Hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarının neticesinde; çoğu zaman mağdur olan kişiler zararlarını tazmin edemez. Hatta bazı durumlarda fail tespit dahi edilememektedir. Bu tür suçlar bir tasarlama kapsamında işlendiği için delil yetersizliğinden dolayı soruşturma dosyalarında sonuca varılamamaktadır.
Bazı durumlarda ise eşyası çalınan kişilerin zararını karşılaması maksadıyla birden fazla kişiye başvurma olanağı bulunur. Mağdurun bu imkâna sahip olabilmesi, olayda hırsızlık suçunun engellenmesi için gerekli tedbirleri almayan kişilerin varlığına bağlıdır. Bu şekilde vakıalara ise daha çok konut sitelerinde rastlamaktayız.
Örneğin; konut site içerisinde gerçekleşen hırsızlık olaylarında mağdur olan kişi, site yönetimi ve güvenlik şirketinden zararının karşılanmasını isteyebileceği gibi aynı zamanda hırsızlık suçunu işleyen kişiden de zararını tazmin etme imkânına sahiptir. Bu durumda mağdurun zararının karşılanması için hem ceza davası hem de hukuk davası olmak üzere iki ayrı hukuki sürecin yürütülmesi söz konusudur.
Ancak ceza davası faile (hırsıza) yönelik, hukuk davası ise ayıplı hizmetten sorumlu kişilere (güvenlik şirketi vd.) karşı yöneltildiği için zararın tazmin edilmesi her iki taraftan mümkün hale gelebilmektedir. Diğer bir deyişle mağdur kişi hem failden hem de güvenlik şirketinden zararını iki kez giderme olanağına sahip olur. Bu durumun hukuk düzeniyle bağdaşmayacağı açıktır. Bu durumda Hukuk Mahkemesi tarafından verilen hükümde tekerrürün önüne geçilmesi maksadıyla davalıdan tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsiline şeklinde kayıt düşülmelidir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2019/120 E. 2019/3456 K. 20.06.2019 T. Kararında yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Buna göre; ‘’ …Mahkemece; maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinde; temyiz aşamasında, davaya konu evde hırsızlığı gerçekleştirdiği iddia edilen failin bulunduğu ve hakkında ... 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2014/1616 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda mahkûmiyetine karar verildiği ancak , hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır . Şudurumda dava dışı M……. hakkındaki ceza yargılaması devam ettiğine göre davaya konu istemin adı geçenden de tahsili imkanının bulunmasına göre; dava konusu tutarın davalıdan tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsiline hükmedilmesi gerekir. Mahkemece bu durumun gözetilmemesi doğru değil ise de; anılan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen geçici 3. madde yollaması ile 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesinin 7. fıkrası uyarınca hüküm fıkrasına “tahsilde tekerrür olmamak üzere” ibaresi eklenerek kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.
Özetle, birçok vakıada olduğu gibi hırsızlık olaylarında da hem hukuk hem ceza yargılamaları aynı anda görülmektedir. HMK ilgili hükümleri uyarınca ceza mahkemesi kararlarının hukuk hâkimini bağlamayacağı düzenlenmiş olsa da; iki yargılamayı birbirinden bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Hırsızlık olayının yukarıda bahsedilen şekilde vuku bulması halinde hukuk mahkemesinin kararında zararın iki kez karşılanması durumu göz önünde bulundurulmalı ve buna göre bir hüküm kurulmalıdır. Netice itibarıyla, hukuk yargılamasında verilecek hüküm ceza yargılamasından bağımsız ve ayrık olamayacaktır.