2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yer alan cezai hükümler, borçluların kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak için kamu gücünün kullanılarak alacaklının hak ettiği alacağa kavuşmasını sağlamak ve toplumsal düzenin devamını sağlama amacını yerine getirilen hükümlerden oluşmaktadır. İcra ve İflas Kanununda sayılan suçlar sınırlı sayıda olup genellikle şikâyete bağlı suçlardır. Bu suçlarda şikâyet hakkı yalnızca alacaklılara aittir. İcra Kanunumuzda yer alan cezalarda amaç borçluyu cezalandırmaktan ziyade alacaklının alacağına kavuşmasını amaçlayan, icra takibinin sonuçlanmasını sağlayan, borçlunun kötüniyetli davranışların önüne geçmeyi ilke edinen cezalardır. İcra Ceza Mahkemelerinin verdiği cezalar disiplin ve tazyik hapsi olmakla beraber genellikle kısa süreli, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen ve adli sicil kaydına yazılmayan cezalardır.

İCRA VE İFLAS KANUNDA YER ALAN SUÇLAR

A. ŞİKÂYETE BAĞLI İCRA VE İFLAS SUÇLARI

MAL BEYANINDA BULUNMAMA SUÇU (İİK m. 76)

Mal beyanı, haciz yolu ile takip edilen icra dosyalarında alacaklının talebiyle borçlunun gerek kendisinde gerekse üçüncü şahıslar nezdinde bulunan mal, alacak ve haklarından borcuna yetecek miktarın, her türlü kazanç ve gelirin yazı veya şifahen icra dairesine bildirilmesidir.

İcra ve İflas Kanununun mal beyanı başlıklı dördüncü bölümün 76. Maddesinde yer alan mal beyanında bulunmama suçu; mal beyanında bulunmayan borçlunun alacaklının şikâyeti üzerine mal beyanında bulununcaya kadar İcra Ceza Mahkemesi hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere verdiği tazyik hapsi cezasını doğuran suç tipidir. Bu suç tipinde İcra Ceza Mahkemesinin vereceği tazyik hapsi cezası üç ayı geçemez.

ALACAKLIYI ZARARA SOKMAK MAKSADIYLA MEVCUDU AZALTMA SUÇU

(İİK m. 331)

Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak amacıyla mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkiyetinden çıkararak, telef ederek veya kıymetini düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

İflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu fiiller başka bir suç oluştursa dahi bu hükümler uygulanır. Konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması halinde, eklentinin zilyedi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun işlenebilmesi 3 farklı şekilde mümkündür. Buna göre;

Haciz yolu ile takip edilen takiplerde; takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içerisinde veyahut iflâs takibinden veya doğrudan doğruya iflâs hallerinde iflâs talebinden önce,

Korkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmuşsa; bu talepten önceki iki yıl içinde yada konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra

İflas takibinden veya iflas hallerinde; iflas talebinden önce,

Borçlu tarafından mevcudun azaltılması gerekmektedir.

Bu suç alacaklının şikâyeti üzerine davaya konu olmakla beraber şikâyet süresi İİK 347. maddesi uyarınca şikâyetçinin fiili öğrendiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.

ACZİNE KENDİ FİİLİYLE SEBEBİYET VEREN VEYA VAZİYETİNİN FENALIĞINI BİLEREK AĞIRLAŞTIRMA SUÇU (İİK m. 332)

Haciz yolu ile takip yapıldıktan sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, adet üzere tecviz edilemeyecek bir hiffetle hareket ederek veya haddinden ziyade masraflar yaparak yahut cüretli talih oyunlarına veya basiretsizce spekülasyonlara girişerek yahut işlerinde ağır ihmallerde bulunarak aczine kendi fiili ile sebebiyet verir yahut vaziyetinin fenalığını bildiği halde o gibi hareketlerle bu fenalığı ağırlaştırırsa, aleyhine aciz belgesi istihsal edildiği veya alacaklı alacağını istifa edemediğini ispat ettiği takdirde, on beş günden altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Konkordato mühleti talebinden önceki iki yıl içinde birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Bu suç alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur.

