktur. Bu nedenle taşınır yahut taşınmaz bir malın haczedilmesinden daha sonra kıymet takdirinin yapılması mümkün olup satış safhasına geçilebilmesi için kıymet takdirinin ilgililerine tebliğ edilerek malın kıymetinin kesinleşmesi gerekir.

İcra dairesinin yaptığı kıymet takdiri işlemine karşı ilgililer, 7 günlük süre içerisinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurarak itiraz edebilirler. İcra hukuk mahkemesine herhangi bir başvuru yapmaksızın ilgililer tarafından sadece icra dairesine yapılan itirazların herhangi bir hüküm ve sonuç doğurması olanaksızdır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/896 Esas ve 2017/2212 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikayetçi borçlu vekilinin 04.12.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda; müvekkilinin kıymet takdirine itirazının, süresinde olmasına rağmen reddedildiğini ve satış ilanının vekil yerine asile yapıldığını ileri sürerek, 26.01.2015 günü yapılan taşınmaz ihalesinin feshini talep ettiği; mahkemece borçlunun vekilinin bulunmadığı, satış ilanının borçlu asile usulüne uygun tebliğ edildiği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

... ... 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/54-121 E.K. sayılı dosyasında 3. kişinin, ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmiş, borçluya temyiz dilekçesinin usulsüz olarak tebliğ edilmesi üzerine, borçlunun, tebligattan haberdar olduğunu ileri sürdüğü 04.12.2015 tarihinde kararı temyiz ettiği ve ihalenin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. Bu haliyle borçlunun başvurusu süresindedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince, vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur.

Somut olayda borçlunun, vekili aracılığıyla, ... 19. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1368-1350 E.K. sayılı dosyası üzerinden kıymet takdirine itiraz ettiği, anılan mahkemenin 01.12.2014 tarihli kararının dosyaya sunulduğu, vekilin azledildiğine veya istifa ettiğine dair dosya içerisinde herhangi bir kayıt bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, yukarıda açıklanan maddeler gereğince, satış ilanının, kıymet takdirine itiraz eden vekile tebliği gerekir. Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olması, söz konusu mahkeme kararlarının dosyaya ibraz edilmiş olması karşısında, artık borçlunun takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Emredici nitelikteki bu düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen satış ilanı tebligatı yok hükmünde olup sonuç doğurmaz. Şu hale göre, vekil ile takip edilen işlerde vekile tebligat zorunlu olduğundan, asile yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmaması da sonuca etkili değildir.

İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi Dairemizin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebi olup, borçlu vekiline satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesi de aynı hukuki sonuçları doğurur.

Öte yandan, İİK'nun 87. maddesinde düzenlenen;

“Haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında ehli vukufa müracaat edebilir” hükmü gereği, icra memurunca, haczedilen taşınmazların satışa esas olmak üzere değeri belirlenir. İcra dairesinin kıymet takdiri işlemine karşı ilgililer, (7) günlük süre içerisinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurarak itiraz edebilirler.

Kıymet takdirine itiraz üzerine, mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikâyet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler.

Somut olayda, ihalenin feshini isteyen borçluya kıymet takdir raporunun 27.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük itiraz süresinin son gününün hafta sonu ve kurban bayramı tatiline rastlaması nedeniyle, borçlu vekilinin, ... 19. İcra Hukuk Mahkemesi'ne 08.10.2014 tarihinde başvurarak, değerinin düşük tespit edildiğinden bahisle kıymet takdirine itiraz ettiği, anılan mahkemece, kıymet takdirine itirazın 01.12.2014 tarih ve 2014/1368 E.- 2014/1350 K. sayılı ilamı ile süre aşımından reddine karar verilmiş ise de borçlunun itirazı süresinde olup, satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olması yanında kıymet takdiri kesinleşmeden satışın yapılması da doğru görülmemiştir.

O halde, mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Şikayetçi borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/24434 Esas ve 2017/15040 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

İİK'nun 82/12. maddesi gereğince haczedilmezlik şikayeti, aynı Kanunun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tabidir. Şikayet süresi haczin öğrenildiği tarihten itibaren başlar.

Somut olayda borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazda 18/04/2016 tarihinde kıymet takdirine yönelik keşif yapılmış olup kıymet takdir tutanağında "borçlu ..." ibaresi yazılı ise de, tutanakta şikayetçi-borçlu ...’nın hazır olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir. Dolayısıyla diğer borçlunun kıymet takdiri esnasında hazır bulunmuş olması sebebiyle taşınmaz maliki şikayetçi-borçlunun şikayete konu taşınmaz haczini öğrendiğinin kabulü mümkün değildir.

