I. SİGORTA KOLLARI ARASINDA İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞININ YERİ
5510 sayılı Kanun bakımından sigorta kolları, uzun vadeli ve kısa vadeli sigorta kolları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kısa vadeli sigorta kolları, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigorta kollarını; uzun vadeli sigorta kolları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarını oluşturmakta ve kapsamına almaktadır. Burada uzun vadeli sigorta kolları, tüm sigorta kapsamlarında uygulanmakta iken; kısa vade sigorta kolları, sadece 4/1a’lı ve 4/1b’li sigortalılara uygulanmakta, 4-1c’liler hakkında uygulanmamaktadır.
II. İŞ KAZASI
A. 5510 Sayılı Yasa ve Sair Mevzuat Hükümleri Işığında İş Kazası
1. İş Kazası ve İş Kazasının Yasal Dayanağı Hakkında Önemli Hususlar
İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiş olup; yasanın 13. maddesinde yer almaktadır.
İş kazası; (*) sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada veya (*) işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle ya da (*) bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda yahut (*) 5510 sayılı yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda veya (*) sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.
Yasa maddesinden de anlaşıldığı üzere; bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için bazı şartlar vardır. Bu şartları şu şekilde sıralayabiliriz:
a. Sigortalının aşağıda yer alan c bendinde sayılan beş durumdan herhangi biri kapsamında bedenen ya da ruhen engelli hale gelmesine neden olan bir kaza olmalıdır.
b. Kazaya uğrayan kişi, sigortalı olmalıdır.
c. Kaza, aşağıda sayılan beş durumdan birinin kapsamında meydana gelmelidir.
c.1. Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada
c.2. İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle
c.3. Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda
c.4. 5510 sayılı yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda
c.5. Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında
d. Sigortalının bedenen ya da ruhen engelli hale gelmesi gereklidir.
e- Kaza ile engel hal arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır.
Sayılan beş bentteki koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde, iş kazası meydana gelmiş olacaktır.
Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nde iş kazasının tanımına yer verilmiş ve 5510 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen, sigortalıyı hemen veya sonradan, bedenen ya da ruhen özüre uğratan olayların iş kazası olduğu belirtilmiştir.
Başka bir tanımlamaya göre, iş kazası, “sistemin ve sistemin içindeki bireylerin zarar görmesine neden olan, yapılması gereken görevlerin aksamasına neden olan, beklenmedik olaylar” olarak; Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)’nün tanımlamasında, ‘’önceden planlanmamış, kişisel yaralanmalara, makinelerin araç ve gereçlerin zarara uğramasına, işletmelerde üretimin bir süre durmasına yol açan olay’’ şeklinde belirtilmiştir.
2. İş Kazasının Unsurları Hakkında Açıklamalar
Her şeyden önce sigortalının bedensel ya da ruhsal engel haline neden olan bir kaza meydana gelmelidir.
Kazaya uğrayan kişi, sigortalı kişi olmalıdır. Burada sigorta kavramı önem arz etmekte olup; sigortalı sayılanlar, 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde düzenlenmiştir. İş kazasının kapsamına (eski SSK’lılar olan) 4A’lılar girdiği gibi çıraklar, mesleki eğitim gören öğrenciler ile birçok bağımsız çalışan girmektedir. Halihazırda 4A’lıların yanı sıra önceki 4B’liler de kapsam dahilindedir.
Kişinin sigortasız çalıştırılması, iş kazası ve sonuçlarının uygulanması ile yasal haklardan faydalanılmasına engel değildir. Kişi, sigortasız çalıştırılsa ya da sigortası ödenmese bile yasal hükümlerle iş kazasının hukuki sonuçları uygulanmak durumundadır.
İş kazasının sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelmesi gerekliliğine ilişkin olarak, iş yeri kavramının bilinmesi gereklidir. İş yerinin tanımı, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yapılmakla; işyerinin, “mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyonu” ifade ettiği belirtilmiştir.
Bir başka tanımlama da, 4857 sayılı İş Kanunu m. 2’de yapılmıştır. Yasal düzenlemeye göre iş yeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime denmektedir. İşverenin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (iş yerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da iş yerinden sayılmaktadır. İş yeri, iş yerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.
İş yerinin tanımını inceledikten sonra belirtilmesi gerekmektedir ki; iş yeri çalışanı kapsamına, eski SSK’lılar olarak bilinen ve bir işverene bağlı olarak ücret karşılığı iş görme borcunu ifa eden 4A’lı çalışanlar girmektedir.
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle uğradığı kaza, diğer şartların da oluşması halinde, iş kazası sayılmaktadır. Burada kapsama doğrudan işverene bağlı bir çalışan değil, kendi nam ve hesabına çalışan 4B’li (eski) Bağkur’lular girmektedir. Söz konusu kazanın, iş kazası kapsamına girmesine neden olan husus; bağımsız çalışanın işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle bağımsız çalışması sonucu yürütmekte olunan iş nedeniyle kazanın meydana gelmesidir.
Bir işverene bağlı çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen kaza da, diğer unsurların bulunması halinde, iş kazası kapsamındadır. İşveren tarafından sigortalının zorunlu olarak başka bir şehirde olan seminere gönderilmesi durumunda sigortalının geçirdiği kaza, bedensel ya da ruhsal zararın meydana gelmesi halinde, iş kazası olmaktadır.
5510 sayılı yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda gerçekleşen kazalar, bedensel veya ruhsal zararların ortaya çıkması halinde, iş kazası sayılmaktadır. 4857 sayılı Kanun m.74/7’ye göre, kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat ücretli süt izni verilmektedir. m. 74/7’nin 2. ve 3. cümlelerinde de, süt izni için kadın işçiye tanınan sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçinin kendisinin belirleyeceği ve bu sürenin, günlük çalışma süresinden sayılacağı belirtilmiştir.
Yasada iş kazasının, sigortalıların işverence sağlanan taşıtla ve iş yerine gidiş gelişleri sırasında meydana gelebileceği belirtilmiştir. Madde metninde iş kazasının gerçekleşmesi bakımından işverence sağlanan aracın, toplu taşıma aracı olması zorunluluğu aranmadığı için iş kazası, özel araçla ya da toplu taşıma aracıyla gerçekleşebilecektir. Özel araç, başka bir yerden kiralama suretiyle edinilen bir araç ya da işveren tarafından tahsis edilen ve işverene (şahsa ya da şirkete) ait bir araç veya işçinin kendisine ait bir araç olabilecektir ki, yeter ki bu son halde aracın yakıtı, işveren tarafından temin edilmiş ya da yakıt gideri, işveren tarafından karşılanmış/ödenmiş olsun. Yakıt giderinin işveren tarafından karşılanması halinde, gerekli şart sağlanacak ve kaza, iş kazası kapsamına girecektir. İşveren tarafından sağlanan araç, işverene (şahsına, şirkete, firmaya) ait özel araç ya da çalışanları taşıyan özel servis aracı olabileceği gibi diğer toplu taşıma araçları da olabilecektir. Buradaki kıstas; aracın kime ait olduğu hususu olmayıp; aracın ya da araç yakıt veya yol giderlerinin kim tarafından karşılandığıdır. Hatta bu araç, yakıt giderlerinin işveren tarafından karşılanması suretiyle bizzat sigortalıya ait bir araç dahi olabilecektir. İşveren tarafından sağlanan araç, servis araçları olabileceği gibi işçinin kendisine ya da bir başkasına ait veya kiralama yoluyla edinilen bir araç da olabilecek ve tüm bu hallerde somut olayda diğer şartlar gerçekleşmişse, kaza, iş kazası sayılacaktır.
İş kazası sonucunda sigortalının bedenen ya da ruhen engelli hale gelmesi gerekmektedir. Söz konusu engel hali, bedensel bir engel olabileceği gibi ruhsal bir engel de olabilecektir. Bazı durumlarda her iki engel hali bir arada görülmektedir. Mala gelen zararlar ise, iş kazası kapsamında değildir. Meydana gelen olaydan ötürü engel halin hemen oluşması zorunlu olmayıp; engel hal, kazanın meydana geldiği anda tüm sonuçlarıyla ortaya çıkabilecek ya da zararın bir kısmı ortaya çıkmakla, devam eden süreçte engel hali ya da zararın miktar ve boyutu artabilecek ya da başlangıçta hiçbir engel hali yokken sonraki süreçte engel durumu ya da bedensel veya ruhsal zarar görülebilecektir.
Maddenin tanım kısmında “bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaydır” denilmekle; kuruma bildirilen bir olayın iş kazası olup-olmadığı noktasında kurum tarafından değerlendirme yapılarak karar verilecektir. Kurumdan anlaşılması gerekenin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı olduğu, 5510 sayılı yasanın 3/1-2. bendinde açıkça belirtmiştir.
