Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına verme, yayma veya ele geçirme suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. Maddesinde suç olarak tanımlanmıştır.[1]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. Maddesinde, 6526 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. Maddesi ile değişiklik yapılmıştır.
Bu kanunla, 5237 sayılı Kanunun 136 ncı maddesinde değişiklik yapılmış, kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişiye verilecek ceza artırılmıştır. Yasa koyucu bu değişiklikle, kişisel verilerin ve özel hayatın daha etkin korunmasını hedef almıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. Maddesi hükmü ile; hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak hüküm altına alınmıştır.[2]
Kişisel Veri Kavramı
“kişisel veri” kavramı, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturmaktadır.
“Kişisel veri” kavramı kapsamında, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka şahıslara açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı bilgiler yer almaktadır.
Yargıtay’a göre kişilere ait kişisel veri kapsamında şu bilgi veya veriler yer almaktadır:[3]
1) Nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi),
2) Adli sicil kaydı,
3) Yerleşim yeri,
4) Eğitim durumu,
5) Mesleği,
6) Banka hesap bilgileri,
7) Telefon numarası,
8) Elektronik posta adresi,
9) Kan grubu,
10) Medeni hali,
11) Parmak izi,
12) DNA'sı,
13) Saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri,
14) Cinsel ve ahlaki eğilimi,
15) Sağlık bilgileri,
16) Etnik kökeni,
17) Siyasi, felsefi ve dini görüşü,
18) Sendikal bağlantıları.
Yukarıda belirtilen veriler, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli bilgilerdir. Burada kişisel veri kapsamında, gerçek kişiye ait her türlü bilginin yer aldığını söyleyebiliriz.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunması ile ilgili hükümlerde, sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Buna karşın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesinin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Bu nedenle, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi eylemleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacaktır.[4]
Bu tanımlamalardan hareketle, herkes tarafından bilinen, kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi imkânı olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.[5]
Belirtmek gerekir ki, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının yasal düzenlemenin amacına aykırı bir şekilde beklenenden fazla olacak şekilde genişletilmesi, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Bu yüzden, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılmalıdır.
Burada yapılacak soruşturma ve/veya kovuşturma işlemlerinde iki husus özellikle tespit edilmelidir. Bu hususlar şunlardır:[6]
1) Hukuka uygunluk nedeninin bulunup bulunmadığının araştırılması: Somut olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda dikkate alınması gereken bir hususun bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.
2) Failin hukuka aykırı davrandığını bilip bilmediğinin araştırılması: Failin eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği veya bilebilecek durumda olduğunun belirlenmesi gerekir.
Görüntü ve/veya Ses Kayıtları
Kişilere ait özel hayat görüntüsü veya sesi, “kişisel veri” kapsamında yer almaktadır.[7]
Kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü veya sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde suç olarak tanımlanmıştır.[8]
Kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü veya sesinin, rızası dışında ifşa edilmesi, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. madde ve fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilmektedir.[9]
Sonuç olarak bertmek gerekir ki, bireyin özel yaşamına dair görüntüsü veya sesi, yasal olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. Maddesinin birinci fıkrası kapsamında kişisel veri olarak değerlendirmeye alınamaz.[10]
Kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi
Kişisel verilerin, “verilmesi”, “yayılması” veya “ele geçirilmesi” şeklindeki eylemlerin varlığı için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi şarttır.[11]
Kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması veya kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak[12] sabitlenmesi ve bu şekilde istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi imkânını veren her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilecektir.
Kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla öğrenilmesi eylemi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde hüküm altına alınana özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacaktır.
Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına verme, yayma veya ele geçirme suçunun oluşumu ile ilgili bazı somut örnek olaylar verilmesi ve bu konudaki Yargıtay uygulamasından bahsedilmesi, konunun daha iyi anlaşılması açısından faydalı olacaktır.