Diğer taraftan, borçluya İİK'nun 103. maddesine ilişkin davetiye tebliğ edilmediği, borçlunun icra dairesine sunduğu 25/04/2016 havale tarihli dilekçesi ile dosyanın fotokopisini talep ettiği görülmüş olup borçlunun hacizden en erken 25/04/2016 tarihinde haberdar olduğu anlaşılmakla, 02/05/2016 tarihinde yapılan meskeniyet şikayetinin süresinde olduğunun kabulü gerekir.

O halde mahkemece, işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin süre aşımı nedeniyle reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/1755 Esas ve 2016/7156 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 09/06/2015 tarih, 2015/12150-16065 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takipte, borçlu icra mahkemesine başvurusunda, sair itirazları ile birlikte icra emri tebliğinin usulsüz olduğunu belirterek usulsüz tebliğ şikayetinde bulunmuş, mahkemece usulsüz tebligat şikayetinin reddine, sair itirazlarının ise süre aşımından reddine karar verildiği görülmüştür.

Dairemizin 09.06.2015 tarih ve 2015/12150-16065 sayılı kararı ile; tebliğ mazbatasında beyanı alınan komşu isminin tespit edilmediği, komşunun isim ve imzadan imtina etmiş olduğunun şerhedilmesinin tebligatı geçerli hale getirmeyeceği, TK.'nun 21/1 ve Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesine göre tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde, muhatabı tebliğinden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir.

Borçlunun şikayeti, icra emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayet niteliğinde olup, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur.

Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas-1991/344 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, seçilen takip şekline göre, borçlunun, icra dairesine itiraz etmesinden ayrı olarak yedi günlük şikayet süresi içinde tebliğ tarihinin düzeltilmesi için icra mahkemesine başvurması zorunludur.

Somut olayda; borçluya 17.04.2013 tarihinde kıymet takdir raporunun, 20.06.2014 tarihinde satış ilanının tebliğ edildiği, borçlunun şikayetinde bu tebligatların usulsüzlüğü iddiasında bulunulmadığı bu durumda, borçlunun en geç bu tarihler itibariyle icra takibinden haberdar olduğunun kabulü gerekeceğinden 14.07.2014 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonradır.

O halde mahkemece şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden sonucu itibariyle doğru olan kararın onanmasına karar vermek gerekirken Dairemizce bozulduğu anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 09.06.2015 tarih ve 2015/12150 E. - 16065 K. sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 10.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/31748 Esas ve 2016/2650 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 17/09/2015 tarih, 2015/17908 Esas - 2015/21855 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Sair karar düzeltme nedenleri yerinde değil ise de;

Borçlunun, icra mahkemesine yaptığı başvuruda, sair şikayet nedenleri ile birlikte 22 örnek davet kağıdı tebliği üzerine yasal sürede kıymet takdirine itiraz ettiğini ve itirazları incelenirken satış kararı verildiğini, bilahare mahkemece, kıymet takdirine itirazının süre yönünden reddedildiğini, kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılamayacağını ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini istediği, mahkemece istemin reddine ve şikayetçi aleyhine %10 oranında para cezasına hükmedildiği, şikayetçinin temyizi üzerine, Dairemizce, muhammen bedel üzerinde ihale yapıldığı ve dolayısıyla zarar unsuru yokluğu sebebi ile şikayetin reddi gerektiği gerekçesi ile %10 para cezasının hükümden çıkartılarak kararın düzeltilerek onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nun 87. maddesinde düzenlenen;

“Haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında ehli vukufa müracaat edebilir” hükmü gereği, icra memurunca haczedilen taşınmazların satışa esas olmak üzere değeri belirlenir. İcra dairesinin kıymet takdiri işlemine karşı ilgililer, (7) günlük süre içerisinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurarak itiraz edebilirler.

Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler.

Öte yandan kıymet takdirine itiraz edilmesine rağmen satışın yapılmış olması, mahkemece satışın durdurulmasına karar verilmediği sürece tek başına ihalenin feshi nedeni olamaz. Böyle bir durumda, kıymet takdirine itiraza ilişkin olarak ileri sürülen hususlar icra mahkemesince değerlendirilip, satışa konu taşınmazın, satışa esas alınan muhammen bedelinin doğru olup olmadığı denetlenerek, bedelinin gerçek değerin altında olup olmadığının tespiti yoluna gidilmeli, satışa esas alınan muhammen bedelin, gerçek değeri yansıttığının tespiti halinde ise ihalenin feshi istemi reddedilmelidir.

