Çalışma hayatında işçi açısından, iş kazası ve meslek hastalığından sonra en büyük risk, işini kaybetmesidir. İş ilişkisinin sona ermesi halinde, ücret gelirinden mahrum kalacak olan işçinin feshe karşı korunmaya ihtiyacı vardır. Günümüz İş Hukuku’nda, iş ilişkisindeki sürekliliğin sağlanması ve işçinin herhangi bir neden olmadan işten çıkartılmasına karşı en önemli önlem, feshe karşı koruma kapsamında iş güvencesi sistemidir.
İş Kanunu hükümleri çerçevesinde iş sözleşmesi ile çalışan işçiler kapsama alınmış İş Kanununun 4. maddesinde sayılan ve kanun kapsamına girmeyen işçiler de iş güvencesi kapsamı dışında tutulmuştur.
İş güvencesi kapsamına giren işçilerin iş akitlerinin feshinde işveren bildirim sürelerine (2-8 hafta) uymak zorundadır. Bu süreler sözleşmelerle arttırılabilecek, söz konusu ücretin peşin ödenmesi suretiyle iş akdi işveren tarafından derhal fesh edilebilecek, bildirim önellerine uymayan işveren ihbar tazminatı ödeyecek; ayrıca koşulları varsa işçiler kıdem tazminatına hak kazanacaktır. İş Kanunun 17. maddesinin 6. fıkrasında da iş güvencesi kapsamına giren işçiler bakımından işverenin bildirim süresine uymamasının veya bildirim süresine ait ücreti peşin ödeyerek sözleşmeyi fesh etmesinin bu yasanın iş güvencesine ilişkin 18, 19, 20 ve 21. madde hükümlerinin uygulanmasına engel olmayacağı öngörülmüştür.
İş güvencesi kapsamı dışında kalan işçilerin sözleşmelerinin süreli feshi için geçerli nedenin varlığı aranmaz. Kapsam içinde kalan işçiler açısından ise işverenin geçerli bir nedene dayanması zorunludur. Kapsam dışında kalan işçiler fesih hakkının kötüye kullanıldığı iddiasıyla kötü niyet tazminatı isteyebilecekleri halde kapsam içinde kalan işçiler daha koruyucu nitelikte olan iş güvencesi hükümlerinden yararlanabileceklerdir.
İş güvencesi konusu, işçi ve işveren ve toplum çıkarları arasındaki karşılıklı ilişkiler arasında çizilecek sınırlarla doğrudan ilgilidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, işçinin işini koruması hakkının tanınması hem işçi hem de toplum çıkarları açısından gerekli görülmektedir. Ancak işçinin ve toplumun çıkarları göz önüne alınarak iş güvencesinin sağlanması düşünülürken işverenin durumu ve bunun toplum çıkarı ile olan ilişkisi gözden uzak tutulamaz. Sosyal devlet ilkesi çerçevesinde işverenin işçi çıkarmadaki serbestliğinin sınırlandırılması gerektiği kuşkusuz olmakla birlikte, sınırların konulmasında durumun işveren açısından da değerlendirilmesi zorunludur. Bir işletme uzun süre verimsiz çalışamaz. İşletmenin verimliliği başka yoldan sağlanamıyor ve işyerinden bazı işçilerin çıkarılmasını gerektiriyorsa buna olanak sağlanmalıdır. Verimlilik artışının toplum çıkarı düşüncesine de uygun olduğu ve aksi yöndeki bir gelişmenin topluma ağır yükler getireceği kuşkusuzdur.
A. İş Güvencesi Hükümlerinin Uygulanabilmesinin Şartları
İşçinin iş güvencesi hükümlerinden faydalanabilmesi için;
1. İş Kanununa veya Basın İş Kanununa Tabi Olmak
2. İşyerinde Otuz veya Daha Fazla İşçinin Çalıştırılması
3. İşçinin En Az Altı Aylık Kıdeminin Olması
4. İşçinin İşveren Vekili Durumunda Olmaması
5. İşçinin Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi İle Çalışması
6. İş Sözleşmesinin İşveren Tarafından Feshedilmesi
gerekir.