İcra İflas Kanunu'nun “mükellefiyetler listesi“ başlıklı 128. maddesinde; bir icra dosyasından taşınmazın satışa esas olarak kıymet takdirinin yapılması ve kıymet takdirine ilişkin raporun tebliğ edileceği ilgiler hususu düzenlenmiştir. İ.İ.K. m.128/2 “İcra dairesi taşınmazın kıymetini takdir ettirir, taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de nazara alınır. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/33 md.) Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir. Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, icra dairesinin taşınmazın kıymetini takdir ettireceğini, taşınmaz kaydında bulunan mükellefiyetlerin taşınmazın kıymetine olan etkisinin değerlendirilmesi ve bilirkişi raporunun;
- Borçluya,
- Haciz koydurmuş alacaklılara,
- İpotekli alacaklılara tebliğ edileceği hususları hüküm altına alınmıştır.
Tebligat adresleri olarak, icra dosyasındaki tapuda bulunan adresler esas alınır. Kendisine bilirkişi raporu tebliğ edilen ilgilinin, tebliğden itibaren 7 gün içerisinde kıymet takdirine itiraz davası açma hakkı vardır. Kıymet takdirine itiraz davası açma hakkı, bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 7 gün süreceğinden; dosyadan yapılan kıymet takdirinin hangi ilgililere tebliğ edileceği hususu önem arz etmektedir.
Kanun maddesinin ilgili hükmünden açıkça anlaşılan ilgililer borçlu ve taşınmaz kaydında bulunan haciz ve ipotek alacaklılarıdır. Değerlendirilmesi gereken ilk husus, dosyada bulunan fakat kıymet takdiri yapılan taşınmazın maliki olmayan diğer borçlulara raporun tebliğ edilip edilmeyeceğidir. İ.İ.K. 128/2 maddesinin hükmünde bulunan “ borçlu “ kavramından yalnızca taşınmaz maliki olan borçlu anlaşılmamalıdır. Zira malik sıfatı bulunmasa bile dosyada bulunan tüm borçlulara kıymet takdiri raporunun tebliğ edilmesi gerekir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/36071 Esas 2014/2365 Karar sayılı ilamı ile “ İcra takibi borçlularından her birinin kıymet takdiri yapılan malın maliki olması aranmaksızın kıymet takdirine itiraz hakkı vardır. Bu durumda icra mahkemesince şikayetçi borçlu F….. T…..’ nın kıymet taktirine itirazının incelenmeksizin reddine karar verilmesi doğru değildir.” Şeklinde hüküm kurulmuş ve malik sıfatı olmayan tüm borçlulara kıymet takdirinin tebliğ edilmesi gerektiği çünkü malik sıfatı bulunmayan borçluların da kıymet takdiri raporuna itiraz haklarının bulunduğu açıkça belirtilmiştir. Zira dosya borçlusunun; malik sıfatı bulunmasa bile kıymet takdirine itiraz etmesinde, itiraz sonucunda takdir edilen tutarın değişebileceğinden bahisle hukuki yarar bulunmaktadır.