Tıbbi belgelerin mahkemeye kanıt olarak sunulması
Örneğin; failin, müştekinin sağlık durumuna ilişkin kişisel veri niteliğindeki tıbbi belgeleri ele geçirip mahkemeye sunması şeklindeki eylem, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. Maddesinde hüküm altına alınana verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu kapsamında değerlendirilmelidir.[13]
Yargıtay, devlet Hastanesinde tıbbi teknolog olarak çalışan sanığın, hastane otomasyon sistemine giriş yaparak, müştekinin, psikiyatri ve genel muayene polikliniklerinde, “Depresif” teşhisi ile tedavi gördüğüne dair 7 adet epikriz bilgi formunu ele geçirip, bu belge örneklerini, katılana hakaret ettiği iddiasıyla katılan tarafından açılan tazminat davasına delil olarak sunduğu olayda, gerektiğinde ilgili hastaneden mahkemece temin edilebilecek nitelikteki belge örneklerini, üçüncü kişi veya kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir delil bulunmayan sanığın, katılanda mevcut psikolojik rahatsızlıkların ona hakaret etmesinden kaynaklanmadığına dair açıklamalarını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı gerekçesiyle, sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dolayı beraat kararı verilmesini isabetli bulmuştur.[14]
Sosyal medya hesabında yayımlanan fotoğrafların ilgisiz haber ile birlikte kitlelere sunulması
Yargıtay, sosyal medya hesaplarında yayımlanan fotoğrafların, ilgili özne tarafından başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[15]
Bu şekildeki fotoğraflar da kuşkusuz kişisel veri niteliğindedir.[16] Bu nedenle, mağdurun kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, haberin konusuyla fikri bağlantısı bulunmamasına ve mağdurun rızasına aykırı şekilde yayımlayan fail hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerekecektir.[17]
Kredi kartlarının kopyalanarak bir kart oluşturulmaması ve kopyalama cihazında bilgi bulunması hali
Yargıtay, kişilere ait kart bilgileri kopyalanarak bir kart oluşturulmaması ve ele geçirilen kopyalama cihazında bilgi bulunması halinde eylemin mağdur sayısınca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunun oluşacağını düşünmektedir.[18]
Kredi kartlarının kopyalanarak bir kart oluşturulmaması ve kopyalama cihazında bilgi bulunmaması hali
Yargıtay’a göre, Kredi kartlarının kopyalanarak bir kart oluşturulmaması ve kopyalama cihazında bilgi bulunmaması halinde ise, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmeye teşebbüs suçu oluşacaktır.[19]
Kredi kart bilgilerini kullanarak alışveriş yapmak
Bireylere ait kart bilgilerini kullanarak alışveriş yapmak eylemleri kül halinde, mağdur sayısınca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. Maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan suçu oluşturacaktır. Bu gibi hallerde ayrıca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulmaması gerekir.[20]
Başka bir kişinin İsim ve soyadını taşıyan sahte sosyal medya hesabı açıp, bu hesapta o kişinin kişisel veri niteliğindeki resimleri ile telefon numarasını yayımlamak
Yargıtay, bu durumda kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun oluşacağını düşünmektedir.[21]
Şayet fail, başka kişilerin kimliklerini kullanarak sahte sosyal medya hesabı açıp, kişinin görüntülerini yayımlayıp, kişilere yönelik onur, şeref ve saygınlığını rencide edici paylaşımlarda bulunması halinde zincirleme şekilde hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçları oluşacaktır.[22]
Kişilerin gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi sosyal medya hesabında yayımlaması, bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyecektir.[23] Ayrıca bu tür resimlerin üçüncü kişilere resim sahibinin rızası dışında yayınlama hakkı da vermez.[24]
Bu tür resimlerin sahte sosyal medya hesabından kişinin rızası dışında yayınlanması, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacaktır.[25]
Kişilerin günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resimlerini kişinin sosyal medya hesabından ele geçirip, bu resimleri, hakaret ve tehdit içeren ibarelerle birlikte aynı sitede açılan sahte hesap üzerinden yayımlama
Burada failin eylemi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesinin birinci fıkrasında hüküm altına alınan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacaktır.
Bu durumda ayrıca, hakaret ve tehdit ibarelerinin paylaşımı yapılan kişisel veri niteliğindeki resimlerin üzerine yazıldığı gözetilerek, bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan fail hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, en ağır cezayı gerektiren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılmasına hükmedilmesi gerekecektir.
Burada ayrıca mağdurun resimlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defa ifşa eden faile hükmedilen ceza üzerinden 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin birinci fıkrası uyarınca artırım yapılmalıdır. Bu durumda ayrıca, fail hakkında hakaret ve tehdit suçlarından, hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekecektir.[26]
Mağdurla beraber kullandıkları ve şifresini bildiği aynı sosyal medya hesabı üzerinden, mağdurun resmini mağdurun bilgisi ve rızası dışında yayımlayan failin eylemi
Yargıtay, sanığın eski kız arkadaşı olan mağdur ile mağdurun eşinin yan yana, el ele ve günlük kıyafetleriyle çektirdikleri resmini, mağdura ait facebook hesabından ele geçirip, mağdurdan ayrılmadan önce onunla beraber kullandıkları ve şifresini bildiği aynı sitedeki hesap üzerinden, mağdurun bilgisi ve rızası dışında yayımladığı olayda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. maddesinde hüküm altına alınan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun oluşacağına karar vermiştir.[27]
Failin, bir arkadaşının cep telefonundan gizlice ele geçirip kendi cep telefonuna kaydettiği mağdurun cep telefonunu internet sitesinde yayımlaması (iki farklı eylem)
Bu şekildeki olaylarda Yargıtay, kişisel veri niteliğindeki mağdura ait cep telefonu numarasını, kaydedilmiş haliyle ve hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda kuşku olmayan bir yöntemle ele geçirip, iki gün sonra da, mağdurun rızasına aykırı şekilde yayımlayan failin birbirinden bağımsız iki farklı eyleminden dolayı iki ayrı mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiğini ifade etmektedir.[28]
Başka bir kişiye ait nüfus cüzdanını bulup kullanma
Yargıtay, başka bir kişiye ait nüfus cüzdanını bulan sanığın, mağdura ulaşma imkânı bulunmasına rağmen söz konusu nüfus cüzdanını hukuka aykırı olarak elde bulundurup, suçta kullanması şeklinde ortaya çıkan eylemlerde hırsızlık suçunun oluşacağını ifade etmektedir.[29]
Failin bilişim sisteminin bir parçası olan ATM’ye yerleştirdiği düzeneği çıkarırken yakalanması
Fail, kredi kartları bilgilerini elde etmek amacıyla ATM’ye yerleştirdiği düzeneği çıkarırken yakalanmış ise; sahte kart üretimine yönelik her hangi bir faaliyetin olup olmadığı ve hafıza kartında herhangi bir bilgiye rastlanıp rastlanmadığı araştırılmalıdır. Şayet bu konuda herhangi bir tespit ve delil yoksa eylem 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136, 35 maddeleri kapsamında değerlendirilmelidir. Yargıtay bu halde eylemin teşebbüs aşamasında kaldığını kabul etmektedir.[30]
Başkalarına ait cep telefonu numarasını, kişilerin cinsel amaçlı olarak rahatsız edileceğini bilerek ve kişilerin bilgisi dışında, kimliği belirsiz şahıslara verilmesi
Failin herhangi bir şekilde mağdura ait kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numarasını, mağdurun cinsel amaçlı olarak rahatsız edileceğini bilerek ve mağdurun bilgisi dışında, kimliği belirsiz şahsa vermesi şeklindeki eylem, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun oluşmasına neden olacaktır.[31]
Mağdurun daha önce internet sitelerinde rızası dâhilinde yayımlanan resimlerinin sağlık ürünlerinin reklamında kullanılması
Bu gibi hallerde Yargıtay, Mağdurun, daha önce çeşitli basın ve yayın organlarında rızası dâhilinde yayımlanmasından dolayı farklı internet sitelerinde mevcut olan ve günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resimleri, mağdurun başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin bir görüntü olarak kabul edilemeyeceğini ifade etmektedir. Ancak Yargıtay’a göre, mağdurun kişisel veri niteliğindeki resimlerini, hukuka uygunluk nedenleri de olmadan, hukuka aykırı bir yöntemle yayımlanması halinde, sanığın eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacaktır.
Örneğin; mağdurun satışı yapılan ürünü kullanarak zayıfladığı algısı doğuracak biçimde açıklamalara yer verilerek daha önce internet sitelerinde bulunan resimlerinin yayımlanması 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. Maddesi kapsamında değerlendirilecektir.[32]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
---------------------------
[1] “MADDE 136 - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Değişik İbare için bkz.; RG: T. 06.03.2014, S. 28933.
[2] TCK'nın 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
[3] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[4] YCGK’nun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararı.
[5] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[6] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[7] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[8] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[9] “Kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi, TCK'nın 134/1. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde suç olarak düzenlenmiş olup, özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir.” Emsal karar için bkz.; Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[10] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018.
[11] TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasının, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinde de aynı husus işaret edilmiştir.
[12] Örneğin; yazının başka bir kâğıt, defter ve benzeri nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle taşınması ve sabitlenmesi.
