GİRİŞ

Sosyal Medya Yasası, Dezenformasyon Yasası olarak ta isimlendirilen Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen suçu ne 765 sayılı TCK’da ne de 5237 sayılı TCK’da yer almaktadır. Bu suç tipi, 13.10.2022 tarihinde 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanun’un[1] 29.maddesi ile TCK. 217/A maddesinde TCK’ya eklenmiştir. TCK 217/A’ya göre ;

(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.

1.fıkra da suçun temel hali, 2.fıkrada da nitelikli hali belirtilmiştir.

Bu madde ile bağlantılı olarak TCK 218.madde de nitelikli hali ve aynı zamanda hukuka uygunluk sebebi belirtilmiştir. Mezkur Düzenleme ;

‘Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.’

Bu düzenleme başlı başına problemler barındırmaktadır. Madde, başlı başına kanun yapma tekniği açısından özensiz şekilde düzenlenmiştir. Yeknesaklığı sağlamaktan çok uzaktır. Ceza hukukunun en önemli ilkesi olan suç ve cezanın kanuniliği ilkesiyle bağlantılı olan belirlilik ilkesiyle çelişmektedir[2].Suç tipi, soyut tehlike suçu mu yoksa somut tehlike suçu olduğu net bir şekilde belirlenmiş değildir.Madde gerekçesinde[3] gerçeğe aykırı bilgi , yalan bilgi derken madde başlığında halkı yanıltıcı bilgi denmesi de çelişkilidir[4].Bu tarz kavramların tanımı daha yeni yeni yapılmaktadır.Bu çalışmamızda mevcut düzenlemede gerçeğe aykırı bilgi sorunu ve ifade özgürlüğü bakımından değerlendireceğiz aynı zamanda da tenkitlerimize yer verilecektir.

1.TCK.217/A’NIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE BAKIMINDAN DEĞERLENDİRMESİ

Arapça kökenli olan ifade kelimesi, TDK’de, ‘deyiş’, ‘anlatım’ , ‘dışa vurum’ gibi anlamlara gelmektedir.

İfade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, görüş sahibi olma hakkı ve bu edindiği görüşü paylaşma hakkı gibi unsurları içinde barındırmaktadır. Başka bir deyişle ifade özgürlüğü, bireyin özgürce fikir edindiği, edinmiş olduğu fikirler için kınanmadığı ve bu fikirleri meşru yollarla aktarabilmesine denir[5]. Temelinde negatif statü hakkı olan ifade özgürlüğü, devletlere negatif bir külfet getirmektedir. İfade özgürlüğü, gerçeğe ulaşmak açısından çok önemlidir.

Demokratik toplumun en mühim özelliklerinden biri olan ifade özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde de şu üç hususu muhafaza etmektedir; bilgi ve görüşlere ulaşma özgürlüğü, edindikleri bilgilerden fikir sahibi olunması ve bu fikirlerin başka kişilere aktarılması özgürlüğüdür. Ayrıca ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir, başkalarının kişilik hakları ile çatışma durumu söz konusu olursa kısıtlandırılabilir[6].

Anayasa’da herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu ve kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamakta zorlanmayacağını söylemiştir.(M.25)

Herkesin düşünce ve kanaatlerini söz , yazı ,resim veya başka yollarla ferdi veya toplu olarak açıklama özgürlüğünün olduğu ve bu özgürlüğün hangi koşullarda kısıtlanacağı da belirtilmiştir.(AY.M.26)

Anayasa’nın, Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlandırılması başlıklı 13.maddesine göre ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’Eğer sınırlandırılmanın mezkur madde de belirtilen hususlardaki koşulları taşımaması durumunda hukuka aykırı olacaktır ve ifade özgürlüğüne açık bir müdahale olacaktır.

TCK.217/A maddesinin gerekçesinde ifade özgürlüğünden, demokratik toplum için zorunlu olduğu, açık fikirlilik, bireyin kendisini geliştirmesine ve toplumun ilerlemesine katkı sunduğu söylenmektedir. Bununla beraber yalan, yanlış ve doğru olmayan içeriklerin anonim hesaplarla birlikte çoğaldığından ve toplumun manipüle edildiğini söylemektedir. Gerekçe’de belirtilen bu husus kanun koyucu tarafından suç tipinin neden yapıldığını bize açıklamaktadır. Maddenin gerekçesinde halkı yanıltıcı bilginin ne olduğunun tanımı yapılmamıştır.

İfade özgürlüğü herkese tanınmış bir haktır. Hükümlü olarak tutulan bir kişinin de ifade özgürlüğü hakkı bulunmaktadır.[7]

Anayasa Mahkemesi 10.12.2014 , B.no:2012/990 cezaevinde bulunan hükümlü birinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair bir kararında şunları söylemiştir;  Somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde, başvuruya konu kararlarda, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekliliği hususunda ikna edici bir açıklama yapılmadığından, müdahalenin amaçlanan hedefler açısından orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.’[8]

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde ne kadar fazla farklı görüş varsa ve bu farklı görüşler ne kadar fazla toplumla paylaşılırsa o toplum gelişmişlik seviyesinin yüksek olduğunu göstermektedir. Devletler ifade özgürlüğünü muhafaza edeceğini ve ifade özgürlüğüne dokunmayacaklarını üstlenmişlerdir.[9]

İfade özgürlüğünün bulunan dönemlere göre farklı araçlarla kullanılmıştır. Gazete, şiir, tiyatro, mizah, fotoğraf, afiş, güzel sanatlar, işaretler, sosyal medya vb[10].

İfade özgürlüğü, sadece iyi karşılanan veya rahatsız edici olmayan fikirler için değil, şok edici, iğneleyici ve rahatsız edici fikirleri de kapsamaktadır. Temel hak ve hürriyetler bakımından önemli bir hak olan ifade özgürlüğünün en özel dallarından biri de basın özgürlüğüdür.[11]

Kamu’nun faydası açısından basının özgür olması elzemdir. Özgür basın sayesinde toplum bulunduğu ülkede nelerin olup bittiğini öğrenmektedir. Basının da topluma gerçekleri aktarmak ve kamuya tartışacak fikirler sunması asli görevlerindendir.5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. Maddesinde de basın özgürlüğü vurgulanmış ve sınırlandırılma koşulları belirlenmiştir. Basın görevlilerinin görevlerini icra ederken yaptıkları haberlerin görünüşte gerçek olması yeterlidir.

Venedik komisyonu, söz konusu düzenleme kanunlaşmadan önce yaptığı değerlendirmede ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini söylemiştir.[12]

AİHM, ifade özgürlüğünde ölçülülük ilkesini değerlendirirken ifade özgürlüğünü kullanan kişinin ve ifadelerin muhatabı olan kişinin statüsü , anlaşmazlığın konusu , ifadenin muhtevası ve verilen cezanın ağırlığı gibi kriterleri bulunmaktadır. Mahkeme, ölçülülük ilkesi gereğince ifadenin içeriğine göre değer yargıları ve maddi olgular olarak ikiye ayırmıştır. [13]

AİHM yerleşmiş içtihatlarına göre ifade özgürlüğüne yönelik her türlü ilişme –AİHS 10.maddeyi ihlal etmeyecekse-  üç koşulu barındırmalıdır;

- Yasayla öngörülmüş olma

- AİHS 10/2 . fıkradaki meşru gayelerden en az birini izleme

- Demokratik bir toplum elzem olma ve izlenen meşru amaçla ölçülü olma.[14]

Maddi olgu olarak değer bulmuş ifadelerin ispatlanması beklenirken , değer yargısı olarak görülen ifadelerin ise olgusal temele dayanması gereklikli AİHM tarafından kabul edilmiştir.[15]

AİHM’e göre kanıtlanması koşulu değer yargıları açısından imkansız olup , böyle bir koşul, AİHS’in 10.maddesi tarafından teminat altına alınmış olan hakkın temel bir unsuru olan düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal edecektir.[16]

Tabi ki , her olayda bir ifadenin maddi olgu mu yoksa değer yargısı mı olduğu siyah ve beyaz gibi ikiye ayırmak oldukça zordur. AİHM  tarafından maddi olgu mu yoksa değer yargısı mı olduğunun belirlenmesi için bazı kriterlerin bulunması gerektiğini söylemektedir.

