Sosyal medya hayatımıza hızlı bir şekilde girmiş, neredeyse herkesin bir şekilde içerisinde bulunduğu sanal bir ortamdır. Özellikle ülkemizde insanlar sosyal medyaya çok hızlı bir şekilde adapte olmuşlardır. Sosyal medya diğer medya vasıtalarının yerini almakta, normalde medyada yer bulamayan kişilerin bu vasıtalarla kendini ifade ettiği özgür bir alan olarak kullanılmaktadır.
Sosyal medyanın bu ulaşım ve kullanım kolaylığı sayesinde herkes düşünce ve kanaatini özgürce açıklamakta, insanlar birbiriyle kontrolsüz bir iletişim kurabilmektedirler. Bu hem iyi hem kötü neticeler doğurmaktadır. Öyle ki günümüzde hukukçular bu sistemi kendi özelliklerine göre yorumlayabilmek için “Bilişim Hukuku” başlığı ile konuyu ele almaktadırlar.
Sanal yaşamda ki bu özgürlük gerçek hayatta her zaman aynı şekilde karşılık bulamamaktadır. Özellikle bazı kişilerin sosyal medyadaki görüşlerinin tarafsızlıklarına şüphe düşüreceği endişesi olabilmektedir. Günümüzde birçok kamu çalışanının sosyal medya paylaşımları nedeni ile disiplin cezaları aldığı sık görülen bir durumdur. Bu paylaşımların çoğunun da siyasi nitelik taşıdığı gözlemlenmektedir. Bu noktada sosyal medyanın mahiyetinde daha güçlü bir şekilde yer edinen düşünce ve kanaat hürriyeti ile tarafsızlık ilkesinin karşılaştırılması gerekir.
657 sayılı Kanun'un Tarafsızlık ve devlete bağlılık başlıklı 7'nci maddesinde; "Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar" hükmüne yer verilmiştir. Bu hükmün işareti ile kamu çalışanlarının tarafsız olması temel bir ilke kabul edilmiştir. Bu tartışmasız bizce de yerinde olan bir hükümdür.
İfade özgürlüğü ise büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir. (AYM Bekir Çoşkun Kararı B. No: 2014/12151,4/6/2015) AİHM kararlarında en çok yer tutan ifadeler siyasi nitelikli ifadelerdir. AİHM siyasi ifade özgürlüğünün diğer ifade türleri ile karşılaştırıldığında ayrıca önemli olduğunu belirtmiştir.
AİHM’e göre siyasi tartışma özgürlüğü “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesidir.” Yine AİHM ‘e göre siyasi ifadeler konusunda yurttaşların görüşlerini belirtirken ağır ve sert bir üslup kullanması da bir haktır.
Anayasa'da sadece düşünce ve kanaatler değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak ifade edilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (B.No:2013/2602,23/1/2014, §43). Dolayısıyla sosyal medya vasıtaları ile düşünce ve kanaatlerin açıklanması anayasa ile güvence altına alınmıştır.
AİHM, İngiltere’yi mahkum ettiği bir kararında ; “İfade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM'nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber" ve "düşüncelerin" değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan" bahsedilemez .(Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 7/12/1976, §49).”
İfade özgürlüğünün demokratik toplumun temeli olduğundan bahsetmiştir. Bu noktada tarafsızlık ilkesi ile ifade özgürlüğü arasında bir dengenin hedeflenmesi gerekmektedir.
Herkesin bir sosyal alanı vardır. Sosyal medya ürünlerinin büyük çoğunluğu (Facebook, Twitter, Instagram v.b.) ise kullanıcılarına hitap edecekleri kitleleri belirleme imkânı vermektedir. Özellikle kamu çalışanlarının yalnızca kişisel çevrelerine yaptıkları paylaşımların tarafsızlık ilkesi denetiminden ayrık tutulması gerekmektedir. Çünkü sanal da olsa bu ortamın denetimi artık Anayasa'nın 20. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi uyarınca "özel hayata saygı hakkının" ihlali sonucunu doğuracağından kişinin özel alanına müdahale anlamına gelecektir.
Peki, genele açık paylaşımlarda ki ölçüt nedir?
Burada ki temel ölçüt ise herhangi bir şahsa ya da kuruluşa karşı doğrudan hedef almaksızın, hakaret içermeyen, genel nitelikte ki duygu ve düşüncelerin açıklandığı, demokratik ilkelerin gerekliliklerini talep eden paylaşımların ise yine tarafsızlık ilkesine aykırı olmayacağı kabul edilmelidir. Özellikle toplumun genelini ilgilendiren olaylarda ki duygu ve düşüncelerin açıklanması hususlarına tarafsızlık ilkesinden değil ifade özgürlüğünden yaklaşmak gerekmektedir. Özellikle 15 Temmuz Kalkışması, 28 Şubat MGK kararları gibi toplumun tamamını hedef alan olaylarda kişilerin duygu ve düşüncelerini bastırmak hukuken korunamaz.
Nitekim bu doğrultuda;
"Olayda, davacı hakkında yürütülen soruşturmaya konu Facebook paylaşımlarının ve beğenilerinin, davacının kişisel görüşlerinin ifade edilmesinden öteye gitmediği, herhangi bir kişi veya kurumu hedef alan hakaret içerikli paylaşımlar olmadığı, nitekim söz konusu paylaşımların ülkenin gündemini bir hayli meşgul eden, geniş bir kitleye yayılmış olan, kamuoyunda Gezi Parkı Protestoları şeklinde bilinen eylemlere ilişkin olduğu, yukarıda ayrıntılı bir şekilde aktarıldığı üzere, söz konusu paylaşımların ve beğenilerin gerek Anayasamızda ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ifadesini bulan ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, ifade özgürlüğü kapsamında aktarılan görüşlerin, idarece davacıya disiplin cezası verilmesi olanağı vermediği ve sonucunda da davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına yol açamayacağı, aksi düşüncenin ise ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geleceği kuşkusuzdur." (Ankara 15. İdare Mahkemesinin 2015/952 E. sayılı kararı)
Örnek mahkeme içtihatlarıyla da bu hususa işaret edilmektedir.
Sonuç olarak hukukun temel kaidelerine ve yerleşik mahkeme içtihatlarına göre sosyal medya alanında ki paylaşımlarda tüm tarafların duyarlı olması ve eleştiri hakkını kullanmasından kaynaklı sınırlandırmalar ve paylaşımda bulunanlara idari müdahalelerin istisnai olması demokratik toplum ilkesinin bir gereğidir.