[13] Y.12.CD, E.2017/ 3928, K. 2018 / 3190, KT.21.03.2018: “…Dava: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: ….Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, bir devlet hastanesinin bilgi işlem biriminde çalışan sanık ...'nin, aynı hastanede tedavi gören ve kayınvalidesi olan katılana ait hasta bilgi formu ile röntgen filmini, katılanı vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde kasten yaralayıp, onu tehdit ettiği iddiasıyla açılan ve Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/442 esasına kayden görülmekte olan davanın 07.11.2013 tarihli duruşmasında, mahkemeye delil olarak sunduğu olayda; Gerektiğinde ilgili hastaneden mahkemece temin edilebilecek nitelikteki belge örneklerini, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir delil bulunmayan sanığın, katılanın ayağında mevcut olan kırığın onu darp etmesinden kaynaklanmadığına, katılanın daha önce temizlik yaparken ayağının kırıldığına dair açıklamalarını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında beraat kararı verilmesine ilişkin yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş; sanığın, katılanın sağlık durumuna ilişkin kişisel veri niteliğindeki tıbbi belgeleri ele geçirip mahkemeye sunmasından dolayı iddianamede TCK'nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olarak nitelendirilen eylemin, iddianame anlatımı gözetilerek TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte ise de, hukuki nitelendirmenin sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından, bu husus bozma nedeni olarak kabul edilmemiş; sanığın verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi nedeniyle hükmün bozulmasını öneren tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir….”
[14] Y.12.CD, E.2016/ 10581, K. 2018 / 809, KT.24.01.2018: “…Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; Devlet Hastanesinde tıbbi teknolog olarak çalışan sanığın, hastane otomasyon sistemine giriş yaparak, katılanın, 18.02.2009-17.12.2009 tarihleri arasında, psikiyatri ve genel muayene polikliniklerinde, “Depresif” teşhisi ile tedavi gördüğüne dair 7 adet epikriz bilgi formunu ele geçirip, bu belge örneklerini, katılana hakaret ettiği iddiasıyla katılan tarafından açılan tazminat davasına delil olarak sunduğu olayda, Gerektiğinde ilgili hastaneden mahkemece temin edilebilecek nitelikteki belge örneklerini, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir delil bulunmayan sanığın, katılanda mevcut psikolojik rahatsızlıkların ona hakaret etmesinden kaynaklanmadığına dair açıklamalarını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dolayı beraat kararı verilmesine ilişkin yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş; sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulmasını öneren tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir….”
[15] Y.12.CD, E.2018/ 4902, K. 2018 / 11057, KT.21.11.2018.
[16] Y.12.CD, E.2018/ 4902, K. 2018 / 11057, KT.21.11.2018.
[17] Y.12.CD, E.2018/ 4902, K. 2018 / 11057, KT.21.11.2018: “…Katılana ait facebook hesabında katılan tarafından yayımlanan fotoğrafların, katılanın başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği; ancak, katılanın kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, haberin konusuyla fikri bağlantısı bulunmamasına rağmen katılanın rızasına aykırı şekilde yayımlayan sanığa, iddianamede eyleminin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK'nın 226. maddesi uyarınca TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasının uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanındıktan sonra, sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, sanığın sübut bulan eylemi yalnızca TCK'nın 134/2. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilip, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde beraat hükmü kurulması,…”
[18] Y. 8.CD, E.2018/ 6171, K. 2018 / 10436, KT.08.10.2018.