AİHM Danimarka’ya karşı Pedersen ve Baadsgard başvurusunda Büyük Daire , başvurudaki ifadeleri maddi olgumu veya değer yargısı mı olduğu konusunda dokuz yargıç maddi olgu sekiz yargıç ise değer yargısı olarak değerlendirmiştir.[17]

AİHM, Pedersen and Baadsgard,v. Denmark, Application No: 49017/99, 17.12.2004 tarihli başvuruda televizyon gazetecileri olarak bilinen, kişiler tarafından işlenmiş olan cinayetleri televizyon programında araştırmaktadır. Somut Olayda taksi şoförü , iki polis memuruna X ve oğlunu gördüğünü söylediğini iddia ediyor. Taksi şoförünün beyanlarını polis memurları tarafından rapor edilmemektedir. Polis Memurlarının yazdığı rapor da taksi şoförünün beyanlarından tek kelime bile bahsedilmemesi üzerine başvurucular polislerin görüntülerini ekrana vererek tanık olan taksicinin ifadesini yazmamakla itham etmişlerdir. Bu ithamlar toplumda ‘tanığın ifadesinin tutanaklara geçirilmemesi nedeniyle sorumluluğun kime ait olduğu veya tutanağı tutması gereken polisler mi sorumlu?’ gibi sorular karşısında AİHM verdiği kararda bu tarz cümlelerin suç isnadı olduğu gerekçesiyle maddi olgu kapsamında değerlendirmiştir.[18]

İfade özgürlüğünün en sık kullanıldığı alanlardan biri de günümüzde artık sosyal medyalardır. Kuşkusuz TCK.217/A maddesi kanunlaşırken temelinde sosyal medya için çıkarıldığını tahmin edebilmek çok zor değildir. Sosyal medya yazı ,ses , görüntü gibi birçok paylaşma imkanı tanıyarak bireyler arasında çok alternatifi olan iletişim sağlamaktadır[19].Sosyal medya, kitle iletişim ,gerçeğin değersizleştirilmesi gibi kavramlar hukukun ağır işleyen yapısı karşısında çok yenidir.Sosyal medyanın idari yaptırımına dair düzenlemeler hukukumuza dahil olalı çok olmamıştır.[20]

Günümüzde sosyal medya artık insanların tepki vermesindeki hızı artırmıştır.Örnek olarak Amerika’da Wall Street olaylarında kolluk görevlilerinin ölçüsüz kuvvet kullanımının youtube videoları aracılığıyla yayılması ile kolluk görevlilerine gösterilen tepki tüm toplumda ses getirmiştir.[21]

AYM. Başvuru Numarası: 2021/8967 Karar Tarihi: 27/9/2023 tarihinde vermiş olduğu kararında, olayın 2016 yılında ulusal bir gazetede E.Vakfı ve bir dernekle ilişkili olduğu söylenen yurtlarda kalan en az on öğrencinin yurttan mesul olan bir öğretmen tarafından taciz edildiğine dair bir haber yayımlanmıştır. Mezkur haberden sonra telekomünikasyon alanında faaliyet icra eden , davacı şirket T ile E.Vakfı arasında ekonomik destek ilgisi olduğu toplumun gündemine girmiştir.Bu haberin ardından başvurucu, sosyal medya üzerinden şirketi etiketleyerek "Pedofili destekçisi ve sansürcü @Turkcell ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim.#sansürcell @TurkcellBoykot" şeklinde bir gönderi  paylaşmıştır.Davacı şirkette kişilik haklarına tecavüz olduğu gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesinde başvurucu aleyhine dava manevi tazminat davası açmış ve yargılama sonunda mahkeme başvurucunun 500TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir.Başvurucunun yapmış olduğu istinaf başvurusu reddedilmiştir.Başvurucu ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini öne sürmüştür.AYM. yaptığı incelemede söz konusu ‘pedofili’ paylaşımının olgusal temellere dayalı değer yargısı olduğu sonucuna varmıştır. Olayda AYM mezkur şirketin herhangi bir kimseye göre kendisine atfedilen bu ifadelere daha fazla katlanma yükümlülüğü bulunduğunu söyleyerek ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kararına varmıştır.[22]

TCK217/A 1.Fıkra da ‘Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’

Öncelikli olarak burada basın mensuplarının ve ağırlıklı olarak sosyal medya da ifade özgürlüğünü kullanan kişilerin ülkenin iç ve dış güvenliği gibi mevzuatta tanımının olmadığı anlamının muğlak olduğu ve alanının çok geniş olduğu düşünülecek olursa bu konu da eline ulaşmış veya kendi tanık olduğu gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse cezalandırılacaktır. Kamu düzeni içerisinde de sayılabilecek olan bu iki kavramın ayrıca madde de geçmesi abesle iştigal olmuştur. Ülkenin iç güvenliğinden ne anlamamız gerekir? Türkiye Cumhuriyeti , kara ,hava , deniz(karasuları) ülkesidir.Ülkenin iç güvenliği , ülke içerisinde kamu düzenini bozmaya yönelik fiillere karşı , kolluk görevlileri aracılığıyla yönetilen güvenlik faaliyetlerini ifade edebiliriz[23]. Ülkenin dış güvenliği, milli savunma kapsamında ve ülkenin dışarıdan gelebilecek her türlü eyleme güvenlik tehditlerine karşı alınabilecek önlemler olarak tanımlanabilir[24].

Kamu düzeni ,toplumda yaşayan kişilerin ekonomik, siyasi  ve sosyal anlamda kamuya faydalı olacak şekilde biçimlendirilmesidir.Kamu düzeninde önemli olan husus toplumda yaşayan bireylerin birbirleriyle ve devletle uyum içerisinde yaşamasıdır. Bu hususta da Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse cezalandırılacaktır.

Son kriter ise genel sağlıktır. Genel sağlık, toplumda oluşabilecek bulaşıcı hastalık ve yaygın hastalıklardan uzak olacak şekilde sağlık koşulları içinde yaşamaktır[25].Bu hususta da Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ,gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse cezalandırılacaktır.

Yukarıdaki dört kritere göre sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle basın mensupları veya sosyal medya da kendi gördüğü, tanık olduğu veya kendisine bir kaynak tarafından aktarılan gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse cezalandırılacaktır. Oysa ki bu dört kavram çok muğlak ve genişletilmeye müsaittir. Bu kavramların geniş şekilde yorumlanması yukarıda uzunca bir açıklama ve sınırlama koşullarını belirttiğimiz ifade özgürlüğüne açıkça bir müdahale olabilecek şekildedir. Temel de en büyük sorunda gerçeğe aykırı bilgi kavramıdır. Bu kavramı ileride daha geniş şekilde değerlendireceğiz. Yalnız şunu belirtmek gerekir ki demokratik bir hukuk devletinde bu tarz suç tiplerinin olması büyük sorundur. Kişiler bir şey paylaşırken kendi kendini sansürleyecek şekilde hareket etmesine neden olacaktır.Hukuk Devletinin en büyük göstergelerinden biri olan ifade özgürlüğü mezkur suç tip nedeniyle sınırlandırılacaktır.