Borçluyu fazla borç altına girmeye veya talih oyunu ile spekülasyonlarda bulunmaya sevk etmiş yahut ağır faiz almak suretiyle zaafından istifade etmiş olan alacaklıların şikâyet hakkı yoktur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 06.04.2021 tarihinde verdiği 2021/9367 Esas, 2021/4082 Karar sayılı ilamında;

“Bu suçun davaya konu olması şikâyet şartına bağlı olup şikâyet hakkının doğması için bu suçun niteliği gereği icra takibinin kesinleşmesi gerekir. İcra takibinin kesinleşmesinden önce yapılan şikâyetlerde, şikayet hakkının henüz doğmamış bir hakkın kullanımı niteliğinde olacağı için usulüne uygun bir şikayet gerçekleşmeyecektir.”

şeklinde hüküm kurmuştur.  

TİCARİ İŞLETMEDE YÖNETİCİNİN SORUMLULUĞU (İİK m. 333/A)

Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla ticarî işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması hâlinde, alacaklının şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki suç taksirle işlendiği takdirde, alacaklının şikâyeti üzerine, fail hakkında zararın ağırlığına göre iki bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 14.12.2020 tarihli ve 2020/6357 E., 2020/10605 K. sayılı ilamında bu suçun değerlendirmesine ilişkin;

“Bu suçun şikâyetinde, şikâyetin gerekçesinde sanığın hangi kastla ve ne şekilde alacaklıyı zarara soktuğunun somut delillerle desteklenmesi gerekmektedir. Bu suçun değerlendirmesinde hâkimin re’sen araştırma zorunluluğu ve sorumluluğu bulunmamaktadır.”

şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Aynı Dairenin 03.11.2020 tarihinde verdiği 2020/5704 Esas ve 2020/9211 Karar sayılı ilamında ise bu suçtan kaynaklı cezalandırmanın koşullarını değinmiş olup;

“Bu suçun yargılamasında, sermaye şirketlerinde şirketin iflasını istemek mecburiyetinde olanların cezalandırılabilmesi için ticari işletmenin borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanığın kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıyı zarara sokmuş olması koşulunu aramaktadır.”

KONKORDATO VEYA SERMAYE ŞİRKETLERİ İLE KOOPERATİFLERİN UZLAŞMA YOLUYLA YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA YETKİLİ KİMSELERİ HATAYA DÜŞÜRME YA DA KONKORDATO VEYA UZLAŞMAYOLUYLA YENİDEN YAPILANDIRMA KOŞULLARINA UYMAMA SUÇU (İİK m. 334)

Konkordato mühleti elde etmek veya konkordato veya sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma projesini tasdik ettirmek için hileli tutum ve davranışlarıyla malî durumu hakkında alacaklıları, komiseri, ara dönem denetçisini veya yetkili memuru hataya düşürmek veya konkordato projesine ya da sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması projesine uymamak yoluyla kasten zarara sebebiyet veren borçlu, ilgilinin şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yargıtay’ın 11. Ceza Dairesi’nin 27.06.2013 tarihli 2013/20155 E., 2013/10943 K., sayılı ilamında suçun unsurlarına değinmiş olup karara göre;

 “Konkordatonun tasdikine dair kararın kesinleşmesinden sonra borçlu sanığın ödemesi gereken taksitleri ödememesi İİK madde 334’deki suçun unsurlarını oluşturur.”.

TİCARETİ USULSÜZ TERKETME SUÇU (İİK m. 337/A)

İcra ve İflas Kanunumuzun 44. maddesinde yer alan borçlunun mal beyanında bulunma yükümlülüğü bulunan borçlu, 44.maddeye göre mal beyanında bulunmaz veya beyanında mevcut mallarını eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez. Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır.