[19] Y. 8.CD, E.2018/ 6171, K. 2018 / 10436, KT.08.10.2018: 1- Sanığın.... Kebap Salonu isimli işyerinde garson olarak çalıştığı, mağdurlar ... ve ...'a ait kredi kartlarının kopyalandığı yönünde bankalardan gelen ihbar üzerine mağdurların adı geçen işyerine gelerek, işyeri sahibine kredi kartlarının kopyalandığını bildirmeleri nedeniyle suç tarihinde işverence yapılan araştırmada sanığın pantolonun cebinden siyah renkli el içine sığabilecek büyüklükte kredi kartını kopyalamaya yarayan cihazın ele geçirildiği, sanığın, çalıştığı lokantada yemek yiyen mağdurların kredi kartlarını kopyalamak suretiyle, sahte kredi kartı ürettikleri ve oluşturulan sahte kredi kartlarını kullanmak suretiyle kendilerine yarar sağladıkları iddiası ile TCK.nun 245/2, 245/3. maddeleri ile cezalandırılması talebiyle kamu davası açılan somut olayda; sanığın üzerinde kopyalanmış kart ele geçmemiş olması karşısında; suça konu kredi kartlarının bağlı olduğu bankalardan hesap özetlerinin istenmesi ve bankalardan sorulması suretiyle, mağdurlara ait kartlarla harcama yapılıp yapılmadığı, sanıkta ele geçen ve dosya arasında bulunan kopyalama cihazı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, herhangi bir bilgi bulunup bulunmadığı araştırılarak, mağdurlara ait kart bilgileri kopyalanarak bir kart oluşturulması halinde suçtan zarar görenin ilgili banka olduğu dikkate alınarak, suça konu kredi kartları gerçeğe aykırı olarak üretilen banka sayısınca TCK.nun 245/2. maddesi ile ve aynı bankanın birden fazla kartının değişik zamanlarda kopyalanması durumunda aynı yasanın 43. maddesinin uygulanması, bu kartların kullanılması halinde ise, banka sayısınca TCK.nun 245/3. maddesi ile aynı bankaya ait birden fazla kart ile veya bir kart ile değişik zamanlarda para çekilmesi veya harcama yapılması halinde ise TCK.nun 43. maddesi uyarınca uygulama yapılması, harcama yapılmadan kartların bloke olması halinde TCK.nun 245/3 maddesine teşebbüs suçundan uygulama yapılması gerektiği, mağdurlara ait kart bilgileri kopyalanarak bir kart oluşturulmaması halinde ise ele geçirilen kopyalama cihazında bilgi bulunması halinde eyleminin mağdur sayısınca TCK.nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, bulunmaması halinde ise kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmeye teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,…”
[20] Y.12.CD, E.2017/ 11578, K. 2018 / 1164 , KT.07.02.2018: “….Verileri hukuka aykırı olarak yayma veya ele geçirme ve Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 136/1, 62, 53/1 ve 245/1, 62, 52/2, 53/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı ikişer kez 1 yıl 8 ay hapis, 2 yıl 6 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair A…. 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2014/588 esas, 2016/540 sayılı kararını kapsayan dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine yeniden incelenerek gereği düşünüldü: …..Dosya kapsamına göre, sanık hakkında katılanlar ... ve ...'a karşı kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek suçlarından kurulan hükümlerde, ele geçirilen katılanlara ait kart bilgilerini kullanarak alışveriş yapmak eylemlerinin kül halinde, mağdur sayısınca TCK'nın 245/1. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden, aynı Kanun'un 136. maddesi uyarınca ayrıca mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemiş olup,….”
[21] Y.12.CD, E.2017/ 1566, K. 2018 / 3593, KT.28.03.2018: “…B) Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince; Sanık ...'in, nişanlısı olan katılan ... tarafından aralarındaki ilişkinin sona erdirilmesine tepki olarak, katılanın isim ve soyismini taşıyan sahte facebook hesabı açıp, bu hesapta katılanın kişisel veri niteliğindeki resimleri ile telefon numarasını yayımlamak ve “Canını alacam lan senin” biçiminde paylaşımda bulunmak suretiyle üzerine atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve tehdit suçlarını işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir…”
[22] Y.12.CD, E.2017/ 3910, K. 2018 / 3194, KT.21.03.2018: “….Hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanık ...'un düğün yaparak mağdur ... ile aynı evde yaşamaya başladığı ve tarafların henüz resmi nikahlarının yapılmadığı dönemde, mağdurun ortak konutu terk edip annesinin yanına gitmesine tepki duyan sanığın, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde açtığı farklı hesaplar üzerinden, mağdura ait kişisel veri niteliğindeki görüntüleri yayımlayıp, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici paylaşımlarda bulunmak suretiyle zincirleme şekilde hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarını işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiş; hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilen eylemlerin, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde işlendiğinin kabul edilmesi karşısında, sanığa tayin olunan temel cezada TCK'nın 125/4. madde ve fıkrası gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurularak, sanık hakkında eksik ceza hükmedilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni olarak kabul edilmemiş; hüküm fıkrasının 1 ve 2 rakamlarıyla numaralandırılan bölümlerinde, hakaret ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından dolayı ayrı ayrı hüküm kurulup, netice cezalar belirlendikten sonra, 3 rakamı ile numaralandırılan bölümde, “Sanığa verilen cezaların… ERTELENMESİNE,” ibarelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, sanığa her iki suçtan hükmolunan hapis cezalarının ertelenmesine karar verilmiş olması karşısında, sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükümde erteleme hususu tartışılmadığı halde verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan hükmedilen ceza ertelenerek hükümde karışıklığa neden olunduğundan bahisle kararın bozulmasını öneren tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir…”
[23] Y.12.CD, E.2017/2960, K. 2018/1541, KT.14.02.2018.