Bir başka değerlendirilmesi gereken husus ise, taşınmazda hissesi bulunan borçlunun, hissesinin satışa çıkarılmasına esas olarak yapılacak kıymet takdiri işlemlerinde diğer hissedarların rapora itiraz edip edemeyeceği hususudur. Hisseli bir taşınmazda, borçluya ait hissenin satışı söz konusu olacağından; bir başka deyişle diğer hissedarları da etkileyecek şekilde taşınmazın tamamı satılmadığından, borçlu dışındaki hissedarlara kıymet takdiri raporunun tebliğinin zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Konuyla ilgili olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/20438 Esas 2017/1330 Karar sayılı ilamına baktığımızda “İİK.'nun 127. maddesinde, taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneğinin taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan ilgililerinin tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır. İİK.'nun 128. maddesinde ise; kıymet takdirine ilişkin raporun borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebliğ edileceği hükmüne yer verilmiştir. Ne var ki, tebligat, sadece muhatabını ilgilendiren bir işlem olup; satış ilanının ve kıymet takdiri raporunun tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edildiği hususu ancak kendisine tebligat yapılmadığını iddia eden ilgilisi tarafından bizzat ileri sürülebilir. Somut olayda, borçlu, şikayet dilekçesinde, ihale konusu taşınmazların paydaşı konumunda bulunan üçüncü kişilerin bir kısmına satış ilanı tebligatı gönderilmediğini ve bir kısım pay sahipleri adına çıkarılan kıymet takdiri raporu ve satış ilanı tebligatlarının usulsüz tebliğ edildiğini iddia etmiş ise de; şikayetçi borçlunun kendisinden başka diğer ilgililere tebligat yapılmadığı ya da usulsüz tebliğ edildiği hususunu fesih sebebi olarak ileri süremeyeceği tartışmasızdır. Öte yandan, İİK.'nun 128. maddesi uyarınca, borçlu dışındaki taşınmaz paydaşlarına kıymet takdirine ilişkin raporun tebliğ zorunluluğu da bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle ve başkaca fesih sebebi de bulunmadığı gözetilerek ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.” Şeklinde hüküm kurulduğu, diğer hissedarlara kıymet takdirinin ilgili kanun maddesi gereği tebliğinin zorunlu olmadığı ve hissedarlara kıymet takdiri raporunun tebliğ edilmemesinin ihalenin feshi sebebi sayılamayacağı vurgulanmıştır.
Özetle, İ.İ.K. 128/2 hükmünde bahsedilen “ ilgililer” kavramından; malik sıfatı aranmadan tüm dosya borçluları, taşınmaz üzerinde haczi ve ipotek alacağı bulunan alacaklılar anlaşılmalıdır ve rapor bu ilgililere tebliğ edilmelidir, diğer hissedarlara karşı böyle bir zorunluluk söz konusu değildir.
Kıymet takdirini tebliğ alan ilgilinin, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde icra dairesinin bulunduğu yer icra mahkemesinde kıymet takdirine itiraz davası açma hakkı bulunacaktır. Bu noktada, kıymet takdirine itiraz davası açma hakkı bulunan ilgililerin, kendilerinden başka bir ilgiliye yapılan tebligatın usulsüzlüğü veya tebligatın hiç yapılmaması sebepleri ile dava açamayacaklarını da belirtmek gerekir. Bir başka deyimle, kendisine kıymet takdiri raporunun tebliği zorunlu olan her ilgili, raporun sadece kendisi yönünden tebliğ edilmemesi veya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi gerekçeleri ile itiraz davası açabilecektir, başka bir ilgili yönünden şikayet hakkı bulunmamaktadır. Konu ile ilgili Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/20319 Esas 2014/28517 Karar sayılı ilamında “ Tebligat, herhangi bir hukuki işlem veya olaydan haberdar olmak için muhataba yapılan bir tebliğ (bildirim) işlemi olup, doğrudan doğruya tebligatın muhatabı tebliğ yapılan şahıs olduğundan tebligatın yapılmadığı veya usulsüzlüğü bizzat muhatap tarafından ileri sürülmediği sürece diğer ilgililerin bu tebligata ilişkin itiraz ve şikayet hakları yoktur. Bu kurallar ışığında, ihalenin feshini isteyen borçlunun, diğer borçlulara kıymet takdir raporu ve satış ilanı tebliğ edilmediğinden bahisle ihalenin feshini isteme hakkının bulunmadığının kabulü gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bir başka anlatımla, diğer borçluya kıymet takdir raporunun veya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, kendisine usulüne uygun tebligat yapılan borçluya değil, tebligat yapılmayan ilgilisine şikayet hakkı verir. Bu nedenle mahkemece diğer takip borçlusu V… A…'ya satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinden bahisle ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir. O halde mahkemece, borçlunun ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru değildir.” şeklinde hüküm kurulmuş ve bir ilgilinin başka bir ilgiliye yapılan kıymet takdiri raporu tebliğinin usulsüzlüğü veya raporun hiç tebliğ edilmemesinin ihalenin feshi sebebi olarak sayılmamıştır.