Bu yazımızda; hakaret suçu ve ifade özgürlüğü ile ilgili değerlendirmeyi içeren Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 12.06.2024 tarihli, 2021/33801 E., 2024/8617 K. sayılı kararına değinecek, siyasetçiye karşı işlendiği iddia edilen veya sosyal medyada retweet, like (beğeni) olarak işlenen fiillerden dolayı faillerin ceza sorumluluğunu anlatacağız.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 12.06.2024 tarihli, 2021/33801 E., 2024/8617 K. sayılı kararına konu somut olayda; suç tarihinde Başbakan olan şikayetçi hakkında Twitter üzerinden başkaları tarafından paylaşılmış hakaret unsuru içeren paylaşımı retweetlediği, böylelikle üzerine atılı suçu işlediği İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve Bölge Adliye Mahkemesince de verilen mahkumiyet kararı hukuka uygun bulunan sanık hakkında, “Sanığın söylediği kabul edilen soyut ifadelerin muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi” hukuka aykırı bulunmuş ve Dairece bozma kararı verilmiştir.

Daire bu kararı verirken; doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyetinin, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahip olduğunu, düşünce hürriyetinin insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikirlerinden ve kanaatlerinden dolayı kınamaya tabi tutulmama ve düşüncelerini meşru yöntemlerle dışarı vurabilme özgürlüğü olduğunu, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından olan ifade hürriyetinin ve birçok hak ve özgürlüğün ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulduğunu, Anayasa m.26 çerçevesinde ifade özgürlüğünün kişinin haber ve bilgilere başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunların tek başına ve başkalarıyla birlikte çeşitli yollarını serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına geldiğini, ayrıca ifade özgürlüğünün sadece, iyi karşılanan, rahatsız edici bulunmayan veya kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı bir etkiye sahip olan veya rahatsız eden türdeki bilgi ve fikirler için de geçerli olduğunu, bunların demokratik toplumun vazgeçilmez özelliği olan çoğulculuğun, açık fikirliliğin ve hoşgörünün bir gereği olduğunu, bununla birlikte ifade özgürlüğünün başkalarını küçük düşürücü, incitici, hakaret edici ve onlara saldırgan ifadeler kullanılmasını ve şiddet teşvik etmeyi de içermeyeceğini, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) içtihadı doğrultusunda ifade özgürlüğünün sınırlarını İHAM ve Yargıtay kararları ışığında hakaret suçu değerlendirilirken, mağdurun sade vatandaş, kamuya mal olmuş kişi, kamu görevlisi veya siyasetçi olup olmamasına göre değerlendirilme yapılması gerektiğini anlatmış, bu açıklamalar ışığında, yukarıda yer verdiğimiz sonuca vararak, Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozmuştur.

Kararında Dairenin; ifade özgürlüğü ile ilgili geniş tanımından sonra, hakaret suçu mağduru olduğu iddia edilen şahısları “sade vatandaş”, “kamuya mal olmuş kişi”, “kamu görevlisi” ve “siyasetçi” olarak dörde ayırdığı anlaşılmakla, siyasetçiye karşı işlendiği iddia edilen fiille ilgili olarak siyasetçinin eleştirilere açık ve hoşgörülü olması gerektiğine ilişkin değerlendirmeye yer vermese de, sonuç olarak fiilin onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmadığına kanaat getirmiştir. Kanaatimizce kararda, eleştiri ile ilgili somut olay özelinde açıklama yapılması ve siyasetçilerin eleştiriye açık olması gerektiğine yer vermesi isabetli olurdu.

Yine kararda hangi söz veya fiilin davaya konu edildiği anlaşılmamakla birlikte; Twitter üzerinden başkaları tarafından yapılan paylaşımın sanık tarafından retweet edildiği anlaşılmakla, kararda retweet şeklinde gerçekleşen fiilin ceza sorumluluğu ile ilgili değil, retweet edilen sözle ilgili değerlendirme yapıldığı görülmektedir.

