Uygulamada bazen iddianame metninde bir olay anlatılırken bu olayla ilgili başka bir olaydan bahsedilmesi halinde metinde geçen diğer olayla ilgili kamu davasının açılmış sayılıp sayılmayacağı hususu tartışmalara neden olmaktadır.
Bu sorunun giderilmesi açısından iddianame metninde yer verilen olayların nasıl anlatılması gerektiği sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir.
Ceza yargılaması ve ceza davası kavramları
Ceza yargılaması için kamu davasının açılması gerekir. Yani bir kişi hakkında bir iddianame düzenlenmelidir. Başka bir söylemle, mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili yöntemine uygun olarak açılmış bir ceza davasının varlığı şarttır.
5271 sayılı CMK m. 170/1 hükmüne göre; ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılmaktadır.
Yani ceza davasının varlığı için iddianame düzenlenmesi gerekmektedir.
İddianame anlatımı nasıl olmalıdır?
İddianame anlatımında iki hususa dikkat etmek gerekir:[1]
1) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmalıdır.
2) İddianame metninde yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmemelidir.[2]
İddianamede mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği, yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri mevcut delillerle ilişkilendirilerek yüklenen suçu oluşturan olaylar gösterilmelidir.[3]
CMK m. 225’e göre; hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında kurulmalıdır.
Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi düzenler ve bu şekilde CMK m. 225/1 hükmü gereğince kovuşturma aşamasının sınırlarını tayin eder.[4]
Bu bakımdan iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur.
Burada önemli olan sanığın, iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaması ve buna göre savunmasını yapabilmesidir. Burada ayrıca sanığın ileri sürülen iddialara karşı lehine olan kanıtlarını da sunabilmesi gerekmektedir.[5]
Bu nedenle İddianamede, sanığa isnat edilen ve suç sayılan maddi fiiller açıkça göstermelidir. İddianamede hukuki nitelendirmesi yapılan eylemin yasada karşılığı olan suç ve cezası hakkında bilgiler de bulunmalıdır.[6]
Bu yüzden, bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesinin o olay hakkında dava açıldığını göstermeyecektir. Burada dava konusu yapılacak eylemin iddianamede bağımsız olarak anlatılması ve sevk maddesinin belirtilmesi gerekecektir.[7]
Yargılamanın ve hükmün kapsamı
İddianame ile birlikte ceza davası açılmış olacaktır. Bu aşamada karşımıza iki temel kural çıkmaktadır. Mahkemeler bu iki temel kuralla bağlıdır. Bu kurallar şunlardır (CMK m. 225)
1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.
CMK m. 225 hükmü uyarınca hangi fail ve eylemi ile ilgili kamu davası açılmış ise, ancak o fail ve eylemle ilgili yargılama faaliyeti icra edilip hüküm verilmelidir.
Kovuşturma aşamasının sınırları
Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinde topladığı delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlar. Yani iddianame hazırlamakla görevli iddia makamını Cumhuriyet savcısı temsil eder. Düzenlenen iddianame ile CMK m. 225/1 gereğince kovuşturma evresinin sınırları tespit edilir.
Bu yüzden iddianame çok açık ve anlaşılabilir düzeyde olmalıdır. İddianamede bir kişiye yüklenen suçun unsurlarını oluşturan eylemler çok açık bir şekilde anlatılmalıdır. Bu konuda herhangi bir şekilde duraksamaya yol açabilecek tarzda açıklama yapılmamalıdır.
İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması mümkün değildir. İddianamede açıklanmayan, davaya konu edilmeyen eylem veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.
Bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi
Yargıtay, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermeyeceğini, iddianamede dava konusu yapılan eylemin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[8]
Burada önemli olan husus şudur: Sanık, İddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini buna göre sunabilmelidir.
Sonuç hükmün sınırı
Hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilir. Yani ceza davasına konu edilen somut uyuşmazlık hakkında hüküm kurabilir.[9]
Sanığa isnat edilen suça ilişkin eylemin açık ve bağımsız bir şekilde gösterilmesi zorunluluğu
Bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin o hadise hakkında da dava açıldığını göstermez. Bu nedenle iddianamede dava konusu yapılan fiilin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerekir.