John Stuart Mıll bir eserinde[26] bir düşüncenin ifade edilmesinin engellenmesindeki kötülüğün bunun bütün insan ırkını bu fikirden yoksun bıraktığını söylemektedir; hem bu kuşağı hem sonraki kuşakları, hem bu görüşü eleştirenleri hem de bu görüşü benimseyenleri, en çok da onları demektedir. Eğer bu görüş doğru ise yanlışın yerini doğrunun almasından mahrum kalmaktadırlar; yanlış bir görüş ise de  doğru görüşün yanlışla çarpışmasından ortaya çıkacak daha açık algıdan ve bunun bırakacağı canlı izden olacaklardır, bırakacağı iz de büyük faydası olduğunu söylemektedir.

2.SOYUT TEHLİKE SUÇU MU SOMUT TEHLİKE SUÇU MU ?

Suç teşkil eden her fiilin konusuz olması düşünülemez. Her fiilin konusu mutlaka vardır. Üzülmez/Koca’ya göre suçun konusu denilince bundan tipik fiilin üzerinde icra edildiği birey veya şey olarak tanımlamaktadır.[27]

TCK m.217/A tehlike suçu olarak tanımlandığı için onu açıklayacağız. Suçlar , fail tarafından icra edilen eylemin , suçun konusu üzerinde bir zarar veya tehlike meydana getirmesine bağlı olarak zarar suçları ve tehlike suçları olarak ikiye ayrılır.Tehlike suçları da kendi içerisinde soyut ve somut tehlike suçları olarak tasnif edilmektedir[28].Tehlike suçları , icra edilen eylemle  suçun kanuni tanımında gösterilen hareketin konusu açısından bir tehlikeye sebep olması yeterlidir[29].

Soyut tehlike suçları, eylemin icra edilmesiyle beraber, kanunun muayyen bir tehlikenin doğduğunu varsayımsal olarak kabul ettiği , başkaca bir araştırmaya gerek olmayan suçlardır, somut tehlike suçları ise eylemin icra edilmesiyle kanunda gösterilen somut tehlikenin ortaya çıkmasının eylemin oluşması için mecburi olduğu suçlardır. Somut tehlike suçlarında yapılan yargılamalarda ,eylemin icrası sonrası kanunda belirtilmiş somut tehlikenin ortaya çıktığının tespiti gerekir[30]. Soyut tehlike suçlarında eylemin tehlikeliliği tipiklik için ayrıca gereken bir unsur değildir. Bundan dolayı , hakimin somut olayda suçun konusunun gerçekten tehlikeye düşürülüp düşürülmediğini araştırmasına yapması gerekmez.[31].Örnek olarak yalan tanıklık(m.272) , suç işlemeye tahrik (m.214/1) , suçu bildirmeme(m.278) verilebilir. Somut tehlike suçlarında tehlikenin var olduğu farazi bir duruma dayandırılamaz ; hakim önüne gelen somut olayın koşullarını değerlendirmek suretiyle , gerçekleştirilen hareketin suçun konusuna zarar verme ihtimalini araştırıp tespit etmelidir[32].

TCK m.217/A gerçeğe aykırı bilginin ‘kamu barışını bozmaya elverişli’ yayılması öngörüsünde bulunmaktadır. Yasama organı , hem 217/A’nın gerekçesinde[33] hem de elverişlilik ölçütüne yer verdiği benzer diğer suç tiplerinde somut tehlike suçu teşkil ettiğini ifade etmektedir. Fakat 217/A’da düzenlenen suçun meydana gelebilmesi için gerçeğe aykırı bilginin yayılması sonucu kamu barışının bozulmasına yönelik somut bir tehlikenin meydana gelmesi gerekli olmayıp , bu tehlikeyi meydana getirmeye elverişli fiilin yapılması yeterli olacaktır[34].

Kanaatimizce, TCK m.217/A maddesi gerekçesinde yer alan suç tipinin somut tehlike suçu olarak düzenlendi görüşü bize göre de yanlıştır suç tipi soyut tehlike suçudur. Çünkü, mevzuatta tehlike suçu teşkil eden  düzenlemelerde kendine yer bulan elverişlilik ibaresi esasında eylemin özelliğini göstermekte olup,fakat düzenlemede bulunan unsur açısından bir tehlike meydana getirmeye elverişli olması halinde suçun meydana geleceğini belirten bir işleve sahiptir.Bu şekilde düzenlenmiş suç tipleri potansiyel tehlike suçları ya da elverişlilik suçları olarak isimlendirilmekte ve soyut tehlike suçunun bir türü olarak kabul görmektedir.Yaklaşık bir buçuk seneye varan zamanda da bu şekilde uygulanmaktadır.

3.GERÇEĞE AYKIRI BİLGİ (DEZENFORMASYON)

TCK 217/A’ya göre ;

(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

İnsanlığın tarihine bakacak olursak gerçeklik hep aranmıştır. Gerçeklik kavramı felsefeden sanata, bilimden hukuk düzenine kadar çoğu alanı etkilemiştir.[35]

Galilei’nin , 17. Yüzyılın başlarında yaşadıkları bu gerçeklik arayışının en somut örneklerinden biridir. Galilei, kendisinden önce Kopernik’in ileri sürdüğü güneş merkezli teoride, güneşin sabit olarak durduğu dünyanın onun etrafında döndüğü teoriyi savunurken iki defa yargılanmış ve sonunda ömür boyu ev hapsine mahkum olmuştur. Güneş merkezli teori o dönem Katolik Avrupa’da resmi ideolojinin söylediği ve ‘gerçek’ diye sunulan dünya merkezli teori yani Dünya’nın sabit durduğu teori ile çelişiyordu. Günümüzde hem güneş hem de dünyanın evrende  sabit durmadığını veya evrenin de sabit durmadığını bilenlerimiz için bu komik bir hikaye gibidir. Yalnız, gerçeği belirleme yetkisi olan devletin gerçek namına hüküm kuran bir yargının ve uygulanan cezalar karşısında trajikomik bir durumdur.[36]

Dezenformasyonla mücadele için bir takım tedbirler alınmış olsa da -Tekzip, Erişim Engelleme veya İçerik kaldırma , Özel Hukuktaki kişilik hakkı ihlali kaynaklı mekanizmalar, Diğer Suç Tipleri; Fiyatları Etkileme(tck m.237) , Savaş’ta yalan haber yayma(tck m. 323), Haksız Rekabet (ttk m.62), Bankaların itibarının korunması (Bank k. M.158), Piyasa Dolandırıcılığı (Spk m.107).- kanun koyucu tarafından yeterli görülmediği için TCK.217/A maddesi ayrıca bağımsız bir suç tipi olarak yasalaşmıştır.