Ortaya çıkan engel halin ya da zararın iş kazası sayılabilmesi için meydana gelen engel hal ya da zarar ile kaza arasında illiyet bağının bulunması gereklidir. Bir kazanın, arada hiçbir bağ olmaksızın salt zarara uğrandığından bahisle iş kazası sayılması mümkün değildir.
3. İş Kazasının Meydana Gelmesinde Kusurun Rolü ve Etkisi
Bir kazanın iş kazası sayılıp sayılmaması noktasında zarar görenin kusuru önem arz etmemektedir. Bir kişi, kendi kusuruyla dahi iş kazasına neden olsa ve bu kazada yaralansa yahut fiziksel veya ruhen zarar görse, diğer unsurlar olduğu müddetçe bu durum, kazanın, iş kazası sayılmasına engel değildir. Bu halde sigortalının kusurlu oluşu, iş kazasının sonuçları bakımından ödenecek tazminatta ve Sorumluluk Hukuku’nda önem arz etmektedir. Özetle, sigortalının kusurlu olup olmaması, kazanın iş kazası olup-olmaması ya da iş kazası sayılıp-sayılmaması noktasında değil, iş kazasının sonuçları bakımından anlam ifade etmektedir.
4. İş Kazalarına Verilebilecek Örnekler
Ülkemizde iş kazalarının oranı yüksek olup; bu husus, resmi kurum ve kuruluşlara yansıyan istatistiklerle sabittir. Bu kapsamda iş kazalarına, madenlerde ve yer altının çalışılan kısımlarında, kanalizasyon işlerinde, su ve elektrik işlerinde, (fırın gibi) ortam ısısı (sıcaklığı) yüksek olan ve ateş veya ocak yakılan alanlarda veya iş yerlerinde, inşaat sektöründe çalışanların zarar gördüğü iş kazaları örnek olarak gösterilebilmektedir. Zira madenlerde yaşanan patlamalar, sıklıkla çok kişinin ölümüne neden olmaktadır. Soma maden faciası, 301 işçinin ölümüne neden olmuştur. Yine inşaat sektöründe yüksekten düşmeler sonucu ölümler, yaralanmalar, vücudun çeşitli yerlerinde (kol, bacak, boyun, bel ve omurilik v.d. bölgelerde) kırıklar, yatağa bağımlı hale gelinmesi durumları, tam/kısmi felç halleri, kafa travmaları, makine ile çalışan işletme ve işyerlerinde başta el, kol ve parmaklar olmak üzere uzuvların makineye kaptırılmasıyla kopmalar ya da meydana gelen zararlar örnek kapsamında sayılabilmektedir. Yine özellikle son zamanlarda sıklıkla karşımıza çıkan ve kuryeler marifetiyle sipariş teslim etme amacıyla seyir halindeyken yaşanan ve sigortalı bakımından ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları, ağır sonuçlar doğurmakta ve iş kazalarına neden olmaktadır. Genellikle yemek servislerini sipariş götüren kuryeler, motorsikletlerle evlere, iş yerlerine ya da talep edilen adreslere paket taşımaktadır. Özellikle restoranların ya da pizzacıların veya sadece paket taşıma işi yapan iş yerlerinin çalışanlarının, adreslere paket servis ve sipariş götürmeleri sırasında moto kurye olarak karışılan kazalar, nitelik itibariyle iş kazalardır. Moto kuryeler, büyük ve yoğun risk altında çalışmakta olup; moto kuryelerin karıştığı kazalar, günümüzde en sık görülen iş kazalarından biri haline gelmiştir. Yine restoranın bıçak, döner bıçağı, şiş gibi kesici ve delici aletlerin yoğun kullanıldığı kısımlarında ve mutfak kısmında çalışan sigortalıları ile nargile içilen yerlerde nargileyi hazırlayan ve servis eden sigortalıların sıklıkla karıştığı kazalar, iş kazaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine sıcaklık seviyesi ortalamanın üzerinde olan ve (odun ateşinde ekmek pişirmek, fırında güveç ya da pide veya lahmacun yapmak, ateşte yemek yapmak, ateşte kahve pişirmek gibi) ateş yakılan yerlerde çalışan kimselerin yanma riskleri yüksek olup; bu hallerde karşılaşılan kazalar, iş kazası olmaktadır. Ekmek fırınında ya da pidecide çalışan bir ustanın, elinin veya kolunun yanması gibi. Yine kalorifer kazanlarına kömür atanlar ile kazan bakımlarını yapanlar ve asansör tamir eden kimselerin kaza sonucu zarar görmeleri, iş kazaları kapsamındadır.
Tıpkı sipariş taşıyan moto kurye kazaları gibi birçok trafik kazası, iş kazası olarak karşımıza çıkmaktadır. Otobüs firmalarının şoför ve muavinlerinin yaptıkları kazalar sonucu sigortalıların zarar görmelerinde, iş kazası söz konusudur.
Özel bir otelin havuzunda ya da aqua parkında görevli can kurtaranın derinliği 10 metre olan havuzda boğulması veya aşırı su yutması sonucu kulaklarında duyu kaybının meydana gelmesi durumu, iş kazasıdır.
Yukarıda açıklanan örneklerden de görüldüğü üzere; bedensel engel hali, vücut bütünlüğünde meydana gelen engel halidir. Söz konusu engel hali, iç ve dış organlarda ya da vücuttaki herhangi bir uzuvda görülebilecektir. Bedensel engel hali yönünden vücudun belirli bir yeri, bölgesi ya da alanı bakımından sınırlama yoktur. Ruhsal engel haline, moto kuryenin karıştığı bir kaza sonrası motorsikletten düşmesiyle kafasını yere çarpması sonucu hafıza kaybına uğraması ya da sigortalının merdivenden inerken yeni silinmiş ve ıslak ya da kaygan olan basamaktan kayarak düşmesi sonucu kafa travması geçirmesi ve beyinde ya da akli melekelerinde geçici veya kalıcı hasar oluşması örnek olarak gösterilebilecektir. Yine uğranan kazanın şokuyla psikolojik sorunlar yaşanması ve geçici ya da kalıcı psikolojik rahatsızlıkların oluşması, psikiyatrik tedavi görülmesi ya da klinikte kalınması, psikiyatri tarafından yazılan ilaçların kullanılması ve ilaç tedavisi görülmesi veya kol, bacak gibi uzuvların kopması sonrası uzunca bir müddet psikolojik bunalımlar ve rahatsızlıklar yaşanması, içine kapanma ve hayata küsme gibi psikolojik buhran halleri, sürekli ya da sıklıkla ağlama krizlerine girilmesi, uyku bozuklukları, stres bozuklukları yaşanması, öfke kontrolünün kaybedilmesi, kazadan sonra olaylara verilen tepkilerin tamamen değişmesi, ani ve aşırı tepkiler gösterilmesi, kaza sonrası yataktan ani hareketlerle ya da sıçrayarak kalkma eylemleri ve çığlık atarak ter içinde uyanılması, trafik kazası şeklindeki iş kazası sonrası arabaya binmekten ya da araç kullanmaktan korkma, uçağa binmekten korkmaya başlanması ya da yüksekten düşen bir inşaat ustasında yükseklik korkusunun oluşması, asansörün bozulmasıyla iş yeri asansöründe saatlerce kalan sigortalı çalışanda, kapalı alanda kalma ya da asansöre binme korkusunun başlaması gibi örnekler de bu kapsamda verilebilecek örnekler arasındadır.
III. MESLEK HASTALIĞI
A. 5510 Sayılı Yasa ve Sair Mevzuat Hükümleri Işığında Meslek Hastalığı
1. Meslek Hastalığı ve Meslek Hastalığının Yasal Dayanağı Hakkında Önemli Hususlar
Meslek hastalığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiş olup; yasanın 14. maddesinde yer almaktadır.
Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.
Maddenin ilk fıkrasında meslek hastalığının tanımının yapıldığı ve yapılan tanımlamada yasal düzenlemenin iki farklı duruma işaret ettiği görülmektedir. 1. hal, meslek hastalığı kapsamına girmesi gereken hastalık ve/veya engellilik halinin, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple meydana gelmesi; 2. hal, işin yürütüm şartları yüzünden uğranan hastalık veya engellilik halidir. Burada her iki halin bir arada gerçekleşmesi aranmamakta olup; iki halden birinin varlığı yeterlidir.
