GİRİŞ
Uygulamada hakkında HAGB kararı verilen birçok kişi, beraat kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle yasa yollarına başvurmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, uygulamada yargılama makamının delilleri ve olayı hatalı bir şekilde değerlendirerek beraat kararı vermesi gerekirken, kişinin hakkında HAGB kurumunun uygulanmasını kabul ettiği hususunu da gözeterek HAGB kararı vermesi sıklıkla rastlanabilen bir durumdur.
Bu durumun fazla olup olmadığı hususunun daha sağlıklı değerlendirilmesi için, Yargıtay’ın beraat kararı verilmesi gerekirken mahkûmiyet kararı verildiğine ilişkin bozma kararlarının sayısına bakmak yeterli olacaktır.
Uygulamada, HAGB kararlarına karşı yasa yollarına gidilme nedeni, çoğunlukla beraat kararı verilmesine ilişkindir.
Bu nedenle, hatalı hukuki nitelendirme ve delillerin hatalı değerlendirilmesine ilişkin hususların, HAGB kararı çerçevesinde yasa yollarında değerlendirme konusu yapılıp yapılamayacağı hususu bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Yazımızın temel amacı da, bu soruna ilişkin unsurların değerlendirilmesidir.
HAGB KURUMUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder.
Bu nedenle doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahiptir.
HAGB kurumu bu özelliği nedeniyle, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşmesi sonucunu doğurmaktadır.
Başka bir söylemle, HAGB kurumunun sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.[1]
HAGB KURUMUNA İLİŞKİN YASAL DÜZENLEME DEĞİŞİKLİKLERİ
HAGB kurumu ile ilgili yasal düzenlemenin ilk yürürlüğe girmesinden günümüze kadar pek çok değişiklik yapılmış ve HAGB ile ilgili temel kurallar adeta evrim geçirerek şimdiki hale ulaşılmıştır.
Bu değişikliklere kısaca değinmek faydalı olacaktır:
1) HAGB, ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiştir.
2) 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulanabilir hale getirilmiştir.
3) Aynı Kanun'un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular HAGB açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
4) HAGB, Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilmiştir. 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak hale getirilmiştir.
5) 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi eklenmiştir.
6) 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de 5271 sayılı CMK'nin 231. maddesinin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
YARGITAY’IN SORUNA DAİR GÖRÜŞLERİ
5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinin 12. Fıkrasına göre, HAGB kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. İtiraz mercince itirazın reddine karar verilmesi hâlinde HAGB kararı kesinleşir.[2]
Uygulamada genellikle kişiler, beraat etmesi gerektiğini düşündüğü için bu yönü itibariyle HAGB kararına karşı yasa yoluna başvurmaktadır. Ancak, itiraz üzerine inceleme yapan mercii bu hususu inceleme konusu yapmamaktadır.
HAGB kurumu ile ilgili kuralların ilk yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, konu ile ilgili Yargıtay düşüncesi de değişiklik göstermiş ve birbirine aykırı kararlar üretilmiştir.
Yargıtay başlangıçta, itiraz merci tarafından suçun sübutu, nitelendirilmesi gibi esasa ilişkin değerlendirme yapılamayacağını, bu gibi hukuka aykırılıkların ancak davanın düşmesi kararı verildiğinde (CMK md.231/10) veya hükmün açıklanması veya yeni bir hüküm kurulması hâlinde (CMK md.231/11) temyiz yasa yolu ile incelenebileceğini kararlarında belirtmekteydi.[3]
Fakat daha sonra Yargıtay, bu görüşünden dönerek, aleyhe başvuru bulunması durumunda itiraz merciinin sübuta ve suçun vasıflandırılmasına ilişkin değerlendirme yapabileceği yönünde kararlar vermeye başlamıştır.[4]
Yargıtay, bazı kararlarında HAGB Kararına itiraz halinde, itiraz merciinin CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ve hem maddi hem de hukuki anlamda işin esasına girmek suretiyle aykırılık görmesi halinde sadece gerekçesini göstermek suretiyle kararı bozup başkaca bir işlem yapmaksızın mahkemesine göndermesi gerektiğini, yeniden dosyayı ele alan hâkimin bozma gerekçesi ile sınırlı kalarak görevsizlik, düşme ya da ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek suretiyle sınırlı olarak hükmü değiştirebileceğini ifade etmektedir.[5]
Yargıtay burada, görevsizlik, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek suretiyle sınırlı olarak HAGB kararı içinde yer alan hükmün değiştirebileceğini ifade etmektedir.[6]
Konumuz ile ilgili olarak ortaya çıkan sorun ise şudur:
Yargılama makamının hatalı değerlendirme yaparak beraat kararı vermesi gerekirken, sanık hakkında HAGB kararı vermesi halinde, bu husus olağan veya olağanüstü yasa yoluna götürülebilir mi?