Mahkemeler iddianamede belirtilen olay ile bağlıdır. Bu yüzden davasız yargılama olmaz ilkesi uyarınca da açılmayan bir davadan dolayı hüküm kurulamaz. Bu kuralın aksine yapılacak bir uygulama, hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacaktır.
Suçun niteliğinin değişmesi
Suçun niteliğinin değişmesi durumunda CMK m. 226/1 hükmü uygulanmalıdır.[10] Suçun niteliği değişmemişse ek savunma hakkı verilerek hüküm kurulamaz.
Örneğin; iddianamede sadece görevi yaptırmamak için direnme suçundan kamu davası açılmıştır. Bununla birlikte hakaret suçundan yöntemine uygun olarak açılmış bir dava bulunmamaktadır. Bu durumda sanığa ek savunma hakkı tanınmak suretiyle bu suçtan da mahkûmiyet hükmü kurulması kanuna aykırı olacaktır.[11]
Uygulama örnekleri
Örneğin; iddianamede suçun adı ve sevk maddesi yazılmıştır, ancak sanığın cinsel eyleminin ne olduğuna ilişkin iddianamede açık bir anlatım yoktur. Yani sanığa yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmamıştır. Örnek olayda sanığın eyleminin somut olayın özelliklerine göre çocuğun basit cinsel istismarı suçunun veya sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunun oluşumuna neden olması mümkündür. Örnek olayımızda açık bir şekilde iddianamede sanık hakkında TCK’nın 103/1. maddesi uyarınca eylem anlatılmamış ise yöntemine göre açılmış bir kamu davasının bulunmadığı ileri sürülebilecektir.[12]
Örneğin; Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede eylem, “zorla soyundurduğu ve zorla elleri ile müştekinin göğüslerini okşadığı ve yine zorla cinsel organı ile müştekinin cinsel organına sürttüğü” şeklinde anlatılmıştır.
İddianame içeriğinde vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturabilecek açık bir anlatıma yer verilmemiştir.
Bu örnek olayda sanık hakkında vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış bir dava bulunmamaktadır.[13]
Örneğin; iddianame içeriğine göre sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı kamu davası açılmamıştır. Bu örnek olayda dava konusu edilen olaylar çocuğun nitelikli cinsel istismarı, tehdit ve şantaj olaylarıdır. Bu olayların açıklanması sırasında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma olayından söz edilmesi kamu davası açıldığı anlamına gelmeyecektir.
İddianamede dava konusu yapılan eylem bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesi gerekir. Yani hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olunmamalıdır.[14]
Örnek olayımızda, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan usulen kamu davasının açılması sağlanmadan ek savunma hakkı verilmekle yetinmek suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[15]
Örneğin; sanık hakkında tefecilik suçundan açılmış bir dava yoktur. Bu durumda bu suçla ilgili suç duyurusunda bulunulması gerekecektir. Suç duyurusu sonrası dava açılması halinde bağlantılı davalar birleştirilmelidir. Bundan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekecektir. Örnek olayımızda bu işlemler yapılmadan CMK m. 225/1 hükmüne aykırı şekilde iddianame kapsamı dışına çıkılarak her iki suçtan da beraat kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[16]
---------------
[1] CMK m. 170/4
[2] CMK m. 170/4; Burada yer alan "açıklanır." ibaresi, 08.07.2021 kabul tarihli, 14.07.2021 tarih ve 31541 sayılı R.G.de yayımlanan 7331 sayılı Kanunun 19. maddesiyle "açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez." şeklinde değiştirilmiştir.
[3] Bkz.; CMK’nın 170. maddesinin 3, 4 ve 6. Fıkraları
[4] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.02.2012 gün 4/570-51 sayılı Kararı.
[5] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.02.2012 gün 4/570-51 sayılı Kararı.
[6] İsnat edilen suçun dayanağı olan maddi olaylar hakkında savunmasını yapabilecek şekilde sanığın bilgilendirilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6/3-a maddesinin ihlaline de yol açacaktır.
[7] Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2016/11017 K. 2018/11379 T. 19.09.2018.