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere suçun unsurlarının gerçekleşmesi seçimlik olarak birden fazla fiil ile mümkün olabilmektedir. Buna göre;

- Borçlunun ticareti terk etmiş olması,

- İcra ve İflas Kanunun 44. maddesine göre mal beyanında bulunmamış olması veyahut mal beyanında mevcut mallarını eksik göstermiş olmalı

- Aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermemiş olması,

- Mal beyanından sonra bu malları üzerinde alacaklıyı zarara sokacak şekilde tasarruf edilmiş olması,

gerekmektedir.

GERÇEĞE AYKIRI BEYANDA BULUNMA SUÇU (İİK m. 338/1)

İcra ve İflas Kanununa göre istenen beyanı, hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Hakkında aciz vesikası alınmış borçlu, asgari ücretin üstünde bir geçim sürdürdüğü, aciz vesikası hamili alacaklının alacağının aciz vesikasına bağlanmasından en geç beş sene içinde müracaatı üzerine sabit olursa, asgari ücretin üstünde kalan gelirlerinden icra mahkemesinin dörtte birden az olmamak üzere tespit edeceği kısmını icra mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir ay içinde ve aciz vesikasındaki borcun ödenmesine kadar her ay icra dairesine yatırmaya mecburdur.

Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen borçlu hakkında bir yıla kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi bir yılı geçemez.

Borçlunun nafaka borçluları dâhil üçüncü şahıstan yardım görmesi, asgari ücretin üstünde eline geçen para ve menfaatlerin icra mahkemesi kararı ile belirlenecek kısmını, icra veznesine yatırmak mükellefiyetini ortadan kaldırmaz.

MAL BEYANINDAN SONRA MAL VE KAZANÇTA OLUŞAN ARTIŞIN BİLDİRİLMEMESİ (İİK m. 339)

İcra ve İflas Kanununa göre istenen mal beyanından sonra edindiği malları veya kazancında ve gelirindeki artışları bu kanun kapsamımda bildirmeye mecbur olan borçlu, mazereti olmaksızın yedi gün içerisinde icra müdürlüğüne taahhütlü mektupla veya sözlü olarak bildirmezse ve bu mal veya kazancı asıl veya bedel itibariyle mevcut olduğu takdirde, on gün; mal veya kazancını asıl veya bedel itibariyle makbul bir sebep olmaksızın elden çıkarmışsa, bir aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

Bu cezalara alacaklının şikâyeti üzerine karar verilir. Kişi, icra takibine konu olan borcu tamamen ödediği takdirde, bu ceza düşer.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 06.11.2014 tarihli 2014/3971 Esas, 2014/18494 Karar sayılı ilamında;

“Mal ve kazançta meydana gelen artışı bildirmeme suçuna ilişkin ceza mahkemesince verilen karar hakkında temyiz değil itiraz yoluna başvurulabileceğini…”

hükme bağlamıştır.

Yine aynı Daire 17.04.2014 tarihli 2014/30669 Esas, 2014/7549 Karar sayılı ilamında ise;

”Sanık adına kayıtlı araç üzerinde rehin ve başka dosyalardan hacizlerin bulunduğunun anlaşılması karşısında aracın değerinin rehin ve hacizlerle birlikte bu dosya borcunu karşılayıp karşılamadığı hususu araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu…”

şeklinde karar vermiştir.

İLAM HÜKÜMLERİNE AYKIRI DAVRANMA SUÇU (İİK m. 343)

İcra ve İflas Kanunumuzun 31. ve 32. maddelerinde sayılan “bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olan ilamlar” ve “irtifak haklarına mütedair ilamlar” başlıklı hükümlere aykırı olarak yalnız kendisi tarafından yapılacak olan bir işin yapılması veya bir işin yapılmaması yahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması hakkındaki ilâm hükümlerine makbul bir mazerete dayanmaksızın muhalefet eden borçlu hakkında, lehine hüküm tesis edilmiş kişinin şikâyeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir.