HAGB KARARLARINA YÖNELİK İTİRAZIN İNCELEMESİ VE BERAATE İLİŞKİN TALEPLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
HAGB kararı verildikten sonra denetim süresinde suç işleyen ve/veya yükümlülüklere aykırı davranan kişi hakkında beraat kararı verilip verilemeyeceği hususu da tartışmalı konular arasında yer almaktadır.
Yargıtay’ın, CMK’nun 231/11’inci maddesi uyarınca, hükmü açıklayacak olan mahkemenin yalnızca yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceği, beraat kararı veremeyeceği yönünde bazı kararları vardır.
Ancak; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22/01/2013 tarih ve 2013/15 sayılı kararının da ise, HAGB kararına karşı, ilk itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesi’nin dahi, hem maddi olay, hem de hukuki yönden, HAGB ile sonuçlanan mahkeme kararını inceleme konusu yapabileceği hususuna değinmesi karşısında, elbette ki; HAGB kararı verilen mahkeme tarafından da, hükmün açıklanması aşamasında, kararın esasına girilerek inceleme yapılmak suretiyle, beraat kararı verilebilmesinin mümkün olduğu hususu tartışmasızdır.
Uygulamada, HAGB kararlarına yapılan itirazların neredeyse tamamı sanığın beraat etmesi gerektiğine yöneliktir.
Esasa dair konuların temyiz kanun yoluna, şekli şartlara ilişkin konuların ise itiraz kanun yoluna tabi olması gerektiği yönünde görüşler bulunmaktadır.
Fakat, bu durumun HAGB kararlarının itiraz kanun yoluna tabi olduğunu öngören 5271 sayılı CMK’nin 231/12 maddesi hükmünü uygulanamaz hale getireceği çok açıktır. Burada, bir yasal düzenleme değişikliğine ihtiyaç duyulduğu ifade edilebilir.
Yargıtay, bazı kararlarında itiraz merciinin inceleme sırasında sadece 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuyla sınırlı bir inceleme yapmayarak, incelenen kararın hem maddi, hem de hukuki yönünü ele alarak hukuka uygunluğunu denetleyeceğini ifade etmektedir.[9]
Bu nedenle itiraz mercii, suçun sübutuna yönelik bir inceleme yapabilmelidir.
DÜŞME KARARI VERİLMESİ HALİNDE YASA YOLUNA BAŞVURULMASI
Sanığın, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul ettiği hallerde, mahkûmiyetine ilişkin HAGB kararına yönelik itiraz incelemesi sonucunda itirazın reddine karar verilmesinden sonra, denetim süresi sonunda dosyayı yeniden ele alan yargılama makamı tarafından, 5271 sayılı CMK'nin 231. maddesinin 10. fıkrasında yazılı koşulların gerçekleştiğinden bahisle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine kararı verilmesi ve hükmün sanık tarafından hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle yasa yollarına başvurulması halinde, bu hususun değerlendirme konusu yapılıp yapılamayacağı da tartışmalara neden olmaktadır.
