Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafta İradî Değişiklik” başlıklı 124’üncü maddesinde; “(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde gerekçesinde ise şu açıklamalara yer verilmiştir; “Maddeyle, davacının davalı tarafın açık rızası ile taraf değişikliği yapabileceği; yani görülmekte olan davanın davalısından bir başka kişiye davayı yöneltip, yeni davalıya karşı yürütmesi imkânı, maddî hukuk esaslan çerçevesinde öngörülmüştür. Açık rızadan söz edilmek suretiyle, hâkimin davalı tarafa taraf değişikliği konusunda, rızasının bulunup bulunmadığı hususunu açıkça sorması esası da düzenlenmiş olmaktadır.” Madde metninden anlaşıldığı üzere uygulama yönünden dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve yanılgıya dayanan taraf değişikliğinin yargılamalarda mümkün olduğu hükme bağlanmıştır[1]. Nitekim bazı durumlarda davacı veya davalının dava dilekçesinde yanlış veya eksik gösterildiği yargılama sırasında anlaşıldığı takdirde bu yanlışlığın düzeltilmesi gerekebilir. Örneğin davalı olarak husumet yöneltilen kişi, dava açılmasından kısa bir süre önce vefat etmiş olabilir[2]. Yine ihtiyari dava arkadaşlığında davacı yahut davalı tarafta gösterilen kişilerin eksik olduğu yargılama sırasında anlaşılabilir. İşte bu tip durumlarda iradi taraf değişikliğine imkan tanınmazsa derdest dava mevcut taraflar arasında devam eder ve muhtemelen davada tarafın yanlış gösterilmesi nedeniyle dava reddedilir veya mevcut taraflar arasında hüküm kurulacağından davada taraf olarak gösterilmeyen kişi yönünden aynı konuya ilişkin yeni bir dava gündeme gelebilir[3]. Bu durum ise usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. İşte HMK’nın 124’üncü maddesi sayesinde yukarıda sayılan örneklerde olduğu gibi maddi hataya dayanan bu durumlarda karşı tarafın rızası aranmaksızın mahkeme kararıyla davada gerekli taraf değişikliği yapılarak mevcut davaya devam edilebilmektedir[4]. Aynı durum dava açılmadan önce tüzel kişiliği sona ermiş kurumlar açısından da geçerlidir[5]. Yine davacı, davasını kollektif şirkete değil de yanlışlıkla aşamalarda birebir muhatap olduğu kollektif şirket ortağına yöneltmişse burada da HMK’nın 124’üncü maddesi kapsamında iradi taraf değişikliği gündeme gelebilecekti[6]. Yine idare tarafından, Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre tespit olunan malike ya da zilyede karşı açılan bir davanın görülmesi sırasında taşınmaz malın malikinin başka bir şahıs olduğunun tespiti halinde dava bu nedenle reddolunmaz, davaya gerçek malik dahil edilmek suretiyle devam edilir[7]. Yine yaptığı işin bedelini alamadığı için dava açan davacının, davalı olarak hakediş belgelerini adına düzenlediği firmayı değil de aynı adreste bulunan aynı telefon numaralarına sahip ve temsilcileri de aynı olan diğer bir firmayı davalı gösterdiği takdirde HMK’nın 124’üncü maddesi kapsamında bu hata da maddi hata olarak değerlendirilerek iradi taraf değişikliği gündeme gelebilir[8]. Yine bir şubenin işleminden dolayı başka bir şube davalı olarak gösterilmişse, bu durum da temsilcide hata olarak değerlendirilerek bu hatanın düzeltilmesi mümkündür[9]. HMK’nın 124’üncü maddesinin icra takipleri bakımından da uygulanması mümkündür[10].
