Suçlar genel olarak, ya kasten ya da taksirle işlenirler. Ancak Ceza Kanunu kast ile taksirin kombinasyonundan oluşan “karma suçlara” da yer vermiş ve bunları “neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” olarak isimlendirmiştir. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçların tarihi kökeni Kanonik hukuktaki “versari in re illicita” öğretisine dayanmaktadır. Bu öğretiye göre, gayri meşru durumda bulunan kişi kusuru bulunmasa dahi, içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan her türlü sonuçtan sorumlu tutulacaktır[1]. Yakın zamana kadar ceza kanunlarında bir fiilin ağır neticeleri bakımından sırf nedensellik bağından hareketle failin cezalandırılması öngörülerek, Kanonik hukuktaki “versari in re illicita” prensibine bağlı kalınmıştı. Gerçekten 765 sayılı TCK’da fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticeye sebebiyet vermesi hali bakımından objektif sorumluluk esasını benimsemiş, failin kusurlu olmasını aramamıştı (Örneğin 765 sayılı TCK m. 451, 452)[2].
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğu kast ve taksire dayandırıldığından birinci kitap, ikinci kısım, birinci bölümde üçüncü bir sorumluluk türü daha düzenlenmiş olup, bu netice sebebiyle ağırlaşmış suçlardan dolayı sorumluluktur. Bölüm başlığında da yer aldığı gibi bu sorumluluk türü de aslında sübjektif bir sorumluluktur[3].
Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar kast-taksir kombinasyonu suçlar olarak da anılmaktadır. Buna göre, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan bahsedebilmek için öncelikle kasten gerçekleştirilmiş bir eylem söz konusu olmalı ve bu eylem ile bağlantılı olarak doğan netice arasında en azından taksir derecesindeki bir sübjektif ilişki bulunmalıdır[4].
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç, failin eyleminden, onun kastettiği neticeden daha ağırının veya başka bir neticenin meydana gelmesi halinde, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlardan failin sorumlu tutulabilmesi, netice bakımından taksirle hareket etmesine bağlıdır. Netice sebebiyle ağırlaşmış suç iki şekilde ortaya çıkabilir. Bir fiilin kastedilenden daha ağır bir neticenin oluşmasına sebebiyet vermesi (gerçek netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar) ve bir fiilin failin istediği neticenin yanı sıra başka bir neticenin daha oluşmasına sebebiyet vermesidir (gerçek olmayan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar)[5].
Failin kastettiği neticeden daha ağır bir netice ortaya çıkmış ve bu netice yeni bir suç tipi ihlal ediliyorsa kastın aşılması söz konusu olup, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 452. maddesinde öngörülmüştür. 765 sayılı TCK m.452’de tanımlanan suç, gerçek netice sebebiyle ağırlaşmış suç idi; kasten öldürme suçunun hafifletici bir nedeni olmayıp bağımsız bir suç tipiydi[6].
Failin kastettiği sonucun dışında gerçekleşen ağır veya başka sonuç açısından kasten hareket etmediği durumlarda, istenmeyen sonuçtan sorumluluk veya sonuç nedeniyle ağırlaşmış suç söz konusudur. Bu sorumluluk türü adından da anlaşılacağı üzere istenmeyen bir sonuçtan kişinin sorumlu tutulmasıdır. Bunun için öncelikle hareketin iradi olması, iradi hareketin istenmeyen bir sonucu meydana getirmesi ve istenmeyen sonuç ile onun arasında nedensellik bağlantısının olması gerekir [7].
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki objektif sorumluluğu bertaraf etmek amacıyla failin en azından taksirli olmasını aramakta olması Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu sonucudur. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar, suçun oluşması için gerekli olan neticeden daha ağır neticelerin gerçekleşmesi durumunda failin cezasının artırılmasını gerektiren suçlardır. Bunlarda, suçun basit şekli için failin kastı araştırılacak, kastın yöneldiği netice dışında, daha ağır neticenin gerçekleşmesi halinde, neticenin öngörebilir olduğu durumlarda fail ağır neticeden dolayı sorumlu olacaktır[8].
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen netice sebebiyle ağırlaşmış suçu, bir fiilin belli bir suç tipinin oluşumu için yeterli olan neticenin dışında daha ağır veya başka bir neticeye yol açması halinde, belli şartlarla cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren suçlar şeklinde tanımlamak mümkündür. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda failin temel suç tipine göre daha fazla cezaya çarptırılmasının nedeni, temel suç tipinin ağır neticeyi veya başka bir neticeyi doğurma rizikosunu bünyesinde taşımasına rağmen işlenmiş olmasıdır[9].