Yargıtay, düşme kararı verilmesi halinde beraat kararına ilişkin temyiz taleplerinin kabul edilemeyeceği yönünde kararlar vermektedir.[11]
Yargıtay, düşme kararı verilmesi halinde beraat kararı verilmesi ilişkin temyiz taleplerin değerlendirilme konusu yapılamayacağına ilişkin şu gerekçeleri ileri sürmektedir:[12]
1) HAGB, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade etmektedir.
2) HAGB doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahiptir.
3) 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinin 12. fıkrası uyarınca HAGB kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır.
4) HAGB doğurduğu sonuçlar itibarıyla yargısal sürecin kısaltılmasını, istinaf veya temyiz kanun yolu başvurularında inceleme konusunun ve buna bağlı olarak bir anlamda da yargı yükünün azaltılmasını hedeflemektedir.
5) 5271 sayılı CMK'nin 231. maddesinin 10. fıkrasında yer alan düşme nedenlerinin, aynı Kanun'un 223. maddesinin 8. fıkrasında düzenlenen düşme nedenlerine göre özel düzenleme niteliğinde olup temyiz incelemesinin sınırlarının genel hükümlere nazaran kural olarak dar yorumlanmasını gerektirmektedir.
6) 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinin 10. fıkrasında denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, davanın düşmesine karar verilecektir.
7) Düşme kararı verilmesi halinde temyiz merciince esasen düşme hükmü haricinde incelenecek bir hüküm bulunmamaktadır.
8) Sanık, HAGB kararının hukuki sonuçları itibarıyla devletle anlaşma sağlayarak hakkında bu kararın verilmesini kabul etmektedir.
Yargıtay, yukarıda belirtilen gerekçeleri gözeterek, sanığın düşme hükmüne yönelik temyiz davasının, 5271 sayılı CMK'nin 231. maddesinin 10. fıkrasında öngörülen şartların varlığıyla sınırlı olarak incelenmesi gerektiğini, bu yöndeki dar yorumun kanunun amacına uygun olduğunu, sanığın lekelenmeme hakkı ve buna bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlâli sonucuna yol açmayacağını ifade etmektedir.[13]
HAGB KARARINA KARŞI KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA GİDİLMESİ
Yargıtay, HAGB kararının kesinleşmesi halinde, HAGB kararı dışındaki unsurlarla ilgili olarak “kanun yararına bozma” yoluna gidilebileceği kanaatindedir.[14]
Burada denetim; 5271 saylı CMK’nin 231/5-14. Maddelerinde ifade edilen koşullara uygun şekilde yapılmalıdır.
Tespit edilen hukuka aykırılıklar kararın bozulmasını gerektirecek derecede kuvvetli ise karar bozulur. Bununla birlikte dosya yeniden yargılama gerektiriyorsa yerel mahkemeye, aksi halde Yargıtay’a intikal ettirilir.[15]
Takdir hakkının hatalı kullanıldığı iddiası ile KYB yasa yoluna gidilememesi
Yargıtay, yargıcın takdir hakkının hatalı kullanıldığına ilişkin iddiaların olağanüstü bir kanun yolu olan KYB konusu yapılmasının mümkün olmadığını kararlarında ifade etmektedir.[16] Bu nedenle, beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin yasa yolu başvurularının delil takdirine dayandığı hallerde, kararın bozulması yönündeki talepler itibar görmeyecektir.