Hapsin tatbikine başlandıktan sonra ilâmın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.

İlam bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olmakla beraber, alternatif hükümler taşımakta yani borçlu bir veya diğer şıkkı yerine getirmekte serbest bırakılmış ise, borçlu bu maddeye göre cezalandırılması mümkün değildir.

NAFAKAYA İLİŞKİN YÜKÜMLÜLÜKLERE AYKIRI DAVRANMA SUÇU

(İİK m. 344)

Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 18.05.2021 tarih ve 2021/4065 Esas, 2021/4914 Karar sayılı ilamında bu suçun oluşması için gerekli şartları şöyle sıralamıştır;

1-      Nafaka ödemesinin kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanması,

2-      Aylık nafakanın tahsili için icra takibine başlanılmış ve icra emrinin nafaka hükümlüsü borçlu sanığa tebliğ edilmiş olması,

3-      Borçlunun ilamda yazılı ödeme koşullarına uymaması,

4-      Aylık nafakaya hükmedilmemesi halinde icra emrinin tebliği ile şikâyet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması,

5-      Borçlu sanık tarafından nafakanın kaldırılması veya azaltılması hususunda açılmış bir davanın bulunmaması veya dava açılmış ise sonuçlanmamış olması,

6-      Şikâyet hakkının suçun işlendiğinin öğrenilmesinden itibaren 3 ay ve her halde işlenmesinden itibaren 1 yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir.

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN İFLASINI İSTEME SUÇU (İİK m. 345/A)

İdare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları, 179 uncu maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse, alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine, on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Suçun failleri yalnızca idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları olabilirler. Aynı zamanda suçun unsurlarının oluşması için İcra ve İflas Kanunun 179. maddesinde yer alan Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir.” hükmüne aykırı olarak şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istememeleri halinde suçun unsurları oluşacaktır.

B. ŞİKÂYETE TABİ OLMAYAN İCRA VE İFLAS SUÇLARI

İFLAS VE KONKORDATO İŞLERİNDE HUSUSİ MENFAAT TEMİN ETME SUÇU

(İİK m. 333)

Her kim iflas bürosu veya idaresinin yahut bir alacaklının veya alacaklılar toplanmasındaki temsilcisinin oyunu veya konkordato onayını kazanmak için ona hususi bir menfaat temin veya vaat ederse altı aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Menfaat temin eden alacaklı veya temsilcisi de aynı ceza ile cezalandırılır. Suçun iflas bürosu veya idaresi üyesi tarafından işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş olup bu hallerde ceza yarı oranında artırılır. Suçun faili borçlu ya da borçlu adına hareket etmeye yetkili kişi olabileceği gibi alacaklı da bu suç bakımından fail sıfatını alabilir.

KİRALAYANIN HAPİS HAKKININ İHLALİ ve TAHLİYESİ GEREKEN TAŞINMAZI İŞGAL ETTİRME SUÇU (İİK m. 335)

Üzerlerinde kiralayanın hapis hakkı tanınmış ve 270 inci madde mucibince tutanak altına alınmış eşyayı kaçıran veya gizleyen borçlu ile tahliyesi emrolunan yeri kiralayana zarar vermek maksadıyla işgal ettiren şahıs Türk Ceza Kanununun (276) ncı maddesine göre cezalandırılır.

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere bu suçun oluşabilmesi için üzerinde kiralayanın hapis hakkının tanınmış ve İcra ve İflas Kanunu 270. madde uyarınca tutanak altına alınmış eşyayı kaçırması veya gizlemesi ve tahliyesi emredilen yeri kiralayana zarar vermek saikiyle başkasına işgal ettirmesi halinde bu suç oluşacaktır.