[24] Y.12.CD, E.2017/2960, K. 2018/1541, KT.14.02.2018.
[25] Y.12.CD, E.2017/2960, K. 2018/1541, KT.14.02.2018: “….Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına ve ikrar içeren savunmaya göre; sanığın, bir dönem internet üzerinden tanışıp arkadaş olduğu katılanın daha önce kendi facebook hesabında paylaştığı resimleri, katılan ile tartışmaları nedeniyle katılan adına açtığı sahte facebook hesabından katılanın rızası dışında yayınladığı iddia edilen olayda, katılanın gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi facebook hesabında yayımlamasının bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyeceği gibi üçüncü kişilere katılanın rızası dışında yayınlama hakkı da tanımayacağı gözetilmeden sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi…”; Y.12.CD, E.2015/ 11703, K. 2017 / 870, KT.08.02.2017: “….2- Oluşa ve dosya kapsamına göre; ceza hâkimi olarak görev yapan katılanlar... ve ... tarafından, sanık ... hakkında farklı suçlardan dolayı mahkumiyet kararları verilmesi nedeniyle her iki katılana tepki duyan sanık ...'ın, katılan ...'ın eşi ile yan yana ve katılan ...'in yalnız başına günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdikleri fotoğraflarını, katılanların kendi adlarına başka internet sitelerinde (facebook-twitter gibi) açmış oldukları hesaplarından ele geçirip, bu fotoğrafları, slayt gösterisi şeklinde ve duygusal fon müziği eşliğinde, adliyesinin yasak aşkı başlığı altında, katılanların arasında gayriresmi bir ilişki varmış algısı doğuracak biçimde, youtube adlı video paylaşım sitesinde yayımladığı kabulüne konu olayda,….Katılanlar tarafından internet ortamında yayımlanan ve katılanların kamuya açık alanlarda günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdikleri resimleri, katılanların başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyecekleri özel yaşam alanlarına ilişkin görüntü olarak kabul edilemeyeceğinden, katılanların kişisel veri niteliğindeki resimlerini, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle yayımlayan sanığın eyleminin, TCK'nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında TCK'nın 134/2. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,…”
[26] Y.12.CD, E.2017/ 2290, K. 2018 / 1496, KT.14.02.2018: “…1- Sanık ...'in, komşusunun kızı olup, arkadaşlık teklifine olumlu yanıt vermeyen mağdur ...'ye tepki olarak, mağdur ...'nin günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resimlerini mağdur ...'ye ait facebook hesabından ele geçirip, bu resimleri, hakaret ve tehdit içeren ibarelerle birlikte aynı sitede açtığı sahte hesap üzerinden yayımladığı iddia ve kabulüne konu olayda; Mağdur ...'ye ait facebook hesabında mağdur ... tarafından yayımlanan ve mağdurun günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resimleri, mağdurun başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntü olarak kabul edilemeyeceğinden, mağdurun kişisel veri niteliğindeki resimlerini, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle sahte facebook hesabı üzerinden yayımlayan sanığın eyleminin, TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı nazara alınmaksızın; ayrıca, hakaret ve tehdit ibarelerinin paylaşımı yapılan kişisel veri niteliğindeki resimlerin üzerine yazıldığı dikkate alındığında, bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK'nın 44/1. madde ve fıkrası gereğince, en ağır cezayı gerektiren TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması, mağdurun resimlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defa ifşa eden sanığa hükmedilen cezada TCK'nın 43/1. madde ve fıkrası gereğince artırım yapılması, hakaret ve tehdit suçlarından ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sanık hakkında TCK'nın 136/1, 43/1. madde ve fıkraları uyarınca mahkumiyet kararı verilmesi yerine, suç vasfında yanılgıya düşülüp, fikri içtima hükmü de göz ardı edilerek, özel hayatın gizliliğini ihlal, hakaret ve tehdit suçlarından yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması suretiyle sanığa fazla ceza hükmedilmesi,…”
[27] Y.12.CD, E.2017/ 4286, K. 2018 / 1180, KT.07.02.2018: “….1- Sanık ...'un, eski kız arkadaşı olan mağdur ... ile mağdurun eşinin yan yana, el ele ve günlük kıyafetleriyle çektirdikleri resmini, mağdura ait facebook hesabından ele geçirip, mağdurdan ayrılmadan önce onunla beraber kullandıkları ve şifresini bildiği aynı sitedeki hesap üzerinden, mağdurun bilgisi ve rızası d?