Bu konuda daha önce yazdığımız yazıdan[1] da anlaşılacağı üzere görüşümüz; içeriği itibariyle suç olan bir tweetin retweetlenmesi halinde, retweet eden kişinin ceza sorumluluğunda, retweetin içeriğine ve retweet atan kişinin iradesine göre değerlendirme yapılması gerektiği, kişinin tweeti arşivlemek, sadece diğer insanların bilgisine sunmak, tweeti eleştirmek için retweetlemesi durumunda manevi unsur eksikliğinden suçun oluşmayacağı, bununla birlikte retweetten kişinin iradesinin anlaşılamadığı durumlarda, tek başına retweet fiilinin suçun varlığını göstermeyeceği yönündedir.

Yine daha önce; suç örgütü propagandası yapma suçu özelinde yazılan like/beğenme hali için görüşümüz de[2], sosyal medya alanında düşünce veya görüşün paylaşılması veya yayılması olmayıp da, sadece düşünce veya görüşün beğenilmesi veya işaretlenmesi veya etiketlenmesi olmakta ise, bu durum suç olarak değerlendirilmemesi, ancak bu tür yöntemlerle sosyal medyada popülaritesi olan kişilerin, suça konu düşünce ve görüşlerin doğrudan veya dolaylı yayılmasına imkan tanımaları gündeme gelmekte ise, bu durumda “suçta ve cezada kanunilik” prensibi bakımından, suçun (propaganda suçunun) oluştuğundan bahsedileceği yönündedir. Ancak belirtmeliyiz ki; like/beğenme suretiyle “kanunilik” unsuruna uygun bir icra hareketi olmayıp, yaymayı barındırmadığından ve tipe uygun hareket olarak değerlendirilemeyeceğinden, sırf bir paylaşımın beğenilmesi propaganda suçunu oluşturmayacaktır. Ayrıca; retweette, yani paylaşmada yayma olduğundan, her ne kadar paylaşımın yazanı ve oluşturanı olmasa da, retweetlemek suretiyle bunu paylaşan kişi, paylaşım suça konu olmakta ise, bu paylaşımı yaydığından bahisle sorumlu tutulacaktır. Ancak retweetleyen kişinin iradesi ve suç işleme kastına sahip olup olmadığı da ayrıca incelenmeli, sırf paylaşımdan hareketle otomatik ceza sorumluluğu yoluna gidilmemelidir.

Yazımıza konu Yargıtay kararı ise; retweet ve like fiillerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğüne ve fiilin mağdurlarını “sade vatandaş”, “kamuya mal olmuş kişi”, “kamu görevlisi” ve “siyasetçi” olarak dörde ayırması açısından önemli olup, bu yorumun Cumhurbaşkanına hakaret suçu açısından da değerlendirilmesi elzemdir.

Yeri gelmişken; ne kadar Cumhurbaşkanına gıyapta/yoklukta hakaret suçu bakımından “ihtilat” unsuru aranmasa da, TCK m.125 kapsamına giren hakaret suçunda “ihtilat” unsurunun arandığını, bu nedenle soruşturmalara konu edilen konuşmalarla ilgili, TCK m.125’de düzenlenen gıyapta, yani yoklukta hakaret suçunun oluşması için, bu maddenin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” hükmü gereğince ihtilat şartının gerçekleşmesi gerektiğini belirtmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Ertekin Aksüt

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------

[1] Ersan Şen, Alperen Gözükan, “Retweetin Ceza Sorumluluğu”, https://www.hukukihaber.net/retweetin-ceza-sorumlulugu, Çevrim İçi Erişim Tarihi: 20.08.2024.

[2] Ersan Şen, “Twitter’da Propaganda Suçu İşlenebilir mi?”, https://www.hukukihaber.net/twitterda-propaganda-sucu-islenebilir-mi, Çevrim İçi Erişim Tarihi: 20.08.2024.