MÜFLİSİN MALLARINI VERMEME SUÇU (İİK m. 336)

Müflisin mallarını ellerinde bulunduran veya müflise borçlu olan üçüncü şahıslar, iflasın açıldığına dair ilandan haberdar oldukları tarihten itibaren bir ay içinde makul bir mazeret olmaksızın o malları iflas idaresi emrine vermezler veya borçlarını bildirmezlerse, doksan güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Üçüncü kişilerin sorumlulukları iflası öğrenme ile başlayacak olup geçerli bir mazeret ile ilama uymadıklarını ispat etmeleri halinde cezai sorumluluktan kurtulacaklardır.

HAKKINDA ACİZ BELGESİ ALINMIŞ BORÇLUNUN ASGARİ ÜCRETİN ÜSTÜNDE KALAN GELİRİNİ (İCRA MAHKEMESİNCE BELİRLENECEK KISMINI) İCRA DAİRESİNE YATIRMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ SUÇU (İİK m. 338/2)

Hakkında aciz vesikası alınmış borçlu, asgari ücretin üstünde bir geçim sürdürdüğü, aciz vesikası hamili alacaklının alacağının aciz vesikasına bağlanmasından en geç beş sene içinde müracaatı üzerine sabit olursa, asgari ücretin üstünde kalan gelirlerinden icra mahkemesinin dörtte birden az olmamak üzere tespit edeceği kısmını icra mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir ay içinde ve aciz vesikasındaki borcun ödenmesine kadar her ay icra dairesine yatırmaya mecburdur.

Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen borçlu hakkında bir yıla kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu tutarı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi bir yılı geçemez.

Borçlunun nafaka borçluları dâhil üçüncü şahıstan yardım görmesi, asgari ücretin üstünde eline geçen para ve menfaatlerin icra mahkemesi kararı ile belirlenecek kısmını, icra veznesine yatırmak mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İkinci fıkradaki hükmün tatbikini birden fazla aciz vesikası hamili alacaklı talep etmiş ise, bunlar talep tarihi sırasıyla öncelik hakkını haizdir.

HÜKMEN TESLİM EDİLEN YERE YENİDEN EL ATMA (İİK m. 342)

İcra dairesi marifetiyle alacaklıya veya alıcıya teslim edilen bir taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290 ıncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 290. maddesine göre; “Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar el koyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle el konulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması halinde hırsızlık, cebren alınması halinde yağma, hileyle alınması halinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi halinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.”

İHALEDEN ÇEKİLME SUÇU (İİK m. 345/b)

İcra ve İflas Kanunumuza göre yapılan ihalelerden kendisine veya başkasına vaat olunan veya sağlanan yarar karşılığında artırmadan çekilen veya artırmaya katılmayan kimseye ve aracıya bir yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.

İCRA MAHKEMELERİNDE YETKİ

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yer alan suçlar için yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.

İcra takibinde yetki ise; takibin türüne göre değişkenlik göstermektedir. İlamsız takiplerde; Yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir. İcra ve iflas hukukundaki yetki kuralları Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki genel yetki kurallarının kıyasen uygulanması ile oluşmuştur.

Sözleşme ve protokollerden doğan icra takipleri, sözleşmenin ifa edileceği ya da sözleşme veya protokol maddesinde belirtilen yerde yapılabilir. Sözleşme veya protokolde bu husus açıkça belirtilmemişse alacaklının alacağın muaccel hale geldiği yer mahkemesi yetkilidir.

İCRA MAHKEMELERİNDE YARGILAMA USULÜ

İcra mahkemesinde görülecek işlerde “basit yargılama” usulü uygulanır (İİK md. 18). Basit yargılama usulü, yazılı yargılama usulüne göre daha hızlı bir yargılamanın öngörüldüğü yargılama şeklidir. Yine bu usulde de dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları mevcuttur; ancak bunlar yazılı yargılama usulünde olduğu gibi birbirinden kesin çizgilerle ayrılmamıştır. (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 616)

Basit yargılama usulünde de dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur. Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir. (Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 317)

Davacı dava dilekçesi, davalı cevap dilekçesi ile tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; elinde bulunan delillerini dava dilekçesine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçesinde yer vermek zorundadır. (Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 318).

Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.

Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.