Bilgi tabiatı gereği gerçeği temsil etmektedir[37]. Dezenformasyon, Fransızca temelli olup, Türk Dil Kurumu’na göre anlamı bilgi çarpıtmadır. Gerçeğe aykırı bilgi, birincisi siyasi amaçlarla kasıtlı olarak yanlış bir bilginin paylaşılması gibi de karşımıza gelebilir ikinci olarak ta söylenti şeklinde de karşımıza gelebilir.[38]Dezenformasyon dar anlamda kişiye, topluma, veya kamuya zarar veren ve bu gaye ile oluşturulmuş gerçeğe aykırı bilgidir, daha geniş anlamda ise dezenformasyon dar anlamda bahsedilen bilginin paylaşılması , aktarımı, etkileşime girmesi anlamına gelmektedir[39].Burada birey gerçeği kasten çarpıtmaktadır[40].Söylenti şeklinde ifade ettiğimiz hatalı bilgi(misinformation) zarar verme niyeti bulunmamaktadır[41]. Dezenformasyon , bilinçli bir biçimde rakiplerin gücünü kırmak veya algı yapıp olguların önüne geçmek için yapılmaktadır ve bu da ondaki ‘propaganda’ gayesini ön plana çıkarır[42].Yalnız burada hemen belirtmek gerekir ki gerçeğe aykırı bilgi, sıradan bir olay hakkında değil, ülkenin iç ve dış güvenliği , kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgi bir bilgi  olmalıdır.Örneğin birkaç sene önce covid – 19 virüsü ile ilgili bir gerçeğe aykırı bilgi olabilir. Gerçeğin değersizleştirilmesi sonucunda birey veya kamu farklı bir gerçekliğe mahkum edilmektedir.Algıların , olguların yerini aldığı ve algıların kişileri veya toplumu etkilemesi, yanlış düşüncelere yöneltmesi sonucunda ortada bir bilgi kirliliği oluşmaktadır.Suçun konusu maddede sayılan şartları taşıyan bilgi olduğundan, konusu bilgi olmayan eylemler bu suçu oluşturmayacaktır[43]. Burada hemen belirtelim ki iddia ve yorumlar bu suça vücut verip vermeyeceği tartışmalıdır. Örnek olarak  ünlü bir ekonomistin sosyal medya hesabından ‘Faizi düşürmenizle beraber döviz uçuşa geçecek’ şeklindeki paylaşımı bu suça vücut verir mi ? Suçun konusu sadece bilgi oluşturacağı için yorumlar bu suça vücut vermeyecektir[44]. TCK.218’de haber verme hududunu aşmayan ve tenkit amacıyla yapılan düşünce açıklamaları bu suça vücut vermeyecektir. Son örnekte verdiğimiz döviz uçuşa geçecek söylemi halkı korku ve paniğe sevk etme ihtimali olsa bile bir öngörü olduğu için bu suça vücut vermeyecektir.

Venedik Komisyonu, dezenformasyonu, yanlış ve kasten bireye, sosyal gruba, ya da ülkeye zarar vermek amacıyla oluşturulan bilgi olarak tanımlamaktadır. Yanlış bilgiyi de, yanlış olan fakat zarar vermek amacıyla oluşturulmayan bilgi demektedir. Kötü bilgiyi, bir bireye, sosyal gruba veya ülkeye zarar vermek için kullanılan ve gerçeğe dayalı bilgi olarak tanımlamaktadır.[45]

Dezenformasyon,  topluma zarar verme veya menfaat sağlama kastıyla yanlış, gerçeğe aykırı ve yanıltıcı olarak paylaşılan bütün bilgileri kapsar. Yalan haber, tam olarak dezenformasyonu karşılamamaktadır[46]. Yalan haber, bir tanıma göre kaynağı bulunmayan, doğrulanmamış ve genellikle uydurulmuş bilgilerden oluşturulup gerçek bir haber gibi sunulmasıdır[47]. Türk Dil Kurumuna göre yalan haber, gerçek olmayan, uydurma haberdir.

TCK.217/A’nın gerekçesinde, teknolojik gelişmelerin artmasıyla beraber dijital platformlarda daha çok bilginin hızlı paylaşılması ve bu bilgilerin zihin süzgecinden geçme , analiz ve değerlendirme gibi süresini kısaltılmasından söz edilmiş ve ayrıca internetin sağladığı anonim ortam yalan ve yanlış bilginin hızla yayılıp dezenformasyonun arttığını söylemektedir.

Türk yetkililerin 6 Ekim 2022 tarihinde yaptığı açıklamada, ‘ temel amaç, muayyen bir algı yapmak için tasarlanmış sahte, gerçek dışı bilgilerin paylaşılmasını önlemek ve anonim hesapların gerçek kişilerle ilişkilendirilmesini sağlamak olduğunu söylemiştir’. Venedik Komisyonu da, kanun teklifi hazırlanırken yayınladığı görüşlerinde, ABD ve Almanya’da olan düzenlemeleri örnek gösteren Türk makamlarına karşılaştırmalı olarak cevap vermiştir. İleride detaylı olarak değineceğiz bu duruma.

21.yy da teknolojik gelişmelerin artmasıyla beraber sosyal medya hayatımıza girmiştir. Sosyal medya , toplumun bireylerinin birbirleriyle iletişime geçtiği ortamlar veya araçlar olarak tanımlayabiliriz[48]. Dünya da milyonlarca kullanıcısı olan sosyal medya uygulamaları bulunmaktadır. Bu milyonlarca kişinin orada yazı ,resim gibi şeyler paylaşmasıyla beraber ortaya bir bilgi karışıklığı çıkmaktadır. Sosyal medyanın bu durdurulmaz özgürlüğü sayesinde yanlış bilgi, yanıltıcı bilgi, dezenformasyon gibi kavramlarla tanışmak zorunluluk olmuştur[49].Sosyal medya uygulamaları yaygınlaştıkça ortaya çıkan bilgiler sorgulanır hale gelmiştir.Sosyal medya ile beraber haber endüstrisi değişime uğramış ve haber üretme ve bunu kitlelere ulaştırma maliyeti oldukça düşmüştür[50].Yalnız burada belirtmekte fayda var ki bir yalan haberi kaç kişinin okuduğu veya paylaştığını bilmekle kaç kişinin söz konusu haberden etkilendiğini bilmek farklı şeylerdir.

Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasından itibaren şeffaf yapıların kurulup , medya okuryazarlığının artırılması süratle yapılması gerekmektedir. Bu durumda, müstakil bir suç ihdas etmek yerine kişiler kendileri okudukları bilginin değerini verebilecek konuma gelecek ve söz konusu bilgiden etkilenmeyeceklerdir. Ülkemizde bu düzenleme ihdas edilirken demokratik ülkelerdeki yasalar örnek gösterilmiş olabilir. Ancak oradaki ceza hukuku uygulamaları ile buradaki ceza hukuku uygulamaları birbirini tutmamakta o yüzden yeterince iyi bir açıklama olmamaktadır. Bir bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim karar verecektir? Resmi makamların yaptığı açıklamalara ne kadar itibar edilecektir?Gerçeğin araştırılması için çalışan adli mercilerin kamu idaresi tarafından yapılan açıklamalara göre hüküm vermesi hukuka aykırı olacaktır[51]. Gerçeği araştırmak için sadece kamu idaresinin söylediklerine bakmak keyfi uygulamalara neden olacak ve aynı zamanda ifade hürriyetini büyük ölçüde sınırlandıracaktır. Gerçeğe ulaşmak açısından her somut olayda ayrı ayrı bağımsız ve tarafsız inceleme yapılması zorunludur. Gerçeğe aykırı bilgi olduğu hususunda hakimin bilmediği uzmanlık gerektiren alanda bilgi olması muhtemel olacaktır. Bu tarz durumlarda ne yapılacaktır?Kamu’nun bilgi edinme hakkı ve haber alma hakkını nasıl değerlendirelim?

3.1. GERÇEĞE AYKIRI BİLGİYİ YAYMA SUÇUYLA İLGİLİ MUKAYESELİ HUKUKTA DURUM

Teknolojinin terakki etmesiyle beraber gerçeğe aykırı bilgiler kamu düzeni açısından problemler yaratmaktadır. Kamu düzenini(barışı) korumak için mukayeseli hukukta da bazı düzenlemeler yapılmıştır.