Kişinin sigortasız çalıştırılması, meslek hastalığı ve sonuçlarının uygulanması ile yasal haklardan faydalanılmasına engel değildir. Kişi, sigortasız çalıştırılsa ya da sigortası ödenmese bile yasal hükümlerle meslek hastalığının hukuki sonuçları uygulanmak durumundadır.
Yasa maddesinden de anlaşıldığı üzere; bir engellilik halinin ya da hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için bazı şartlar vardır. Bu şartları şu şekilde sıralayabiliriz:
a. Meslek hastalığına uğrayan kişi, sigortalı olmalıdır.
b. Engel ya da hastalığa, aşağıda sayılan iki durumdan biri sebebiyle uğranması gerekmektedir.
b.1. Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple
b.2. İşin yürütüm şartları yüzünden
c. Sigortalının b bendinde sayılan hallerden biri sebebiyle,
c.1. Geçici hastalığa
c.2. Sürekli hastalığa
c.3. Bedensel engellilik haline
c.4. Ruhsal engellilik haline
uğraması gereklidir.
Meslek hastalığı bakımından geçici hastalık, sürekli hastalık, bedensel engellilik hali ya da ruhsal engellilik hallerinden birinin gerçekleşmesi yeterlidir.
d. İlliyet bağının bulunması gereklidir. İşle hastalık ya da engellilik hali arasında hiçbir bağ yoksa veya hastalık ya da engellilik hali, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden ya da işin yürütüm şartları yüzünden oluşmuyorsa; sayılan hallerin tesadüfen çalışılan döneme denk gelmiş olması ve gerek başka sebepten gerekse işten bağımsız şekilde kendiliğinden ortaya çıkması durumunda, hastalık ya da engellilik hali, meslek hastalığı kapsamına girmeyecektir.
Sayılan koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde, meslek hastalığı söz konusudur.
Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nde meslek hastalığının, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hâlleri olduğu belirtilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü, meslek hastalığını, “bir meslek hastalığı, öncelikle iş faaliyetinden kaynaklanan risk faktörlerine maruz kalmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan herhangi bir hastalıktır” şeklinde tanımlamıştır.
2. Meslek Hastalığının Unsurları Hakkında Açıklamalar
Meslek hastalığının unsurlarından ilki, meslek hastalığına uğrayan kişinin sigortalı olmasıdır. Burada sigortalı kavramı önem arz etmekte olup; sigortalı sayılanlar, 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde düzenlenmiştir. Meslek hastalığının kapsamına (eski SSK’lılar) 4A’lılar girdiği gibi çıraklar, mesleki eğitim gören öğrenciler ve birçok bağımsız çalışan 4B’liler de girmektedir.
Meslek hastalığı hükümlerinin uygulanabilmesi ve yasal haklardan yararlanılabilmesi için sigortalı tarafından ya da sigortalılık bakımından belirli bir süre prim ödenmesi veya başkaca süreye bağlı bir şart yoktur. Kişi, bir günlük ya da bir saatlik çalışan bile olsa yasal haklardan faydalanacaktır.
Meslek hastalığı, çalışanın işten ayrılmasından sonraki süreçte de ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda, hastalığın ya da engellilik halinin, yapılan işten ya da işin niteliğinden kaynaklandığının tespiti halinde, işten ayrılma tarihi ile meslek hastalığının ortaya çıkış tarihi arasında yönetmelikte belirtilen süre var ve söz konusu süre aşılmamışsa; bu kişiler, gerekli belgelerle Kuruma müracaat edebilirler. Bu halde kişi, meslek hastalığına dair yasal hükümlerden ve sonuçlarına ilişkin haklardan faydalanacaktır. Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla belirlendiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin iş yerindeki inceleme sonucu tespit edildiği hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile söz konusu hastalık, Kurumun veya ilgilinin başvurusu üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun onayı ile meslek hastalığı sayılabilecektir. Bu halde kişi, yine söz konusu haklardan yararlanacaktır.
Meslek hastalığı sonucu sigortalının geçici veya sürekli hastalığa, bedensel veya ruhsal engellilik haline uğraması gereklidir. Hastalığın geçici veya sürekli olması, meslek hastalığının kapsamına girmesi bakımından fark yaratmamakta ancak hukuki sonuçlar ile mali haklar yönünden farklılık oluşturmaktadır. Söz konusu engellilik halleri, bedensel veya ruhsal yönden olabilecek olup; birçok halde de bir arada bulunmaktadır.
Meydana gelen olaydan ötürü hastalık ya da engelin hemen oluşması zorunlu olmadığı gibi meslek hastalıkları genellikle zaman içerisinde ve uzunca bir müddet sonra ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda hastalık ya da engel halin, tüm sonuçları aynı zaman diliminde ortaya çıkabileceği gibi söz konusu hallerin ortaya çıkmasından itibaren zaman içerisinde derecesi, boyutu ya da ağırlığı artabilecektir.
Maddenin tanım kısmında “bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaydır” denilmekle; kuruma bildirilen bir olayın meslek hastalığı olup-olmadığı noktasında kurum tarafından değerlendirme yapılarak karar verilecektir. Kurumdan anlaşılması gerekenin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı olduğu, 5510 sayılı yasanın 3/1-2. bendinde açıkça belirtilmiştir.
Meslek hastalığının belki de en önemli ve gerek iş kazalarından gerekse diğer vakıalardan ayırıcı unsuru; uğranan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hallerinin, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden kaynaklanmasının gerekmesidir. Burada öncelikle sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliği önem arz etmektedir. İşin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden ortaya çıkan zararın, ani bir şekilde gerçekleşmeme ihtimali yüksektir. Zira söz konusu zarar, sigortalının ani bir şekilde yara alması, darbeye maruz kalması, düşmesi, bir yere çarpması, başka bir kişinin sigortalıya vurması, sigortalıyı darp etmesi, sigortalının kesici, delici veya benzeri bir aletle yara alması, iş yerindeki bir makineden ötürü zarar görmesi sonucunda oluştuğunda; bu zarar, meslek hastalığı değil, iş kazası kapsamındadır. Bu halde ani bir olay ya da darbe veya ansızın yaralanmaya sebep olan bir kaza söz konusudur. Meslek hastalığında ise, ani bir olay yerine işin niteliğinden dolayı tekrar eden bir sebepten ötürü veya bir darbe ya da ani bir olay yerine işin yürütüm şartları yüzünden uğranan bir zarar mevcuttur. Burada zaman içerisinde oluşan ya da zamanla ortaya çıkan bir zarar söz konusu olduğu için; bu zarar, meslek hastalığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette her hastalık ya da engellilik hali, meslek hastalığı değildir. Bu hususa yazının devamında değinilmektedir.
Ortaya çıkan bir hastalığın veya engellilik halinin, meslek hastalığı olarak değerlendirilebilmesi için, meydana gelen hastalık ya da engellilik hali ile meslek arasında illiyet bağının bulunması gereklidir. Arada hiçbir bağ olmaksızın herhangi bir hastalık ya da engellilik halinin, meslek hastalığı kapsamına dahil olmadığı bilinmelidir.
3. Sigortalının Mesleğinden Anlaşılması Gereken
Meslek hastalığından bahsedilirken, sigortalının mesleği kavramına da değinilmesi zorunluluk arz etmektedir. Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nün 3. maddesi ile sigortalının mesleğinden anlaşılması gerekenin ne olduğu açıklanmıştır. Bu kapsamda, sigortalının mesleği, iş kazasının meydana geldiği veya meslek hastalığının başladığı zaman, sigortalının hizmet akdine göre yapmakta olduğu iş sayılmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, bu mesleğin tespitinde sigortalının çalıştığı iş yerinden alınacak belgeyi esas tutabileceği gibi, bu hususu kendi yetkili elemanları vasıtasıyla inceletmeye ve buna göre karar vermeye yetkilidir.”
Sigortalının mesleği belirlenirken, öncelikle meslek hastalığının meydana geldiği veya meslek hastalığının başladığı zamanki hizmet sözleşmesine göre yapılmakta olan iş esas alınmak durumundadır. Burada tespit yapılırken, çalışılan iş yeri kayıtları önem arz etmekte olup; Sosyal Sigortalar Kurumu da, kendi elemanlarına inceleme yaptırmaya ve buna göre karar vermeye yetkilidir.
Belirtilen hususlara ilaveten tüzükte, hizmet akdine göre, bu tüzüğün ikinci bölümünün, D cetvelinde gösterilen mesleklerden birinden fazlasını yapmakta olan sigortalının, iş kazası veya meslek hastalığı yönünden sürekli iş göremezlik durumuna girmesi halinde; bunlardan, sürekli iş göremezlik derecesinin en yükseğini vermiş olan meslek, sigortalının mesleği sayılır, denilmekle; sigortalının tüzüğün D cetvelinde gösterilen mesleklerden birden fazlasını yapması halinde, sürekli iş göremezlik derecesi yüksek olan mesleğin esas alındığı görülmektedir.”