Hükmün içeriğinin denetlenmesi halinde
Yargıtay, hukuka aykırılığın hükmün içeriğinin denetlenmesini gerektirmesi halinde, bu hususun Kanun Yararına Bozma (KYB) konusu yapılamayacağını düşünmektedir. [17]
Delillerin takdirinde hataya düşüldüğü iddiası ve KYB yasa yolu
Yargıtay, kişinin HAGB kararlarına karşı delillerin takdirinde hata yapıldığını ve beraat kararı verilmesi gerektiğine yönelik Kanun Yararına Bozma yoluna gidilmesi yönündeki taleplerinde dahi, delillerin takdirinde hataya düşüldüğünden bahisle KYB yoluna başvurulamayacağını kararlarında ifade etmektedir.[18]
Yargıtay bazı kararlarında, HAGB kararının yukarıda belirtilen özellikleri bağlamında, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen HAGB kararlarının ülke çapında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceğini kabul etmektedir.[19]
Ancak belirtmek gerekir ki, hakkında HAGB kararı verilen sanığın beraat etmesi gerektiğine ilişkin KYB talepleri uygulamada değerlendirme konusu yapılmamaktadır.
HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilememesi
HAGB ile ilgili olarak, ortada kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığından Yargılamanın yenilenmesi (CMK m.311-323) yoluna kararın uygulanma sürecinde gidilemeyecektir.[20]
Bu nedenle, beraat yerine HAGB kararı verilmesi halinde, bu karar yargılanmanın yenilenmesine konu olamayacaktır.
ANAYASA MAHKEMESİNİN KONUYA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
Anayasa mahkemesi, kişinin yargılama sonunda hakkında beraat kararı verilmemesi halinde lehe hükümler kapsamında HAGB kararı verilmesini talep ettiği hallerde, yargılama sonunda eksik incelemeye dayalı olarak verilen mahkûmiyet kararının temel hakları ihlal ettiği iddiasını, başvurucunun talebi üzerine HAGB kararı verilmiş olması ve temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesini başvurucunun tercih etmediği hususunu dikkate alarak dayanaktan yoksun bulmakta ve bu açıdan bireysel başvuruyu reddetmektedir.[21]
Anayasa mahkemesi, 5271 sayılı Kanun'un 231, maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre sanık kabul etmediği takdirde HAGB kararı verilmeyeceğini, Bu durumda ilk derece mahkemesince temyizi mümkün karar verilebileceğini dikkate almaktadır.
Başka bir söylemle Anayasa mahkemesi, haklarında HAGB kararı verilmesini kabul eden sanıkların, verilen kararın Yargıtay’da yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme hakkından da vazgeçtikleri şeklinde yorumlanması gerektiğini ifade etmektedir. [22]
Anayasa mahkemesi, HAGB kararı verilmesini kabul eden sanıkların, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden yararlanmayı tercih ettiğini göz önüne almaktadır.[23]
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, HAGB kararının temel haklan ihlal ettiği iddialarının temyiz incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardan olduğunu, Başvurucunun talebi üzerine HAGB kararı verildiğini ve istinaf/temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesinin tercih edilmediği gerekçesiyle, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına yönelik başvuruların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermektedir.[24]
SONUÇ
HAGB kurumu, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki sonuçlarını doğurmasa da, sanık açısından bir takım hukuki sonuçların doğumuna yol açabilmektedir.
Yargılama aşamasında, HAGB ve beraat kararı arasında sıkışan kişilerin, HAGB kararının verilmesine rıza göstermeleri son derece doğaldır. Bu tercihin ceza yargılaması sürecinin baskısı altında gelişmesi beklenebilir bir durumdur. Başka bir söylemle, bu tercih cezaya uğrama olasılığının yarattığı baskı sonucunda ortaya çıkmaktadır.
HAGB kararının uygulanmasının kabul edilmesi, kişilerin beraat kararı verilmesi gerektiğine yönelik taleplerinin yasa yolları aşamasından dinlenilmemesi veya dikkate alınmaması sonucunu doğurmamalıdır.
Beraat kararı verilmesi gerekirken HAGB kararı verilmesi hali adli hata kavramı ile özdeşleştirilebilir. Bu durumun sayısal fazlalığı toplumun adalet sistemine karşı güvensizlik düzeyini artıracaktır.
Bu yüzden, kişilerin HAGB kararlarına karşı, beraat kararı verilmesi gerektiğini ilişkin bozma taleplerinin yasa yolları aşamasında değerlendirilmesi gerekir.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-----------------------------
[1] YCGK’nun 19.02.2008 tarihli ve 346–25 sayılı kararı.