Bazı ülkelerde gerçeğe aykırı bilgilere ceza verilmemekte hakaret gibi suçlar işlenmesi durumunda ve bu suçlara aracılık eden yalan ve çarpıtılmış haberlere ceza verilmektedir. Sebep olarak ise yalan haberin gerçek bir zarar vermesi ihtimalinin bulunmadığı söylenmektedir. Bazı ülkelerde ise zarar verme amacı taşıyan ve kötü niyetli yapılan haberlerin cezalandırıldığı görülmektedir. Kötü niyetin aranmadığı ama yalan haberin cezalandırıldığı düzenlemelerde bulunmaktadır.[52]

Almanya, 2017 senesinde kanun koyucu ‘Sosyal Ağlarda Kanun Uygulamasını İyileştirme Yasası’-NetzDG’yi yürürlüğe koymuştur. Yasa , sosyal medya uygulamalarının nefret söylemi ve diğer suç oluşturabilecek içeriklerle başa çıkma yükümlülüklerine , kullanıcılar tarafından yasadışı içeriğin tespit edilmesi için kullanılacak bir şikayet sistemi sağlamaya , içeriği kaldırmaya ve şikayetlerin incelenmesi için kamuya açık raporlar sunmaya odaklanmaktadır.NetzDG , 2021 yılında güncellenmiş ve ‘yanlış veya yanıltıcı bilgi’ paylaşan kimselerin cezalandırılması gibi bir hüküm barındırmamaktadır.[53]

Singapur’da 2019’da ‘Çevrimiçi gerçek dışılık ve Manipülasyondan Koruma Yasası’(Protection from Online Falsehoods and Manipulation Act, POFMA) yürürlüğe girmiştir. Pofma’nın 4.maddesinde hangi fiillerin kamu düzenini bozacağından bahsetmektedir. Kanun’un 7.maddesinde ise , “yanlış bilgilerin yayılması” yaptırımı belirlenmiştir. Buna göre bir kişi,  ‘Singapur’un güvenliğine, kamu sağlığına, emniyetine veya huzuruna, diğer ülkelerle dostça ilişkisine zarar verebilecek veya “kötü niyet” duygularını kışkırtması muhtemel olan durumlarda, “tamamen veya kısmen yanlış veya yanıltıcı bir bilgiyi yayarsa 50.000 Singapur doları para cezasıyla ve/veya beş yıl hapis cezasıyla cezalandırılır’.Madde metninden anlaşıldığı gibi dezenformasyonun bir güvenlik tehdidi olduğu söylenmektedir.[54]

2019 senesinde Fransız Parlamentosu , çevrimiçi nefret söylemiyle baş edebilmek için bir kanun tasarısını kabul etmiştir.Kanun, internet uygulamalarının ve arama motorlarının , bildirim yapıldıktan sonraki 24 saat içerisinde yasa dışı olan içeriğin kaldırılmasını veya engellenmesini  veya 1.25 milyon Euro’ya kadar para cezasına hükmedilmesini söylemektedir.Bu duruma insan onurunu ihlal eden , cürümlere göz yuman veya ırk , dil , din , cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde şiddet ,nefret veya hakarete tahrik ve teşvik oluşturabilecek içeriklerde dahildir.Kanun ayrıca (Almanya, NetzDG örneğindeki gibi) uygulamaların Fransa’da kanuni temsilci bulundurması mecburiyetini de içermektedir.Söz konusu kanun 18 haziran 2020 tarihinde Anayasa Konseyi tarafından engellenmiştir.Fransız kanun koyucu , başka hükümleri yürürlüğe koymuştur bununla beraber bu yeni yasalar AB. Dijital Hizmetler Yasası’na daha yakın bir yasadır.Fransa örneğinde de ‘yanlış veya yanıltıcı bilgi’ paylaşımı yapan kişilere ceza soruşturması ve kovuşturması yapılacağına dair bir hüküm barındırmamaktadır.[55]

Kanada Ceza Kanunu’nun ‘Yanlış Bilgi’ başlıklı 372. maddesine göre bir kimseyi korkutmak kastı ile yanlış bilgiyi bilerek ileten veya söz konusu bilgilerin mektup ya da herhangi bir telekomünikasyon yoluyla iletilmesine sebep olan herkesin suç işlemiş olacağını söylemektedir. Birleşik Krallık  Çevrim İçi Güvenlik Kanunu’nda (Online Safety Bill) genellikle erişimin engellenmesi ve paylaşımın kaldırılması gibi düzenlemeler mevcuttur. Buna karşın yanlış veya yanıltıcı bilgiyi paylaşan kişinin ceza soruşturması ve kovuşturması yapılacağına dair bir hüküm mevcut değildir.[56]

4.ALENİYET

TCK 217/A’ya ‘(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’

Türk Dil Kurumu’nda aleni, ‘Açık ,Ortada,Meydanda , Herkesin içinde yapılan’ anlamlarına gelmektedir.İngilizce’de aleniyet ‘public’ ‘publicity’ ‘kamuya açık’ ‘halka açık’ ‘tanıtılmış’ anlamlarında kullanılmaktadır[57].Gerçeğe aykırı bilginin muayyen olmayan birçok kişi tarafından algılanacak şekilde yayılmasıdır[58].

Halk dilinde aleniyet gizlilik kelimesinin zıt anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Hukuk dilinde ise aleniyet daha çok teknik bir tabirdir. Usul kanunlarında ve özellikle Türk Ceza Kanununda sık sık anılan aleniyet tabiri , daha fazla ‘Herkesin vakıf olacağı bir şekilde’ ‘Kamuya açık Olarak’ anlamlarında kullanılmaktadır.[59]

5.NİTELİKLİ HALLER

TCK.217/A 2. Fıkrada ‘Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır’

Burada suçun nitelikli hali belirtilmektedir.