Somut olayda, ihalenin feshini isteyen borçlunun İcra Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak 10.11.2014 tarihinde değerinin düşük tespit edildiğinden bahisle kıymet takdirine itiraz ettiği, bu mahkemece kıymet takdirine itirazın 26.11.2014 Tarih ve 2014/683 E.- 2014/672 K. sayılı ilamı ile süre aşımından reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Şikâyet konusu olup, haczi ve ihalesi yapılarak, ihalesinin feshi istenen borçluya ait .... Seri no'lu dokuma makinasının, alacaklının iştirak haczi talebi üzerine 28.10.2014 tarihinde fiilen haczedildiği ve değerinin tespit edildiği, bu hacze ilişkin olarak 30.10.2014 tarihinde düzenlenen 22 örnek davet kağıdının borçluya 04.11.2014 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, borçlunun, kıymet takdirine yasal 7 günlük sürede itiraz etmesine karşın, mahkemece, kıymet takdirinin borçlu tarafından 15.10.2014 tarihinde öğrenildiği ve bu öğrenme tarihine nazaran kıymet takdirine itirazın süresinde olmadığından reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de, haciz 28.10.2014 tarihinde yapıldığına göre, fiili haciz tarihinden önceki bir tarihte (15.10.2014 tarihinde) kıymet takdirinin öğrenildiğinin kabulü mümkün olmayıp, mahkemenin süreden ret kararının dosya kapsamı ile örtüşmediği ve mevcut olaya uygun bulunmadığı açıktır.

Dairemizin 17/09/2015 tarih ve 2015/17908-21855 sayılı düzelterek onama ilamında sözü edilen İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/569 Esas sayılı kıymet takdirine itiraz dosyasında, borçlunun, aynı makina için, icra müdürlüğünce değerinin yüksek tespit edildiği iddiası ile kıymet takdirine itiraz ettiği ve 20.000,00 TL muhammen bedelli olan menkulün 23.750,00 TL'sına ihalesi yapıldığından zarar unsurunun olmadığı belirtilmiş ise de, açıklanan bu gerekçe, 2014/569 Esas sayılı dosyada kıymet takdirine itiraz konusu olan menkullerin 15.03.2014 tarihinde haczedilen ve işbu ihalenin feshine konu oluşturmayan farklı menkullerle ilgili olması nedeni ile maddi hataya müstenittir. Bu durumda, borçlunun kıymet takdirine itirazı değerin düşük tespit edildiği iddiasına dayalı olduğundan, muhammen bedelin üzerinde ihale yapılması, başlıbaşına zarar unsurunun oluşmadığının kabulüne yeterli değildir.

O halde mahkemece, borçlu süresinde kıymet takdirine itirazda bulunduğuna göre, fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların, konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, menkulün satışa esas alınan muhammen bedelinin, gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı denetlenerek, menkulün değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde, ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu hususlar gözardı edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizce düzelterek onandığı anlaşılmakla, borçlunun karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 17/09/2015 tarih ve 2015/17908-21855 sayılı düzelterek onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 28/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/10570 Esas ve 2015/14418 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı ve borçlu ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Borçlu ...'in temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlu ...'in temyiz itirazlarının REDDİNE;

2- Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;

Borçluların taşınır ihalesinin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurdukları, mahkemece, şikayetçinin diğer fesih sebeplerinin yerinde bulunmadığı, ancak, borçlu ...'a yapılan kıymet takdir tebliğ işleminin usulsüz olduğu, bu borçlu yönünden kıymet takdir raporu kesinleşmeden satış işleminin yapıldığı gerekçesi ile ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır.

Taşınırlar yönünden kıymet takdiri İİK.nun 87.maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde uyarınca haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. Anılan maddede ayrıca kıymet takdirinin borçluya tebliğ edileceğine dair bir düzenleme mevcut değildir. İİK'nun 128/a maddesi ise taşınmazlar hakkında olup, taşınırlar yönünden uygulanması mümkün değildir.

Kaldı ki borçlu icra mahkemesine başvurusunda yalnızca kıymet takdir raporunun tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürmüş, ihaleye konu taşınırın değerinin düşük olduğu ve kıymet takdirine itiraz ettiğine dair bir beyanda da bulunmamıştır. Bir an için kıymet takdir raporunun tebliğinin gerektiği düşünülse bile, salt kıymet takdiri raporunun tebliğ işleminin usulsüz olması ihalenin feshini gerektirmez. Bunun için şikayetçinin kıymet takdirini öğrendiği tarihten itibaren yasal sürede itiraz etmesi ya da ihalenin feshi isteminde kıymet takdirine itirazını bildirmesi gerekir. Böyle bir durumda icra mahkemesince kıymet takdirine itiraz incelenip, yerinde görülmesi halinde ihalenin feshine aksi halde istemin reddine karar verilecektir. Buna göre şikayetçi borçlu kıymet takdirini öğrendiği tarihten itibaren yasal sürede itiraz ettiğine dair bir iddiada bulunmadığı gibi, icra mahkemesine başvurusunda kıymet takdirine itiraza ilişkin bir beyanının da bulunmadığı dikkate alındığında, kıymet takdiri tebliğ işleminin usulsüz olması tek başına ihalenin feshini gerektirmez.

O halde mahkemece, borçlu ... yönünden de istemin reddine karar verilmesi gerekirken adı geçen borçluya kıymet takdir raporunun usule uygun tebliğ edilmediğinden bahisle ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.