4. Sigortalının Meslek Hastalığına Tutulduğunun Anlaşılması ve Meslek Hastalığının Ortaya Çıkmasında Zamanın Önemi
Sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun;
a. Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usûlüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi
b. Kurumca gerekli görüldüğü hallerde, iş yerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi,
sonucu, Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur.
Bu kapsamda sigortalının meslek hastalığı bakımından yönetmelik kapsamında kalan bir hastalığa maruz kaldığının kurum sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi zorunluluğu karşısında, yönetmelikte belirtilen hastalıklar dışında karşılaşılan hastalık bakımından bu hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağına ve liste dışındaki bir hastalığın meslek hastalığı kapsamına girip girmeyeceğine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından karar verilmektedir.
Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkmış ve sigortalının çalıştığı işten kaynaklanmış ise, bu Kanunla sağlanan haklardan yararlanılabilmesi için, sigortalının eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır. Sigortalının yönetmelikte belirtilen süreden sonraki bir süreçte meslek hastalığı yönünde başvurusu yapması ve bu hastalığın meslek hastalığı kapsamında sayılan hastalıklardan olduğunun tıbbi olarak tespiti ve iş yerindeki çalışmadan kaynaklı olduğunun belirlenmesi durumunda, yönetmelikteki süre geçmiş olsa da, bu hastalığın meslek hastalığı sayılması, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu onayıyla mümkün olabilmektedir.
Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikte düzenlenmektedir. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağı hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanmaktadır.
5. Meslek Hastalığının Meydana Gelmesinde Kusurun Rolü ve Etkisi
Bir engel ya da hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması konusunda zarar görenin kusuru aranmamaktadır. Kişinin söz konusu hastalığa uğramasında ya da zararın artışında kusuru olsa bile, bu durum, hastalık ya da engellilik halinin meslek hastalığı kapsamına girmesine engel değildir. Ancak bu hallerde zarar görenin kusuru, meslek hastalığının hukuki sonuçları bakımından, ödenecek tazminatta ve Sorumluluk Hukuku’nda önem arz etmektedir. Burada kişinin kusurlu olup olmaması, meslek hastalığının sonuçları bakımından önemlidir.
6. Meslek Hastalığına Verilebilecek Örnekler
Ülkemizde meslek hastalıklarının oranı yüksek olup; bu husus, resmi kurum ve kuruluşlara yansıyan istatistiklerle sabittir. Bu kapsamda meslek hastalıkları bakımından verilebilecek örneklerden bazıları şunlardır: Bir işverene bağlı olarak çalışılan hayvan çiftliğinde, sigortalı veterinerin hayvan hastalıklarına maruz kalması; çok gürültülü bir gece kulübünde çalışan kimsenin, zaman içerisinde işitme problemleri yaşaması; kaynak yapan bir kişinin zamanla ve yıllar içerisinde göz hastalığına tutulması veya görmede bozukluk ya da azalma halleri yaşaması, çalışılan yerde bulunan bir bataklık sebebiyle bulaşıcı hastalık kapılması gibi..
Meslek hastalığı iş kazasıyla aynı kanunda düzenlenmekle birlikte; her iki hukuki konu birbirinden farklılık arz etmektedir. Zira 5510 sayılı yasada, meslek hastalığı için sigortalının çalıştığı ya da yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğranan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri denilmektedir. Görüldüğü üzere, bir kazanın iş kazası sayılması için kazanın işten ya da işin niteliğinden kaynaklı olması zorunlu değildir. Ancak meslek hastalığı bakımından durum farklıdır. Burada iş kazasının aksine hastalığın ya da engellilik halinin, meslekle ilgili olması ve işin niteliği ya da yürütümü ile doğrudan ilişkili olması gerekmektedir. Zira meslek hastalığı, işin niteliğinden kaynaklı olarak ve zaman içerisinde tekrarlanmak suretiyle ortaya çıkan ya da işin yürütüm şartlarından ötürü oluşan hastalık veya engellilik halleridir. Örneğin çok soğuk alan ya da bölgelerde veya buzhane gibi soğuk yerlerde çalışan kişilerde zaman içerisinde romatizma görülebilmekte; lazer uygulaması yapılan işyerlerinde veya özel hastanelerde ya da merkezlerde veya ışınlara maruz kalınan bölüm ve birimlerde çalışan kişilerde başkaca rahatsızlıklar ya da göz problemleri yaşanabilmekte, vücutta iz veya leke oluşabilmekte ya da farklı nitelikte sağlık sorunları görülebilmekte; çalışılan ortama bağlı olarak ve çalışmadan kaynaklı olarak böbrek rahatsızlıkları olabilmekte ve diyalize girilmesi söz konusu olabilmektedir. Tüm bu haller, diğer şartlar da oluştuğunda meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir.
IV. İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINI BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
A. Genel Giriş
5510 sayılı yasanın 12. ve 13. maddelerinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar ile m. 13’te belirtilen hususlara ek olarak hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağının kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenleneceği ve yönetmelikte belirlenen hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıkların, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nca karara bağlanacağı belirtilmiştir. Söz konusu yönetmelik, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği olup; iş kazaları ve meslek hastalıkları bakımdan son derece önem arz etmektedir.
B. İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü
1. Yasal Düzenleme
İş kazasını bildirme yükümlülüğü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13/2’de düzenlenmiş olup; şu şekildedir:
“İş kazasının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç iş günü içinde,
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
2. İşverenin İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların geçirdikleri iş kazaları, işveren tarafından o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirilmek zorundadır.
Yine 5510 sayılı yasanın 5. maddesinde sayılı çalışanların iş kazasına uğramaları durumu, işverenin bildirim yükümlülüğü kapsamında olup aynı bildirim süreleri geçerlidir.
3. Sigortalının İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü
5510 sayılı yasanın 4/1-b bendinde yer alan köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan madde metninde sayılanlar, geçirdikleri iş kazalarını, kendileri, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç iş günü içinde kuruma bildirmek zorundadır. Bu zorunluluk sigortalıya yüklenmiştir.
4. Bildirim Usulü
İş kazası bildirimleri, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile kuruma doğrudan ya da taahhütlü posta yoluyla; Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde belirtilen format ile iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesini vermekle yükümlü olanlarca, e-sigorta ile veya doğrudan ya da posta yoluyla yapılacaktır.
5. Kurum Tarafından Yapılacak Değerlendirme
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için, gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilecektir. Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilecektir. İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenmektedir.
C. Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü
1. Yasal Düzenleme
Meslek hastalığını bildirme yükümlülüğü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14/4’de düzenlenmekle; şu şekildedir:
“Meslek hastalığının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından,
b) (b) bendi kapsamındaki sigortalı bakımından ise kendisi tarafından, bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirilmesi zorunludur.
Meslek hastalığı ile ilgili bildirimler üzerine gerekli soruşturmalar, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla yaptırılabilir. Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.”
2. İşverenin Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların tutuldukları meslek hastalıkları, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından, bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na bildirilmek zorundadır.
Yine 5510 sayılı yasanın 5. maddesinde sayılı çalışanların uğradıkları meslek hastalıkları, işverenin bildirim yükümlülüğü kapsamında olup aynı bildirim süreleri geçerlidir.
3. Sigortalının Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü
5510 sayılı yasanın 4/1-b bendinde yer alan köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan madde metninde sayılanlar, uğradıkları meslek hastalıklarını, kendileri, bu durumun kendilerince öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na bildirmek zorundadır. Bu zorunluluk sigortalıya yüklenmiştir.
4. Bildirim Usulü
Meslek hastalığı bildirimleri, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile kuruma doğrudan ya da taahhütlü posta yoluyla; Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde belirtilen format ile iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesini vermekle yükümlü olanlarca, e-sigorta ile veya doğrudan ya da posta yoluyla yapılacaktır.
5. Yükümlülük İhlali
Bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik ya da yanlış bildiren işverene veya 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıya, Kurumca bu durum için yapılmış bulunan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücû edilir.