[8] YCGK, E: 2019/(Kapatılan)14-527, K: 2022/208, İtrznm:2018/86508, T: 24.03.2022,
[9] Bu ilke öğretide "davasız yargılama olmaz" ve "yargılamanın sınırlılığı" olarak ifade edilmektedir.
[10] Madde 226 - (1) Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek haller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hallerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.
[11] Y.5. CD, E. 2013/13589, K. 2015/1074, T. 15.01.2015.
[12] YCGK, E: 2019/(Kapatılan)14-527, K: 2022/208, İtrznm:2018/86508, T: 24.03.2022: “….K…. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.02.2017 tarihli ve 1392-156 sayılı iddianamenin başlığında, suç tarihinin 09.02.2017 olarak belirtildiği, suç kısmına "Çocuğun cinsel istismarı" yazıldığı, sevk maddesi kısmında "TCK’nın 103/1" ibaresine yer verildiği, olayın anlatıldığı bölümde "…asansörün 9. Kata doğru hareket ettiği bir sırada şüphelinin eliyle mağdurenin ağzını kapatmaya çalışdığı, mağdurenin bağırması üzerine asansör çıkışında mağdurenin annesi tarafından yakalandığı, bu suretle şüphelinin üzerine atılı müsnet suçu işlediği anlaşıldığından," şeklinde değerlendirmelerin bulunduğu, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile değişik TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı veya sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı, mağdurenin Kollukta sanığın eliyle, ağzını kapattığını belirttiği, sanığın Kollukta mağdureyi birisine benzettiğini, şaka yapmak amacıyla mağdurenin ağzını sağ eliyle kapattığını, mağdurenin birden bağırmaya başladığını, cinsel amaçlı bir şey yapmadığını, tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; asansör ile yukarı çıkarken kardeş duygusuyla sevmek için mağdurenin saçını okşadığını, o sırada ayakkabısını bağlamak için eğildiğini, mağdurenin yanlış anladığını, bağırdığını, bunun üzerine mağdurenin ağzını kapattığını, yanlış anlaşıldığını söylediğini, mağdurenin başka bir eyleminin olmadığını savunduğu anlaşılan olayda; ….”
[13] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2017/902, K. 2018/97, T. 13.03.2018.
[14] CMK m. 225/1’e göre; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” hükmüne aykırı biçimde karar verilemez.
[15] Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2009/8437 K. 2009/11315 T. 12.10.2009.
[16] Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2013/7464 K. 2015/8839 T. 26.03.2015: “…Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 12/03/1990 gün ve 1990/8-3-70, 09/10/2007 gün ve 2007/11-44-200 sayılı Kararlarında vurgulandığı gibi, bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesinin o olay hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği, iddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılıp, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılarak açılmayan davadan hüküm kurulmasının veya görevsizlik kararıyla işin görevli mahkemeye gönderilmesinin olanaklı olmadığı nazara alınarak, ….TİGEM C.. T..İşletmesi Müdürlüğü'nde şoför olarak çalışan sanığın; aynı yerde işçi olarak görev yapan katılana, 2005 yılı kış ayları içerisinde bir yıl sonra iki kat olarak ödenmek üzere 1.000 TL borç verip karşılığında açık senet aldığı, söz konusu meblağın ödenmemesi üzerine bu kez bir yıl sonra 4.000 TL olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı, katılan tarafından sanığa 3.850 TL ödendiği halde sanığın söz konusu senedi 15.000 TL olarak doldurup bu senede dayanarak C….. İcra Dairesi'nin 2007/220 sırasında kayıtlı dosya kapsamında icra takibi başlattığı, okur yazar olmayan katılanın süresinde itirazda bulunmaması nedeniyle takibin kesinleştiği anlaşılmakla; kendisi de işçi olarak çalışan sanığın, aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan, çevresine borçlu olduğunu bildiği katılana, eşinin yıllarca terzilik yaparak biriktirdiği parayı karşılıksız vermesinin hayatın olağan akışına ve genel hayat tecrübelerine uygun düşmediği gözetilerek, sanık hakkında tefecilik suçundan suç duyurusunda bulunulması, dava açılması halinde birleştirilmesi sonrasında, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden CMK'nın 225/1. maddesine aykırı şekilde iddianame kapsamı dışına çıkılarak her iki suçtan da beraat kararı verilmesi…”