Esasen Ceza Yargılaması Hukukunda her şey delil olabilir, bunun sınırı; delilin kanuna ve akla uygun, olayla bağlantılı, maddi hakikate ulaşmaya elverişli, hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilme gerekliliğidir. Deliller; yegane, belirleyici, tamamlayıcı, yan veya yardımcı veya ilgisiz olabilir. “Delil başlangıcı” olarak adlandırılan, iz, eser, emare gibi bulgu ve bilgiler de elde edilebilir. Kolluk tarafından hazırlanan ve içeriği somut delillerle desteklenmesi gereken rapor, delil başlangıcı niteliğinde belge sayılabilir.
Delil kısmen veya tamamen tahrif edilmiş, sahte oluşturulmuş veya hukuka aykırı elde edilmiş olabilir ki, bunların yargılamada kullanılabilmesi mümkün değildir. İlgisiz deliller ile tahrif edilmiş veya hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilmiş deliller, yargılamada kullanılamaz (Anayasa m.38/6, CMK m.206/2, 217/2).
İstihbarat; yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar ve bilgi toplama, haber alma anlamına gelmektedir. Mevzuatta ve uygulamada suçların önlenmesi veya işlenen suç ile failinin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla polis, jandarma, diğer kolluk ve Milli İstihbarat Teşkilatı mensupları tarafından istihbarat toplanabilir. Yasal dayanak olmaksızın istihbarat toplanamayacağı gibi, istihbaratın toplanması sırasında konu ile ilgili yasal düzenlemelere uygun hareket edilmeli ve kişinin özel hayatına saygı gösterilmelidir.
Toplanan istihbari bilgiler; görevliler tarafından rapor haline getirilir, varsa istihbaratın doğruluğunu gösteren iz, eser ile somut delillerden de raporda bahsedilir. Polis ve jandarmanın “önleyici kolluk” olarak yürüttüğü faaliyetler sırasında topladığı bilgi ve belgelerin raporlanması mümkündür ki, tüm bu raporların içeriklerinin doğruluğuna ve somut delillerle desteklenmesine göre delil niteliği taşıma ihtimali bulunmaktadır. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın casusluk ve Devlet sırlarına karşı işlenen suçlar hariç olmak üzere topladığı bilgilerin delil olarak kullanılabilmesi hukuka aykırıdır. MİT’in raporlarının delil sayılabilmesinin yolu, yalnızca 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ek m.1/1’in kapsamına giren suçlarda gündeme gelebilir. Kanunun ek 1. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Milli İstihbarat Teşkilatı uhdesindeki istihbari nitelikteki bilgi, belge, veri ve kayıtlar ile yapılan analizler, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Yedinci Bölümünde yer alan suçlar hariç olmak üzere, adli mercilerce istenemez”. TCK m.326 ila 339’da yer alan bu suçlar, casusluk suçları ile Devlet sırlarına karşı işlenen suçlardan ibarettir. Bu suçların dışında MİT’in istihbari nitelikte topladığı bilgi, belge, veri ve kayıtlar ile yaptığı analizler yargılamada delil olarak kullanılamaz. Bunun yegane istisnası, MİT Kanunu’nun “Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendidir. Bu bende göre; “Dış istihbarat, milli savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmak.” MİT’in görevleri arasında sayılmıştır. Bu kapsamda MİT; görevine giren bir istihbari çalışma sırasında bir suçla ilgili olabilecek delile ulaşmışsa, bu delili en azından ilgili adli kolluk birimi ile paylaşmalıdır. Bu husus, yargı merciinin MİT’ten bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında delil toplamasını istemek olarak değerlendirilemez. MİT yürüttüğü bir faaliyet sırasında bulduğu veya tesadüf ettiği delili gözardı edemez veya bu delil hukuka aykırı elde edildiğinden bahisle yargılama dışında bırakılamaz, MİT’in bir yargılama faaliyeti yürütebilmesi veya kolluk gibi hareket edebilmesi mümkün olamayacağından, bir delil elde etmek için yaptığı çalışmanın hukuka aykırılığı bir yana, görevine giren faaliyeti sırasında bulduğu veya tesadüf ettiği delili ilgili adli kolluk birimi ile paylaşması, o delili hukuka aykırı hale getirmez. Bu halde MİT’in bulduğu veya tesadüf ettiği delil maddi hakikate ve adalete ulaşılması çerçevesinde kolluk ve ilgili adli merci tarafından muhafaza altına alma ve elkoyma tedbirine konu edilir.
İstihbarat raporlarının delil olup olmayacağı tartışma konusu olabilir, kolluk raporları da bu kapsama dahildir. Yukarıda da işaret ettiğimiz şekilde esasen MİT’in raporları yargılamalarda delil olarak kullanılamaz. 2937 sayılı Kanunun 4. ve 6. maddeleri ile ek 1. maddesine baktığımızda, casusluk suçları ve Devlet sırlarına karşı suçlarla ilgili olanlarda MİT’in hazırladığı istihbarat raporları kullanılabilir, ancak bunların içeriklerinin de somut delillerle desteklenmesi lazım, yani sadece duyumlara dayalı veya saha araştırmalarından hazırlanan raporlar iz veya emare olabilirler, fakat bu raporların casusluk suçları ile Devlet sırlarına karşı işlenen suçlarda somut delillerle desteklenmesi şarttır. Bunun dışında: Milli istihbarat Teşkilatı ancak bir meseleyi araştırırken önüne çıkan veya tesadüf ettiği delili ilgili kurumlarla, bu kapsamda kolluk kuvveti ile paylaşabilir, ancak MİT’in delil toplama yetkisi yoktur.