1. İlk nitelikli hal olan suçu gerçek kimliği gizleyerek işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında arttırılacaktır. Maddenin gerekçesinde de neden nitelikli hal olduğuna dair bir açıklama yapılmamıştır. Klasik TCK. Terminolojisinde olmayan bir kavramdır. Klasik Tck.’da ‘Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle’  kullanılmaktadır. Örn; Tehdit suçuna ilişkin m. (m.106/2-b) ,Nitelikli hırsızlık suçuna ilişkin (m.142/2-f).Peki neden kişinin gerçek kimliğini gizlemesi cezalandırılmaktadır? Bunlardan ilki kişinin Cezasız kalmamak için yapacağı değişikliler sebebiyle cezanın artırılması[60]. Hırsızlık suçu açısından nitelikli halin gerekçesinde ‘Burada failin suç işlediği sırada yakalanmasını önlemek ve böylece cezasız kalmasını sağlamak amacıyla kıyafetinde ve çehresinde yapacağı her türlü değişiklik kast edilmektedir’ denmektedir. İkinci olarak ta Korkunun Yoğunluğudur[61].Kişi kimden geleceğini bilmiyorsa herkesten çekinebilecektir. Tehdit açısından gerekçesi şu şekildedir: ‘Aynı suretle kendisini tanınmayacak bir hale getiren kişinin veya birkaç kişinin birlikte olarak tehdit icra etmeleri halinde meydana gelen korku çok yoğun olur’ denmektedir. Bu genel açıklamalar çalışmamıza konu olan suç tipi açısından ne kadar yeterli olacaktır? Sosyal medya genelde kişilerin gerçek kimlikleriyle kullanılan bir alan değildir. Kişiler rumuz kullanmak , vpn ve başka yollarla kimliklerini gizli tutabilmektedirler.Failin anonim hesaptan paylaşım halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayması durumunda eğer bu kişinin kimliğini tespit edilebiliyorsa suçun nitelikli hali uygulanmaması gerektiği ifade edilmektedir, başka bir  görüşe sahip yazarlar göre ise failin resmini, sesini değiştirmesi;anonim hesaplar ile yapılan yayma durumu söz konusu olduğu zaman bile bu kişi tespit edilse dahi bu nitelikli hal uygulama alanı bulmalıdır demektedirler[62].Kanaatimizce, kimliği tespit edilen kişiler hakkında bu nitelikli hal uygulanmamalıdır.Çünkü, ağırlıklı olarak sosyal medya da müstear adla kullanımlar yapılabilmekte, isim kişiye ait olup profil farklı birine ait olabilmektedir.Bunlar uygulamada çifte standarda sebep olacak yargı kararlarında içtihat birliği sağlanması zorlaşacaktır. Venedik komisyonu, söz konusu nitelikli hali tenkit etmiş ve anonimliğin ifade özgürlüğü için önemli olduğunu ve internette fikirlerin özgürce dolaşmasına katkı sağladığını söylemektedir[63].  Günümüzde çevrimiçi anonimliğin bir hak olduğu tartışılmaktadır. Çevrimiçi anonimlikten faydalanan kişiler bu yolla ifade özgürlüğünü toplumun baskısından uzak bir şekilde rahatça kullanabilmektedir[64]. Zira kendi isim ve soy isimleri ile ifade özgürlüğünü kullandıkları zaman linç girişimlerine tabi tutulmaktadırlar. David Kaye,Report Of the Special Rapporteur On The Promotion And Protection Of The Right To Freedom Of Opinion And Expression (Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, 22 May 2015), raporunda hükümetlerin ifade özgürlüğüne dolaysız şekilde katkı sağlayan anonimliğe ilişkin müdahaleden kaçınmaları gerektiğini söylemektedir[65].Bu tarz müdahalelerin ölçülü olmayacağını söylemektedir.Türkiye Cumhuriyeti’nin de üye olduğu , Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 2003 tarihli İnternet Üzerinden İletişim Hakkı Üzerine Deklarasyonun 7.maddesinde ‘Çevrimiçi gözetime karşı muhafazayı garanti altına almak ve bilgi ve düşüncelerin özgür ifadesini yaymak amacıyla üye devletler , internet kullanıcılarının kimliklerini açıklamama isteklerine saygı göstermelilerdir’ demektedir.Madde de ayrıca cürüm işleyen kişinin tespitini müstesna tutmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Standard Verlagsgesellschaft mbh v. austria (no. 3) başvurusunda sözleşmenin 10.maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle bir inceleme yapmıştır. Başvuru sahibi , merkezi Viyana’da bulunan limited şirkettir.Basılı ,dijital ve çevrimiçi versiyonda yayınlanan günlük bir gazetenin sahibi ve yayıncısıdır.Olay forumdaki anonim yorumlar da hakaret gerekçesiyle çıkan tartışmada AİHM anonimliğin korunması gerektiğini ama bu durumun mutlak olmadığını söylemiştir.Kişilerin suç işlemesi halinde bu kişilere ulaşmak için anonimlik perdesinin aranabileceğini söylemiştir.Bununla beraber anonimliğin bilgiye erişme de çok önemliği olduğunu da söylemektedir.İlk derece mahkemesinde anonimlik perdesinin neden aralandığına dair gerekçe belirtilse de istinaf ve temyiz aşamasında gerekçe olmaması nedeniyle AİHM 10.madde bakımından ihlal kararı vermiştir.Çünkü mahkemeye göre, politik beyanlar ve hukuka aykırı olduğu konusunda şüphenin olduğu durumlarda anonimlik perdesinin aralanması için ciddi testlerden geçmesi gerektiğini söylemektedir.TCK.217/A anonimliğe müdahale etmek bir kenara , suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.Nitelikli hal olarak ayrıca düzenlenmesi ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak değerlendirilecektir.Bu tarz düzenlemeler hukukun dinamik anlayışında geride kalacak ve yeni mağduriyetlere sebep olacak ve AİHM. ,AYM. gibi bireysel başvuru yollarında yeni iş yükü ortaya çıkaracaktır.

2. İkinci nitelikli hal de suçun failinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde durumunda ceza yarı oranında artırılmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki hukuka aykırı olmayan oluşumlarda gerçeğe aykırı bilginin yayılması durumunda bu nitelikli halin uygulanması söz konusu değildir[66]. TCK.217/A’da düzenlenen suç tipinde faillerin meydana gelen olayda suçu örgüt hiyerarşisi içerisinde, örgütün eylemleri kapsamında, örgütün gayeleri doğrultusunda örgüt yararına işlemesi gerekir, failin yalnız örgüt üyesi olması bu nitelikli halin uygulanması için gerekçe değildir[67]. Bu nitelikli halin uygulanması için örgütün bu cürümü işlemesi için kurulmuş olması şart değildir, bir başka suç için kurulmuş olan örgüt kapsamında da bu suçun işlenmesi durumunda nitelikli hal uygulanacaktır[68].Bir örgütün faaliyeti çerçevesi derken suç örgütü mü yoksa silahlı örgütü mü olduğu anlaşılmamaktadır. Venedik Komisyonu da , bu nitelikli hali değerlendirirken suç örgütüne mi yoksa farklı bir örgütlenme şekline mi atıfta bulunduğunu belirtmemesi dolayısıyla eleştirmiştir ve bu hususun kanun metni yürürlüğe girmeden netleştirmesi önerisinde bulunmuştur.[69] Biz açıklamalarımızı silahlı örgüt bağlamında yapacağız. TCK.220/6 kişiler örgüte üye olmasa da örgüt adına suç işleyen kişi örgüt üyeliğinden ayrıca cezalandırılabilirler. Hakim burada takdir yetkisini kullanarak cezayı yarıya kadar indirebilir. TCK.’nın Silahlı Örgüt başlıklı 314. Maddesine göre ‘Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.’ Terörle Mücadele Kanunu’nun ‘Terör Suçları’ başlıklı 3.maddesine göre ‘26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.’Silahlı örgüt suçunu terör suçu olarak kabul edildiği için ceza arttırılmaktadır. Yani, gerçeğe aykırı bilgi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi örgüte üye olmasa bile örgüt adına suç işlerse bu durumda alabileceği ceza 5 ila 10 yıl bir de üzerine terörle mücadele kanunu kapsamında yapılan artırım eklenecektir. AİHM , Başvuru no. 41226/09 Işıkırık / Türkiye kararında ,TCK.220/6 hem kanun metni hem de uygulamadaki muğlaklık nedeniyle, ifade ve toplanma özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etkiye sahip olduğunu söylemektedir[70].TCK.220/6 düzenlemesinin sadece bireye değil ,toplumun genelinin de bu özgürlükleri kullanması bakımından olumsuz etkileme ihtimali olduğunu söylemektedir.