6. Kurum Tarafından Yapılacak Değerlendirme
Kurum tarafından iş kazası ve meslek hastalığı dolayısıyla sigortalıya yapılan ödemeler, iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru (kastı ya da iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırılığı) bulunan işverene ya da 3. kişiye rücu edilmektedir. Bu dava, rücu davası olup; burada işveren bakımından ve özellikle işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi önem arz etmektedir. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun davranmaması ve güvenlik önlemlerinin alınmaması durumunda elbette kaçınılmazlık hali söz konusu değildir. Ancak deprem, sel ve heyelan gibi önemli ve büyük doğal olay ve afetlerde ya da öngörülemeyen ve önüne geçilemeyen toplumsal olaylar ile mücbir sebep hallerinde, işveren tarafından öngörülen tüm tedbir ve önlemlerin alınmasına ve işverenin üzerine düşen yükümlülüklerin yerine getirilmesine rağmen, kaçınamayacağı durumlar söz konusu olduğunda; kaçınılmazlık halinin tespitiyle işverenin sorumluluğu olmamakta ve kurum tarafından ödenen tutarlar, işverene rücu edilememektedir. Tıpkı depremde yıkılan binada işçinin zarar görmesi durumunda olduğu gibi.
D. İş Kazası ve Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü Kapsamında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda Yer Alan Ortak Hüküm
İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi başlıklı düzenleme, yasanın 14. maddesinde düzenlenmiştir.
Düzenleme gereğince; işveren; bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutmak, gerekli incelemeleri yaparak bunlarla ilgili raporları düzenlemek, işyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan veya çalışan, işyeri ya da iş ekipmanını zarara uğratma potansiyeli olan olayları inceleyerek bunlarla ilgili raporları düzenlemek zorundadır.
İşveren,
- İş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde,
- Sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde,
Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmek zorundadır.
İşyeri hekimi veya sağlık hizmeti sunucuları; meslek hastalığı ön tanısı koydukları vakıaları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk etmekle, sağlık hizmeti sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmekle yükümlüdür.
Söz konusu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenmek durumundadır.
V. İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞININ ORTAK YÖNLERİ VE FARKLARI
A. Ortak Yönleri
1. Uygulanacak Mevzuat Hükümleri
a. 5510 Sayılı Kanun Hükümleri
İş kazası ve meslek hastalığı hakkında uygulanan en önemli yasal düzenleme, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’dur. Yasal düzenleme, iş kazası ve meslek hastalığının yasal dayanaklarından olmakla, iş kazası ve meslek hastalığı kavramlarının tanımlamalarını yaparak ayrıntılarını düzenlemektedir. Bu kapsamda 5510 sayılı yasanın 13. ve 14. maddelerinde iş kazası ve meslek hastalığı ile iş kazası ve meslek hastalığını bildirme yükümlülükleri ile sair hususlara yer verilmektedir.
b. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Hükümleri
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işveren ve çalışanların görev, yetki ve yükümlülüklerini; işverenin, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğünü; risklerden korunma ilkelerini, işverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde göz önünde bulundurulacak ilkeleri; işyeri hekimlerine ve iş güvenliği uzmanlarına dair hükümleri; iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimini; işverenin sağlık gözetimi, çalışanların bilgilendirilmesi, çalışanların eğitimi, yükümlülükleri ile çalışanların, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlü oldukları hususu ile teftiş ve idari yaptırımları düzenlemektedir.
c. Tüzük Hükümleri
Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağı; iş kazası ve meslek hastalığı hallerinin hangi durum ve hastalıklardan oluştuğu; iş kazası veya meslek hastalığı sonucu husule gelen arızaların, sigortalının mesleğinde kazanma gücünü ne oranda azaltacağının Tüzüğe ekli A, B, C, D ve E cetvellerine göre tespit edileceği ve Tüzük hükümleri m. 6 v.d. gereğince, meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağı bakımından hesaplama yöntemlerine yer verilmiştir.
d. Yönetmelik Hükümleri
Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, iş kazası ve meslek hastalığı bakımından önem arz etmektedir. Yönetmelikte iş kazası ve meslek hastalığının tanımları yapılmakla; meslekte kazanma gücü azalma oranı tespitine ilişkin usul ve esaslara dair önemli hususlara, hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağına ve tayin ve tespitine, ekler halinde meslek hastalıkları listelerine, iş kazası ile meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü kayıp oranı tespitinde kullanılan cetvellere ilişkin önemli bilgilere yer verilmiştir.
2. İş Kazası ve Meslek Hastalığının Düzenlendiği Mevzuat Hükümleri Dışında Diğer Benzerlikler
İş kazası ve meslek hastalığına dair hükümlerin uygulanabilmesi ve söz konusu hükümlerden faydalanılabilmesi için iş kazasına uğrayan ya da meslek hastalığına tutulan kişilerin sigortalı olması gerekmekte olup; sigortalı olma unsuru, iş kazası ve meslek hastalığı bakımından ortak unsurdur.
Bir kazanın ya da engel halin, iş kazası; bir hastalık ya da engellilik halinin, meslek hastalığı sayılması bakımından kusur şartı yoktur. Kusur, gerek iş kazasının gerekse meslek hastalığının bir unsuru olmayıp; etkisini, iş kazası ya da meslek hastalığı sayılan hallerin sonuçlarında ve Sorumluluk Hukuku’nda göstermektedir.
İş kazası ve meslek hastalığı hükümlerinin uygulanması bakımından, kapsama 5510 sayılı yasanın sadece 4/1-a ve 4/1-b kapsamında belirtilen sigortalılar değil, hizmet akdi ile çalışmamasına rağmen aynı kanunun 5. maddesi kapsamında yer alan kişiler de girmektedir.
İş kazası ve meslek hastalığı hallerinde, işverenin önleme ve çalışanları bilgilendirme yükümlülükleri vardır.
İş kazası ve meslek hastalığı hallerinde, işverenin ve sigortalının iş kazası ve meslek hastalığını Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na bildirim yükümlülükleri mevcuttur.
Her iki halde de olayın iş kazası, hastalığın meslek hastalığı sayılıp- sayılmayacağına, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karar verilmektedir.
Her iki halde de kurum tarafından sigortalıya ya da sayılan kişilere ödemeler yapılmaktadır.
Her iki halde de rücu müessesesi karşımıza çıkmaktadır.
Her iki halde de sigortalının ya da 3. kişinin kusuru, işverenin sorumluluğuna etki etmektedir.
Her iki halde de uygun illiyet bağı aranmaktadır.
Her iki halde de mücbir sebep kavramı karşımıza çıkmakta ve mücbir sebep hallerinde işverenin sorumluluğu doğmamakta ve işverene rücu edilmesi mümkün olmamaktadır.
B. İş Kazası ve Meslek Hastalığının Farkları
Meslek hastalığı tanımlarından anlaşıldığı üzere; bir hastalığın meslek hastalığı olarak değerlendirebilmesi için tekrarlanan bir durum olması gereklidir. İş kazası ile meslek hastalığını birbirinden ayıran en temel fark, tekrarlanma olgusudur. Zira iş kazasının oluşabilmesi için aniden ve beklenmedik şekilde meydana gelen bir durum gerekliyken; meslek hastalığında, sürekli tekrarlanan bir durum söz konusudur. Örneğin, bir iş yerinde çalışan kişinin düşerek kolunu kırması olayı aniden ve beklenmedik şekilde meydana gelen bir olaydır. Ancak, madenler, inşaat yapımları ve harç karma işlemleri ile hafriyat işlemleri gibi tozlu alanlarda çalışan işçilerin, sürekli olarak bu tozları soluması sonucu solunum yoluyla bulaşan bir hastalığa yakalanmasında tekrarlanan bir duruma bağlı olarak ortaya çıkan meslek hastalığı söz konusudur.
Meslek hastalığında, meslekten ileri gelen ve meslek sebebiyle oluşan bir hastalık ya da engellilik halinin varlığı aranırken; kazanın, iş kazası sayılabilmesi için meslekten kaynaklı olması zorunlu ve hatta gerekli değildir. Yapılan işten bağımsız bir kaza da, iş kazası kapsamına girebilmektedir. İşyeri koridorunda yürüyen çalışanın ayağının kayması ile düşmesi ve kolunun kırılması olayında; kolun kırılması, doğrudan işin yapılmasından kaynaklı bir durum değildir. Hatta bu kaza, işçinin işyerindeyken yemek molasında dahi olabilecektir. Her iki halde de kazalar, iş kazalarıdır. Ancak aynı durum meslek hastalığı bakımından geçerli değildir. Havaların soğumasıyla ateşlenen sigortalının, soğuk algınlığı sebebiyle bir hafta müddetle rahatsızlığının devam etmesi ve bu sebeple istirahatli olması, meslek hastalığı kapsamında bir hastalık değildir. Zira meslek hastalığında, hastalığın ya da engelliliğin, doğrudan işin yürütümünden ve niteliğinden kaynaklı olması ile meslekten ileri gelmesi gerekmektedir. Meslek hastalığı bakımından zaman içerisinde tekrarlanan bir durum sonucu meydana gelme hali de söz konusu olduğu için; kış aylarında grip salgını ile gribal enfeksiyon geçiren kimselerin, bu hastalıkları tekrarlanan bir durum ve meslekten kaynaklı olmadığından, meslek hastalığı kapsamında değildir.