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde, kastı aşan suçlarda veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda cezalandırılabilmek için failin meydana gelen sonuç açısından en azından taksirle hareket etmesi gerektiği belirtilmiş olup düzenlemeyle meydana gelen ağır netice açısından sorumluluk için neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu olunması gerektiği belirtilmiştir. TCK’nın 87/4. maddesinde ise, kasten yaralama sonucunda ölümün meydana gelmesi halinde failin nasıl cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak maddedeki atfın 86. maddenin 1. ve 3. fıkralarına yapılmış olması nedeniyle, bu hükmün aynı maddenin 2. fıkrasında kalan yaralanma eylemleri açısından uygulanması mümkün değildir. Basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir nitelikte yaralanma sonucunda mağdurun ölmesi halinde, 5237 sayılı TCK’nın 23 ve 87/4. maddelerinin uygulanması imkânının bulunmadığından, failin sorumluluğunun genel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Meydana gelen sonuç, (ölüm) öngörülebilir ise ve fail bu öldürme suçunu düzenleyen 85. maddesi uyarınca, öngörülebilir sonuç fail tarafından da öngörülmüş ancak istenmemiş ise fail bilinçli taksirle öldürme suçundan Kanunun 85 ve 22/3. maddeleri uyarınca, fail öngördüğü sonucu kabullenerek fiilini icra etmiş ise bu kez de, olası kastla öldürme suçundan sorumlu tutulmalıdır [10]. Mağdurun yaralanmasının ağırlığı üzerinden eylemin kasten yaralama sonucu netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama veya hafif yaralanmalarda ise eylemin netice sebebiyle ağırlaşmış taksirle ağırlaşmış olarak kabul edilmesi gerekir. Sallama tabir edilen bıçakla mağduru ağır bir şekilde yaralayan fail hakkında 5237 sayılı TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-a-c-d, maddeleri gereğince netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uygulanmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda netice sebebi ile ağırlaşmış suçlara örnek olarak, m.87 (neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama), m.99 (çocuk düşürme), m.102 (cinsel saldırı), m.267 (iftira) ve m.272 (yalan tanıklık) suçları düzenlenmiştir[11].
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki objektif sorumluluğu bertaraf etmek amacıyla failin en azından taksirli olmasını aramakta olması Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu sonucudur. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar, suçun oluşması için gerekli olan neticeden daha ağır neticelerin gerçekleşmesi durumunda failin cezasının artırılmasını gerektiren suçlardır. Bunlarda, suçun basit şekli için failin kastı araştırılacak, kastın yöneldiği netice dışında, daha ağır neticenin gerçekleşmesi halinde, neticenin öngörebilir olduğu durumlarda fail ağır neticeden dolayı sorumlu olacaktır. TCK’nın 87/4. maddesinde ise, kasten yaralama sonucunda ölümün meydana gelmesi halinde failin nasıl cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak maddedeki atfın 86. maddenin 1. ve 3. fıkralarına yapılmış olması nedeniyle, bu hükmün aynı maddenin 2. fıkrasında kalan yaralanma eylemleri açısından uygulanması mümkün değildir. Basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir nitelikte yaralanma sonucunda mağdurun ölmesi halinde, 5237 sayılı TCK’nın 23 ve 87/4. maddelerinin uygulanması imkânının bulunmadığından, failin sorumluluğunun genel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Meydana gelen sonuç, (ölüm) öngörülebilir ise ve fail bu öldürme suçunu düzenleyen 85. maddesi uyarınca, öngörülebilir sonuç fail tarafından da öngörülmüş ancak istenmemiş ise fail bilinçli taksirle öldürme suçundan Kanunun 85 ve 22/3. maddeleri uyarınca, fail öngördüğü sonucu kabullenerek fiilini icra etmiş ise bu kez de, olası kastla öldürme suçundan sorumlu tutulmalıdır.
DR. CENGİZ APAYDIN
İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI
CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV
HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV
cezahukukubilinci.org
--------------------
[1] Bkz. Koca/Üzülmez, 216.
[2] Artuk/Gökcen/Yenidünya, 655 vd.
[3] Soyaslan, 420–421.
[4] Apaydın, Cengiz, Ceza Hukukunda Doğrudan Kast, Olası Kast, Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Kavramları, İstanbul 2009, 61.
[5] Centel / Zafer / Çakmut, 415.
[6] Centel / Zafer / Çakmut, 416.
[7] İçel/Evik, 209–210.
[8] Apaydın, Ceza Hukukunda Doğrudan Kast, Olası Kast, Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Kavramları, 61-62.
[9] Bkz. Koca/Üzülmez, 216.
[10] “İskenderun Devlet Hastanesinin 09/09/2008 tarihli adli rapor ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan raporlara göre, ölenin yaralanmasının hayati tehlike arz etmediğinin, kişinin üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtilmesi karşısında; sanık tarafından ölenin sırtına sopa ile vurularak darp edilmiş ise de, meydana gelen ölüm neticesinden faillerin TCK'nın 87/4. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu tutulabilmesi için yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmaması, en azından TCK'nın 86/1. maddesi kapsamında kalan bir yaralanma olmasının gerektiği, bu itibarla sanık İ…'nun eyleminin, TCK'nın 85/1. maddesi kapsamında taksirle öldürme suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmamıştır”. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin, 13. 01. 2022 tarihli, 2021/3991 esas ve 2022/196 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[11] Apaydın, Ceza Hukukunda Doğrudan Kast, Olası Kast, Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Kavramları, 61-62.