3.  TCK’nın Ortak hüküm başlıklık 218.maddesine göre ‘Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’.Basın ve yayın yolu ile kastedilen TCK.6/1-g bendinde şöyle açıklanmıştır ; ‘Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar’ ifade edilmektedir. Burada ele alınacak kriter kitle iletişim araçları ile yayın yapmak olduğundan , halkı yanıltıcı bilgiyi gazete, radyo, televizyon , sosyal medya,internet kaynakları kullanılması bu nitelikli halin uygulanmasına vücut verecektir[71].Örneğin , herkese açık bir X(eski adıyla twitter) hesabından bir bilginin paylaşılması durumunda , nitelikli hal uygulanabilecektir. Fakat, herkese açık şekilde olmayan bir X(twitter) hesabından paylaşım yapılması durumunda bu nitelikli hal uygulama alanı bulamayacaktır. Burada şuna dikkat etmek gerekir herkese kapalı hesaptan paylaşılan bir bilginin bir başka kişi tarafından aleni şekilde paylaşılması durumunda bu paylaşımı ilk yapan kişi hakkında nitelikli hal uygulanmaz. Peki yeniden gönderi(retweet) yapılması durumunda bu suç oluşur mu? Gerçeğe aykırı bir bilgiyi , Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket etmesi aranacağı için bunun ispatı mümkün gözükmemektedir, bize göre yeniden gönderi(retweet) durumunda suç oluşmayacaktır.Fakat retweet durumunda sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket ettiği ispatlanabilirse kişi bu suçtan yargılanabilecektir.Sosyal medya da beğeni butonu kullanılıp gerçeğe aykırı bir bilgiyi beğenen bir kişinin takipçilerinin önüne beğendiği gönderi düşmektedir.Yalnız burada beğenilen gönderiyi sosyal medya uygulamasının kendisi yapmaktadır, kişinin yaymaya yönelik bir iradesi bulunmamaktadır.Bize göre , burada suç oluşmayacaktır.Ayrıca şundan da bahsetmek gerekir ki internet aracılığıyla paylaşım yapılan ancak kitle iletişim aracı sayılmayan araçlarla suçun işlenmesi durumunda bu nitelikli hal uygulanamaz, yani Whatsapp benzeri haberleşme içeriklerinden yapılan paylaşımlarda bu nitelikli halin uygulanmaması gerekmektedir [72].Bahsedilmesi gereken bir diğer hususta 7418 sayılı kanunla 5187 sayılı Kanun’un 1. Maddesinin 2.fıkrasında yapılan değişiklikle ‘internet haber sitelerinin’ Basın Kanunu’na dahil edilmiştir[73].Bu durumda artık internet haber siteleri de süreli yayın olarak kabul edilecektir. İnternet haber sitesi, 5187 sayılı kanunun 2.maddesinin 1.fıkrasında m bendinde şöyle tanımlanmıştır ;  ‘İnternet haber sitesi: İnternet ortamında, belirli aralıklarla haber veya yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapmak üzere kurulan ve işletilen süreli yayını’ ifade etmektedir.Yani mezkur maddeden sonra internet haber sitelerinde TCK.217/A’nın ihlal edilmesi durumunda suçun basın ve yayın aracılığıyla işlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır[74].Burada ayrıca belirtmek gerekir ki halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunda aleniyetin basılmış eser aracılığı ile gerçekleştirilmemesi durumunda basın suçu olmaz Bu durumun dışında kalan ve basın yolu ile işlenebilen suçlar mümkün olduğunda ‘basın yoluyla işlenen’ suçlardan söz edilir[75].TCK.217/A’nın gerekçesinde düzenlemenin daha çok internet ortamında işlenen suçlar bakımından uygulanacağı söylense de suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi durumunda cezanın artırılacak olması, suçun temel halinin düzenleniş gayesiyle çelişkili olmaktadır[76].

Nitelikli halleri genel olarak toparlayacak olursak , TCK.217/A/2’de Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi ve aynı zamanda da basın ve yayın yolunu tercih etmesi durumunda ceza hem TCK.217/A/2 ve TCK.218 çerçevesinde artırım yapılarak verilecektir.[77]

SONUÇ

Özellikle ceza hukukunun son çare olması ilkesi gözetilmesi gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, hem Anayasa’da hem de AİHS’de güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğüne müdahalenin şartları oluşmadan ifade özgürlüğüne müdahale edilmemesi gerekir.

TCK.217/A, maddesinin yazılış şeklinde olan özensizliği ve madde başlığı ile içeriği arasında bir bütünlük bulunmaması sebebiyle oldukça sıkıntılı bir düzenlemedir. Bu müstakil suç tipi, gerçeğe aykırı bilgi gibi kimin bu duruma karar vereceğinin belli olmadığı  ifade özgürlüğüne müdahale bakımından da oldukça sorunlar çıkaracaktır. Ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan kanunilik ilkesinin içinde de olan belirlilik ilkesi ile de çelişmektedir. Ne kanun metninde ne de gerekçesinde yeterince açıklıkta ve net bir tanım yapılmıştır. Nitelikli hallerde failin suçu kimliğini gizleyerek işlemesi durumunda verilecek ceza artırılacaktır. Günümüzde anonimliğin bir hak olarak tartışılmaktadır. Kişiler rumuz veya takma ad kullanarak hesap açmaktadır. Anonimliği hak olarak tartışıldığı günümüzde böyle bir madde ifade özgürlüğü bakımından sıkıntı doğuracaktır.

TCK.217/A’nın tutuklama yasağı kapsamında bulunmaması nedeniyle keyfi uygulamalara yol açabilecektir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği bu madde sayesinde sıkça ihlal edilecektir. Söz konusu madde bağımsız bir suç tipi olarak ihdas edilirken tutuklama yasağı kapsamında değerlendirmesi gerekilirdi.

Teknolojinin ilerlemesi ile beraber çeşitli sosyal medya uygulamaları ortaya çıkmaktadır. Bu mecralarda değişik bilgiler ve fikirler ortada dolaşmaktadır. Bunun önüne tutuklama yaparak veya ifade özgürlüğünü kısıtlayarak geçilmemesi mümkün değildir. Tüik verilerinde Türkiye’de kitap Türk Milleti’nin ihtiyaç listesinde 235. Sırada gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının medya okuryazarlığı dahil, kitap okuma ve okuduklarını sorgulamaları için çalışmalar yapılması gerekmektedir.

-----------------

[1] 18 Ekim 2022 tarihli ve 31987 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[2] AYDIN, Murat  ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu(TCK m.271/A) , ‘Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Cumhuriyetimizin 100. Yılına Armağanı’ Legal Hukuk Kitapları Serisi:744 , Legal Yayıncılık A.Ş. , 2023