Konuya Yargıtay uygulaması açısından bakıldığında Yargıtay, ölü kişinin dava ehliyeti bulunmadığını, bu kapsamda davacının dava açılışı sırasında kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememişse ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam etmesinin mümkün olduğunu[11], dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve yanılgıya dayanan taraf değişikliğinin ve ölenin mirasçıları ile davaya devam edilmesinin kabul edilebilir olduğunu[12], tapu iptal ve tescil davalarında dava konusu bağımsız bölümün dava açılmasından kısa bir süre önce ve davadan sonra üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde davacıya öncelikle HMK'nın 124/4 ve 125/1-a-b bentlerindeki yetkilerini kullanmak üzere süre verilip kullanılacak yetkiye göre taraf teşkili sağlanıp tüm deliller toplandıktan sonra davaya devam edilerek davanın sonuçlandırılması gerektiğini, bu husus üzerinde durulmadan yargılamaya devam edilerek karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğini[13], HMK’nın 124.maddesinde tarafta iradi değişiklik için belirli bir süre öngörülmediğini, dolayısıyla yargılamada aradan geçen sürenin makul bir süre olmadığı gerekçesiyle tarafta iradi değişiklik talebinin reddinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu[14], HMK’nın 124.maddesi çerçevesinde husumet konusunun HMK'de yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebileceğini[15] kararlarında sıklıkla vurgulamaktadır.
Yine Yargıtay, elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda bu davaların haksız fiil niteliğinde olmasından ötürü mahkemece haksız fiili gerçekleştiren kişinin araştırılması gerektiğini, yapılacak araştırma neticesinde dava konusu binanın kendisine husumet yöneltilen davalı tarafından yapılmadığının anlaşılması halinde davanın doğrudan husumetten reddedilmemesi gerektiğini, bu ihtimalde HMK’nın 124’üncü maddesi kapsamında binayı inşa eden kişinin davaya dahil edilmesi gerektiğini[16], tapu iptal ve tescil davalarında dava konusu taşınmazın davadan önce devredildiği halde davanın önceki malike husumet yöneltilerek açılması halinde yeni malikin ihbar edilen sıfatıyla davada yer almasından sonra HMK’nın 124’üncü maddesinin somut olay bakımından değerlendirilmesi gerektiğini[17], kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemli davalarda davacı tarafça elatmanın hangi kurumca yapıldığı tam olarak bilinemeyeceğinden davanın pasif husumet yokluğundan reddi yerine HMK’nın 124’üncü maddesinin somut olayda uygulanarak iradi taraf değişikliğinin kabul edilmesi gerektiğini[18], davalıların işveren vekili olarak işveren gibi hareket etmesi nedeniyle işverene karşı açılacak dava sehven işveren vekillerine açılmış ise davacıya davasını doğru hasıma yöneltmesi için usuli işlemlerin yapılması gerektiğini, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığını[19], hasımda yanılmanın mahkemece resen düzeltilmesinin mümkün olmadığını[20], temsil ve tevzihte hata sonucunda davalının tam ünvanının eksik ve yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığını, bu hususta davacıya davalının tam ünvanının açıklattırılması gerektiğini[21], adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından adi ortaklıklara karşı açılacak davalarda husumetin tüm ortaklara yöneltilmesi gerektiğini, bu kapsamda HMK’nın 124’üncü maddesi tatbik edilerek husumetin adi ortaklığın tüm şirketlerine ayrı ayrı yöneltilmesi gerektiğini[22], takibe itiraz eden borçlu şirketin başvuru dilekçesinde maddi hata ile yanlış gösterilmesi halinde bu hatanın HMK’nın 124/3’üncü maddesi kapsamında kabul edilebilir nitelikte olduğunu[23] kararlarında sıklıkla vurgulamıştır.
Görüldüğü üzere Yargıtay, yargılamalarda dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve yanılgıya dayanan taraf değişikliğinin önünü açmakta, HMK’nın 124’üncü maddesinin sıkı bir şekilde uygulanmasını amaçlamakta, çeşitli yorumlarla bu hakkın kullanılmasına engel olan ilk derece mahkemesi kararlarını bozmaktadır.