[2] YCGK, E: 2017/621, K: 2018/476, KT: 25.10.2018.
[3] YCGK, 03.02.2009 gün ve 2009/13-12 sayılı kararı.
[4] YCGK, 22.01.2013 gün ve 534-15 sayılı kararı.
[5] YCGK, 22.01.2013 tarih, 2012/10-534 esas ve 2013/15 sayılı kararı.
[6] Y13.CD, E: 2014/32524, K: 2014/37202, KT:29.12.2014.
[7] Y13.CD, E: 2011/33993, K: 2013/6087, KT: 13.03.2013.
[8] YCGK kararı için bkz.; Y.5.CD, E: 2014/1878, K: 2014/2141, KT: 27/02/2014.
[9] YCGK, 22.01.2013 gün ve 2013/15 sayılı kararı.
[10] Y5.CD, E: 2014/1878, K: 2014/2141T, KT: 27/02/2014.: “…somut olayda tefecilik suçundan açılan kamu davasında sanığın 1 yıl 8 ay hapis ve 80,00TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK’nın 231/5 maddesi uyarınca hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen karara sanık müdafii tarafından suça konu çekin sanığa ciro yoluyla intikal ettiği, çek lehtarının beraet edip sanığın mahkumiyetine karar verilmesinin doğru olmadığı, savunmanın dikkate alınmadığı belirtilerek itiraz edildiği nazara alınıp iddia ve savunma değerlendirilerek gerekçeleriyle itiraz konusunda denetime elverişli bir karara varılması gerekirken maddi olay ve hukuki yönden irdelemeye yer vermeyen yetersiz gerekçe ile itirazın reddine karar verilmesi isabetsiz, bu itibarla kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden…”
[11] YCGK, E: 2017/621, K: 2018/476, KT: 25.10.2018: “…Görevi kötüye kullanma suçundan yapılan yargılama sırasında savunması alınan ve hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul ettiği anlaşılan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, bu karara yönelik itiraz incelemesi sonucunda itirazın reddine karar verildiği, denetim süresi sonunda dosyayı yeniden ele alan Özel Dairece, CMK'nın 231. maddesinin onuncu fıkrasında yazılı koşulların gerçekleştiğinden bahisle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verildiği ve hükmün sanık tarafından hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle temyiz edildiği olayda;… Bu itibarla, sanık hakkında kurulan kamu davasının düşmesine ilişkin hükmün, CMK'nın 231. maddesinin onuncu fıkrasında yazılı koşullarla sınırlı olarak incelenmesinde; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 03.01.2012 tarihinden itibaren başlayan beş yıllık denetim süresinin, düşme hükmünün kurulduğu 22.03.2017 tarihinden önce 03.01.2017 tarihinde dolduğu ve sanığın güncel adli sicil kayıtlarına göre bu süre içerisinde kasıtlı suç işlemediği anlaşıldığından, Özel Dairenin düşme kararı isabetli olup sanık ...’in temyiz itirazlarının reddi ile sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan düşme hükmünün onanmasına karar verilmelidir…”
[12] YCGK, E: 2017/621, K: 2018/476, KT: 25.10.2018.
[13] YCGK, E: 2017/621, K: 2018/476, KT: 25.10.2018.
[14] “...Yasa yararına bozma yasa yolu ise, temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir yasa yolu olup; amacı, ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesidir. Bu yasa yoluna başvurabilmenin ilk ve temel koşulu verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır..”, karar için bkz.; YCGK, E: 2010 / 2-76 , K: 2010 / 77, KT: 06.04.2010.
