Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’ya, "Devrimci Karargah Örgütü" davasında "örgüt üyeliği" suçundan İstanbul Özel Yetkili 9.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 5 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası Yargıtay 9.Ceza Dairesi tarafından onandı.
           
Avcı'ya, "Ruhsatsız vahim nitelikte tam otomatik ve yarı otomatik silah bulundurup taşımak" suçundan verilen 5 yıl hapis cezası ise, 1/6 oranında takdiri indirim uygulanması gerektiğinden düzeltilerek onandı.     
     
Hanefi Avcı'nın yazdığı "Haliç'te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat" isimli kitabında, "Terör örgütleri ve bu amaçla yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda yargı görevi yapanları etkileme" suçundan verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası ve bu kitabı nedeniyle " Devrimci Karargah terör örgütü hakkında yapılan soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu"nu işlediği gerekçesiyle verilen 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezasını ise, Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un basın ve yayın yoluyla işlenen suçların erteleneceğine dair geçici 1. maddesi kapsamında kaldığından bozulmasına karar verildi.

Netice itibariyle, "Haliç'te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat" isimli kitabını yayımladıktan kısa bir süre sonra tutuklanan ve 3 yıl 9 ay tutuklu kalan Hanefi Avcı, Yargıtay Başsavcılığı karara itiraz etmezse kalan cezasını çekmek üzere tekrar cezaevine girecek. Hatırlanacağı üzere Anayasa Mahkemesinin “hak ihlali” kararı üzerine tahliye edilmişti.

Hanefi Avcı hakkındaki Yargıtay kararının açıklanmasının ardından dün akşam, Cemaatle ilgili yazdığı kitap, akabinde hemen tutuklanması, yapılan soruşturmayla ilgili detaylı açıklamalarda bulundu.

Kendisinin sağ, milliyetçi muhafazakar düşünceye sahip kişiliği ile tanındığını, görevi sırasında yasa dışı sol örgütlerle mücadelede isminin öne çıktığını, Susurluk olayında, 28 Şubat sürecinde, devlet içindeki derin yapılanmaları korkusuzca deşifre ettiğini hatırlatarak, "Haliç'te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat" isimli kitabıyla, bugün “paralel örgüt” olarak adlandırılan illegal örgütlenmeyi deşifre ettiği için, kendisinin susturulması amacıyla bu örgüt tarafından planlı bir şekilde hapse atıldığını anlattı.

Eski görev yeri olan Eskişehir Emniyet Müdürlüğü makam odasının arandığını ancak, Ankara’da ikamet ettiği evinin, elindeki çantasının ve üzerinin aranmadığını, bilgisayarının bile incelemeye alınmadığını, önceden hazırlanan plan gereği tutuklanmasına karar verildiği için formaliteler bile usulünce tamamlanmadan hapse tıkıldığını söyledi.

Hanefi Avcı’nın başına gelenler, özellikle muhafazakar kimliği, yasadışı sol örgütlerle mücadeledeki başarısıyla bilinmesine rağmen, yasa dışı sol bir örgüt olarak tanımlanan "Devrimci Karargah Örgütü"ne yardım etmekten suçlu bulunması manidar.

Soruşturma kapsamında 28 Eylül 2010'da, Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'ndeki makam odasında arama yapılırken polis kamera kayıtlarında da görüldüğü üzere, bir dolabın üzerinde bulunan siyah çantanın alt bölümünün tozla kaplı, üst bölümünün temiz olması dikkatlerden kaçmamıştı. Bu siyah çanta, Tahşiyeciler’in silahlı örgüt kapsamına alınması için evlerine bırakılan el bombalarından farksız mıydı ?

İlk derece mahkemesinin verdiği karardaki hukuka aykırılıklar Yargıtay’da neden dikkate alınmadı?

Hanefi Avcı, kararın kendisi için sürpriz olmadığını, Yargıtay’daki yapılanmadan adil karar beklemediğini söylerken, avukatı,  bu karar ile Yargıtay’daki paralel yapılanma bir kez daha görüldü şeklinde değerlendirmede bulundu.

Bu dava kamu oyunda daha çok konuşulacak. Ama muhafazakar kimlikli bir kişinin aşırı sol örgüte üyelikle suçlanması ve mahkum edilmesinin çağrıştırdığı bir anımı sizlere paylaşarak değerlendirmesini sizlere bırakmak istiyorum.

Merhum Turgut Özal’ın Başbakan olduğu yıllardı. İmam-Hatip mezunu, Kur’an kursu öğretmenliği yaptığı sırada Hukuk Fakültesini de bitiren bir arkadaşım Kaymakamlık sınavlarını kazanmış, atanmak için güvenlik soruşturması sonucunu bekliyordu. Atama işlemi gecikince, benim önceden tanıdığım yetkili birimin sorumlusunu birlikte ziyaret ettik. Yusuf Akdemir’in atamasının geciktiğini hatırlatınca, ‘Yusuf Akdemir aşırı sol örgütlerden Dev-Sol’a yakın bir kişiymiş, sakıncalı bulunmuş’ cevabını aldık. Yetkili yanımdaki kişiyi tanımadan bu cevabı vermişti. Olaydan birkaç ay sonra vefat haberini aldığım arkadaşım; ‘ Yusuf Akdemir benim’ deyip ardından ‘..ben kaymakam olmasam da olur ama ben Kur’an kursu öğretmeniyim, Dev-Sol ile Dev-Yol ile ne ilgim olabilir? Bana dinci, irticacı falan derler diye düşünürken, bu habere çok şaşırdım, istihbarat böyle çalışıyorsa vay memleketin haline’ demişti.