SONUÇ OLARAK; HMK’nın 124’üncü maddesiyle kanun koyucu, dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve yanılgıya dayanan taraf değişikliğinin yargılamalarda mümkün olduğunu hükme bağlamıştır. Zira bazı durumlarda davacı veya davalının dava dilekçesinde yanlış veya eksik gösterildiği yargılama sırasında anlaşıldığı takdirde bu yanlışlığın düzeltilmesi için ilgili tarafa imkan tanınması usul ekonomisi ilkesinin de bir gereğidir. İşte HMK’nın 124’üncü maddesi sayesinde yukarıda sayılan örneklerde olduğu gibi maddi hataya dayanan bu durumlarda karşı tarafın rızası aranmaksızın mahkeme kararıyla davada gerekli taraf değişikliği yapılarak mevcut davaya devam edilebilmektedir.
---------------
[1] Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, 22.Baskı, Yetkin Yayınevi, Ankara 2011, s.220.
[2] Kuru, s.220.
[3] Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi Cilt-II, 3.Baskı, Yetkin Yayınevi, Ankara 2017, s.1862.
[4] Yılmaz, s.1867.
[5] Yılmaz, s.1870 ; Yargıtay 22.Hd. 18.02.2016 T. 33814 E. 2509 K.
[6] Yılmaz, s.1875 ; Yargıtay 7.Hd. 09.09.2014 T. 11159 E. 16551 K.
[7] Kuru, s.220.
[8] Yılmaz, s.1876 ; Yargıtay 15.Hd. 31.03.2015 T. 1435 E. 1630 K.
[9] Yılmaz, s.1878 ; Yargıtay 13.Hd. 25.06.2015 T. 18672 E. 21963 K.
[10] Yılmaz, s.1885 ; Yargıtay 12.Hd. 16.10.2014 T. 17867 E. 23952 K. ; Yargıtay 12.Hd. 27.06.2014 T. 16104 E. 18833 K.
[11] Yargıtay Hgk 11.09.2013 T. 2013/14-612 E. 2013/1297 K.
[12] Yargıtay 2.Hd. 17.10.2023 T. 2023/2204 E. 2023/4759 K. ; Yargıtay 12.Hd. 20.06.2022 T. 2022/285 E. 2022/7490 K. ; Yargıtay 1.Hd. 31.01.2012 T. 2011/11249 E. 2012/643 K. ; Yargıtay 4.Hd. 11.09.2013 T. 2013/12005 E. 2013/14023 K.
[13] Yargıtay 6.Hd. 27.9.2023 T. 2022/2722 E. 2023/2988 K. ; Benzer yönde Yargıtay 10.Hd. 01.06.2022 T. 2022/3627 E. 2022/8269 K. ; Yargıtay 10.Hd. 25.5.2023 T. 2023/5770 E. 2023/5937 K. ; Yılmaz, s.1882 ; Yargıtay 1.Hd. 27.02.2014 T. 22333 E. 4568 K.
[14] Yargıtay 9.Hd. 11.9.2023 T. 2023/7036 E. 2023/11660 K.
[15] Yargıtay 10.Hd. 20.6.2023 T. 2023/3905 E. 2023/7024 K.
[16] Yargıtay 1.Hd. 13.06.2012 T. 2012/4484 E. 2012/7231 K. ; Benzer yönde Yargıtay 1.Hd. 21.05.2012 T. 2012/9896 E. 2012/11276 K.
[17] Yargıtay 1.Hd. 02.05.2013 T. 2013/16128 E. 2013/6598 K.
[18] Yargıtay 5.Hd. 08.04.2013 T. 2013/1758 E. 2013/6488 K.
[19] Yargıtay 9.Hd. 18.12.2012 T. 2012/29932 E. 2012/43147 K. ; Benzer yönde Yargıtay 9.Hd. 21.01.2013 T. 2012/11777 E. 2013/2106 K. ; Yargıtay 10.Hd. 31.05.2013 T. 2013/10478 E. 2013/12116 K.
[20] Yargıtay 9.Hd. 23.09.2013 T. 2012/26340 E. 2013/23380 K.
[21] Yargıtay 9.Hd. 10.09.2013 T. 2011/23551 E. 2013/21826 K.
[22] Yargıtay 10.Hd. 05.04.2013 T. 2012/10457 E. 2013/6857 K.
[23] Yargıtay 12.Hd. 11.09.2012 T. 2012/17346 E. 2012/26005 K.