[15] İlgili Kararlar İçin Bkz. YCGK., 07.10.2010,2010/6-234 E., 2010/252 K.; Y2CD., 2009/26843 E.N , 2010/614 K.N
[16] YCGK,E:2014/4-709.K:2015/139,KT:05.05.2015: “…Bu bilgiler ışığında uyuş mazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından mahkûmiyet hükmü kurulurken 5271 S. CMK'nun 231. M.nin 6. F.nın (b) bendi değerlendirilerek, hüküm F.nda; “kişilik özellikleri gözönünde bulundurularak ileride yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılmadığı”, hükmün gerekçe bölümünde de; “ısrarlı suç işlemeleri ile gözlenen kişilikleri nazara alınarak ileride suç işlemekten çekinecekleri konusunda vicdani kanaat oluşmadığı” gerekçe gösterilmek suretiyle HAGB hükümlerinin uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim sözkonusu gerekçenin varlığı, sanık hakkındaki diğer mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesi sonucunda YCGK’nun 11.02.2014 gün ve 4-54 S. kararında da kabul edilmiş ve bu gerekçe yerinde, yeterli ve dosya kapsamına uygun görüldüğü için ilgili hükümlerin onanmasına karar verilmiştir. Buna göre, sanık hakında HAGB uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gerekçe gösterilen olayda, gerekçe gösterilmediğinden bahisle ileri sürülen KYB talebi isabetsizdir. Gerekçenin kanun M.nin tekrarı niteliğinde ve yetersiz olduğu iddia edilerek dosya kapsamına uygun ve yerinde olup olmadığına yönelik değerlendirme yapılması gerektiği düşünülebilecek ise de; sanık hakkında subjektif şartın gerçekleşmediği gerekçesine dayalı olarak HAGB uygulanmamasına yönelik kararda, takdir hakkının hatalı kullanıldığının olağan kanun yolu olan temyiz başvurusunda ileri sürülmesi mümkün iken, olağanüstü bir kanun yolu olan KYB konusu yapılması imkanı bulunmamaktadır. Bu itibarla, KYB talebinin reddine karar verilmelidir…”
[17] Y3.CD,E:2015/11631,K:2015/14337,KT: 22.04.2015: “…HAGB kararının üzerine inşa edildiği hüküm, daha sonra davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 S. CMUK’nun 305 ve 5271 S.CMKnun 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan, bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağı bulunmamaktadır. KYB yasa yolunun ise temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yolu olup, amacının ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi olup bu kanun yoluna başvurulabilmesi için ilk ve temel koşulun, verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır. Sonuç: YCGK'nun 29/06/2010 gün ve 11/70-159, 22/05/2012 gün ve 2011/8-498 Esas, 2012/211 S. kararlarında da açıklandığı üzere HAGB kararı sadece CMK'nun 231. M.nin 5-14 fıkralarında belirtilen suça ve sanığa ilişkin objektif koşulların oluşup oluşmadığı noktasında KYB incelemesine konu olabilecek, HAGB kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise henüz hukuken varlık kazanmadığından incelemeye tabi tutulamayacak, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde KYB incelemesine konu olabilecektir. KYB talebinde belirtilen hukuka aykırılığın hükmün içeriğinin denetlenmesini gerektirmesi nedeniyle KYB konusu yapılması olanaklı bulunmadığından ve KYB yoluna gidilemeyeceğinden,AB'nın bu yöndeki KYB talebinin REDDİNE; 22.04.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi…”; Diğer emsal karar için bkz.; Y3.CD,E:2015/7101,K:2015/9987,KT:18.03.2015: “…1) Tebliğnamenin 1 no.lu bozma görüşünün a ve b bentlerine ilişkin yapılan incelemede; AB'nın KYB isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen 1 no.lu görüşün a ve b bentleri yerinde görüldüğünden; Kırkağaç SCM’nin 26/02/2008 tarihli ve 2007/193 Esas, 2008/44 S. Kararının 5271 S. CMK'nin 309/4 ( d ) M. gereğince kanun yararına bozulmasına, hüküm F.ndan "CMK'nin 231/8. M. uyarınca 5'er yıl süre ile" ibareleri çıkartılarak yerine, "5395 S.ÇKK'nun 23. M. gereğince 3'er yıllık süre ile" ibarelerinin eklenmesine; hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 2) Tebliğnamenin 2 no.lu bozma görüşüne ilişkin yapılan incelemede;…..KYB talebinde belirtilen hukuka aykırılığın hükmün içeriğinin denetlenmesini gerektirmesi nedeniyle KYB konusu yapılması olanaklı bulunmadığından ve KYB yoluna gidilemeyeceğinden,AB'nın bu yöndeki KYB talebinin reddine; dosyanın mahalline gönderilmek üzere YCB’na tevdiine; 18.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi…”