Bu kapsamda iş kazası, mesleki faaliyet sebebiyle ya da harici olarak karşımıza çıkabilirken; meslek hastalığı bakımından durum farklı olup, sigortalının mesleğinden kaynaklanması gereklidir.
İş kazası, doğrudan işte çalışılan zaman diliminde ya da yasada belirtilen yer ve zamanlarda meydana gelirken; meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonraki uzunca bir zaman diliminde de ortaya çıkabilmektedir. Hatta meslek hastalığının, mevzuatta öngörülen zamandan sonra dahi ortaya çıkması mümkün olup; bu hususta Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu değerlendirme yapmaktadır.
İş kazası kapsamına giren olayların sayısı fazla ve kapsamı çok geniş iken; meslek hastalığı bakımından durum aynı olmayıp, meslek hastalıklarının kapsamı, iş kazasına nazaran daha dardır.
Son olarak, hangi hallerin iş kazası olduğu tek tek sayılmamışken, meslek hastalıkları yönetmelikte belirtilmiştir.
VI. EMSAL YARGITAY KARARLARI
A. İş Kazaları Hakkında Emsal Kararlar
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2015/2558 Esas, 2015/5241 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
“Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde görev yönünden usulden reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucunda maluliyetten doğan maddi ve manevi zararların tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, kazanın iş kazası olup olmadığına ilişkin Kurum tespitinin veya mahkeme kararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
... ... Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur. Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında aksine olarak Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer Kurumu da hasım gösterecekleri bir dava ile yine olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler. Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulmasının zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önemli olup bu ihtilaf yani olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurumun yapacağı tahkikata sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı bir ihtilaf olup açılan tazminat davalarında öncelikle çözümü gereken bir husustur.
Somut olayda, iş kazası olduğu iddia olunan olayın iş kazası ihbarı veya sürekli işgöremezlik oranı tespiti istemiyle ... ... Kurumuna bildirilmediği, davacı tarafa iş kazası ihbarı veya sürekli işgöremezlik oranı tespiti istemiyle Kuruma başvurması için önel verilmediği, olayın iş kazası olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle eksik araştırma ile davanın görev yönünden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin belirlenmesi için davacı tarafa Kuruma müraacat edilmek üzere önel vermek; olayın Kurum tarafından iş kazası olarak nitelendirilmemesi halinde; ... ... Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden dolayı işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için davacı tarafa önel vermek, açılacak tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak, verilen önelin sonucuna göre tüm delilleri bir arada değerlendirerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, prosedüre uygun biçimde olayın iş kazası sonucu meydana gelip gelmediği hususu açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri de amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2014/13672 Esas, 2015/3924 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
“Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir…
K A R A R
…5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir…
…Somut olayda ise; SGK Başkanlığınca davaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle yapılmış bir iş kazası tahkikatının bulunmadığı ve giderek de Kurum tarafından hak sahiplerine iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği üzere Kurumca yapılacak iş kazası tahkikatının işverenlerden yapılması muhtemel mükerrer tahsilin önüne geçilmesi ve görevli mahkemenin belirlenebilmesi bakımından öneme sahiptir. Bu nedenle yargılama sırasında öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ön mesele olarak iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekir. Bu ön meselenin çözümündeki ilk basamak Kurum tarafından yapılacak olunan iş kazası tahkikatıdır. Bu tahkikattan olumlu netice alınamaz yani zararlandırıcı olay Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmez ise bu kez yapılacak olan iş, davacı yan tarafından ihtilafın Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanını doğrudan ilgilendirmesi ve işbu tazminat davasında Kurum taraf olmaması nedeniyle SGK ile işverenin hasım olarak gösterildiği ayrı bir iş kazası tespit davası açılması olacaktır.
Tüm bu açıklamalardan sonra yargılamaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle Kurumca yapılmış bir iş kazası tahkikatının bulunmadığının anlaşılmasına göre yapılacak iş; öncelikle 02.04.2010 tarihindeki zararlandırıcı olaya dair tahkikat yapılıp ve şartlarının oluşması halinde iş kazası sigorta kolundan hak sahiplerine gelir bağlanması için davacıların Kuruma müracaatını sağlamak. Kurumun iş kazası tahkikatı neticesinde yargılama konusu olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden dolayı işveren aleyhine “iş kazası tespit” davası açması için davacılara önel vererek tespit davasını işbu dava için bekletici sorun yapmak. Anılan olayın iş kazası olduğunun belirtilen usulle kesin olarak ortaya konulması sonrasında davacılara iş kazası sigorta kolundan bağlanan bir gelir var ise bu gelirin ilk peşin sermaye değerlerini Kurumdan öğrenmek, akabinde güncel verilere göre davacıların maddi zararlarını yeniden hesaplatıp hesaplanan bu zarardan hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin rücuya tabi kısımlarının düşülerek çıkacak sonuca göre tüm delilleri bir arada değerlendirip karar vermekten ibarettir…
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2014/19389 Esas, 2014/23711 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Ankara 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.10.2012
No : 2011/917-2012/765
“…Davacı vekili, davacıların murisi sigortalının, davalı şirketin Katar'daki şantiyesinde 02.12.2009 tarihinde çalıştığı sırada ani kalp durması sonucu vefat etmesi nedeniyle, olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkeme, 506 sayılı kanunun 7., 5510 sayılı kanunun 10. maddesindeki koşullar kurum yönünden oluşmadığından, Kurum hakkında olayın iş kazası olmadığı gerekçesi ile davanın reddine, İşveren G.. Ends. Tes. İml. Ve M.A.Ş yönünden 5510 sayılı yasanın 13. maddesi hükmüne göre, olayın iş kazası olduğunun tespitine karar vermiştir.
Mahkemece, meydana gelen olayın, davalı Kurum açısından iş kazası olmadığı, davalı şirket yönünden ise, iş kazası olduğunun tespitine karar verilerek hükümde çelişki yaratılmıştır.
Öncelikle, mahkemece, hükümdeki bu çelişki giderilmeli, ölen sigortalı yönünden 5510 sayılı yasanın 7 ve 10. maddeleri şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, toplanan kanıtlar hep birlikte değerlendirilip sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
O hâlde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2022/2433 Esas, 2022/4246 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi :... 3. İş Mahkemesi
“Dava, iş kazasının tespiti ile ölüm geliri bağlanması istemine ilişkindir…
…Dava, davacılar murisinin, baraj inşaatı işinde ... Enerji Üretim A.Ş.’nin alt işvereni olan davalılar adi ortaklığında kamyon şoförü olarak çalışırken 03.08.2012 tarihinde iş kazası sonucu öldüğünün tespiti ile iş kazası tarihinden itibaren iş kazası kolundan aylık bağlanmasına, ödenmesi gereken aylıkların iş kazası tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkin olup ; Mahkemece , 5510 sayılı Yasanın 35. maddesinin 1. fıkrası gereği, iş kazasını takip eden aybaşından itibaren ölüm gelirinin bağlanmasına karar verildiği halde ,faiz talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
Ne var ki bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: İlk Derece Mahkemesi hükmünün, (1) no.lu bendindeki ''Davacılara 01/09/2012 tarihinden itibaren iş kazası nedeni ile ölen çocukları ...'dan dolayı ölüm geliri bağlanması gerektiğinin tespitine” ibaresinin silinerek, yerine, "Davacılara 01/09/2012 tarihinden itibaren iş kazası nedeni ile ölen çocukları Tolga Bal'dan dolayı bu tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ölüm geliri bağlanması gerektiğinin tespitine” cümlesinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2021/12014 Esas, 2022/3839 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 2. İş Mahkemesi
“…Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir nedenle dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek kalmıyorsa davanın konusuz kalması nedeniyle yargılamaya devam edilmesine gerek yoktur. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olarak esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir.