[3] Madde gerekçesinde; “Düşünce ve kanaat (ifade) özgürlüğü, kamusal tartışma ve kanaat oluşumunu mümkün kılarak demokratik toplumun oluşmasına katkı sağlayan temel hakların başında yer almaktadır. İfade özgürlüğünün temeli ve zemini, doktrinde “fikirler pazarı” olarak nitelendirilmektedir. Demokratik toplumun vazgeçilmezleri olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik; bireyin kendisini geliştirmesine, dolayısıyla toplumun ilerlemesine yol açan en temel gerekliliklerdir. Bu gereklilikler ise ifade özgürlüğünün alt yapısını oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, haber ya da bilgiye ulaşma hakkı, kanaat sahibi olma hakkı ve kanaati açıklama hakkı olmak üzere üç unsurdan oluşmakta ve bu alanları korumaktadır. Haber ya da bilgiye ulaşma hakkı; bireylerin iletişim araçlarını özgürce kullanabilmelerine, haber ve bilgi kaynaklarına kolayca erişebilmelerine ve fikirler pazarında yer alan farklı görüşler arasından diledikleri seçimi yapabilmelerine, böylece kendilerine ait (özgün) düşünce ve kanaatlerini oluşturabilmelerine imkân sağlamaktadır. Özünde, negatif statü haklarından olan ifade özgürlüğü, devletler için negatif yükümlülük getirmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ve Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinin etkisiyle temel hak ve özgürlüklerin günümüzde ulaştığı seviye, ifade özgürlüğü bakımından devletlerin pozitif yükümlülüklerini de ortaya koymaktadır. Gelişmekte olan bu pozitif yükümlülüğün, özgürlüklerin önünü açmak ve geliştirmek yönünde olacağında şüphe bulunmamaktadır. Teknolojik gelişmelerin ve internetin yaygınlaşmasına bağlı olarak ciddi rağbet gören dijital platformlar, daha çok “içerik” olarak nitelendirilebilecek bilgi veya haberlerin yayılma hızını öngörülemez biçimde artırmış ve bu içeriklerin zihin süzgecinden geçme, analiz etme ve değerlendirme süresini oldukça kısaltmıştır. Bu noktada, internetin sağladığı anonim ortam yalan, yanlış veya manipülatif içeriklerin artmasına neden olmuştur. Bilhassa, özel saiklerle oluşturulup organize bir biçimde yayılan içerikler veya bot hesaplar aracılığıyla yapılan paylaşımlar, internet ortamındaki dezenformasyonu hızlı bir biçimde artırmaktadır. Bu şekilde maksatlı bir biçimde oluşturulan uydurma içerikler, fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin kanaat oluşumunu manipüle etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın masumiyetini zedelemektedir. Sonuçta, kişilerin habere veya bilgiye erişimini kolaylaştırmaya yönelik mekanizmalar ve imkânlar geliştirilirken, haber veya bilginin güvenliği sağlanarak, özgür ve özgün fikirlerin demokratik ortamda çatışmasına ya da yarışmasına yönelik tedbirlerin alınması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Maddeyle, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, “kamu barışını bozmaya” elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra “dezenformasyon” olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu barışına yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun, Bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, cezada artırım sebebi olarak öngörülmektedir” denilmektedir.

[4] ŞEN, Ersan , ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu’, https://www.hukukihaber.net/halki-yaniltici-bilgiyi-alenen-yayma-sucu-1 18.10.2022 E.T.

[5] EKREN , Asım ,‘Yalan Haber Dezenformasyon-Sansür Yasası İle İfade-Basın Özgürlüğü Uygulamaları’ Filiz Kitabevi 1.baskı , 2023 , s.89

[6] GÜNAYDIN ,Gizem , ‘İfade Özgürlüğü Kapsamında Maddi Olgular ve Değer Yargıları Ayrımı’ Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi  Cilt 25, Sayı 1, Haziran 2019’ , s.130

[7] Ekren ,Asım , s.102

[8] https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2012/990

[9] YILDIZ,Kadir, ‘Sosyal Medya Düzenlemesi İçin Bir Türkiye Denemesi’, TBB Dergisi 2023 Sayı:167 , s.47-82

[10] Ekren , Asım , s.90

[11] Ekren, Asım , s.100

[12] VENEDİK KOMİSYONU , ‘Venedı̇k Komı̇syonu Ve Avrupa Konseyı̇ İnsan Hakları Ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü (Dgı) Acı̇l Ortak Görüşü ‘, ‘Ceza Kanunu Değı̇şiklik Tasarısı “Yanlış Veya Yanıltıcı Bilgi” İle İlgili Hüküm Hakkında’ , Görüş no. 1102 / 2022 , Strazburg, 7 Ekim 2022 ,https://d.barobirlik.org.tr/2022/venedikkomisyonu.pdf , s.12

[13] Günaydın , Gizem , s.130

[14] Venedik komisyonu , s.12

[15] Günaydın , Gizem , s.130

[16] Günaydın , Gizem , s.131

[17] Günaydın, Gizem , s.132

[18] Pedersen and Baadsgard,v. Denmark, Application No: 49017/99, 17.12.2004 , HUDOC - European Court of Human Rights (coe.int)

[19] Yıldız,Kadir, s.50

[20] TÜRAY/Aras , YILMAZ/Ekin Aslı , BÖREKÇİ/Barış Eşref , ÖZBALCI/Yalım YarkınHalkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK M. 217/A): Ceza Hukukuna İlişkin Değerlendirmeler’ , https://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/tr/publication/54-halk-yanltc-bilgiyi-alenen-yayma-sucu-tck-m-217a-ceza-hukukuna-iliskin-degerlendirmeler/ , s.7

[21] Yıldız , Kadir , s.51

[22] R.G. Tarih ve Sayı: 30/11/2023-32385

[23] ŞENOL, Cem "Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK m. 217/A)," Ceza Hukuku Dergisi , vol.17, no.50, 2022 , s.339

[24] Şenol , Cem , s.340

[25] Şenol, Cem , s.340

[26] MILL , Stuart John ‘Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine’ Can yayınları , 12.basım , Şubat 2022

[27] KOCA/Mahmut , ÜZÜLMEZ/İlhan ‘Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler’ ,Seçkin Yayınları,12.baskı  , Ankara 2019 , s.116

[28] ERSOY/Uğur , ‘Ceza Hukukunun Gri Alanı:Tehlike Suçları’ TAAD, Yıl: 11, Sayı: 41 (Ocak 2020) ,s.31

[29] Koca/Mahmut , Üzülmez/İlhan , s.118

[30] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın, s.9

[31] Koca/Mahmut , Üzülmez/İlhan,s.119

[32] Ersoy,Uğur,s.35

[33] 7418 Sayılı Kanun’un 29. maddesine ilişkin gerekçe: “Eylemin kamu barışını bozmaya elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır.’’

[34] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.9

[35] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.6

[36] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.6

[37]ILGIN, H.O. (2021). ‘Sosyal Medyada Dezenformasyon Ve Halkla İlişkiler İlişkisi’ İletişim Çalışmaları Dergisi, 7(2), 303-322 , s.303

[38] Aydın,Murat, s.715

[39] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.7

[40] BALCI, M., & ÇAKIR, K. (2023). Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK m. 217/A). Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9(1), 1-17 , s.3

[41] Aydın ,Murat , s.715

[42] Ekren Asım, s.245

[43] Şenol , Cem , s.338

[44] Şenol ,Cem, s.338

[45] Venedik Komisyonu , s.13

[46] Balcı, M., & Çakır, K ,s.4

[47] Yıldız,Kadir , s.53

[48] Yıldız, Kadir , s.49

[49] Ilgın, Özlem Hicran , s.304

[50] Ilgın , Özlem Hicran s.306

[51] Balcı, M., & Çakır, K,s.9

[52] Balcı, M., & Çakır, K , s.4

[53] Venedik Komisyonu , s.6

[54] Balcı, M., & Çakır, K ,s.5

[55] Venedik Komisyonu , s.6

[56] Balcı, M., & Çakır, K ,s.6

[57] GÜLSEREN, Şener Fehmi, ‘Ceza Hukukunda Aleniyet Kavramı’, EUL Journal of Social Sciences (V:I) LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi June 2014 Haziran , s.33

[58] Balcı, M., & Çakır, K , s.7

[59] Gülseren, Şener Fehmi , s.33

[60] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.16

[61] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.16

[62] Aydın, Murat  s.724

[63] Venedik Komisyonu, s.20

[64] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.17

[65] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.17

[66] Aydın ,Murat , s.724

[67] Şenol ,Cem, s.342

[68] Aydın,Murat , s.724

[69] Venedik Komisyonu , s.15

[70] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.18

[71] Şenol , cem , s.343

[72] Aydın , Murat , s.726

[73]  Balcı, M., & Çakır, K., s.12

[74] Balcı, M., & Çakır, K, S.12

[75] Balcı, M., & Çakır, K ,S.12

[76] Türay/Aras , Yılmaz/Ekin Aslı , Börekçi/Barış Eşref , Özbalcı/Yalım Yarkın , s.19

[77] Aydın ,Murat , s.726