[18] Y5.CD, E: 2015 / 3579 ,K: 2015 / 8956,KT: 27.03.2015: “…Görevi kötüye kullanma suçundan ….K:KYB istemine konu kararda, CMK'nın 231/5. M.nin uygulanma koşulları yanında itiraz incelemesine konu kararın esasına ilişkin değerlendirmenin de yapılmış olması ve Dairemizce de benimsenen YCGK’nun 23.03.2010 tarih ve 2010/2-29 E. 2010/56 K. S. ilamında da kabul edildiği üzere; delillerin takdirinde hataya düşüldüğünden bahisle KYB yoluna başvurulmasının, bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmaması karşısında, KYB isteminin REDDİNE, …”
[19] YCGK, E: 2015/392, K: 2018/389, KT: 02.10.2018. Yargıtay, HAGB kararına karşı KYB yoluna gidilmesi yolunun açık olması gerektiği noktasında aşağıda belirtilen hususları dikkate almaktadır: 1)HAGB, sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmektedir. 2) HAGB kararı adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmektedir. (Adli sicil kaydında gözükmektedir.) 3)HAGB kararı, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel oluşturmaktadır. 4)HAGB kararı bünyesinde bulunan müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkileri bulunmaktadır. Bu yüzden HAGB kararının, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurduğu söylenebilir.
[20] Kumbasar, Enver, 2012. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. Ankara: Seçkin Yayınları, s.234.
[21] ANY.1.B., E: 2012/833, KT:26.03.2013, BN:2012/833: “….1. Başvurucu, Sivas 3. AsCM’nde resmi belgede sahtecilik suçundan yargılandığı davada eksik inceleme neticesinde hakkında hapis cezasına hükmedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür….”
[22] Konuya ilişkin AİHM kararı için bkz. Adnan Erkuş/Türkiye, B. No: 61196/11, 4/12/2012, prg. 22.
[23] Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, Başvuru Numarası: 2014/97, KT: 27.10.2016, Karar için bkz.; RG: S. 29883, T. 09.11.2016.
[24] Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, Başvuru Numarası: 2014/97, KT: 27.10.2016, Karar için bkz.; RG: S. 29883, T. 09.11.2016: “… A. Olaylar 4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir: 5. Başvurucu, 8/6/2012 tarihinde eşi ile birlikte uçakla Ankara'dan İstanbul'a seyahat etmiş ve Sabiha Gökçen Havaalanına inmiştir. 6. Havaalanından çıkışta güvenlik görevlisiyle yaşanan tartışma nedeniyle başvurucu hakkında P…. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İ…. 16. Sulh Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) tehdit ve hakaret iddialarıyla kamu davası açılmıştır, 7. Yargılama aşamasında müşteki, başvurucunun eşi ve olay yerine gelen iki güvenlik görevlisi tanık olarak dinlenmiştir. 8. Mahkeme 18/7/2013 tarihinde, toplanan belgeler ve dinlenen tanık beyanları doğrultusunda başvurucunun hakaret suçundan mahkûmiyetine hükmetmiş; sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Tehdit suçlamasından ise beraat hükmü kurulmuştur. 9. Başvurucu, hakaret suçuna ilişkin karara karşı İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi 16/12/2013 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir. 10. Ret kararı başvurucuya 2/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. 11. Başvurucu 3/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur…”