İnceleme konusu dava dosyasında; davacının 07.07.2013 tarihinde geçirmiş olduğu kaza olayının iş kazası olarak kabul edilmesi için Kuruma müracaatta bulunduğu, davalı Kurumun 19.11.2015 tarihli yazısı ile herhangi bir iş kazası kaydının olmadığı, iş kazasına ilişkin Cumhuriyet savcılığı, kolluk kuvvetleri ve sağlık raporlarının gönderilmesi halinde gerekli işlemlerin yapılacağı hususunun davacıya bildirildiği, eldeki davanın 13.07.2016 tarihinde açıldığı, yargılama esnasında Kurumun 02.09.2016 tarihli Komisyon kararına istinaden meydana gelen kazanın iş kazası olduğuna karar verildiği, buna göre Kocetepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin 20.04.2017 tarihli kararı ile davacının sürekli iş göremezlik derecesinin %20 olduğunun tespit edildiği, yine Yüksek Sağlık Kurulunun 10.04.2019 tarihli kararı ile davacının sürekli iş göremezlik derecesinin %20 olduğunun tespit edildiği, Mahkemece Kurumun yapmış olduğu bu işlemlerine yönelik herhangi bir itirazın yöneltilmemesi nedeniyle “davacının davasının kabulü ile davacı ...'nin 07.07.2013 tarihinde geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olduğunun ve geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle % 20 (yüzde yirmi) oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş olduğunun tespitine,” şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının 07.07.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası ile ilgili olarak dava açılmasından sonra Kurum tarafından olayın iş kazası olduğunun kabul edildiği ve davacının iş göremezlik oranının tespit edildiği anlaşılmakla davalı Kurum yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, şeklinde karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Ne var ki, bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : İlk derece Mahkemesince kurulan hükmün (1) numaralı bendinin tümüyle silinmek suretiyle yerine gelmek üzere,
“1-a)Davacının davasının davalı ... Mim. Ve Müh. Ltd. Şti. yönünden kabulüne; davacı ...'nin 07/07/2013 tarihinde geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olduğunun ve geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle % 20 (yüzde yirmi) oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş olduğunun tespitine,
b)Davacının davasının davalı Kurum yönünden konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” cümlelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,…”
B. Meslek Hastalığı Hakkında Emsal Kararlar
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2019/2212 Esas, 2019/4234 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
“…Davacı Kurum, 01.05.1974-21.03.1975 tarihleri arasında davalıya ait kireç ocağında tabancacı/barutçu olarak çalışırken yakalandığı iddia edilen meslek hastalığı (Mesleki Pnömokonyoz) sonucu %51 oranında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalı işçi ...’e bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca, davalı işverenden rücuan tahsiline karar verilmesini istemiş, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun'un 14. maddesinde, “meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.” 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun “Tanımlar” başlıkla 3/1-1 bendinde “Meslek hastalığı: Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlanmıştır.
Sigortalının mesleğini icrası sırasında sürekli tekrarladığı faaliyetlerden dolayı ya da icra edilen işin niteliği veya işin şartları nedeniyle mesleği ile bağlantılı olarak meydana gelen hastalıklar da sosyal güvenlik sistemi içerisinde bir sosyal risk olarak kabul edilmekte ve bu hastalıklar meslek hastalığı olarak nitelendirilmektedir.
İş kazası ani bir olay olmasına karşın meslek hastalığı, belirli bir zaman dilimi içerisinde tekrarlanan bir sebeple oluşmaktadır. Meslek hastalığı, işin nitelik ve yürütüm şartlarından dolayı ya da işyerinin durumu dolayısıyla yavaş yavaş ortaya çıkan bir sağlık sorunudur.
Hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların, işten fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması hâlinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin kabul edileceği Meslek Hastalıkları Listesine göre tespit ve tayin edilir.
506 sayılı Yasanın 18. maddesi (5510 sayılı Kanun m.14), “Meslek hastalığı; sigortalı olarak çalıştığı ve böyle bir hastalığa sebep olacak işten veya iş yerinden ayrıldıktan sonra meydana çıkmış ise sigortalının bu Kanunla sağlanan yardımlardan yararlanabilmesi için; eski işinden veya iş yerinden fiilen ayrılması ile hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için; yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması gerekir.
Ancak, meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, iş yeri incelemesi ile kanıtlandığı hallerde, yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilir.” Düzenlemesini içermektedir.
Gerek 506 sayılı Kanun’un 18 ve gerekse 5510 sayılı Kanun’un 14’üncü maddeleri uyarınca; işverenlerin meslek hastalığından sorumlu tutulabilmesi için, sigortalının bu işverenlerin hizmetinde çalışırken meslek hastalığına tutulduğunun ve meslekte kazanma güç kaybının bu hastalıktan kaynaklandığının tespiti, eski işinden fiilen ayrılma zamanı ile hastalığın meydana çıkması arasında, hastalık için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde (Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) belirlenen süreçten (yükümlülük süresinden) daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır.
Yönetmeliğe göre, Yükümlülük süresi, sigortalının meslek hastalığına sebep olan işinden fiilen ayrıldığı tarih ile meslek hastalığının meydana çıktığı tarih arasında geçen en uzun süreyi ifade eder. Ancak meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelemesi ile kanıtlandığı hallerde, yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun onayı ile meslek hastalığı sayılabilir. Burada önemli olan hastalığı belirleyen rapor tarihi değil, tıbbi verilere göre hastalığın ortaya çıktığı tarihtir.
Davaya konu somut olayda; Sigortalının 1994 tarihinde göğsünde ağrı hissederek hastaneye gitmesi ile akciğerlerinden rahatsız olduğunun anlaşıldığı, İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin 08.08.2003 tarihli Sağlık Kurulu Raporu ile sigortalıya pnömokonyoz meslek hastalığı teşhisi konulduğu, Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu'nun 13.10.2006 tarih 18/1807 sayılı kararı ile sigortalının yakalandığı meslek hastalığı nedeni ile sürekli iş göremezlik oranının %51 olduğunun tespit edildiği, yargılama sırasında alınan raporda Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu'nun 15.05.2015 tarihli raporu ile sürekli iş göremezlik oranının E cetveline göre %60 olduğuna karar verildiği anlaşılmıştır. Anılan meslek hastalığı içim yükümlülük süresi 10 yıldır. Bu nedenle, hastalık için öngörülen yükümlülük süresi ve yükümlülük süresi yönünden Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu karar ve onayı ile meslek hastalığının tespiti yönünden davalı Kurum tarafından yapılan işlemlere ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmeli, sigortalının davalı şirkete ait işyerinden ayrıldığı 21.03.1975 tarihindeki sürekli iş göremezlik derecesi belirlenmeli, davalı işverenin kusur oranı 32 yıl formülü olarak adlandırılan yöntem uyarınca saptanmalıdır.
