Usule uygun tebliğ; hukuki işlemi veya bu işleme bağlanan kanuni süreleri başlatabileceği gibi hukuki işlemi tümden sonlandırabilir. Usulsüz bir tebliğ ise hiç tebliğ yapılmamış olma sonucunu doğuracaktır ki bu durum hukuki işlemi temelden hükümsüz hale getirebilecektir.
Tebliğin sonuçlarına Kamulaştırma Kanunu açısından bakılacak olursa; 25. madde uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, taşınmaz sahibine yapılacak usulüne uygun tebligatla başlayacaktır. Hal böyle iken taşınmaz sahibine çıkarılan tebligatın usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği hususu kamulaştırma işleminin meşruluğu açısından son derece önemlidir.
Pratikte ilk karşılaşılan sorunlardan biri taşınmaz malikinin vefatı ve (aslında bu nedenle) kendisine tebligat yapılamaması sonucu ilanen tebliğ yoluyla kamulaştırma işlemlerinin görünürde tamamlanması, mirasçıların ise vefat eden murisleri adına bankaya bloke edilen kamulaştırma bedelinden bihaber olmaları ve bankadan çekilmeyen kamulaştırma bedelinin bankacılık mevzuatı gereği on yıllık süre sonunda TMSF'ye iletilmesi sorunudur.
Bilindiği üzere kanun koyucu, idarenin usule aykırı kamulaştırma işlemleri nedeniyle açılan tazminat davalarının yükünü ortadan kaldırmak, adeta hazineye bu açıdan rahat bir nefes aldırmak için 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na gerek evrensel hukuk kuralları gerek hukuk düzenimizce kabul edilmesi mümkün olmayan bir "geçici 7. madde" ekleyerek idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanacağını kanunlaştırmış olsa da söz konusu geçici madde 7, Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarih ve 2013/95-2014/176 sayılı kararının 14.09.2015 tarihinde yürürlüğe girmesi ile iptal edilmiş, böylece idarenin hukuka aykırı kamulaştırma işlemlerinin tepeden inme bir kanun maddesi ile geçerli sayılmasının önüne geçilmiştir.
Ancak Kamulaştırma Kanunu geçici md 7'nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden önce de usule aykırı tebligat ihtiva eden kamulaştırma işlemlerinin hukuka aykırı olduğu ve malik tarafından açılan kamulaştırmasız el atma davalarının kabul edilmesi gerektiğini belirten kararlar mevcuttur.
Bu konuda Akıllı-Türkiye davası [1] davacı malik kamulaştırma işleminin kendisine tebliğ edilmediğini, kamulaştıran idare tarafından kamulaştırma bedeli adına banka hesabına bloke ettirilmiş olsa da haberi olmadığından bu bedeli bankadan almadığı iddialarıyla açılan tazminat davası olup 11.04.2006 tarihli kararda AİHM özetle "...her ne kadar olayların meydana geldiği dönemde yürürlükte olan bir Kanun’a dayanılarak yapılsa da, kamu yararı ile kişisel hakların korunması gereklilikleri arasında var olması gereken dengeyi sağlayabilecek herhangi bir dava başlatılmadığından, bu türden bir müdahale yalnızca keyfi olarak değerlendirilebilir..." gerekçesi ile hakkın özüne dokunulmaması gerektiğini vurgulamıştır.
Geçici md 7'nin 14.09.2015 tarihinde iptal edilmesinden önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun verdiği 28/12/2005 tarih ve 2005/5-754 E - 2005/783 K sayılı kararda "...kamulaştırma işleminin gazete ile ilanen tebliğinden önce davacıların adreslerinin Kamulaştırma Kanunu md 7'de yazılı tapu, vergi, nüfus kayıtları üzerinden ve haricen zabıta marifetiyle araştırılmasının" zorunlu olduğu belirtilmiş, kararda ilgili kurumlardan yapılacak adres araştırmasının dahi yeterli olmadığı, bunun yanında zabıta marifeti ile adres araştırması yapılmasının da zorunluluk olarak sayılması, kamulaştırılan taşınmaz malikinin adres araştırmasının ne denli kapsamlı olması gerektiğini göstermektedir. Y5HD'nin 01/04/2014 tarih ve 2014/2515 E - 2014/9116 K sayılı kararında geçici madde 7'nin yürürlükte olmasına rağmen "...taşınmazdaki davacılar murislerinin paylarının 71. maddeye göre Hazine adına tescil edilmesine ilişkin mahkeme kararı usulsüz olarak kesinleştirildiğinden..." geçici madde 7'nin uygulanamayacağı, mal sahibine yapılan usulsüz tebligat nedeniyle geçerli bir kamulaştırma işleminden bahsedilemeyeceği belirtilmiştir.
Geçici md 7, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildikten sonraki Yargıtay kararlarında da tescil işleminin usulsüz kamulaştırma işlemine karşı dava açma hakkını engellemeyeceği, tebliğ işleminden önce taşınmaz malikinin vefat etmesi[2] ve bu nedenle tebliğ işleminin gerçekleşmemesinin, kamulaştırma işlemi olmaksızın taşınmaza fiilen el konulması sonucunu doğuracağı [3], bu kapsamda açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının kabulü gerektiği ifade edilmektedir. Kısacası iptal öncesi ve iptal sonrası Yargıtay kararlarından açıkça görüleceği üzere; tescil işlemi gerçekleşmiş, kamulaştırma bedeli bankaya muris adına bloke edilmiş olsa da murise çıkarılan tebligatın bila iade dönmesi üzerine ilanen tebliğ ile kamulaştırma işlemi son bulmamakta, usule aykırı tebliğ nedeniyle kamulaştırma işlemi son bulmadığından idare fuzuli şagil konumuna düşmekte ve murislerin tazminat hakları saklı kalmaktadır.
-------------------------------
[1]http://hudoc.echr.coe.int/tur#{"fulltext":["akıllı"],"languageisocode":["TUR"],"appno":["71868/01"],"documentcollectionid2":["CHAMBER"]}
[2] Y5HD, 11/02/16, 14/25830 E - 16/2225 K
[3] Y5HD, 07/12/15, 14/27802 E - 15/23317 K
Trend Haberler
İİK m.89/1 Kapsamındaki 'Haciz İhbarnamesi' ile İİK m.78 Kapsamındaki 'Haciz Müzekkeresi' Üzerine Bilgi Notu
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
Adana Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde Değişiklik
Kiracının Haklı Tahliyesi
YOKSULLUK NAFAKA BORCUNUN ÖDENMEMESİ ve ŞİKAYET
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER