İş hukuku, sosyal devlet ilkesinin bir yansıması olarak işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını koruma amacı güden bir hukuk alanıdır. Bu bağlamda, işçilerin hak arama sürecinde zamanında ve etkili bir yargısal koruma sağlanması, bireysel menfaatlerin ötesinde sosyal adalet ve hukuki güvenlik açısından da önem taşımaktadır. Ancak uygulamada iş mahkemelerinde görülen davaların uzun yıllar sürmesi, hak arama sürecini işlevsiz hale getirmekte ve etkin hukuki korunma hakkının fiilen uygulanmasını engellemektedir.

Adil Yargılanma Hakkı ve Etkin Hukuki Korunma Hakkı: Kavramsal ve Normatif Temeller ile Aralarındaki İlişki

Adil Yargılanma Hakkı

Adil yargılanma hakkı, bireylerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin uyuşmazlıkların bağımsız, tarafsız ve kanunla kurulmuş bir mahkeme tarafından makul süre içinde, adil ve aleni biçimde görülmesini güvence altına alır.

Bu hak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde düzenlenmiştir.

Anayasa’nın 36. maddesi, “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüyle, bu hakkın hem yargıya erişimi hem de adil yargılama sürecini kapsadığını açıkça belirtir.

Adil yargılanma hakkı yalnızca mahkemeye erişim hakkını değil; bağımsız ve tarafsız yargı, makul sürede yargılanma, silahların eşitliği, aleyhine delillerin tartışılabilmesi, kararların gerekçeli olması ve duruşmaların aleniyeti gibi güvenceleri de kapsar.

Etkin Hukuki Korunma Hakkı

Etkin hukuki korunma hakkı, bireylerin haklarının ihlali halinde bu ihlalin giderilmesini sağlamak üzere yargı mercilerine başvurma ve bu başvurudan etkili bir sonuç elde etme hakkını ifade eder.

Bu hak, Anayasa’nın 40. maddesinde (“Temel hak ve hürriyetlerin korunması”) güvence altına alınmış olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. maddesinde (“Etkili başvuru hakkı”) ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 47. maddesinde de yer almaktadır.

Etkin hukuki korunma hakkı, yalnızca teorik bir başvuru imkânı değil, gerçek ve fiilen kullanılabilir bir hak arama yolu sunmayı amaçlar.

İlişki ve Farklılıklar

Her iki hak da bireyin yargı önünde korunmasını hedefler; ancak kapsamları bakımından farklı yönleri vardır.

- Adil yargılanma hakkı, yargılamanın nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin usul güvencelerini içerir.

- Etkin hukuki korunma hakkı ise bu sürecin sonunda bireyin fiilen etkili bir sonuç elde etmesini güvence altına alır.

Dolayısıyla, yargılama sürecinin uzun sürmesi, kararların uygulanmaması veya bireyin fiilen hakkına ulaşamaması durumlarında yalnızca adil yargılanma hakkı değil, etkin hukuki korunma hakkı da ihlal edilmiş olur. Bu iki hak, hukuk devletinin temel unsurlarından biri olan hak arama özgürlüğünün hem biçimsel hem de maddi boyutunu oluşturur.

İş Hukukuna Özgü Yargılamalarda Sorunlar

İş hukuku, işçiler ve işverenler arasındaki güç dengesizliğini azaltmayı hedefleyen özel bir hukuk alanıdır. İşçilerin sahip oldukları haklardan etkin bir şekilde yararlanabilmeleri, yalnızca yazılı yasal düzenlemelere değil, bu hakların yargı yolu ile zamanında ve etkili biçimde korunmasına da bağlıdır.

Ancak uygulamada iş mahkemelerinde yargılamaların uzamasına neden olan pek çok yapısal ve uygulama kaynaklı sorun bulunmaktadır.

Yapısal nedenler arasında mahkeme sayısının yetersizliği, hâkim ve personel eksikliği, yoğun dava yükü ve iş uyuşmazlıklarının niteliği yer almaktadır.

Uygulamaya ilişkin nedenler ise delil sunma süreçlerindeki gecikmeler, bilirkişi raporlarının temininde yaşanan aksaklıklar ve usulî itirazların uzun sürmesi gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Bu durum, işçilerin hak arama sürecini etkisiz hâle getirmekte hem maddi kayıplara hem de adalet duygusunun zedelenmesine yol açmaktadır.

Çözüm Önerileri ve Hukuki Değerlendirme

Yapısal Önlemler

- Mahkeme ve hâkim sayısının artırılması: İş mahkemelerinin kapasitesinin güçlendirilmesi, dava yükünün adil ve hızlı dağılımını sağlar.

- Personel ve teknolojik altyapının geliştirilmesi: Mahkemelerde yeterli uzman personel ve dijital sistemlerin etkin kullanımı, dosya takibini kolaylaştırır ve dava sürecini hızlandırır.

Uygulamaya Yönelik Önlemler

- Bilirkişi süreçlerinin hızlandırılması: İş uyuşmazlıklarında bilirkişi raporları sıklıkla gecikme nedeni olmaktadır. Bu nedenle öncelikli bilirkişi atamaları yapılmalı, rapor teslim sürelerine bağlayıcı sınırlamalar getirilmelidir.

- Usulî itirazların makul sürelerde sonuçlandırılması: Tarafların savunma hakkı kısıtlanmadan, usulî itirazların ve ara kararların hızlı biçimde değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

- Taraf vekillerinin ve uygulayıcıların sürece aktif katkısı: Etkin hukuki korunmanın sağlanmasında yalnızca yargı mercilerine değil, taraf vekillerine ve sürecin diğer aktörlerine de önemli görevler düşmektedir. Avukatların davaları yalnızca açmakla kalmayıp süreci aktif biçimde takip etmesi, delilleri zamanında sunması ve gereksiz usulî işlemlerden kaçınması yargılamaların makul sürede tamamlanmasına katkı sağlar. Aynı şekilde, bilirkişilerin ve mahkeme personelinin de belirlenen süreler içinde görevlerini yerine getirmesi, sürecin bütünsel etkinliği açısından önemlidir.

Hukuki Değerlendirme

Etkin hukuki korunma hakkı, yalnızca yargıya erişimi değil, başvurunun etkili sonuç üretmesini de kapsar. İş mahkemelerinde yaşanan gecikmeler, bu hakkın fiilen kullanılmasını engellediği için hem bireysel hak arama özgürlüğü hem de sosyal devlet ilkesi bakımından sorun teşkil etmektedir.

Bu nedenle etkin hukuki korunma hakkının güvence altına alınabilmesi, yalnızca yapısal kapasite artışıyla değil, aynı zamanda sürece katılan tüm aktörlerin bilinçli ve sorumlu yaklaşımıyla mümkündür.