Uygulamada 32 yıl formülü olarak adlandırılan ve yer altı kömür madeni işyerlerindeki toz oranının mevcut teknolojik olanaklarla belirli bir oranın altına indirilmesinin mümkün olmadığı ve yer altı çalışma koşulları tümüyle kontrol altına alınamayacağı için, 32 yıllık bir çalışma süresi sonunda meslek hastalığı üzerinde belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulünden hareket eden yaklaşımın, yer altı kömür madeni işyeri dışındaki çalışmalardan kaynaklanan meslek hastalıklarına ilişkin kusur incelemesinde esas alınma olanağı bulunmamaktadır. Aksine yaklaşım, her tür meslek hastalığının oluşumunda belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulüne yol açacaktır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2014/19773 Esas, 2015/5463 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; 506 sayılı Yasa'nın 11. maddesine göre meslek hastalığı, sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir. Meslek hastalığı kavramı ile iş kazası kavramı birbirinden farklılık arzeder. Meslek hastalığının farklılığı bütünüyle mesleksel nitelikli ve belirgin olarak bir meslek mensubu olmanın sonucudur. Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü'nün 63. maddesinde; hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların, işten fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması halinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin tüzük hükümlerine ve tüzüğe ekli meslek hastalıkları listelerine göre tespit ve tayin edileceği, herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelenmesiyle kanıtlandığı hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nun onayı ile meslek hastalığı sayılabileceği belirtilmiş olup; davaya konu lösemi hastalığına yakalananların çoğunda etyoloji saptanamadığı, benzen, alkilleyici ajanlar, ionize radyasyon ve ailevi sebeplerin hastalığın gelişme riskini arttırdığı ve ALL etyolojisinin multifaktoryel olduğu ... Kurumu 3. İhtisas Dairesi'nin raporuyla belirlenmiş olup; tüzük ekinde olan meslek hastalıkları listesinde davacının mesleğini yaptığı iş grubunda meslek hastalığı olarak kabul görmemiş olmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2012/2936 Esas, 2013/4023 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; Sağlık İşlemleri Tüzüğünün 63. maddesine göre hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların, işten fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması halinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin kabul edileceğinin Tüzük hükümlerine ve Tüzüğe ekli meslek hastalıkları listelerine göre tespit ve tayin edilmesine, davaya konu edilen meslek hastalığı için öngörülen yükümlülük süresinin ise 10 yıl olmasına, bununla birlikte meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelenmesiyle kanıtlandığı hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalığın, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilmesinin mümkün bulunmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2022/1930 Esas, 2022/9391 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :... Mahkemesi
“…Davacılar murisi ...’in 05.04.2005 ile 15.09.2006 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarından kaynaklı meslek hastalığının tespiti ile gelir bağlanması istemi ile açtığı davada,Mahkemece verilen ilk kararla , davanın kabulü ile ölü davacının işyerinde geçirdiği kazanın meslek hastalığı olduğunun tespitine hükmedilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin 2016/16107 Esas, 2017/10305 Karar sayılı ilamı ile “Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporları arasındaki çelişkinin Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan, 05.04.2005-15.09.2006 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarından kaynaklı meslek hastalığı ve meslekte kazanma güç kayıp oranının bulunup bulunmadığına dair alınacak rapor ile giderilmesi, sonucuna göre davacıda meslek hastalığı ve meslekte kazanma güç kayıp oranının bulunup bulunmadığına karar verilmesi” gerektiği belirtilerek karar bozulmuş, bozmaya uyan Mahkemece yapılan yargılama sonrasında, “müteveffa davacının hastalığının meslek hastalığı niteliğinde olduğu ile 23.08.2011 tarihinden itibaren % 12,0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayıldığının tespitine” karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıların murisi ...’in 02.09.1991 ile 28.08.1996 tarihleri arasında soğuk demircilik işinden vergi kaydına göre 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu, 05.04.2005 ile 15.09.2006 tarihleri arasında davalı işyerinden çalışmalarının bildirildiği,bu tarihten sonra da dava dışı işyerlerinde kaynakçı olarak geçen çalışmaları bulunduğu, meslek hastalığının tespitine dair Kuruma başvurusu üzerine SGK müfettişi tarafından düzenlenen 09.06.2011 tarihli raporda, ...’in mesleğinin demir doğramacılık olduğu, 1990 ile 1996 arası kendi işini yaptığı, o tarihten sonra sigortalı çalışmadığı, 2005 yılından sonra otomobil parçalama, metal kesme şeklinde davalı işyerinde çalıştığı, hastalığının ilk defa 2006 da ortaya çıktığını müfettişe beyan ettiği tespitlerine yer verilerek, meslek hastalıkları hastanesince düzenlenecek rapora göre işlem yapılmasının uygun olacağı kanaatinin belirtildiği, Yüksek Sağlık Kurulu’nun 20.12.2013 tarihli kararında,meslek hastalığı bulunmadığının bildirildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas kurulunun 22.12.2014 tarihli raporunda, davacıda saptanan idiyopatik pulmoner fibrozis hastalığının meslek hastalığı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, kişinin ölümünün interstisyel akciğer hastalığı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği, kendisinde mevcut meslek hastalığına bağlı interstisyel akciğer hastalığı ile ölümü arasında illiyet bağı bulunduğunun bildirildiği, bozma ilamı üzerine Adli Tıp 2. Üst Kurulundan alınan 18.04.2019 tarihli raporda, ...’de saptanan idiyopatik pulmoner fibrozis hastalığının meslek hastalığı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, 11.10.2008 tarih 27021 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanarak 23.08.2011 tarihinden başlamak üzere %12.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki dosyada, davacıların murisinin daha önce soğuk demircilik işinden faaliyetinin olması, Kurum müfettişine şikayetlerinin ilk defa 2006 yılında ortaya çıktığını beyan etmesi, ... 2.Üst Kurulu tarafından referans alınan ... Meslek Hastalıkları Hastanesinin rapor tarihinin 23.08.2011 olması dikkate alınarak; davacılar murisinin davalı işveren de dahil 2005 yılından sonra çalıştığı tüm işyerlerinin tescil kaydının Kurumdan getirtilmesi, meslek hastalığının davacıların murisinin, davalı ... San Tic. Ltd. Şti. işyerinde çalışması nedeniyle mi ortaya çıktığı, daha önce uğraştığı soğuk demircilik işinin katkısı bulunup bulunmadığı, ... Meslek Hastalıkları Hastanesi rapor tarihi de gözetilerek ,davacılar murisinin 2006 yılından sonra çalıştığı işyerlerinin niteliği ve meslek hastalığı oluşumuna katkısı irdelenmek suretiyle, Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulundan yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir….
…SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,…”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2021/13187 Esas, 2022/4003 Karar Sayılı Kararı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
No : 2021/274-2021/282
İlk Derece
Mahkemesi : Dörtyol 1. İş Mahkemesi
No : 2018/293-2020/232
“…V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 15.3.2017’de davalı Kuruma başvurarak meslek hastalığı nedeniyle gelir bağlanmasını istemiştir. Kurum tarafından Meslek Hastalıkları Hastanesine sevki sağlanmıştır. Meslek Hastalıkları Hastanesinin belgeleri, Kurum Sağlık Kurulunda değerlendirilmiş ve 4.6.2018’de hastalıkların mesleki olmadığına karar verilmiştir. Karara sigortalı tarafından itiraz edilmiştir. Bunun üzerine Yüksek Sağlık Kurulu 15.8.2018 tarihli raporuyla hastalıkların meslek hastalığı niteliğinde olmadığına karar verilmiştir.
Bu gelişmelerden sonra davacı kendisinin tornacı olarak çalıştığını kulağındaki işitme kaybı ve belindeki lomber diskopati rahatsızlığının, meslek hastalığı olduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece ATK 3. İhtisas Kurulundan rapor alınmış ve kulaktaki duyu kaybının işe girmeden önce 4.9.2013’de alınan odyometri testinde mevcut olduğu, lomber diskopatinin ise çalışırken veya özel yaşamında meydana gelmiş olabileceği, bu nedenle hastalığın doğrudan meslekle ilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Gelen ATK raporu üzerine mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır:
1. Meslek hastalığının tanımı ve tespit usulü 5510 sayılı Kanun m.14’de düzenlenmiştir. Maddeye göre meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir. Meslek hastalığının, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usulüne uygun düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucunda Kurum Sağlık Kurulunca karar verilecektir. Kurum tarafından gerekli görülürse işyerinde denetim yapılarak işyeri şartları tespit edilip değerlendirilebilecektir.
Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkmış ve sigortalı olarak çalıştığı işten kaynaklanmış ise sigortalının bu Kanunla sağlanan haklardan yararlanabilmesi için, eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır. Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla belirlendiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin işyerindeki inceleme sonunda tespit edildiği hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile söz konusu hastalık Kurumun veya ilgilinin başvurusu üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilecektir.
Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı ile maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenecektir. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunda karara bağlanacaktır.
Belirtilen yasal durum karşısında meslek hastalığının tespiti için; öncelikle davacının talebi açıklattırılmalıdır. Sigortalının hastalık öyküsü alınmalı, ilk defa ne zaman rahatsızlandığı, işyerinde yaptığı iş, temas ettiği maddeler, çalışma ortamı, işyerinde başka benzeri nitelikte hastalığı olan çalışanlar olup olmadığı belirlenmeli, bu şekilde hastalık ile meslek arasında illiyet tespit edilmelidir. Sigortalının daha önce sağlık durumuna ilişkin geçirdiği operasyonlar, tedavi evrakları getirtilmelidir.
2. Kurum tarafından davalı işyeri ile sigortalının çalıştığı dava dışı işyerlerinde denetim yapılmışsa bu denetim belgeleri getirtilmelidir. Gerekirse söz konusu işyerleri faaliyetlerine devam ediyorsa mahallinde işyeri koşullarının değerlendirilmesi için keşif yapılmalıdır. Bu şekilde hastalığın işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları nedeniyle meydana gelip gelmediği belirlenmelidir. Yapılacak keşifte hastalığın niteliğine göre bir uzman doktor, sosyal güvenlik uzmanı ve işin niteliğine göre mühendis bilirkişi bulundurulmalıdır.
3. Keşif üzerine alınan bilirkişi raporu ve sigortalının sağlık evrakları birlikte Yüksek Sağlık Kuruluna gönderilerek, mevcut hastalığın meslek hastalığı niteliğinde olup olmadığı, hastalığın başlangıç tarihi konusunda rapor alınmalıdır.
Yüksek Sağlık Kurulunun kararına itiraz edilirse dosyadaki tüm belgelerle birlikte Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan rapor alınmalıdır. Çelişki halinde ise Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınması yoluna gidilmelidir.
4. Meslek hastalığı sinsi ilerleyen rahatsızlık olduğundan hastalığın son çalıştığı işle ilgisi olmayıp daha önce çalıştığı işyerleri ile ilgisi belirlendiğinde bu işyerlerine HMK m.124 uyarınca husumet yöneltilmesi sağlanmalıdır….
…SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2 maddesi gereği, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,…”