Bence hukukun kendine mahsus bir dili olmalı.
Vardı da ama git gide artık sıradanlaştı. Ve o dilden uzaklaşıldı. Yapılan yasal düzenlemelerle daha sığ anlama gelen ifadeler, geniş anlamlı ve bir yerde de hukuk dilindeki o şiirimsi ifadeler yerini tatsız tuzsuz ifadelere bıraktı.
Bir ifade geniş çerçevede birçok anlamı içinde barındırıyorsa, hangi dilde olursa olsun o ifadenin korunması gerektiğini düşünüyorum.
Bu kapsamda mecelledeki ifadeleri alıp yasa düzenlemesi yapalım şeklinde bir talep ve iddiam da yok yanlış anlaşılmasın.
Ama hukukun uluslararası bir dili ve genel kabul görmüş kaidelerin ortak bir ifade ile uygulanıyor olması daha uygun olabilirdi.
Bu durum artık günümüzde ülke sınırlarını aşan globalleşen dünyada elzem bir hal alacak gibi.
Ancak yine de emin değilim Türkçemizi mi koruyalım?
Buna rağmen şundan eminim ki hukukun ulusal olarak kabul görmüş sloganlaşan terim ve ifadelerine yasal düzenlemelerde bence yer verilmelidir. Bunun da Türkçemize zararı değil faydası olacaktır.
Bu ifadeler anlaşılmıyor, bilinmiyor diye çıkarılıp yerine sığ ifadeler konuldukça, geniş anlamlı yorum ve değerlendirmeye imkân kılan ifadelerin yerini çerçevesi dar ifadeler aldıkça bir çok ihtilaf zamanla çözümsüz kalacaktır.
Ve yine dediğim gibi hukuk kurallarındaki kulağa hoş gelen şiirimsi kısa ama çok şeyi içerisinde barındıran ifadeler hukuk dili olarak korunmalıdır.
Bütün bunlar, internette gezinirken karşılaştığım mecellede yer alan "Şekk ile yakîn zail olmaz." -Kesin olarak bilinen bir şey, şüphe ile yok sayılamaz- kesin delille ispat zorunluluğu- ifadesi ile aklıma geldi ve paylaşmak istedim.
Bu ifade yerine karşıma "Non bis in idem" - aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz- ifadesi çıkmış olsaydı da inanın aynı şeyleri düşünür ve yazardım.
Yukarıda dile getirdiğim gibi uluslararası, sade olmakla beraber o kadar derin ve ortak bir dilin hukuk dili olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Halil İbrahim BODUR
Hukukçu