MİT’in, polisin ve jandarmanın telefon dinlemelerinden veya izlemelerden elde ettiklerinin de delil değeri yoktur ve bu veriler delil olarak kullanılamaz. MİT bakımdan bunun istisnası casusluk suçları ile Devlet sırlarına karşı suçlar olup, bu husus 2937 sayılı Kanunun ek 1. maddesinde yer almaktadır. MİT’in işi adli kolluk vazifesi görmek ve delil toplamak değildir, sadece bir olayda karşılaştığı delil varsa bunu ilgili yerlerle paylaşabilir ve bunlar, maddi hakikate ulaşılmasına katkı sağlamaları kaydıyla delil olarak kullanılabilir. Bunun dışında MİT sadece istihbarat toplar, idari veya adli kolluk vazifesi ise bulunmamaktadır.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 16.04.2019 tarihli, 2018/3918 E. ve 2019/2665 K. sayılı kararında; Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabında yargılamada “belirleyici delil” olarak dikkate alınan raporların MİT tarafından hazırlanan istihbari bilgi notları olduğunun anlaşıldığı durumda, dosyaya konu suç da dikkate alınarak,
“Somut olayda, silahlı terör örgütüne üye olduğu kabul edilip, örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu ve önemi bakımından temel cezası üst sınıra yakın olarak belirlenen sanığın, yargılamanın yenilenmesi sonucunda, istihbari nitelikteki yazının hükme esas alınamayacağının anlaşılması ve Yerel Mahkemenin de bu doğrultuda kabule varması karşısında, istihbari nitelikteki görüş yazısı suçun sübut ve vasfının belirlenmesinde hükme esas alınmamalıdır. Dosya kapsamında bulunan diğer delillerin suçun sübut ve vasfının değerlendirilmesinde yeterli olup olmadığı değerlendirilmeli, yeterli görülmesi halinde oluşan yeni durum karşısında TCK m.61’deki ölçütlere göre temel cezanın belirlenmesi gereklidir, …”
Gerekçesiyle bozma kararı verildiği görülmektedir.
Kanaatimizce Yargıtay; 2937 sayılı Kanunun ek 1. maddesini esas alarak, istihbari nitelikte bilgi notlarının MİT’e ait olduğu ve iddiaya konu suçun da ek m.1/1’de sayılan suçlardan olmadığı durumda, MİT raporlarının “delil” sayılamayacağı, ancak dosyada mevcut diğer somut delillerle sanık aleyhine sonuca varılabileceği kararını vermiştir. Bu raporlar polis veya jandarma tarafından hazırlanmış olup da, içerikleri somut delillerle desteklense idi, bu durumda varılacak kararın farklı olabileceği ileri sürülebilir.
İdari veya adli kolluk vazifesi gören polis ve jandarma ise; istihbarat toplar, önleyici ve adli kolluk olarak bilgi veya delil toplayıp, bunları raporlaştırır. Adli kolluk olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. ve 161. maddeleri ile diğer hükümlerine göre kolluğun delil toplama yetkisi vardır. Kolluk delil toplama çalışmalarını raporlaştırıp, yani tutanağa bağlayarak, hukuka uygun yol ve yöntemleri kullanmak kaydıyla cumhuriyet savcısının emrinde hareket eder. Kolluk, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 169. maddesine göre her şeyi tutanakla belirleyip soruşturma dosyasına koymakla yükümlüdür. Kolluk; idari kolluk vazifesini görürken de raporlar hazırlayabilir, hazırlanan bu raporların elbette tek başına delil olma gücü bulunmayabilir, yani bunların içeriklerinin somut delillerle doğrulanması gerekir. Dolayısıyla, ceza yargılamasında her şey delil olabilir, ancak bunların akılcı, olayla ilgili, hukuka uygun ve somut delil niteliği taşıması şarttır. Kollukça hazırlanan bu raporlar delil başlangıcı niteliğinde olup, içeriklerinin somut delillerle desteklenmesi ve muhteviyatı itibariyle doğruluğunun ortaya koyulması gerekir. Ancak somut delillerle desteklenmesi halinde, kolluk tarafından usulüne uygun hazırlanması kaydıyla bilgi içerikli raporları delil değeri olabilir.
Kolluğun bir olay veya kişi ile ilgili hazırladığı rapor, henüz soruşturma açılmamış bir zamanda yürütülen istihbari veya önleyiciye kolluk faaliyeti sırasında da olabilir ki, bunlar yasal dayanaklı yetkilerin kullanılması ile hazırlanmış olup da, yargılamada “delil” olarak kullanılmaları kanunla yasaklanmamışsa, içeriği ve raporu hazırlayan “zabıt mümzi” kolluk görevlilerinin doğrudan görgü ve bilgiye dayanan tanıklıkları ile yargılamaya konu fiil ve suçlananla ilgili maddi hakikatin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilmekte ise, bu durumda bu tür kolluk raporları “delil” niteliği taşıyıp yargılamada kullanılabilecektir. Bunun dışında; somut delillerle desteklenmeyen ve içeriğinde yer alan hususların doğruluğu ortaya koyulamayan veya çıkarılamayan kolluk raporlarının delil değeri yoktur.
Sonuç olarak; 2937 sayılı Kanunun ek 1. maddesinin 1. fıkrasında gösterilen suçlar ile bir çalışma sırasında tesadüfen karşılaşılıp ilgili kolluk birimiyle paylaşılan deliller hariç olmak üzere, MİT raporlarının delil veya delil başlangıcı olarak yargılamalarda kullanılabilmesi mümkün değildir. Polis ve jandarma raporları ise; her suçla ilgili yapılan yargılamada delil veya delil başlangıcı olarak kullanılabilir, ancak bu raporların hukuka uygun hazırlanmaları, içeriklerinin doğruluğunun da somut delillerle desteklenip kanıtlanması şarttır.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)